23 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

YASAKLAR VE WİKİLEAKS IŞIĞINDA İnternet: Bilgi Toplumu’nun taşıyıcısı 15.İnternet Konferansı’nda İnterneti Nasıl Algılamalı başlıklı konuşmasında, ülkemizde İnternet’in yaygınlaşması için başından beri uğraşan Mustafa Akgül özetle şu önemli noktalara değindi: Bürokratik Üniversitelerle ilgili yeni yasa ve düzenlemelerin konuşulduğu bir döneme daha girdik. Genel seçimler sonrasında gerçekleştirileceği söylenen düzenlemeler için YÖK kurullarında ve ilgili yerlerde çalışmalar sürüyor. Bu konudaki alanyazıları ve uygulamalardan çıkan sonuçlar bizi kavramsal bir çalışma niteliğinde dört alanlı bir yapının incelenmesine götürüyor. ‘MeslektaşMütevelli Heyet’ eksenine ek olarak ‘Bürokratik, MerkezciDemokratik, Katılımcı’ eksen etrafında oluşabilecek seçenekleri gösteren model incelenmeye değer görünüyor.. Prof.Dr.Yavuz Odabaşı, Anadolu Üinersitesi, [email protected] “İ nterneti, insanlığın yeni toplum biçimi olduğunu düşündüğümüz, Bilgi Toplumunu oluşturan araç ve kavramların temsilcisi olarak görüyoruz. Sanayi devrimi insanın kol gücünü çokladı, onun etkin kullanımını mümkün kıldı. İnternetin temsil ettiği devrim ise, insanın beyin gücünü çokluyor, onun ürünlerinin paylaşılmasını, yeniden üretilmesini kolaylaştırıyor. Bilgi teknolojileri bilimle bir sarmal içinde birbirini tetikleyerek gelişiyor. İnternet, Bilgi Toplumun taşıyıcısı, ön modeli, katalizörü konumunda. Bireyi özgürleştiriyor, güçlendiriyor. Kitlelere örgütlenme ortamları sunuyor, onları güçlendiriyor. Hiyarşik yapıları kırmaya başlıyor. Sektörleri yeniden yapılandırıyor. Bu değişimler köklü değişimlerdir. Nasıl sanayi devrimi sancılı olduysa, Bilgi Toplumuna dönüşüm de uzun ve sancılı olacaktır,” dedi. İNTERNETİ DUYMAYAN: YÜZDE 30 Akgül konuşmasında şu bilgileri verdi: Internetin boyutları konusunda bir kaç rakam verirsek: 2 milyara yakın insan internet kullanıcısı. İnternete kayıtlı bilgisayar sayısı 778M (Milyon). 255 M web var. 120M’nu uluslararası, toplam 202M kadar alan adları var. Blog ve video sayısının yüz milyonlar ölçüsünde. Google artık sayfa sayısı vermiyor, ama rakibi cuil.com 124 Milyar sayfayı indekslediğini söylüyor. “Türkiye’ye gelince 30 milyon civarında kullanıcı olduğunu düşünüyoruz. İnternet kullanım istatistikleri ciddi bir sayısal bölünmeyi ifade ediyor. Kırsal kesimde kadınlar pratik olarak internet kullanmıyor, toplam kullanım da %15 seviyesinde. Yurttaşların %30 interneti hiç duymamış. Internete kayıtlı bilgisayar 4 milyon rapor edildi. .TR altInda 232 bin alan adı var. Yurt dışında da 930 bin civarında var. Yurt içinde ve dışında blog ya da web sayfası olanların milyonu aştığını tahmin ediyoruz. Kabaca değerlendirirsek; dünya ortalamasını yakaladık ama, Avrupa ortalamasını yakalayamadık. Son OECD genişband raporunda ya sonuncuyuz. “Uluslarası indekslere bakarsak, ortalarda bir yerlerde oyalanıyoruz. İlk indekslerde 55 ülke arasında 44 sırada idik. Dünya Ekonomik Forumunda ise 133 ülke arasında 69. Birleşmiş Milletler egovernance raporunda 56’dan 76’ya düştük, sonra 69’uncu olduk. Bazı edevlet göstergelerinde biraz daha iyiyiz. Ama, innovasyon indeksinde 80 ülke arasında 56. sıradayız. Rekabet indeksinde 133 ülke arasında 61. sıradayız. Insani gelişme indeksinde ise 169 ülke arasında 83. Toplumsal cinsiyet indeksinde 129/140 civarındayız. “20062010 kapsayan Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı var. Finans sektorümüz internet işinde oldukça başarılı Maliye, Sağlık, Adalet sisteminde önemli projeler var. Büyük özel sektör interneti oldukca iyi kullanıyor. Fatih Projesi başlıyor. Üniversitelerimiz, internetle yaşamaya alıştı; süreç işliyor. Bakanları kapsayan bir icra kurulumuz var, hatta bilim ve teknolojiden sorumlu bir devlet bakanımız da var. Yapılanma olarak, Bilgi Toplumu Dairesi, Başbakanlık edevlet grubu, Türksat, BTK ve Ulaştırma Bakanlığı var. Bilim ve Teknolojiden sorumlu Devlet Bakanımız var, ama tüm bunların dışında. Bunun bir Parlamento ayağı yok. Sivil toplumu, özel sektörü, üniversiteyi ve basını işin içine çekecek bir kadro yok. Yönetişim kavramı kültürümüze epey yabancı, pek sevemiyoruz. “Mevcut, Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı bu yıl bitiyor; ciddi olarak başarısız. Plan, en başında Bilgi Toplumunu değil, edevleti hedefliyordu. Hedef, emek yoğun bir ekonomiyi ve kırsal ağırlıklı bir toplumu, bilgi yoğun bir ekonomi ve toplumsal yapıya dönüştürmek olmalıdır. Farklı disiplinlerden uzmanları barındıran, esnek, bağımsız, inisiyatif alabilen bir yapı gerekir. Türkiye’yi Bilgi Toplumuna taşıyacak kadroları yetiştirmeye yönelik çalışan bir programımız ve politikalarımız yok, ve var olan kadroları kamuda tutacak insan kaynakları politikalarımız sorunlu. Serbestleşme ağır aksak ilerliyor; istatistikler fiili tekelin devam ettiğini gösteriyor. Devlet Denetleme Kurulu BTK’nin ana işini yapmadığını tespit etti. Dünyada Kablo genişbant içinde önemli bir paya sahip. Bizde özel sektörün gelir paylaşımı modeliyle yaptığı yatırımlar devleştirildi; özelleşmek için mahkeme kararını bekliyor. İNTERNET YASAKLARI, WİKİLEAKS Ülkemiz 3 yıldır, 5651 nolu yasa yoluyla, tabir caizse, “İnternetle Savaşıyor”. Ben bu savaşı 3 metaforla anlatmayı tercih ediyorum: DonKişot, Devekuşu ve Harakiri. Ülkemiz, gençleri kirli bilgiden korumak adına, İnternete kendi başına kurallar koymaya çalışıyor. Kurallar, tüm dünyada geçerli olsun istiyor. Bütün yer sağlayıcılarından, web hizmeti veren herkesten, Türkiye’ye gelip, BTK’ya kayıt olmasını istiyoruz. Mahkememiz, kendi kararının tüm dünya için geçerli olduğunda ısrarlı. Uygulamayacağımız bu kararlar bana Don Kişot’u hatırlatıyor. İnternetin dinamik yapısı içinde, hiçbir yasağın çalışmadığını bile bile, yasaklamakla israr edişimizi, Devekuşu’nun başını kuma gömmesini efsanesi hatırlatıyor. Bu yasaklardan esas olarak, Türk halkı zarar görüyor; bir başka deyişle kendimize zarar veriyoruz. “5651’in getirdiği yapı, demokratik hukuk devletinde kabul edilemez bir Hukuk Faciasıdır. Demokratik bir ülkede, bir idari yapı, insanların özgürlüklerini kısıtlayamaz. Daha önemlisi, devlet cocukları korur ama yetişkinler için neyin uygun olup olmadığa karar vermeye kalkmaz; devletin yetişkinler için ”kirli bilgi”yi temizleme gibi bir yükümlüğü olamaz. Toplum bu kararı yurttaşa bırakmalı, konuya ifade özgürlüğü ve hoş görü temelinde soruna yaklaşmalıyız. “Wikileaks olayı insanları İnterneti ciddiye almaya zorlayacaktır. Umarım bu İnternetden korkmayı, ve onun sınırlama çabalarına vesile olmaz. İnsanlar daha açık bir toplum istiyorlar; saydamlık, hesap verilebilirlik, yönetime katılma istiyorlar. Bunu kamu yönetiminden istedikleri kadar, tüm kurumlardan istiyorlar. Wikileaks’i dünya yurttaşlarının gerçekleri öğrenme, saydamlık talebi penceresinden bakmak gerekir. “İnternet yaşamın her boyutunu değiştiriyor; bir devrimsel değişimin temsilcisi... İnternet, sosyal ağlarla, yeni medyayla, kitlesel projelerle, pek çok insanı tedirgin ediyor. Biz diyoruz ki, İnternetden Korkmayın! Onu öğrenin! Olanaklarını ve olası risklerini öğreninin. İnterneti kendinizi geliştirmek, işinizi geliştirmek, daha iyi yapmak, daha iyi dünya vatandaşı olmak için kullanın... Kendinizi özgürleştirmek, yenilemek için kullanın. Demokrasiyi geliştirmek, bir yurttaş olarak katkınızı göstermek için kullanın, toplumsal katılım ve denetim için kullanın (http://inettr.itu.edu.tr) M ROTA HENÜZ DÖNMEDİ CBT 1238/ 18 10 Aralık 2010 “Ülkede Bilişim, Bilgi Toplumu konularında bir dağınıklık söz konusu. Ülkemizde planlı, sistematik, kapsamlı bir Bilgi Topluma yöneliş olduğunu söylemek mümkün değil. Türkiye gemisinin rotasını bilgi toplumuna döndürecek boyutta yapılanma, program ve çaba yok... En başta, siyasal sahiplenme ve örgütlenme olduğunu söylemek zor. Vaktinin yarısını, 1/3’ünü buna ayıran bakan, müsteşar ve genel müdür düzeyinde kimse yok. Bilgi Toplumu çalışmalarını koordine edecek kapasitede bir yapılanma yok. odelin birinci bölgesinde gösterilmeye çalışılan unsurlardan biri olarak rektör ve akademisyen yönetimini açıklamaya çalışan ‘Meslektaş Yönetim’ biçimi ve kültürü; akademik özgürlük, özerklik ve aidiyet gibi olumlu niteliklere sahip. Bunların yanında; izolasyon, otoriter yapı, mücadeleci olmama ve riskten kaçınma gibi olumsuz yönlerinden de söz edilebilir. Akademisyenlerin güçlü ve her şeyden sorumlu olduğu meslektaş yönetim biçiminde ortak karar alma ve ortak sorumlulukların varlığı, temeldir. Akademisyenler arasında eşitlik ve topluluk duygusu desteklenir, teşvik edilir ve geliştirilir. Böyle bir yönetim biçiminde, kurumsal ve bireysel ihtiyaçların örtüştüğü söylenebilir. Başarılı bir uygulama için, katılım hakkı, ortak destek ve eşitlik kaçınılmaz önceliklerdir. Öte yandan, çok sayıda komisyonun varlığı ve ortak bir fikre, sonuca ulaşmanın çok uzun zaman alabilmesi ile sıkça dar boğazlara girilmesi, olumsuz yönler olarak belirtilebilir. Öğrenciler de dahil olmak üzere, sürecin diğer paydaşlarını çok fazla dikkate almamak gibi durumlarla karşılaşılabilir. Mevcut durumun devamını isteyen, kurulmuş olan dengeleri gözeten bir içe dönüklük, risk almayan bir anlayış ve uygulamaya da rastlamak olanaklıdır. Ayrıca, meslektaş yönetim biçiminde, yönetimde yer alma olanağı bulunanların profesyonelliğe fazlaca özendiklerine ve bu durumun meslektaşlar arasında gerginlik yaratmasına da sıkça rastlanabilmektedir. Bu açıdan, bütünüyle meslektaş yönetimi, büyüyen örgütler haline gelen üniversiteler için geçerli bir sistem olma özelliğini kaybetmektedir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear