Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Komşum Beckett Akşam, ışığı yakmadan karşı apartmana baktım. Kimseler yoktu. Neden sonra uzun boylu adam odaya girdi. Işığı yakıp pencerenin önünde durdu. Evet, Samuel Beckett'in ta kendisiydi! NEDİM GÜRSEL PAHIS Nedim Gürsel, Samuel Beckett'i nasıl dikizlemiştif Paris'te öğrencılık yıllarımda U7un sureJean üolcnt Sokağı'nda oturdum. Bir unıversıte yurdund.ı. Odam boş bır alana bakıyordu. Daha doğrusu, dordum.u kaıla olduğundan, tam karşıdakı ıkı katlı evın üzerinden boş alan ve arka cepheleri bizinı sokaga, ön cephelerıyse öte yandakı SaintJacques Bulvarı'na bakan yuksek yapılar görünüyordu. İşte bu yapılardan bırındekı kıtap dolu buyuk oda taşınır lajınma/ dıkkatımı ı,ekmış, odada bır koltuğa oturup kitap okuyan ya da masada, lambanın ışığında bır şeyler yazan uzun boylu adamın bir aydın, belki de bir univen>ite profesörü ya da bir yazar olabıleceğını düşünmüştüm. Aramızdaki mesafc onu tanıyabileceğım kadar yakın değildi. Penccredcn baktığımda boş alanın ötcsindeki apartman katlarının arasından kıtaplı odayı vc odada tek başına çalışan uzun boylu adamı seçebılıyordum, o kadar. Jcan Dolent Sokağı, Parıs'ın ünlii hapıshanesı La Santre'nin güney duvarları boyunca aşağıya, Sante sokağına dek inıyordu. Issız, tuhaf bir sokaktı doğrusu. Yüksek hapishanc duvarlarıyla birkaç modern yapının arasında sıkışıp kalmış, arabaların her iki yanına da park etmelerinın yasak olduğu kasvetli bir yerdi. Bir gün, Fransız ga/eteci arkadaşlarımdan bırı Samuel Beckett'le röponaj yapmanın domui'dan kıl koparmaktan daha güç olduğunu, zaten ya/arın adresini hiç kimsenin bılmedığını söyledı. O günlerdc Beckett üzerine kapsamlı bir biyrgıafi yayımlanmış, ayrıca RenaudBarrault Tiyatrosu yazarın oyunlarından birinı sahnelemıştır. Beckett gündemdeydı, gazetecilerse Beckett'in pe^inde. Nobel Odülü'nü aldığında gazetecılerden kurtulmak için Tunus'a kaçması belleklerden silinmemiştı henii/. • Odatnda çalışırken gözlerimi ına.sada darmadağın duran kâgıtlardan pencereye çevırip karşıya bakınca, duvarları kitaplarla kaplı odadaki uzun boylu adamı görüyor, orıun yerınde olmak için tuhaf bir istek duyuyordum. Oradan hapishane avlusunun, havalandırmaya çıkanlan mahkumların, avlunun berisindeki hücrelerin tüm ayrıntılarıyla görülebileceğini düşıinüyordum. Beckett'in peşindeki arkadajım soluk soluğa geldi bir gün. "Adresini buldum" dedi. "Az önce de kapıya dayanıp zili çaldım. Ama beni kabul etmedi!" Pek oralı olmadığımı görünce, "Nerede oturuyor biliyor musun" diye devam etti heyecanla. "Şu karşı katlardan birinde! Komşun sayılır!" O an bir şim^ek çaktı kafamda. Akşam ışığı yakmadan karşı apartmana baktım. Kimseler yoktu. Bir süre bekledim. Neden sonra uzun boylu adam koridoru geçerek odaya girdi, ışığı yakıp pencerenin önünde durdu. Bulunduğum yere doğru baktı önce, sonra hapishane avlusuna çevirdı bakışlannı. Beckett'ti. Evet, Samuel Beckett'in ta kendisi! Jean Dolent Sokağı'nda oturduğum sürece, uzaktan da olsa, yalnızca çalışma odasırun dar mekânıyla da sınırlı olsa, Samuel Beckett'in yaşamının bir parçasına tanıklık ettim. Pek tanıklık da savılmaz, Beckett'i dıkizledim demek daha doğru. Ve gıdip kapısını çalmaya cesaret edemedim bir türlü. Ama yapıtlarını, özellikle de "Le D^peupleur" (Yıtıkler) yeniden, bir ona, bir hapisaneye bakarak yeniden okudum. Sonra, Saint Jacques Bulvan'ndaki kahvclerden birinde bırkaç kez rastladım ona. Yansı boşalmış büyük bıra bardağının karşısında tek başına oturuyor, btılvarın ü/erınden geçen metro hattının çelik korkuluklarına bakıyordu. Her detasında balıkçı yaka sıyah bır kazak vardı üzcrınde. Mavı, koyu nıavı gözlerı ürkütücüydü. Ve donuk bakışlarında içinde yaşadığımu dünyanın sacmalığı, tuts.ıklığın, tüm tutsaklıkların dramı gizliydi sankı. Jean Dolent Sokağı'ndan Jourdan Bulvarı'na, oradan Glaciere Sokağı'na, sonra da iki yıl kadar önce Sante Sokağı'na taşındım. Diyeceğim, oturduğum evlerin tümü Paris'in Ondördüncü Mahallesı'nde, Beckett'in yaşadığı SaintJacqucs Bulvan'ndaki apartmanın çok yakınındaydı. Beckett'le aramızda gizli bir bag, bir çekım mı vardı, yoksa oturduğum semtc alışmamın, bir türlü Ondördüncü Mahalle'den kopamayışımın bir sonucu muydu bu? Belki de bir rastlantıydı, sadece bir rastlandı. Komşum Becketı yuk artık. Kendi evinde değil, buzurevinde huzursuz ölmüş. D Uyumsuz adam Samuel Beckett, 13 Nisan 1906'ıia Irlanda 'nın Protestan orta tabakasımtan bir uılenın çoatğu olarak Dublin yakınlannda hoxrock'ta dunyaya geldı. Öğrencılığtnde Dunte'yle ılgılenen, daha sonra Beljast'ta t'ransızta, Parts'te Ingıli7ce öğretmvrılığı yapan Beckett, Parıs'te yazarlık yasutnınt büyük ölçnde ctkılcyeıek olan James Joyce'la tamsarak ımurı doit çevrenne gırdı Dublın'de Trınity College'da Descartes felvfeu ü/enne te?ıyle rnaster derecesı alan, ama daha sonra asıstanlık gprevınden ayrılan Beckett, 1931'de bülün zamamm yazmaya adamavı L.n.tı verdı. Ikına Dunya Savası'nda Frarısı/ Dırenıs Harvketi'ne katılan, savastan sonra bütun bütüne Pans'e yerlesen ve artık yapıtlarını yalrıuıa Franstzta yazmaya başlayan Beckett, 1970'te Nobel Edebıyat Ödülü'ne değer görüldü. 1938'de tanısıp daha sonra evlcndığı Suzanne Dumetnil de uzun sürv bırhkte yasayan Beckett, geçen ay Parts'te oldü. Yazarlık yasamına snrle gtrvn Samuel Beckett, daha ılk yapıtlannda deneycı bır yaklasımla kara güldürü havasım uzlasttrarak ınsanın tannsız bır evrende kimliğmi araytstm anlatmaya yöneldi. Türkıye'de ılk kez Muhsin Ertuğrul tarafından, daha sonra Ankara Sanat Tıyatrosu'nda Asaf Çiyiltepe tarafından sahnelenen ilk oyunu Godot'yu Beklerken, oynandığı her yerde uzun tartısmalara yol açtı. Sonu, Son Band, Mutlu Günler, Soluk, Felaket, Ne Nerede gıbt oyunlartyla Uyumsuzluk Ttyatrosu'nun çağımı/dakı en ılgınç temsilcısi ol*rak ünlenen Beckett, çağdas Insanın "giderek anlamsızlasan" yasammı ve yabancılasmasım özlü bır btçımde dıle getırdı. S A Y F A 1963 yılında Parıs'te (Fotoğraf Lutfı özkök) B E C K E T T ' T E N Ö Z K Ö K ' E C U M H U R İ Y E T KİTA* SAYI 2