Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
re olsa da Bahtin bıı nedenle (yazarın sorunsallarından dolayı) Connoly'yi ve Irlanda bağımsızlık hareketini Bolşeviklere benzetir. Kaynaklarını aydınlanma düşüncesinden alan ilerleme, verımlilik hedeflerinin her iki harekete de(BolşeviklerveİrlandaCumhuriyetçileri) yön vermesini eleştirir. Haz ve mizahtan; şenlikten yoksun olmak, siyasal hareketlerin en büyük eksiğidir. Eş,itlikfarklılık,tarihkimlik,bütünsellikkopuş gibi kavramlar bu nedenle sorguyaçekilir Azizler ve Alimler'de. Dolayısıyla Eagleton, Wittgenstein'ı, Bahtin'i, Connoly ve Leopold Bloom'u îrlanda'da bir araya toplamak için 1916 mayısını seçerken, zaman objektifini bir başka kuramsai düzlemde ; belirlediği odağın bir adım gerisine çekiyor. Düşün, yazın ve siyaset tarihinde ayn ayrı yerleri, karşılıkla olan bu dörtlii, doğaldır ki ruman dışında asla biraraya gelmediler. Connoly 1916 nisanında bir hafta süren sokak çatışmalarıyla Paskalya Ayaklanması'nı tngilizlere karşı başarıya ulaştırmaya çalışırken Wittgenstein aynı sıralarda Avusturya ordusunda Rusya cephesinde çarpışıyor ve başarısı altın madalyayla ödüllendiriliyordu, 1916'da! Sonradan (en erkcn 1935'lerde) dost olacağı Nikolay Bahtin'e karşı kurşun sıkıyordu belki de... Çünkü Bahtin de "gönüllü" yazıldığı Rus ordusundaydı. James Joyce savaştan kaçıp yerleştiği Zürih'te Ulysess'yi henüz bir öykü olarak tasarladığından Leopold Bloom 1916 mayısında vücut bulamamış ya da gün yüzüne çıkmamıştıdaha. O halde aile bizim için var: Okuduklarımızdan, yazıya geçirilenlerden oluşan bir azizler ve âlimler ailesi. Somutta karşı cephelerde de olabilirler. Kaldı ki Bahtin'in deyişiyle "Tarih yoktur." Ya da Eagleton'un romanının hemen başlarındaki deyişiyle "tarih hiçbir zaman gerçekleri en anlamlı sırasıyla kaydetmez ve estetik bakımdan en boş biçimde düzenlemez." Roman bir yeniden (ve estetik) yazım olduğuna göre, "sahi"olanbu' BütünselHkKopuşKrlz/Ölüm Buraya dek yazılanların kitap tanıtımı ya da eleştirisiyle ilgisi yok, denebilirse romanınırf iklimini tartışıyoruz. Umberto Eco gibi din temelinden kalkıp popüler (polisiye) anlatı tckniğini kullanarak bütünsel Avrupa'ya uzanmıyor Eagleton Azizler ve Alimler deneyiyle. Ya da Eco'dan önce John Berger'ın G.'de yaptığı gibi tek birey üzerinden giderek bir özel Avrııpa tarihi çıkarmaya da yönelmiyor. (Berger'ın G.'de 1915'ler çevresinde dolaşması ilginçdeğiltni?) Ama bütün bunlar da var Azizler ve Alimler'de. Wittgenstein'ın geldiği Viyana'nın, Bahtin'in Rıısyası'nın ve hiç anmadığımız "figüran" Donal'ın kökenlerinin; İrlanda'nın çizildiği pasajlar böylesi bir akrabalığı (yukarıdaki yazarlarveyapıtlarıyla) çağrıştırıyor. Eagleton da Berger vc Eco gibi romana bir anlamda "dışarıdan", kuramsalakademik alandan geliyor. Biraz da mesleki birikimin ürünü olarak kavramlar ve kavramsal tartışmalar fazlaca yer alıyor bu yazarların yapıtlarında. Ya da kurulan estetik dünyada bilim hamuru kendini açık ediyor. Aile alegorisiyle belirtmeye çalıştığım gibi özel dünya, özel dil, ilgisinin hissettiği bir hava, işaretlerini algılayıp izleyebildiği labirentler çıkıyor karşımıza modern roınanda. Postmodern mi demeli yoksa? Çünkü bütün bunlarsız; yani "özel" bilgilerin, tartiimaların tanışıklıkların dışında da okunup izleniyor ve beğenilebiliyor bu yapıtlar. Yine de bu özelleşmeye ortalama okurun yitirildiğı, oradan kopulduğu ac,°ık. Buna karşılık yazın ve özellikle romanın kuşatıcıkendine özgü dünya kurma, varolandan farklı bir gerçeklik üretme işlevi çok yaygın biçtmiyle medya tarafından gerçekleştiriliyor. KOrtalama"yı hedefleyen popüler kültür, görsel vc yazılı kitle iletişim araçlarıyla etkin bir bicimde yeniden üretiliyor, yaygınlaşıyor. Böyle olunca da romanın, krizi ya da daha ilerisi; öliimünden söz edenlerin sayısı artıyor. Bir tür romanın bittiği, öldüğü açık: 19. yüzyılın gerçekliği (toplumsal bütünü) temsili; simgesel tiplcr aracılığıyla yansıtan ve olay örgüsüne dayalı "gerçekçi" romanı artık yazıl(a)mıyor. Yazanlar da karşılığını bulamıyor. Okur için ycni bir algılama, yeni bir bakış duyum, yorum kaynağı olamıyor o dönemdeki gibi olamayışın nedenleri yukarıda andığımız farklılaşmayla açıklanabilir. Yani hem ya/.aıı veya/.ılanın, hem de gerçekliğiyaşamı algılama vc iletme kanallarının farklılajmasıyla. 1960'lardaABD'liromancıveeleştiımen Mary McCarthy 19. yüzyıl romanının artık yazılamamasından harcketle romanın ölümünü ilan etmişti. Aslına bakılırsn, ölüm sözünü etmeden Lukacs da aynı şeyi söylemiyor mu? 19. yüzyıl romanını ulaşılabilecek en yüksek doruk olarak kutsar, Thomas Mann dışındaki tüm20. yüzyıl yazarlarını ve yenilikçi akımları yozlaşma ürünü olarak mahkum ederken Lukacs'ın sözettiği bir kriz değil midir? Talihsizüği, "doğru teori"nin bunu aşacağını ummasıydı. Oysa 1914/1915'te (rasilantıya bakm!) kaleme aldığı Roman Kuramı'nında romanın "büyük epığın dağılması'yla dogduğunu yazmı^t;. Dolayısıyla "bütünsellik" hiç olmayacak, kriz biraz da romanın zemini olacaktır; başından beri. Kapitalizmın "devresel krizleri"nden sözedilir, romanın krizibunalımı buna benziyor: "Kriz" hep var, belli bir cepheden baktığınızda. Azizler ve Alimler'de Connoly iilkesi için "Yaygın olan şey sükunet değil, kriz" diyor Wittgenstein'ın yanıtı: "Devrimci liderler krizden dcm vururken sıradan insanlar için her $ey avnen sürüp gidiyor." Son söz Connoly nin: "Kriz de her şeyin aynen sürüp gitmeM demektirzaten." Malez poman tşte burada biraz durmak gcrckiyor galiba. Çünkü bir boyutuyla hiçbir şey aynen sürmüyor. Diğer boyutuyla da her şey aynen sürüp gidiyor Roman, 20. yüzyılın sonunda en baştakı; 1 > C yüzyıldaki izleğine, kaynaklanna dönüyor! Yakından bakıldığında olay drgüsünün yerini "deneme"ye yakın dııran bir özel anlatı alıyor rom.ııula. Kundera, ölümsüzlük'te Geothc'nin ardına düşer ve sayfalarca jahsi/sahi düşüncclerini yazar. Joyce, Hoıııe ros'un, üdiysseia'sından k;ilki|i Ulysses'yi yaratır. Eagleton, I^eopold FMoom'u oradan alıp getirır. Wittgenstein ve Bahtin'in karşısına diker. Vb. vb. Doğuşunda melezdi roman. Yine öylc. Azizler ve Alimler de fena bir ad/ nitelemedegil. Krizburadan nereyegider bilmiyurıız ama "ölüm'V olnıadığı açık. S A Y F A 13 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 3 5