24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

MUZAFFER BUVRUKÇU ir yazar, yaşamdan, sözgelimi bir imgeden, bir çağrışımdan, bir anıdan ya da bir olaydan harekel ederek bir yapıtin planlarını yapar, tasarlar; rasarlama işini lamamlayınca da yaratma olgusunun altyapiMiıı olıışturur. Bu oluşturnıa edirninin devineceği alana, öyküleRoman'ın ri işlenecek kişilerin içinde bulundukanlatıcısı ve lan, tanıklık ettikleri, işittikleri bülün durıımlan, kişise! sürtüşmeleri, başarıbaşroldeki laıı, başarısı/.lıkları, yükselip alçalmakişisi, kırkbeş ları, dıamları, toplumsal vc tarihsel eyclli yıl önceki lemk'ri, savaşları katabiliriz. Yalnız, burada, zaman ve mekân seçiminde c;ocukluğuna, çok dikkatli, çok titiz davranmak geresünnet kir. Yapılına taban olarak geçmişi mi, şimdiyi mi yoksa geleceği mi koyacak edilcceği günlere götürüyor tır, ya da bu 'üç zamaru harmanlayıp okuru; o günlerin pırıl pırıl, bir potada eriterek verimli bir gövde1 sessiz, barış içindeki nin lenıelini atnıayı nıı düşünecektirr Yok, eğer sadece 'geçmiş'i seçetekse İzmir.'inden söz ediyor. 'şimdi'den uZaklaşmak, 'şimdi'yle bağını koparınak, 'taze yaşam'ın ürettiği . her şeyi dışarda tutmak, daha önceki yaşaniıların depolandığı 'belleğe, belIeklere' başvurmak; kendisinin, haşkalarının, toplumıın hangi dönemlerinden söz edecekse o dönemlere ilişkin malzemeyi öteki dönemlerin malzemesinden ayırmak zorundadır. Ama bu 'geçmiş'i 'şimdi'den ayırma işi çünkü o dönemin ekonumik, sosyal ve siyasal koşııllarına göre belirlenen yaşanun akışı, anlayışı, kültürü, zevki, modası, dÜe girip çıkan sözcükler, de yimler, atasözleri, tavırlar, tutumlar, davranışlar, o döneme damgasını basan çalkantılar, kişiler ve katmanlar arasındaki kavgalar, saptanacaktır sanıldığı gibi kolay dcğildir. Belâlı bir şeydir. Doğru bulunamaz, doğru çizgi izlenemezse insanı rezil eder, batırır, yazarlığını mezara gömer. Aynca bir 'yaşanmışlık' geçmişe mal edildi mi, 'geçmiş'le etiketlendi nıi hemen birtaona öykünenler, sulamnası vııgellenkım tehlikeler gezinmeye başlar ortadiğinden ötürü kuruyan ve belleklerde lıkta. Bunlardan biri ve en önemlisi dondurulmuş gibi duran toprakların'unutmak'tır. Rirey pek çok şeyi unııda eşinen, 'şimdi'nin köklerini, başlantur, anımsamak istemez, böyle bir gıçlarını arayan yazarlar vafdır. Ah karşıkoyma ya da yadsıma sonunda bitnet HamdiTanpınar, Abdülhak Şinariktirilen her şey 'yokedici kaos'un kasi Hisar, Selim 1leri onlardandır. tşte ranlıklarına yuvarlanır. Orada çürübu yazarlarımıza son yapıtı Bir Düş meye, ölmeye bırakılır, yaşamın izini Müydü O İzmir ile Dinçer Sümer ektaşıyan ögelerin hepsi birbirine karılendi. Dinçer Sümer; oyunlar, öyküler şır.. o kaosa uzanıp yakalanarak yapıta yazan, aktörlük, artistlik, yöneticilik yedirilen ise gerçeldiği tartışılan yapan çok yönlü ve çalışkan bir sanatçı'yakıştırma'lardır. Yani, yaşananın djr. Oyunlarında kullandığı canlandırkendisiyle belki uzaktan bir akrabalığı • ma ve inandırma tekniğini daha bir gevardır. liştirerek Bir Düş Müydü O İzmir' de kullanmış ve başarılı olmııştur. RoBir de 'geçmiş'i anlatan kitapları, mandaki bölümler de ileride oyuna döbelgeleri, anıları didikleyecektir ele alnüştürülüp sahneye konulacakmış gib^ dığı gerçeklerden sapmadığını kanıdayazılmıştır ve ona göre sıralanmıştır. mak için. Bu tiiriin en başarılı örneği Dinçer Sümer'den saydam bir roman B BiP Düs Müydü 0 Izmip yıl öiKvki çocııkluğuna, sünnet edile ceği gı'ınlere götüriir okuru; o günlerin pırıl pırıl, sessiz, barış içindeki Izmir'inden, aile çevresinden, kişilerin özellikleıinden, tanıklıklarından, karşılaştı^ı 'ilk'lerden söz eder. Anlatımındaki duygü yoğunluğuyla.kirlennıcmiş bir varlığın içtenliğiyle, bizleri kendisine bağlar romandaki evrenin içine sokar ve tek katlı evlerinde sıkınularını, sorunlarını tazla büyütmeden 'nasılsa her şey dü/elir, düzelecek, her şeyin kolayı bulunur, bulunacak iyimserliğini ilke edinerek ve yarınlara umutla sarılarak yaşayıiiların solııdu ğu semtlerdc dolaştırır. O İ/.mir'in kenar mahallelerindekr yoksııl barınaklarda lulumbalar, 'anneleıin' heyecanla suladığı taşlıklar, nıis kokulu çiçekler, birbirini sevcn, birbirine yardını eden komşular vardır. Ballı Bardacık incirleri, bıçağı vurunca 'kütürt' diye yarılan kan kırınızısı karpuzlar, \>o\ şuruplu lokma' lar, yorgun erkekleri arada birneşelendirenDimitrakopulos şarapları vardır. ".. .Kıyı boyunca güzel dükkânların, pastanelerin, lokantaların önünden geçtik. Karşıyaka'nın insanları, daha güzel giyimli, pabuçları gıcır gicır boyalı ve galiba bizden daha uzun boyluydular. Hcpsinin renk renk naylon gömlekleri kollarında altın saatleri vardı. Atlı tramvaylar.faytonlargeçtiyanımızdan tıkır mıkır. Otomt)billerin içinde süslü teyzeler gürdüm. Masalarını kaldırıma dayaymışbirlokantanıncamekânında döner kebap kızarıyordu. Rengi nar, knkusu mis gibiydi." Bu, her saniyesinde bir şeyler düşlenen, her anından sevinçler, mutluluklar fışkıran, eksiklikleri ve fazlalıklarıyla beğenilen ve olduğu gibi küçük aıılımlara, ilerlemelere rastlansabile korunmaya çalışılan biryaşamdır. Elbet Osman'ın bize anlattığı serüvenin dışında yürekleri karartan kıyametler kopuyordu. Hırsızlıklar, dolandırıcılıklar, namussuzluklar, aldatmalar, cinayetler gırlaydı ama •bugünkü sıklıkta ve şiddette değildi. Minik Osman, sonradan edincceği bilgilerin uzağındaki çocukluk cennetinde deviniyor, saflıktan saflığa koşuyordu. Dinçer Sümer, o zamanki İ/mir'de çalışan, aylak gezen, iş arayan, seven, sevilen, amaçları, düşleri olan kişilerin gündelik yaşamlarındaki ilişkilerinc, bir sorundan öteki soruna sıçramalarına ışık tutmuşlur ve böylcte 'geçmiş zamanın' ağırlığı alnnda boğulan bir avııç insanı ölünıden kıırtarmış, yaşar kılmıştır.Buönemlibirkazançtır. üinçer Sümer, Osman aracılığıyla saptadıklarını bizlere ulaştırmıj, sihirli halılara bindirerek çoeukluğumıızun cennetlerine uçurmuştur. Gezdirnrıiştir. Bir şeylere, nesnelere bıraktırmıştır. Hayallerimizin gerçekleşen ve gerçekleşmeyen bölümlerini, bilinçaltımızdaki sonsuz gelgitlerin sarsıntılarını, soluk ve çarpıcı renklerini, seslerini sergilemiştir. Çoğu topraga karışan, İzmir'in ıtıavi deıoiziyle ve erinç veren sükuneliyle övünen insanların bir va kitler her şeyden devşirdikleri güzellikleri, tatların asıl çoğalttıklaı ını, hangi inceliklerle donattıklarını, yoksııllukta bile mutluluğun yaşayabileceği bir zemin bulabildiğini göstermiş, içlerimiziısıtmıştır. Bir Düş Müydü O İzmir, insan ruhunu zenginleştiren birbirinden yoğun duygu çeşitleriyle yoğrulmuştur. Öyküsünde dramın zerrcsine rastlanmadığı halde roman olabilmiş, berrak suları anımsatan 'saydam' bir romandır. Bardacık inciri gibi lezzetli bir romandır. Yalnız Dinçer Sümer'in Bir Düş Müydü O İzmir sorusuna katılmıyorum. Gerçi 'düş'de gerçeğin bir uzantısıdır, bir bakıma gerçeğin başka bir yüzüdür ve gerçeğe bitişik olarak yaşar. Elbet Dinçer Sümer'in bu soruyıı hangi nedenlere dayanarak sorduğu nıı biliyorum. 'Benim çocukluğumun İzmir'inden bir iz kalmadrğı, bozulduğu, yozlaştığı, tarihlere geçen etsane kimliğini yitirdiği için kendimi orada koşmuş, I lalkapınar suyu içmiş saymıyorum ve yaşananları ılık, tatJı bir düşe benzetiyorum' demek istiyor. Oysa, o dönemdeki îzmir, bugünkü İzmir gibi gerçekti. İnsanlar yemek yiyor, giyiniyor, sevişiyordu; hayal kuruyor, acı çekiyor.korkuyordu. Aynca yeryüzünde tepeden tırnağa düşlerle örülmüş bir kent, o düş kentte tepeden tırnağa mutluluk şarkıları söyleyen insanlar yoktur. • Bir Düş Müydü O İzmir / Dinçer Su mer I Roman I Bilgi Yaytnevı /134i. SAYF A 11 Marcel Proust'un Geçmiş Zamanın Peşinde âdlı dev romanıdır. Bizde de C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 1 7 9 Bir Düş Müydü O Izmir'in anlatıcısı ve başroldeki kişisi Osman, kırkbeş elli
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear