26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

FERİTEDGO ipariş üzerine yazmaktan çok hoşlanan Fransız şair ve düşünürü Paul Valery için, Andre Gide, "Evct, aına yazmak istediği şeylerin sipariş edilmesini isterdi" der. Deniz Mezarlığı şairi bir afişçi olmalıydı. Zira, yazarlara, özellikle Valery gibi, geniş kitleleri ilgilendiren konularda kalem oynatmayan yazarlara pek az sipariş verilir. Afiş sanatçısı ise yalnız, hemen hemen yalnız sipariş üzerine çalışır. (Rönesans sanatçıları da ölümsüz yapıtlarının büyük bir bölümünü sipariş üzerine yaratmamışlar mıdır?)Kuşkusuzbirresimlebirafişin yazgısı birbirine hiç benzemez. Afiş, her şeyden önce bir mediadır. Kendine özgü nitelikleri, dolayısıyla kendine özgü diliolan bir ınedia. Çoğaltılır, sokakların, metroların dııvarlarında, belli bir siire yerini alır. Bakan ve gören göze seslenir. Afişte yer alan sözcükler okunur vebilgilenilir. Kuşkusuz aiişin tek işlevi bilgilendirmek değildir. Afişi afiş yapan başlıca özellik (o ünlü "mesajı vemek"), sözcüklerle birlikte, ama sözcüklerin ötesinde gerçekleşir. Sözcüklerin ötesi sanatçının yaratuğı uzamdır (espace) bu. "Afişte her şey den bu uzamın içindedir, renkler, biçimler ve tabii süzcükler de. Atişe bakan, alişi gören kişi tüm bunlari algıladığında, ancak o zaman, afişi gerçekten görmüş, bakmış, okıımuş, algılamış olur. Mesaj yerine, afiş de amacına ancak böyle ulaşır. Bir afiş kuramı geliştirdiğim sanılnıasın. Tam tersine, afiş sanatına işlevselliği açısından bakmaya çalışıyorum. Böyle baktığım için de bu "sokak sanatı'nı, güncel bir mesaj, hatta valnızca bir haberi (örneğin şıı konserin ya da bu serginin nerde ne zaman yer alacağı), geleceğe kalmak tasası taşımadan, gününe kök salmak gibi bir isteği bile olmadan yaratıldığının alıını çizmek istiyonım. Üstüste yapıştırılmış, birbirini örten, yımlmış, böylece kentin duvarlannda kendine özgü bir doku oluşturan ve bıınunla çağdaş resim sanatına esin kaynağı olan duvarların bcnde uyandırdığı es letik hazdan söz etmeyeceğim burda. Bu konuda sözünii etmek istediğim tek şey var. Bu birbirleri üzerine yapıştırılmış afişlerin bende uyandırdığı "aşınmış zaman" duygusu. lşlevini yitiren afişin üzeri, işlevi yeni haşlayan biryenjsiyleörtiilüyor. Yaşamhiçdıırmuyor duvarlarda. Ve afişler, ömürleri kaçgünolursaolsıın, ülkelerin, kentlerin yaşaınına tanıklık ediyorlar. Başta İstanbul olmak üzere, büyük kentlerimizin duvarlannın böylesi bir tanıklığa olanak sağlayacak nitelik ve nicelikteolmasınınekadarislerdim! Üysa, bizimkentlerimizinduvarları atişe kucak açmaz. Ne yazık ki kentin yaşamı S Afis Sanatı ^ t B I t ı r * ( r • m Ikı tıyatro aflsl Ustte. Sadık Karamustafa nın özel Tıyatro.yanda ıse Yurdaer AltıntasınOormenTiyatrosu icin tasarladığı aflsler na renk, heyecan, coşku ve güzellik katacak aliş boyutundan yoksun yaşaviın ülkelerden biridir bizim ülkemiz. Bu kitapta yer alan afiş örnekleri bu yargıını yalanlamıyor mıı? Kuşkusuz doğrulamıyor, ama yalanlamıyor da. Çünkü burda bir çelişki var: bir afişin media niteliğine kavuşabilmesi için gerekli dağılıma sahip son on beş yılda gerçek leştirilen yapıtlardan bir seçmeyi kapsıyor bu kitap. Gerçekten de bu af işleri çok az kişi gördü. Kültürel ağırlıklı olmalarının nedeni de yukarıda dile getirmeye çalıştığım çelişkiden kaynaklanıyor. Sanat/ Kültür af işleri diye nitelenen ilk yapıtlar, ülkemizde, tiyatro afişleriyle başlamış, ancak 1980'lerden sonra, buna, konser, sergi, sinema afişleri eklenmiştir. Türk afiş sanatının İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük kentlerimizin günlük yaşamının içine giremeyen bu öz gün örneklerini nasıl açıklayacağızsipariş olmadan yaratılmaları ve gerçekleştirilmeleri söz konusu olamayacağına göre? Demek ki bir sipariş oluş muş. Ama bu sipariş ne mene "bir media olarak afiş" gereksiniminden doğmuş, bıınu doğrıısu kcstiremiyorum. Kentin duvarlannda çokça görmediğimiz bu afişleri, çoğu kez bir evin, bir öğrenci odasının duvarında gördüğüm çok oldu. Artık bilgi ve mesaj vermeyen, yalnızca yarattığı plastik değerlerle, göze, gözün bügisine ve kültürüne seslenen, böylece, mesajından soyutlanmış estetik bir değer olarak kaİan aiişler... Türk afişinin yazgısı o ünlü "kaybeden kazanıyor" sorusunda mı gizli? Bu sorunun yanıtını, bir zamanlar, Afişler, duvarları renklendirir. Duvarlardakenti. Afişler bir kentin konuşan duvarlarıdır. Afişler metropollerin kitlesanat yapıtlarıdır. Afişsiz bir Paris, bir Londra, bir New York, bir Tokyo, bir Roma, bir Berlin diişlenemez. Düşlemeye kalktığınızda elektriklerin kesildiği bir gece kentine dönüşürler. İstanbul, bu dün ya metropolü de, bu nedenle güpegündüzkaranlıkbirmetropoldür. Renksiz duvarlar lıüzün verir. Ve boşluk duygusu. Aiişlerle donanmış duvarlar ise yaşamasevinci,dinginlik. Afiş, duvarın konuşan dilidir. İnsancıl dili. Yaşayan dili. Herkes okur bu dili. Bir duvarın karşısına geçip onu seyretmek, kentin yaşamı üzerine bilgi edinmektir. Sanatı günlük yaşamın içine st>kar afiş. Resmi, hatta şiiri sokağa çıkarabilir. Yağmıırda, çamurda, karda, kıyamette afişlemek gerekir duvarları. Çünkü afiş kalıcı değildir. Günlüktür. Ve her gün "yeni bir şeyler" söylemck gerektir insanlara. Afiş insanların gözlerini açar diye yazmış bi rinden beklemeyin. • Türkiye'den Afişler ( Posters From Turkcy )/ Grafikerler Mcslck Kuruluşu Yaymı / Bash:Aksoy Matbaactlık 11992 /]76s. S A Y F A 9 C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1 7 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear