25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

E m J Rcrıan m ^r Dctmrkan ın M 'V^ bugunlerde m ^ ^ Turkçeyede çevrden romanı "SchtvarzerTee mıt dreiStuck Zuckcr " (ÜçŞekerlıDemlıÇay), bır surcdırAlmanya da çoksatankıtaplar arasındakı yerını koruyor. Yanı Türk kökcnlı bı'ryazarın, "Kıepenhvuer und Wıt\ch"gıbı tamnmış bır yaytncvınce Almanca yayınlanan romanı, Alman okur çcvrelennde ılgıylc karştldnıyor, buyukyankı uyandırıyor. Ncdcnacaba ? Yazarın kendıunın var\aydıgıgıbı Alnıan sanatKeverlerın onu %ınema ve televızyon oyuncusu olarak zatcn tantdıkları ve scvdıklırı ıçtnmibuilgP Yoksa l urkyazarlara uzvlbir nıcrahla yakla^ttkları ıçın nıı •> Ya da Renan Demirkan ın bırkadın yazar olntasmdan mt kaynaklamyor' Hepsı nlabdtr Amaromamn Almanya da bcmmscnmesinin mdcnlcrım salt hrrytmde aramak, korkanz yapıtın tumuyle yazarın kımlıg'ıne bag'ımlı kılmak anlamınagelecek. Bu tur bır yaklaşım da o yapıtın yazmsal degerini kuçumsemek olmaz mı? Almanya 'dayaşayan ve Almancayazan Türk kokenlı bır yazarın yapıtmdanAlman okur çcvrclcrinin değişik bır talalmi) olmasındanda kaynaklanıyordu belkı kıtabın bu denlı dgt gormesı. Hatta Türk okurlannl eleştırmenle rtn romana Alman okurlardan daba da değışık yakla^abıleccklertnı duj unmek yanlış olmaz samrız. Azade yazar ben bir insanım. Tesadüfen Türkiye'de doğmıışum, tesadüfen annemler Almanya'ya gitmişler. Önemli olan benim için bugünü yaşayan, bugünü gören bir insan oluşum. Politik olayları görüyorum, sosyal olaylan da..." diyor. Almanca düşünüyor ve Almanca yazıyor bu yazarlar gerçi, ama çittkulturle yetişmiş olmalarının yapıtlarına verdiği herhangi bir Alman/Türk yazardan daha farklı bir tat da var hiç kuşkıısuz. İşte, Renan Demirkan'ın romanının Almanya'da gördüğü ilgiyi de onun Türk ya da kadın olmasında aramak yerine, bu doğrultuda değerlendirmek gerekiyor. Adalet Ağaoğlu'nun ölmeyeYatmak adlı romanında Aysel'in ölmeyi beklediği birgecelik siire içinde tiim geçmişini anımsaması gibi, Uç Şekerli Demli Çay'da da doğurmak üzere olan hamile bir kadının hastahanede doktoru beklediği bir saat elli iki dakikayla sınır|j romanın anlatım sürebi. Ama anlatılan sıire ya da anımsanan olaylar çok daha geniş bir zamana yayılıyor. Cîcrçi kadın kahraman 'ben' diye konuşmııyor kendi ağzından, ama anlatıcı 'hamileben'in ardına gızlenerek olayları onun kafasından geçiyormuş gibi iletiyor okura. Okur, bir tür bilinç akışı seline kapıhrcasına okuyor romanı. Bu da anımsanan geçmişe inanılırlık ve içtenlik katıyor. Kopuk kopuk anılar, anlatıcının dokuz yaşında annesi, babası ve kuçük kız karde^iylc Almanya'ya ilk kez gelişlerine, hatta zaman zaman daha da gerilere uzanıyor. Yazar olayları art arda sıralamak, hikâye etmekten çok, zamanında dıle getirilmemiş duyguları, belirli dönemlerde annesi, babas>ı ve kardeşiyle kendisinin değişik biçimlerde yaşadıkları sıkıntıları dile getirmeyi yeğliyor. İki kardeşin genç kulığa geçiş döneminde (eteklerin uzatılması, komşu erkek çcK'uklarla eskisi gibi oynayamamaları, babalarına sarılmaktan bile zaman zaman utanmaları gibi) evde aldıkları eğitimle Alman yaşıtlarının davranış biçimleri arasındaki ayrılık; öbürlerinin rahat, gamsız ve özgür yaşantısına karşılık iki kardeşin aile narnusuna ters düşmeyecek biçimde yaşama zorunluluğu giderek ürkek ve içlerine kapalı olmaları; arkadaşlarının sırlarını hiçbir zaman paylaşamamalan; hep 'yabancı' olarak kalmaları; çoğu kez öğretmenler tarafından da hor görülmeleri; büyük kızın ayrı yaşamak için evden ayrılmak istediğinde annesiyle babasınuı onun dışlaması, hep bu gençlerin yaşadığı gerçckler. Romanda, genç kuşağın 'vatan' kavramı üzerinde fazla durmamasına karşılık, anne ile babanın vatana geri donme isteği ve geride bıraktıklarına duydukları özlem çok yoğun. Her ikisinin de ayrı ayrı bir kez Tnrkiye'ye geri dönmelerıne karşın gene sessizce Almanya'ya geri gelmelerini yalın, abartısız, trajik kalıplara ve psikolojik açıklamalara başvurmadan dile getiriyor Renan Demirkan. Gerçi küylerinde iyi karşılanıyor, saygı görüyor geri dönen bu yaşlı insanlar, ama gene de "Tiim terbiyc ve saygılarına karşın aralarına yabancı bir duygu girmişti... bir zamanlar birlikte yaşadıklan ve o zaman doğal olan çoğu şey değişmişti." 'Vatan' sözcüğünü de sorguluyor yazar ara ara. Amakesinbirtanımlamadayapamıyor: "Vatan, ÜÇ ŞEKERLİ DEMLİ ÇA Y VE RENANDEMİRKAN Üç Şekerli Demli Çay 1 Renan Demirkan Real Yayıncılık.İst. 1991 / 100 s. 17.000 TL. NİIÜFERKIIIYUICI İlk kcz 50'li ydlarda ltalyanlann Almanya'ya iş göçu ile başlayan, 6O'lı yıllarda Türk işçilerin onlara eklenmesiyle gclişcn bir yazin ve yazarlar grııbu var bugün Almanya'da. Zamanla yazarlar konuk işçi olmaklan çikıp, yapıtlar işçi sorunlarının ötesindc günümüz insanının yaşadığı kendine ve çevresine yabancılaşma, kendi öz ben'ini ya da kültür kimliğini arama gibi evrensel konulara yönelince, okur çevrelerinin bu yazına bakışı da değişti. Bugün artık bir 'konuk işçi yazını'ndan söz'etmek yerine bir 'güçmen yazını'ndan ya da Almanya'da yaşayan 'yabancı azınlıkların yazını'ndan söz etmek sanırım daha sağlıklı. Bu yazın içinde sağlam bir yeri olan Aras ören, Yüksel Pazarkaya, Güney Dal, Fakir Baykurt, Aysel özakın gibı yazarların yanı sıra bir de sesını yeni dııyurmaya başlayan genç bir yazar kuşağı var: Zafer Şenocak, Zehra Çırak, Akif Pirinççi gıbi Almanya'da doğmuş ya da bu ülkeye çok küçük yaşta göçmüş, evde anne babalarından aldıkları Türk kültür birikiminin yanı sıra okulda ve gunluk yaşamda Alman kültüruyle karşı karşıya, içiçc yaşayan ikinci kuşak yazarlar bunlar. Onlar için Almanya, içinde yaşadıklan, toplumsal sorunlarıyla bütünleştikleri ülke. Renan Demirkan da Refik Durbaş'la yaptığı söyleşide, "Önce GAZErt.tl 4DL1 TV DIZİSİNİN 8 4?, iKll I Oil MC USU KkNAN DkMİRKAN."UÇ $kKH<ll MMI I (,A) KOMANIYIA İLGİGÖRÜYOR IFOTOĞRAF İBRAIIİM I.ÜNU.) insanın kendisinin arayıp bulması gereken bir yer de olabilir" ya da "Vatanın ne olduğunu bilmiyorum. Belki de yıkılmamak için tutunduğumuz bir şey." Göçmen yazarların çoğunda karşılaşılan 'ikiye bölünme'yi Demirkan'ın kişileri de yaşıyor. "İkiye böliinmiiş gibiyim. Biryarım, burada hep sözünii ettikleri 'sart hava'da, öbür yarım ise her gün karşımda gördüğüm şu dünyada." Bir kez köklerini koparmaya görsün insan, ondan sonra artık nereye gitse 'yabancılık' bırakmayacaktır yakasını, ister 'kökler'ine geri dönsün, isterse 'yaban cllerde' yaşamını sürdürsün, hem çevresine hem de kendi kendisine yabancıdır artık. Anadolu topraklarına, burada ki geçmişine dııyduğu özlem ise oradan başka hiçbir yerde eşini bulamadığı 'üç şekerli demli çay'Ia simgelenirRenanDemirkan'da. D CUMHURİYET KİTAP SAYI 86 S A Y F A 2
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear