29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Yeşim Arat'ın ABD'de yayımlanan kitabında kadın politika ilişkisini sorguluyor Polîtika: Erkeklere mahsus The Patriarchal Paradox: Women Politicians in Turkey (Patriyarkal Paradoks: Türkiye'de Kadın Politikacılar) / Yeşim Arat I arleigh Dickinson University Press, 1989 HALİLBERKTAY 0 E k i m seçimleri, T ü r k siyasal yaşamının eski bir konusunu yenidengündemegetirdi. Parlamentoda yer alan kadınların sayısının azlığı gcleneği bu kez Lİe bozulmadı ve TBMM'ye yalnızca sekiz kadın girebildi. Yeşim Arat'ın ı\merika'da yayımlanan kitabı, işte bu ı >lgunun nedenlerini sorguluyor ve iki vd önce yayımlanmış olmasına karşın HÜncelliğini koruduğu gibi, daha uzun bir süre de koruyacağa benziyor. Arat'a göre Türkiye toplumu, "erkek cgemenliğini onaylayan bir iktidar yapısı" olan patriyarkal ilkeye göre dü/enlenmiştir. Bu düzenlcmenin temelinde, erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliği vardır; yaşamın her alanındaki bu eşitsizlik ve egemenlik ilişkisi, ıiç maskesiz bir iktidar alanı olan poliııka sahnesinde de kendini gösterir. Söz konusu iktidar ilişkisi uyarınca, geleneksel olarak kadınlara "uygun" gö Z rülen alan ve rol, evin ve ailenin oluşturduğu özel yaşam ile eş ve annelik rolüdür Politika ise, kamu yaşamının diğer alanları gibi, hatta onlardan daha da fazla, erkeklerin kapalı av alanı sayılır. Buraya kadınların girebilmesi, özel izne ve çeşitli engelleri aşabilmeye bağlıdır. Toplumun patriyarkal yapdanması ve buna bağlı olarak erkek üstünlüğü egemen ideolojisı, kadınlar tarafından da büyük ölçüde içselleştirildiği için cinsiyete dayalı işbölümü sürer gider. Bu olgu, daha başından, kadınların politik yarış dışı kalmalarına yol açar. Türkiye'de, kadınlar seçme ve seçilme hakkının tanınması sürecinin kendne özgü koşulları sonucunda, siyasal iktidar kadınlara politikaya katılma "izni" vermiş ve kadınların siyasal katılımını desteklemiştir ama kendi koyduğu sınırlar içinde! Çünkü Osmanlıdan Cumhuriyet'e geçişi erkek ler gerçekleştirdiği gibi kadın hakları bayrağını yükseltip kadınlara çeşitli haklar tanıyanlar da onlar olmuştur. Toplumun patriyarkal yapısı değişmeksizin siyasal iktidarın krarıyla gerçekleşen bu destek, ister istemez, sınırları da beraberinde getirmiş ve Arat'ın deyişiyle bir "patriyarkal paradoks"a yol açmıştır: Özellikle tek partili dönemde erkekler mikro düzlemde, kocalarvebalxil.ii nlauk k.ulınl ııın poli tikaya katılımını teşvik etmişler, ama makro düzlemde ataerkil yapı ve kadının rolüne üişkın düşünceler değişmemiş olduğu için politikacı olarak kadınlara aynı desteği göstermemişler, tersine engellemişlerdir. Bugün de aynı nedenle engellemeye devam ettikleri gibi üstelik devlet de artık bir politika olarak kadınların siyasal katılımını desteklemediğı için 1935'te 18 olan kadın parlamenter sayısı 1991'de 8'e düşebilmiştir. Osmanlı toplumunda cinsiyet ayrımının ve erkek üstünlüğü ideolojisinin meşruluk kaynağı dindi; böylece varolan hiyerarşik iktidar ilişkisini ezeli ve ebedi bir olguymuş gibi sunmak kolaylaşıyordu. Gene de özellikle 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başları kadınların durumuna ve haklarına ilişkin hararetli tartışmalara tanık olmuştu. Arat, bu tartışmaların ve hak taleplerinin kadınlardan çok erkekler tarafından gündeme getirilmiş olmasına ve bunun ileride kadınlar açısından doğuracağı ve doğurduğu olumsuzluklara dikkat çekiyor. İşaret ettiği nokta doğru olmakla birlikte biraz tek yanlı. Türkiye'de kadınların tarihinin henüz karanlıkta olduğunu biliyoruz, ama yeni yapılan araştırmalar, bu tartışmaların öyle sanıldığı gibi yalnızca erkeklerle sınırlı olmadığını, tersine Osmanlı toplumunda kendisini açıkça feminist olarak nite Turk Kadın Blrllğl toplantısı, 1935 lendiren canlı bir kadın hareketinin varlığını ortaya koyuyor. Böylece hiçbir hakkın bir "lütuP olarak gökten zembille inmediğini, tarihte kopuşların yanı sıra sürekliliğin de varolduğunu bir kez daha anımsıyoruz. Bu noktada, Arat'ın kullandığı patriyarki teorisinin kendisinin de işaret ettiği bir zaafıyla karşı karşıyayız. Patriyarki, bir baskı ve egemenlik yapısı olarak değişmez bir iktidar ilişkisini ifade eder. Bu anlayış, ıster istemez, dikkati baskı üzerinde toplar ve baskı uygulayanın gücünü vurgularken, baskı görenin (bu durumda kadınların) baskıya karşı direnebilme olanağını ve gücünü gözardı eder. Oysa tarihi yapanlar yalnızca egemenler, efendiler ve erkekler değil, aynı zamanda ezilenler, köleler ve kadınlardır. îktidarı, patriyarki teorisinde olduğu gibi tarih dışı ve değişmez bir ilişki olarak görmek yerine, paylaşılan ve sürekli olarak yeniden pazarlıklara tabi olan bir süreç olarak kavramak "zayıflann gücü"nü de hesaba katmamıza yol açar. Arat'ın kitabında bu noktada görülen eksikliği, Türkiye'de kadın araştırmalarının henüz çok yeni olmasına ve dolayısıyla "kadınların gücü" konusundaki bilgilerimizin sınırlılığına bağlayabilsek bile, marjinalleri konu alan çalışmaların bu açıdan daha duyarlı olmaları çok önemli. Yüzyıl başında Osmanlı toplumunda esmeye başlayan değişme rüzgârları, CUMHURİYETKİTAPSAY/109 S AY F A 12
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear