05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Ben, sevda ve dünya... Gerçeğin Öteyakası / Metin Altıok Türkiye Yazıları Yayınları / 64 s. 3.500 Tî İBMHİM KARA06LU Metin Altıok "Gerçeğin Öteyakası>>ndan sesleniyor: Kırk Merdiven Serık Postası'nın "sanat" eki olarak yayım yaşamına giren "Kırk Merdiven"in sahibi ve Yazı İşleri Müdürü Ali Oğuz Kehya. Yazı Kurulu'nu Nuri Erkal, Yunus Yaşar ve Abdullah Şanal'ın oluşturduğu dergide teknik sorumlu Salih Mercanoğlu. Dergımn mayıs ayında çıkarılan ikinci sayısında başyazı, "Köy Enstitülerinin Işığında" başlığını tajıyor. Yazıda, "Atatürk Devrimi'nin taban dokusunu, zekâ gizilgücünün üreticidönüştürücü ışığıyla. bezeyerek tansıklar gerçekleştiren Köy Enstitüleri'nin 50. kuruluş yıldönümü"nun, Anıalya'da hüzünlü bir coşkuyla kutlandığı yazılıyor: "Düşleri iş yapanlar, kimilerinin sandığı gibi gerçekten öldü mü kir.." Metin Demirtaş "Çoban Dağları" başhklı şiirinde, "başlarında kayan yıldızları yok/çoban yıldızı var/geçip gitmiş Beylcri de/kalmış sade/bir vefalı çobanları/ama nâlâ atlaslarda/bey dağlarıdır adları" dcrken Ayhan Hünalp "Merhaba" başlıklı yazısını, "Kurumuj, çorak, yozlaşmış sanat dünyamıza bir bereket yağmuru olarak do^an, teknikle duygunun çöreklenip bağdaş kurduğu ölümsüz duygular. Dağbaşlarına yazılı künyeler, yangından terhis olmuj firari kitaplar, hüznü reva kılanlar, denizin mavisi, güvercinin beya/.ı selam hepinize..." diyerek noktahyor. Kırk Merdiven'deki özeleştinde, asıl olanın iyiye iyi başlamak olduğunu belirten Nuri Erkal ıse sözlerini şöyle bitiriyor: "Yazar, bu yürekliliği göstererek ilk adımını atmıstır. Dilerim arkası gelir." Saffet Uysal'm yazısında yaratmak, "suya ceylan indirmek" gibi. Uysal, sanatçının yaratma işine burnunu soktuğu ölçüde deli yerine konulduğunu kaydettikten sonra "Geçen günlerde vergilerin nasıl arttınlacağı yolundaki bir soruya bir yetkili akıl vergisi alacaklarını söylemiş. Herkes kendini akıllı sayacağı için vergi gelirleri artacakmış. Buna göre sanatı uğraş edinenler vergiden kurtulurlar nu kurtulmazlar mı bilemiyoruz" diyor. Abdullah Şanal, Nevzat Şımjek, Mehmet Yiğit, Ahmet Ersoy, Cevat Uyanık, Ali Güzel ve Mehmet Sonsöz'ün şiirlerinin de yer aldığı dergide, Ayhan Hünalp'ın 'Nerede bulursanız okuyun' dediği Yunus Yaşaı, "hüzün sana yakışmıyor, yüzün gelincik tarlası" şiirinde şu dizelere yer veriyor: "Salıver de rüzgârlara kanşsın/söylesin üveyikler/kırlangıçlar söylesin/varsın bilmesin bize hüznü reva kılanlar/bizım dünden yarınlara uzanan/usanmaz bir sevdamız var." Kırk Merdiven'deki öykülerden biri de Neşe Karel'in. Karel, "Hoşgeldin Evimize" adlı öyküsünde, "Günden güne değişen yaşam kojullarında, özendirici, kışkırtıcı reklam dürtüleriyle beslenerek büyüyen" çocuklarına, çocukluğunun bayram sevincini yaşatmak isteyen bir annenin buruk mutluluğunu anlatıyor. Çocukluğunun sevinçli bayram günlerini evlatlarına yaşatamadığı için suçluluk duyan kadının, "Kendilerini vaat ederek çocuklarına bayramlık isteyen kadınlar çoğaldı" gazete başlığını görünce duyduğu heyccanı ve "dünyada neslı tükenmeyen" iyi insanlar arayışını öyküleştirıyor. BMçia b d Burdur Kırk Merdiven / Yazı tşleri Müdürü: Ali Oğuz Kehya / Sayı: 2, mayıs 1990 / Serik Postası Sanat eki, (ANTALYA). Eskitiyoruz her şeyi; zamanı, düşlerimizi, sevdalarımızı, şarkılarımızı... Sahiplendiğimiz her şeyi eskitiyoruz çarçabuk... Zaman bizi aşıyor ve yabancılaşmanın kıyılarına demir atıyor gemilerımiz... Algılarımızla dış dünya arasındaki çeîişkiler büyüyor... Yaşantımız' daki ve zihnimizdeki tutarsızlıklar boyutlanıyor... Geçmişin anılarıgeleceğın düşleriyle çatışıyor. Yeni karmaşalara beleniyonız. Bölünmüş, parçalanmış kişilikler... Yabancılaşma... Yaşamın anlamsızlık boyutu... Dün yaşanmış ve yitirilmiş güzel olan her şeye özlem... Yalnızlıklar... Hüzünler... Bu olgular çıziyor var oluşumuzun sınırlarını. Bu var oluş; yaşamla aramızdaki dokunun örüntüsündeki kopmalarla, çoğalmalarla sürüyor. İşte böylesi bir evrende; benliğimize kavuşmanın yaşamı bir yerlerden yakalamanın, daha uzak sınırlara yolcu olmanın, yeni bir değişime uzanmanın kulvarında yakalıyor bizi kimi şairler. "Gerçeğin Oteyakası"na götürüyorlar bizi. Metin Altıok'un son kitabını okuduğumda aynı kulvarda buluştum şairle. Sılada adını unutmuş, sırtında bahriyeli giysili çocukla aynı yerden başladım yürümeye. Aynı yerlerde. yittim. Nezih Danyal'ın kitabın kapağına çizdiği bahriyeli giysili çocuk ve onun "Gerçeğin Öteyakası"ndaki serüveni; kimbilir kaç kişinin ortak paydası? "Ben, sevda ve dünya, ardarda üç noktaydık Önümüz boştu, ardımızsa zaten boş: Önümüze ardımıza üçer üçer yayıldık" diyor sunu şiirinde kırık asjkların şairi. Çocukluk mekânından çok uzağa düşmüş gezginlerin, "bilinen eksiğiyle" yürüyenlerin şiirlerini yazmış. "Bir yabancıdan daha yabancı yaşıyorum" diyen Kafka'nın anksiyetelerini o da yaşamış belli. Buruk, kendini kanatan, göçebe bir şair Metin Altıok. Umudunu sökerek kimi zaman, yerleşik olamamanın sancısını taşır yüreğinde. "Kendı yükünü her zaman yeniden bulur." Acılar, ayrılıklar, hüzünler tutanağıdır onun şıirlerı. Dört bölümden oluşmuş "Gerçeğin Ötevakası", "Ben Üzre" "Sevda Üzre", "Dünya Uzre" ve "Soneler." Kolaj şiirler var son yapıtında; birbirini bütünleyen, birbirinin sarmalı şiirler. Daha önceki beş kitabını da bütünlüyor. Bundan 12 yıl önce Oluşum Dergisi'nde yayımlanan Füsun Akatlı'nın "Göğsüme Dadanan Geçimsiz Güneş" başlıklı yazısı onun evrenini çok iyi yakalıyor: "Türk şiir geleneğinin Divandan Halk Şiirine, Garipten tkinci Yeniye uzanan sarmaşık çizgilerinden, güzergâhının bilincinde olarak geçen ve yepyeni olma çığlığının üzerinden aşan bir şair Metin Altıok. Kendinden başkası olmayanı, olamayacağı getiriyor ama bildik, tanıdık derelerden." Şiirleriyle kişiliği arasındakı bütünlük; "Şiirini belli akımların dışında tutmaya özen göstererek kendi duyarlılığıyla yaşam arasında kurduğu doğrudan ilişkiyle besledi ve geliştirdi; bağırmayan, vutnuşak başlı S A Y F A 4 Metin Altıok "Yaşamak şakaya gelmez cıddi bir ıştir / Ancak bunu bılenler / Hayatı bazen hafıfe alabılır." (Fotoğraf Çerkes Karadağ) bir şiirden yana oldu" saptamasına götürür bizi. Sezen Aksu'nun şarkılaştırdığı "Kavaklar" adlı şiiri yeniden dinledim dün. Sonra da bütün şiirlerini okudum yeniden. Hep "acı düşmüş peşine." Şiirine acı düşmüş hep. "Gerçeğin Öteyakası"nda sığlıklara yelken açmıyor Altıok. "Içinde çöl büyütünlere" sesleniyor. Yanlışlarımız kadar çoğalan yalnızlıkların, sonu gelmez soruların burgacından aşk serpiyor yüreğimize; "Yorgun bir yürekle ölesiye âşık." "Kendinden başkası olmamak", kendi sesinin renklerinden armoni yakalamak ne zor değil mi? Onu yapıyor Altıok. Zorluyor dilin olanaklarım. Ve o zor çiziyor şiirinin atlasını. Yaşamın yanından ve karşısından seçilmiş sözcüklerle uzağa yürüyerek kuruyor şiirini. Göçebeliğin labirentinde geziniyor. Kim bilir kaç aşkın, kaç sürgünün çırpınışıdır bu şiirler? Yayın yönetmeliğini Ahmet Say'ın yürüttüğü Türkiye Yazıları Yayınları'dan çıkmış "Gerçeğin öteyakası." Anlaşılan böyle güzel bir kitapla yeniden yayıncılığa başlayan Ahmet Say bu alanda etkinliğini sürdürecek. D C U M H U R İ Y E T K İ T A P : SAV/ 24
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear