24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Edebiyata adanmış bir ya'sam "6 DENİZILGAZ Yeni yayın döneminin en gözde ismi Samuel Beckett odot'yu Beklemek!" Türkçe'de kulaktan kulağa yayılarak nükte söylemine bir hayli yerleşti. Öyle ki, yaratıcısı Samuel Beckett'in adını bile bilmeyen birçok kişi, "Godot'yu bekletne"nin anlamını az çok bilir, bu deyişi kullanır. Vladimir ile Estragon'un bekleyişlerinde hem eylem vardır hem de hiçbir şey yapamamak vardır. Oyunun açılış sözü ile ("Nothing to be done") yapılacak hiçbir şey olmadığını açıkladığı halde, Vladimir vc Estragon yine de bırakıp gidemezler. Ama neyi? Bu kişiler hem işsiz güçsüzdürler hem de özgür değildirler, çünkü Godot'yu beklerler. Oyunda hiçbir şey olmadığı gibi, karakterler arasında onları herhangi bir gelişmeye doğru götürecek bir ilişki de kurulmaz. Hasan Anamur, Godot'yu Beklerken'in Türkçe çevirisine (Can Yay ınlan, 1990) yazdığı "Beckett'le Godot'yu Beklemek" adlı aydınlatıcı ve duyarlı önsöz'ünde bireyi yapısına aykın istemdışı davranışlara iten toplumsal zorunluluklardan söz ediyor ve "doğal adam" Beckett'in kendisinin de bu tür zorunluluklara çok uzak yaşamış ve 1989'da 83 yaşında ölürken de öylece uzak ölmüş olduğunu anlatıyor. "Estragon'un her gece yaptığı gibi," diyor Anamur, "Montparnasse mezarlığındaki bir çukura girdi Beckett ve bu arada, Godot'nun gizini birlikte götürdüğünü de biliyordu." Godot'yu Beklerken, Becken'in en önemli ve ona en büyük ünü getiren yapıtidır. tlk kez Paris'te, Ocak 1953'te sahneye konan bu oyun, Beckett'in yazdığı ilk oyun olma özelliğine de sahiptir diyebiliriz, çünkü bundan önce, 1947'deyazmışolduğuEleutheria ne yayımlanmış ne de sahneye konmuştur. Yayınevlerimizin yeni yayın dönemindeki flaş isimlerinden biri îrlandalı yazar Samuel Beckett. Yazarın öykü, roman ve oyunlarından oluşan sekiz kitabı bu sezon kitapseverlerin elinde olacak. Beckett'in ünlü oyunu "Godot'yu Beklerken" de şu sıralarTiyatro Mie tarafından Dostlar Tiyatrosu'nda sahneleniyor. Samuel Barclay Beckett, 13 Nisan 1906'da Dublin'de doğmuştu. Okuduğu Trinity Koleji'nde hem derslerinde hem de sporda olağanüstü yetenekliydi. Sonra 1930'larda çoğunlukla Paris'te yaşamaya başladı ve James Joyce'un dost çevresine girdi. Savaşta tarafsız kalmış bir ülke olan lrlanda vatandaşı olmasına rağmen savaş boyunca, bisikletle kaçtığı Vaucluse adlı küçük bir Fransız köyünde gizlendi. Gestapo'ya karşı direniş grubunda başarılı çalışmalarından ötürü kendisine savaş madalyası verilmiştir. Savaş sonrası yazın dünyasının avantgarde'ı olarak ün yapan Beckett'in yazdığı oyunlar "theatre of the absurd" deyişini doğurdu. Ardından sayısız taklitçileri, onun yarattığı tonu, havayı, yalınlığı, dramatik etkiyi yinelemeye çalışan nice değerli yazar ortaya çıktı. Beckett'te karşılaştığımız en belirgin özellik o korkunç hüzuntlur, bütün insanlığa özgü ortak bir acının yarattığı hüzün. İnsanın genel durumunu düzeltmeye, acılarını dindirmeye Beckett in uâras tığıanakonulnsanı ezen yltırilmlşlik duygusu dur SAYFA i istekli ya da yetkin hiçbir gücün olmayışı, doğanın ilgisiz tutumu ve insanın kendi kısıtlı algılama yetisi yüzunden bugünün insanını ezen o vitirilmişlik duygusu işte Beckett'in uğraştığı ana konudur. Godot'yu bekleyen ikı başıboşun ondan bundan dayak yediklerı ni duysak da biliriz ki bu ikilinin çektı ği asd acı evrensel bir acıdır. Yeryuzünde yapayalnızdırlar ve onlara ne olduğu hiç kimseyi ilgilendiremez. Bu gezegenin üstündeki deneyimleri yaşamları, olumleri ve ardından hemen unutulacak olmaları en büyük acımasızlıktır. Beckett'in Godot'yu Beklerken'i yazmış olduğu dönemi kocaman insan kitlelerinin üst üste yığılmış değersiz eşyalar gibi yok edUdiği, kişiliğini ezen totaliter sistemlerin ülkeden ülkeye bir virüs gibi yayıldığı, endüstrileşmiş toplumların kişi özgürlüklerini hiçe saydığı, makinelerin insana alternatif oluşturmaya başladığı, kırsal kesimin dağıldığı, aile bağlarının giderek zayıfladığı, açgözlülüğün şahlandığı o dönemi göz önüne alacak olursak, her bir insanın nasıl kendi içinde yalnızlığa hapsedildiğini, varlığında nasıl hiçbir amaç bulamadığını daha iyi anlarız. İşte o zaman, varoluşçu fclsefenin başladığı noktada buluruz Beckett'i; Kirkegaard'ın, Sartre'ın, Camus'nun felseri terimlerle söylemeye çalıştıklarını Beckett oyunlarında ve romanlarında şiirselleştirmiştir. Beckett'in kişileri, oyunlarda ve romanlarda, ken dilerini eninde sonunda bekleyen ölüme kadar onlara bağışlanmış olan sureyi doldurabilmek için tek bir beceriye, SÖZ'e başvurur dururlar. Ama gerçek bir beceri olmaktan çıkmıştır SÖZ. Ejlerinde kırık dökük, ateslenıeyen bir silah gibi olmuştur SÖZ ve amaçladığı ANL AM. Beckett'in, anadili olan îngilizce'den uzaklaşması, yapıtlarını Fransızca olarak yazmayı sürdürmesi, DOĞAL SÖZ'den bilinçli olarak uzaklaşmaya çalışmasının bir belirtisidir. SÖZ'ü damıta damıta öylesine inceltmiş, seyrekleştirmisti ki, son yapıtlannda neredeyse SÖZ'den çok SESSIZLIK öne çıkmaya başlamıştır. Sözün parçalanarak yok oluşuna koşut olarak Beckett kişüerini de birer BÜTÜN insan olmaktan uzaklaştırmış, öylesine soyutlaştırmıştır ki, kişileri karşımıza yalnızca bir ağız, bir baş olarak çıkmaya başlamışlardır. Giderek daha da azalan sözcüklere sıkıştırmaya çalıştığı anlam yüklemelerini öylesine abartılı uyguladı ki, 1965'te Imagination Dcad Imagine (İmgelemi Ölmüş tmgelem) adını verdiği 888 sözcüklü bir roman yazdı. (Iri punto ile sekiz sayfa!) Şöyle başlıyor roman: C U M H U R İ Y E T K l T A f S A Y I 1 6 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear