Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Her yazar biraz yayıncıdır' Kurdakul'un Ataç Kitabevi NECATİ GUNGÖR Yayıncılığı aklından geçirmcmiş yazar var mıdır? Belki vardır... Ama hemen her yazar, yazarlık serüveni boyunca ya biraz dcrgiciliğe bulaşmış, yahut kendi kitabını yayımlamıştır... Her yazar biraz yayıncıdır dersek, sanınz pek yanlış olnıaz. Yayıncılığı, kısa ya da uzun bir süre iş edinmiş oîanların sayısı da a/ıms.ın.K.ık gibi değil hani. Şükran Kurdakul da, yayıncı yazarların en eskilerinden. Kurdakul'un yayıncılık serüveni 1958'den başlıyor. Ancak öncesi de var. Tutuklanmalar, yargılanmalar nedeniyle orta öğrenimini sürdürememiş, hayatını, çeşitli işler yaparak kazanmak durumunda kalmıştır. 1955'in eylüfünde ikinci tutukluiuğundan kurtulunca, ckmcğini Babıâli'de arama seriivenine atılır. Genç şairi bekleyen ilk iş, düzeltnıcnliktir. Şükran Kurdakul, "Tan"da başladığı düzcltmcnliğc, "Yeni Gazete" ile "Varlık Yayınlan"nda devam eder. Bu arada "Yelken" Dergisi'nin yönetimini üstlenir... Bundan sonrasını Kurdakul'un kendisinden dinlcyelim: Kvet, 1958'lctdı .. Rukııııtin Resuloğlu'nun "Yelken" Dergiv'ni ydnetiyordum. Kiıap yayını yapmayı d.ı tasaılamı^tık. Tahsin Yücel'ın, Düşlerin Ölümü'nü y.ıyımla yacaktık. Sonradaıı Resuloğlu, Bcdri Rahmi Eyuboğlu'nun da yönlcndirnıcsiylc kitap yayımlamaktan caydı. Tahsin Yücel'e de soz vermişr/ bır kez. Baktım ki ayın olac.ık; Düşlerin Ölümü'nü ben çıkarmaya karar verdim. Böylece, bu yapil, yayını.ılığımın ilk kiıabı oldu... Ataç Kitabevi'nin ilk kitabı... Yine o sırada, Ayaspaşa'da, yönetim ve hukuksal hakları bana ait olan bir kitabevi açmısıık bir arkada^ımla. Ataç Kitabevi. Nurullah Ataç yeni öltnüj, onun adını vermı^ıik kıtabevınc. Kitap yayınına başlarken kaç lira anaparamız vardı? Bin lıra bcnım vardı. Bin lira, simdikı c>ım olan Selma verdi; o zanıan öğretmeıılik yapıyordu. Altı yiız lira da Rüknetiın Resuloğlu borç verdi. Böylece, iki bin altı yüz lirayla yayınevıni kurnıuş olduk. Ahmış gramlık kâgulın topu 23 lıraydı o zamanlar. Bir kplaylığımız daha vardı: SEKA'nın, Büyük Postane'nin karşısında bir bürosu bulunuyordu. Bu durgunluk dönenıinden sonra Sabahattin Eyuboğlu'nun yazılarını toplayarak kendisinc götürdüm. Basım ıçın onayını aldını. Böylece, "Mavı ve Kaıa'ııın ilk basınıı Ataç Kitabevi yayınları .uasmd.ı çıktı. Attılâ Ilhandan "Ben Sana Mecburum", Cumalı'dan "Susuz Yaz", Ilhan Berk'ten "Çivi Yazısı", Kocagöz'den "Kalpaklılaı" ile "Doludizgin" pej pe^e yayımladığımız kitaplar oldu. Ataç Kitabevi'nin kitapları, içerik açısından kendine özgü bir çizgiye oturmuştu clbettc zamanla. Peki, yayıncı Kurdakul, biçimsel açıdan da kitaplarında bir özgünlük gözetmiş miydi? Sözgelimi, yeni bir kapak anlayışı yaratmak gibi bir kaygısı var mıydı kitaplarında? Teknik açıdan, bir yayıncıda OIIH,IM geıeken niteliklerın en azına sahıp oldugumu sanıyorum. Bercket versin, Saıd Maden gibi bir usta çizer, çok az bir karşılıkla kitaplarıının kapaklarını yapıyordu. Onun .sayesınde yayımladığını kıtaplann kapaklan okurlarımı/ı.a beğerıiliyordu. Bunca deneyim yaşamış biri olarak, yazarların zaman zaman yayıncılığa soyunmalarını ııasıl yorumluyordıı Şükran Kurdakul. Bu meslck, dıjarıdan bakınca, ^aırlığınii'f, yazarlığınıza en yakın koşulları içinde taşır gibi görıinıir. Oysa kitabın üretim süreci, yazar ya da çevirınenden itibaren kâğıtçı, basımevi, ciltçi, kapakçı ve kapak ressamı gibi dörı bej değı^ık alandan geçer. Son aj.ınıa, kıtabmıvın da ğıtım sorunudur. Bizım gibi, daha çok emeklerini anamal olarak kullanan yayıncılar için buyuk ozvcri isier yayın ve dağıtım ışi. 1965'lere doğru Ataç ve Eylem dergılerını de yayımlamaya ba^ladığını ıçın sekı/on saatlık ısgünün yanı sıra aksanılan da eve i) göturmek zorunda kalıvordum. Ciıderck, saır do* ğama aykın bir yaşam bıçınıı kuşatnıa•*•' I ya başladı beni. Önce yaşamlarını uçer yıl sürdürdüğüm dcrgileri kapatmak zorunda kaldım. Sonra da 1%7'den başlayarak kitap yayınını azaltnıak durumunda kaldım. Ba^ka çarem yoktu. 1968'e geldiğimizde, on yılda yüz kıtaplık bir diziye ulaştırdığım yayınevınin çalışmalannı oldukça yavajlatlım. 196976 arası bu yavaşlıkta sürdü. 1976'da tümüyle kestim... Ben, beş yıl kadar depoda birıkmis kitaplarıını sattıın... Bu i>le de haftada iki gün mesgul olabiliyordum. Bu süre içinde kendimı Bayazıt Kütüphanesi'ne attım hep. Buradaki arajtırmalarımın ürünü olarak, Şairler ve Yazarlar Sözlüğü, Çağdaş Türk EdebiyatıMeşrutiyet Dönemi onaya çıktı. Kendimi asıl uğrajım alanında bulmanın ınutluluğunu duyumsuyordum artık... Bu arada, yayıncılık yıllarımda gitgıde bcnden uz.ıklaş.ırı şıirınıı yeniden yakalamanın mutluluğunu duyduğumu da burada belirtmek isıeriın. Öykü çalışmalarımı, kitaplarımı zaten biliyorsunuz... D Bilinmeyen Cemal Nadir'ler Halka ö/tü mizahı yakalayıp çizgileriyle yansıtabilme başarısı gösteren, Türkiye'de illüstra>,yon tekniğinden gerçek karikatür çizgisine geçişi sağlayan ve kendisinden sonrakı çızerler kuşağına öntülük eden Cemal Nadir'i ölümünün 43. yılında (27 şubat) saygıyla anıyoruz. Eksilmeden günümüze kadar gelen ünü ve karikatür sanatımr/a katkıları, bilinen ve bilinmeyen tüm albümlerinin toplu basımlarının yapılmasını, sanatının ciddi inceleme ve yayınlara konu edilmesini gerektirırdi. Ne yazık ki bunlardan yoksunuz. Bu anma yazısında, gözlerden kaçmış bir albümüyle hiç bilinmeyen gravüılerine değinmeklc yetineceğiz. Bıbliyografyalara girmeycn karikatür albümü, Gülünç Adamlar adını taşıyor. 1936'da Akşanı Matbaası'nda basılan 15x23 cm. boyutundaki albümün ilk safyasında şu cümleler yer alıyor: "Bu albüm, Akşam gazetesinin karikatür müsabakasına istirak eden karilerine (okuyucularına) hediye edilmek üzere nazırlanmıştır. Ayrıca para ile satılmaz." İkinci sayfada, "Müsabakaya ijtirak eden karilcrin en gülünç buldukları karikatür", sonraki 14 sayfanın herbırinde bir karikatür yer alıyor. Konularını günlük yaşamdan ve toplumdaki dengesizliklerden alan bu karikatürlerden iki ya da üçünün siyasal nıtelikli olduğu söylenebilir. Bunların en önemli özelliği, yazısız olmalarıdır. Bu ,yazılı karikatür anlayışının geçerlikte olduğu 1930'lu yıllar yönünden de, Cemal Nadir'in sanatı açısından da öemli bir yenilik, ileri bir çizgidir. Cemal Nadir'in hiç bilinmeyen bir yönü daha var: Gravürcülüğü. Gravürleri, 1942'de Yücel Yayınevi'nin çıkardığı Güzel Sözler adlı kitabı süslüyor. Osman Nebıoğlu'nun önsözünü vc alfabetik olarak çeşitli konularda iöylenmiş özlü sözleri kapsayan 117 sayfalık kitaba eklenen gravürler ayrıca arkaları boş bırakılarak basılıp forma ya da sayfa aralarına konulmuş. Elımizdeki nüshada 7 gravür bulunuyor (Cemal Nadir'in Akla Kara albümü de aynı yayınevince. "Herokur Kitapları" diziiinin ilk kitabı olarak 1940'ta yayımlanıyor. Güzcf Sözler, bu dızinın ikinci kitabı). Kendi karikatür çizgisinin tümüyle dışında sayılabilecek bir illüstrasyon üslubunu yansıtan, o dönemin Alman grafiğinden esintıler de taşıyan bu siyahbeyaz gravürlerde siyahın tonlarına (grılerc) yer verilınediği, leke ve gölgelere tarama yoluyla ulaşıldığı görülüyor. Yayıncı yazarların en eskilerinden bırı olan Şükran Kurdakul'un kitap yayımlama serüveni 1958 yılında başlamış. TÖBDER'in öyküsü Kapatılan ve tüm malları devletleştınlen Tüm Oğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TOBDER) ve bu örgütten önceki sonraki öğretmen örgütlerinin öyküsü kitap haline getirildi. TÖBDER davasında yargılanan öğretmen Ahmet Ince tarafından kaleme alınan Demokratik öğretmen Hareketi adını taşıyan kitap, 28 bölümden oluşuyor. Kitapta TÖBDER davalarındaki mahkcme tutanaklarına da yer verilirken Fakir Baykurt, Ali Bozkurt, Cemil Çakır, Gültekin Gazioğlu ve Feyzullah Ertuğrul'un, Türk öğretmen hareketine ilişkin değerlendirmeleri yer alıyor. Yeni öğretmen örgütü EğitDer'in amaçlarına ve oluşumu sırasında yaşanan olaylara da yer verilen kitap, şu yorumla sona eriyor: "TÖBDER davası emirle açılmış, emirle kapatılmış bir davadır. Bir hukuk oinayetidir. SAYFA 1» CUMHURİYET KİTAP SAYI4