Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bir 'Anadolulu' portresi Bir Yaşam / Elia Kazan Çeviren: Nihal Yeğinobalı Güneş Yayınlan / 831 s. 20.000 TL / CKK Kod No: 055.003 ATIUADORSAY Elia Kazan'ın "Bir YaşanTı 800 küsur ssyfasına karşın bir solukta okunan knaplarından.. Evet, Kazan haklı. O artık iyice gerilerde kalan > sinemacılığınckn çok, bir yazar ola" rak görüyor kendisini. Bu yaşlı Yunanlı Amerikalıda, kendi sevdiği deyimle "Anadoluluda" gerçek bır yazar kumaşı var. Gerçek bir anlatıcının, öykücünün büyüsüne ve gizlerine sahip bir yaşlı Anadolulu Kazan... Aslında "Bir YaşanT'da ortaya çıkan portre, çok olumlu değil. Kazan, kendisini yükseltecek, yüceltecek, onurlu yerlere getirecek bir portre çizme çabasında gözükmüyor. Bunu yapmayacak kadar akıllı, pişmiş, deneyimlı bir adam o!.. Ana yanından Kayserılı (Şışmanoğlu), baba yanından İstanbullu (Kozanoğlu) bu Rum çocuğu, öncelikle ailesinin, daha sonra kendi çocukluk ve gençlieinin tarihini yazarken, içinde bir yerlerde hep taşımıs olduğu "Türk korkusunu" da dışarı vuruyor. Buna "Türk düşmanJığı" demiyorum (böyle bir şey yok); ama Kazan, Osmanlı'nın son dönemınde ve savajın getirdiği felaketler içinde, dönem azınlıklarının belki kaçınılmaz biçimde duyumsadığı o bellibelirsiz korkuyu, tedirginliği anasındanbabasından iyice "tevarüs etmiş". Bu korku, kitapta yer yer dile getiriliyor: "..tstanbul'un 1453'teki düşüşünden beri fethedilmis bir halk olduklan için, güvenlik taktikleri Türk halkının arasına karışmak olmuştu" gibısınden cümlelerle.. Evet, ne Elia Kazan ne de anası, babası veya dedesi bu topraklarda doğup sonradan dışarıya göç etmiş hiç kimse, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın ve oralara ne denli nesnel bakabilirse baksın, bu "Türk korkusu"ndan kendini tüm olarak kurtaramayacak anlaşılan!.. Bir imparatorluğun dağılışını yaşamış olmanın ve bunu sonraki kuşaklara, bire bin katarak, korkuyu, tedirginliği, göçü alabildiğine abartarak nakletmiş olmanın getirdiği kaçınılmaz sonuc bu... Elia Kazan'ın kitabından bu bir kez daha açıkça seziliyor. Ama zavallı Kazan, ayrıca haklı. Düşünün, "modern Türkiye"ye geldiği, çocukluğunun topraklarına geri döndüğü eünlerden birinde, Beyoğlu'ndâki azınlık dükkânlarını hallaç pamuğu gibi atmış olan 67 Eylül olaylarının ertesine, diğerinde ise daha önce tanıdığı kinıi yüksek mevkideki insanların (Bayar, Menderes, bir dönemin Kayseri Valisi Osman Kavuncu, vs.) gururlu yargıçların önünde el pençe divan durdurulduğu Yassıada duruşmalarına rastlıyor!.. Yakın tarihimizın hiç de göğüs kabartmayacak olan utanç tabloları.. Eee, yaşlı Ruma fazla kızmak mümkün mü? Kazan, öte yandan çok başka şeyler de anlatıyor. Ortaya çıkan portre zaafları erdemlerinden çok olan türden yanlışı, kusuru, günahı işlemiş, büyük hatalar da yapmış bir kişidir: Yani tam bir insan. 1950'lerin Amerikan Karşıtı Etkinlikler Komisyonu önünde, arkadaşlannı, bir zamanlar Amerikan Komünist Partisi'nde bir EliaKazan'ın "Bir Yaşam"ı ftfe E likte yer aldığı "dostlannı" ihbar etmiş, komiteye onların adlarını vermiş olmasını, açıklıkla, içtenlikle anlatıyor Kazan. Bu, olayı ve onun çirkinliğini unutturmuyor, bağışlatmıvor doğalhkla.. Kazan bir "muhbirdir", hep öyle de kalacaktır. Asıl trajik olan şudur ki, o da bunu biliyor, farkında, artık bu damgayı ömür boyu hep üzerinde taşıyacağının bilincinde. Bunu kendince açıklıyor, inandırıcılığı da var açıklamasının! Ama sanıyorum gerçek bir savunma değil bu, gerçekten anlayış ve af beklemiyor o. Kitabın en trajik yanı da belki bu.. Cinsellik Kazan'ın anılarında büyük yer tutuyor. Kadınlar ve kadınlar! Hep onları istiyor, arzuluyor, olmadık yerlerde ve biçimlerde de sahip oluyor Kazan.. İlk gençliğindeki çirkın, zayıf, istenmeyen yabancı kökenli bir delikanlı, bir "outsider" olmanın bedelini ödetmek istiyor sanki herkese.. Başta da kadınlara.. Bu arada, kendi alanında (tiyatro, yazın) başarılı olmuş, kendisinden daha çok değerlendirilmiş kişilere de hiç nazik davranmıyor. Sözgelimi Orson Welles veya Lillian Hellman'dan söz ederken, bakışında sezilen başlıca duygu, haset ve kıskançlık oluyor. Ama dedik ya, ortaya çıkan bir insan portresi: Ideal olmaktan son derece uzak bir portre!.. Ama asıl Kazan'ı Amerikan sinema ve tiyatro dünyasının gizlerini, perde arkasını, ramp ışıklarımn geri lanını anlatırken okumalısınız. Artnur Miller, Tenessee Wilhams, Marilyn Monroe (Miller'den önce Kazan'ın sevgilisi olmuş Marilyn), Marlon Brando, yine hiç sevmedjği anlaşılan James Dean veya Vivien Leigh, Fredric March ve karısı vb. kişilikler üzerine anlattıkları son derece ilginçtir. Artor's Studio'yu birlikte kurdukları ve uzun zaman birlikte çalıştıkları Lee Strasberg'le de paylaşacak kozu vardır Kazan'm. Onu da hep över ya, yine de tam bir "Anadolulu kurnazlığı" ile yerden yere de vurur. MGM'de çektiği tek film olan "Yejil DenizThe Sea oi Grass" filmi ve bu filmde Spencer Tracy ve Katharine Hepburn ile çalışması üzerine anlattıkları, sînemaseverler için son kerte ilginç ve Hollywood'a o dönemde egemen olan "stüdyo sistemi" üzerine de çok öğreticidir. Bu bölümle bu sistemi kıyasıya eleştiren Kazan, öte yandan "Bir Genç Kız Yetişiyor"dan (ilk filmi) "Viva ZapaU"ya birçok film yaptıeı FOX şirketinin patronu, sinema tarihinin en ilginç kişiliklerinden biri olan Darye F. Zanuck'tan söz ederken, oldukça hakkaniyetli davranıyor, gerek Zanuck'un, gerekçe stüdyo sisteminin iyi yanlarını da belirtmekten geri kalmıyor. "Arzu Tramvayı", "Rıhtımlar Üzerinde", "Cennet Yolu" gibi unutulmaz filmlerin onaya çıkış öyküleri de gerçek birer serüvendir. Bu arada Türkiye'de çektiği ve başarısızhğına karşın "en sevdiğim filmim" dediği "Amerika, Amerika"nın da, aslında "Türk karsıtı" bir film olduğunu, itiraf ediyor: "Gazetenin birinde, benim gelişime karjı bir yazı yayınlanmıştır. Türkleri rezil etmeye geldığimi ileri sürüyordu. Yazı, benim korkulu kuruntularunı depreştirmijti. Çünkü gerçeğe çok yakındı." Elia Kazan: YeteneHi ve korkak, yurekli ve ürkek. (Fotoflraf: Ergun ÇaOatay) CUMHURİYET KİTAF: SAYI 25 Evet, Elia Kazan!.. Amerikan tiyatrosunu ve sahne/perdedeki oyun yöntemlerini altiist eden, 194050'lerde her iki alanda da yeni ve geniş bir soluk getiren, istenmeyen ve sevilmeyen bir "yabancı"dan uzun yıllar boyunca Amerikan aydınlarının gözbeğine dönüşen, kurnaz, ihtiyatlı ve çıkarcı "Anadolulu" kimliğini hiç yitirmeyen, Hollywood'da kalıp iş bulabilmek için "ihbarcılık" ceketini giyiveren, yetenekli ve korkak, yürekli ve sıçan gibi ürkek, yaratıcı ve kısır, çelişkiler yumağı bir insan, gerçek ve "otantik" bir kişilik. "Bir Yajam", Kazan'ın romanlarından da daha büyük bir ilgiyle okunan, sürükleyici, giderek büyüleyıci bir kitap. Özellikle sinamaseverlenn mutlaka okuması gerek. D S A YFA 17