Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kim yazdı bu öyküyü? Yaz Oyunumuzun üçüncü haftasına geldik. Sıcaklarla birlikte çoğumuzun yakınaan takip ettigi Dünya Kupası maçları da başfadı. Kısa bir zaman parçasını aşağıdaki alıntı için ayınrsanız bu pek tanınmış öykücümüzü ve yapıtını tanıyacaksınız. Sorulartn yanıtlannı biriktirin. Yaz Oyunumuz 4 hafta sonra tamamlandığmda bir form yayımlayacağız ve sizler bu fortna yanıtlarınızı toplu halde yazacaksınız. Lütfen yanıtlan tek tek göndermeyiniz. Kapıvı çaldığımda belirsiz konuşmalar geldi içeriden. Alt bahçe öndeki gıbi bakımlı değil, ekşimiş bir çöp kokusu geliyordu aşağıdan. Aaa hoj gcldiniz. Benden, küçük hizmetçi kıza söz edilmişti. Bavulumu elimden aldı, kolumun yorulduğunu anladım. (Nedense belleğımde, gefen yaz gittiğim bir çay evı, kokusuyle, sesiyle, havuzuyle... Pekı busaya gelmemek yok muydu?) Ara kapıyı açınca teyzemi gördüm. Bana anlattıklarına benziyordu. Saygın bir nanımefendiydi. (Okumuş yazmış kadındır. Evinin titizliği, temizliği dillere dcstandır. Eli sıkıdır, ama eh o da bir çeşit meziyet. Koskoca paşayı kaybetti, hanımefendice içıne attı acısını. Ağladı sızladı ama, evinin düzeninı korudu. Allah'tan korkarım nemize lâzım, yalan dıyemeyiz, üstelik gençliğınde de sayılı güzellerdendi.) Büyuk catn vazonun tam arkasında oturuyordu, vazoda kurumuş, kabuklaşmış leylâklar vardı. Oda sanki loş bir avluydu. Sokağın toz kokan güneşı hiç yokçasına yitip gitmişti. Teyzem gri giysisinin içinde bana eülümsedi, elini uzattı. Tuttum, nemi kalmanıış kuru Kağıt cildine dokununca yaşlılığını anladım. Eskidenki güzelliğini saçlarını boyamakla bejlerin, grilerın en yumuşaklarını giymekle sürdürme çabasınoaydı. (Ablamın yaşını bilmem. Aramızda on yıllık fark var sanırım. O da bir türlü doğruiunu söylemez. Ya çok büyük ya çok küçüktür söyledikleri. Ne bileyim a kızım, ben kahır içinde yaşadım. Şimdi kimbilir görseler beni onun ablası sanırlar. Kolay mı?..) Annen nasıl? Iyiler. Ablan ya? Onlar da iyiler. Içeriye küçük kız girdi. Eğri bacakları vardı. Yüzünde kapıyı açtığında olan gülüş duruyordu. Konuşunca hiç degişmiyordu gülü^ü. Çok şaşırtıcıydı bu. Yurdagül, dedi teyzem. Git lımonata hazırla. Bak yine mutfak kapısını açık bırakma, o murdar kediler taşlara basıyorlar, ona göre... "Ona göre" sözü Yurdagül'ün yüzünden gülümsemeyi aldı götürdü. Teyzemin ayak başparmaklarının kemikleri podüsüet ayakkabılarının yanlarından taşmıştı. Elbisesinin yakasına ince kırmızı yakutlu (kırmızı olduğundan taş, yakut olacağını düşünmüştüm) bir iğne takmıştı. (Kibar kadındtr ablam. Giyimini kuşamını bilir. Paşayla ilk evlendiklerinde mıneli bir saat almıştı yüzgörümlüğü. Daha bir sürü şeyler takmışlardı da nedense benim gözüm mineli saatte kalmıştı. O canım çiçekleCUMHURİYET KİTAP SAYI 1 8 W Desen Kemal Gflkhan Gürses . i nasıl da kondurmuşlardı saatin üstüne. Şaş da kal. Dayanamadım da bir kerelik takmak istemiştim. Sen savruksundur. Şurada burada düşürürsün, demişti. Bo yundan saat düşer mi? Ne taksa sahicidir. Benim gibi de öyle allı güllü şeyleri sevmez. Tam paşa karısı olacak kadındır teyzen. Bunu böyle bil.) Konuşmadan durduk bir süre. Koltukların yeşil kadife dayanacak yerlerine kolalı temiz örtüler konmuştu. Teyzeme hiç bakmıyordum. Onunla aramızda sevgısizlik hemen kuruluvermiştı. Azalmış saçlarının altından kafasının derisi yer yer parlıyordu. Kurumuş bacaklarını üst üste atmıştı. Ayakkabılardan taşan kemikler ışıkta daha kesin gözüküyordu. Demek ki, üniversiteye gitmeye kararlısın. Vallahi kızım ne demeli bilmem Jale'y' okuttuk da ne oldu. Evlenip yine çocuktu, kocaydı, aldığı diploma da «>üs. Üstelik bizim durumumuz uygundu. Ranmetlının düşünceli kalbı, babalığı sayesinde (burada derin bir iç çekti, temiz bir mendili burnuna bastırdı.) Jaleciğim, annen bilir, soğuk sudan sıcak suya elini değdirmeden büyüdü. Hizmetçiler çevresinde dolanırdı. Ama şimdi o nazlatma, o prensesler gibi genç kızlıktan sonra... Gözlerini yüzüme dikti sustu. Teyzemin bana karşı olan tutumunun bilincine vardım, birden yoruldum. Annene şaşarım hâlâ, o çabayı baska bir erkek için gösterscydı... (Sen babanı bilmezsin kızım. Altı yaşındaydın öldüğünde... O ürta Anadolu kentini, arklardan suların Bahçeleri doldurduğu gecelerıyle anımsıyorunı. Bizim bahçeye hep gece gelirdi sulanma sırası ya da en etkılendiğim o gecelerdı. « | | Ç |p||CU 1. Bir ara Almanya'da yaşadı. Oradaki ijçilerimizin yaşamını yazdı. 2. Bu yakınlarda bir film yönetti. 3. Bu öykünün yer aldığı kitabıyla ödül aldı. Kitabın adı: Yazarın adı: S A YF A 3 1