Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bir kuramcmm denemeleri Parıltılar / Walter Benjatnin / Çev: Yılmaz Öner / Belge Yayınlan MELİII CEVDET ANDAV G E Ç M T Ş I N S E L E C E G İ Yazınsal tat, bilimsel merak Çalı Horozu / Michel Tournier / Çeviren: Mustafa Balel / Ayrıntı Yayınevi / 223 s. / 12.000 TL / CKK Kod No: 303.027 ÇÂLJ H O R O Z U | MEHMET AL| KILIÇ8AY Ünlü Fransız yazarı Michel Tournier'nin 'Çah Horozu 'ndaki öyküleri "Ycni bir estetik anlayışının oluşmasında öncülük eden Walter Benjamiıı, Adorno ve Löwenthal ile birlikte, Frankfun Okıılu ya da £ rc EfcC' ' ' Kuram adıyl.ı tanınan akımın kurucularından şayılmakta." İkinci Dünyr>. Savaşı'nda, Fransa'nın çöküfünden sonrn tspanyn'ya kaçarken Nazilere yakalanma korkusu ile zehir içerek kendini öldüren bu ilginçdüjünürün elimizdeki kitabı, sanırım yazınseverlerimizin VVaiter Benıamin Le^enisini kazanacaktır. Ben burada, Parıltılar'dan birkaç kısa yazı seçerek okurlanmın ilgisin • junmayı /cğleyeceğim. Öncc "Deneyiır. vc Yoksuliuk" adlı yazının başından bir parça: "Okuma kıtapl.ınrmzda yaşlı bir adam ınasalı vardi. Ölüm döşeğinde yn.ırken oğullafını bağlarında bir definenin gömülii olduğuna in ındırmayn çalı^ıyordu. Onlara yalnızca kazıp aramak düşüycnJu. Kazdılar, kazdılar, anı.ı defineden hiçbir escr yoktu. Arna sonbthar geldiğinde, bağlarındaki kütükler ülkenirı nıcbir /ernıH<: olnuyacak kadar üzümlc dolup taşıı. O znınaıı oğullar( babalarıııın kendilcrine bir Jeneyitm' .ıktardığırıı iark etlihv. Bereket altından değil, ;mekcen gelır." Şu kısa yazı, "Gizli tşaret" başlığını taşıyor: 'Schııler'ın bir sözu ağızlarda dolaşıp duruyor. Her bilgide, liyor, biraz terslik olmalı. Tıakı antik.ı bir halı dcserıı v.ı <ia )ir kabatıma üstündeki düzgün çizgilcr bir ycrdc hep nasıl volundan >aşırtrsa öyle. Başka Kir deyişle; önemlı olan, bilgilerin birindetı öu'kint geçerek yürümek degil, başlıbaşına her bilgınin kendi«uıdeki sıçramadır ki bu, bilgiyi belli kalıplara görc seri ol,ır.ık ürcrilmiş nıallardan ayırt eden, ama Hk fark edılmeycn sahıcilik ışarctidir." iir başka deneme "Iyi Yazar" adım taşıyor: 'İyi yazar, düjündüğünden daha fazlasını söylemez, ki çok cy de buna bağh. Söylemek, vünkü düşüncenin yalnızca fadt'sı değil, aynı zanıanda gfiçckleşmesidir. Bunun gibi, ,umck de bir lıedefi ulaşma i^ttginin sadece itadcii değıl, ınun gerçekleşmesı sayılır. Peki. bu ne türden bir .eryckletmcdir? Ht'delimıze rıp.ıtıp uyar mı, yoksa kabına ığ.ımayıp istenilcn şevden ^aş.ır mı? Bu, yolda nasıl lavranacağımıza bağlıdır. İnsan kendini ne denli zapturapt Itında tuıar da gereksiz, saptırıcı harekellerden kaçınırsa ikudunun her h.ıreketı dc oııu ancak oylesınc yorar ve ışe oyulduğunda işıni o denlı beci'nr. Kötü yazarın ise aklına o adar çok jey gelir kı, kötü \e eğitimsi? bir ko^ucunun rganlarını gcvjek ve (.o^kun hareketlerle yorup lıelak etınesı ibi harcar ömrünü bunlarla. O yüzden de dü^ündügü >eyı içbir zaman süyleyenuv soğukkanlılıkla. O iyi yazara pzgü ır jeydir, yetenektir. Akıldaki ruhun eşliğinde eğitinı örmüş bir bedenin stiliyle dü^ünceye bahşetmek üzere jnduğu bir gösıeridir, hiçbır zaınan düşündüğünden daha ızlasını söylctmez, ya/dıklaıı da onun kendiiine değil, ıdece söylemek istediği şeye yarar." D Edebiyat ile bilimi kesişme terimleri olmayan zıt alanlar olarak kabul etmek yaygın bir tavır ve inançtır. İnsanların çoğu açısından bu zıtlık, aslında bir de hiyerarşik olmakta, bilimin üst basamaklannda yer aldığı düşünülen entelektüel faaliyetler skalası içinde, edebiyat o kadar yücelerde yer almamaktadır. Oysa, insanın herhangi bir özelliğinin vurgulanarak, bütünü bu özellik açısından tanımlamak ne kadar yanlışsa (örneğin çok sevilen homo faber, homo socius, homo economicus gibi son derece yapay adlandırmalar), ınsan beynınin ürettıklerini nitelik farkları ve hiyerarşik terimler içinde sınıflandırmak da o kadar yanlıştır. Aslında edebiyatın görünür amacı tasvir etmek, bilimin görünür amacı açıklamak olmakla birlikte, nihayette her ikisi de, insanın anlama çabasına yönelmektedirler, bu durumda onları ayıran dağlar yoktur. Fakat gene de bir fark vardır ve bu fark eğer iki alan arasında bir temas zemini oluşturabilirse, bilimsel bilginin oluşmasına yardımcı olacak niteliktedir. Edebiyatın bilimin tersine kanıtlamak zorunda olmaması, onu daha özgür kıldığı gibi, çağrışımları ve aslında çok bilimsel bir şcy olan sezgiyi harekete geçırmek gibi, bilimin kendi başına unutamayacağı dışsal bir yarar yaratmaktadır. Michel Tournier, ülkemizde son bir iki yıldır tanınınaya başlayan, son derece önemli bir Fransız yazarı. Onun Çalı Horozu adıyla yayımlanan öykü kitabı okunduktan sonra, insanın damağında müthiş bir edebı tadın kalmasının yanı sıra, bilimsel merakın uyarılması gibi bir sonuç doğurduğunu da belirtmek durumundayım. Bir örnek konuyu daha da açık hale getirecektir. Tournier "Veronique'in Kefenleri" adını taşıyan öyküde, kahramanlarından birine "... ölumden ve ölülerden ürken bu yeni yapay utangaçlık biçimini son derece gülünç buluyorum. Olüler başta sanat olmak üzere her yerdedir. Ha bakın! Rönesans sanatının ne olduğunu tam olarak biliyor musunuz? Pek çok tanım bulunabilir. Bana göre en iyisi iste ju tanım: Kadavranın keşfı" dedirtmektedır (s. 103). Biraz ileride ise gene aynı kişiye "Ortaçağın sağlıklı güzelliğine kars.it olarak Rönesans hastalık ve boğuntu çağı gibi görünür. F.ngizısyonun ve işkence odalarıyla adam yakmakta kullanılan odun yığınlarının yer aldığı cadı yargılamalarının altın çağıdır" sözünü söyletmektedir (s. 104). Bilimin bu cins akıl yürütmeleri kâğıt üzerine dökebilmeye cüret edebilmesı ıçin, çok sayıda belgeyi elden geçirmesi, sağlam bir kanıt dızgesı oluşturması ve bu önermenin, Rönesans veya Ortaçağ hakkında daha üst düzlemde öne sürülen yargılarla uyum halıne getirılmesi gerekır. Oysa Tournier, edebiyatın kendine tanıdığı özgürlüğü iyi kullanarak, birkaç kalem darbesiyle Rönesans ve Ortaçağı zıtlaştıran öğelerden birini bize, kanıtlanmış bir teorem olarak değil de, bir düşünce malzemesi olarak sunmaktadır. Bu örneğin ortaya çıkardığı bu tutumu, bu harıka öykücünün bu kıtapta yer alan diğer tüm hikâyelerinde de buluyoruz. İzlenimlerimin tümünü anlatarak okuyucunun keyfini kaçırmak istemiyorum ama, "Adem Ailesi" adındaki ilk öyküde, uygarlık ve vahşet, üretim ve doğallık gibi zıtlaşmah terimleri kadın ve erkek farklılığıyla düğümlemesi, ikinci öyküde Robinson Crusoe'nun ancak ıssız adayla birlikte varlık kazandığına ılişkin saptaması ve bunun insanların bireysel yaşamlarına ilişkin uzantıları, üçüncü öyküde efsanelerifi oluşmasına şöyle bir ucundan değinmesi... derin düşünen ve okuyucunun da öyle olmasını isteyen bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor. Öykülerin .sağlam kurgusu kadar, Türkçeye olabilecek en mükemmel teknikle çevrilmiş olmaları, okuyucuyu sadece dılden tat alnıaya sürükleyebilir. O zaman insanın kendini çımdıkleyerek, Toprnier'nin gerçekten çok ilginç ve ufuk açıcı saptamalarını kaçırmamak üzere, uygun bir zihin ve ruh haline geçmesi gerekmektedir. U Michel Tournier, ülkemizde son bir iki yıldır tanınmaya başlayan, son derece önemlı bir Fransız yazarı CUMHURİVET KİTAP SAYI 43 S A Y F A 5