05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Teknoloji geliştirme bölgelerinden faal durumdaki 15’i taranmış oldu. Sektörel dağılım bakımından hepsinde de yazılım firmaları çoğunlukta... Bu kötü bir şey mi? Teknoloji Geliştirme Bölgelerimizde Hal ve Gidiş (5) Sanayi Bakanlığı’nca kabul ve ilan edilen bölgelerin sayısının 30 (27 Ağustos’ta bunlara Sakarya’da bir yenisi eklendi); bunlardan ‘faal’ olanların sayısınınsa 15 olduğunu söylemiştim. Bir yerleşkenin ‘bölge’ olarak kabul ve ilanından sonra gerekli altyapının tamamlanması elbette belli bir zaman alacak; ancak bundan sonra firmalar o bölgede yerleşip faaliyete geçebileceklerdir. Biz bu eşiği atlamış 15 bölgenin tamamını taramış olduk. Yine başta işaret etmiştim. Firma faaliyet alanları belirli bir uluslararası sınıflandırma standardına göre verilmediği; hatta bölge sitelerinde pek çok firmanın adından başka bir bilgi olmadığı için, neredeyse her firmanın, varsa, kendi sitesine girip faaliyet alanını anlamaya çalıştım. Yine de bulduğum dağılım yüzdelerinin ancak mertebe olarak doğru olduğunu söyleyebilirim. Bölge ve firmalarca kullanılan terimlerden fazla uzaklaşmamaya çalıştığım için benim verdiğim sektör adları da tam bir standarda oturmadı; bunu da belirtmeliyim. Taramamızdan çıkarılabilecek ilk sonuç, yazılım firmalarının (faaliyet konularını ‘yazılım geliştirme’, ‘bilgi işlem’, ‘bilişim’ gibi terimlerle açıklayanlar) istisnasız her bölgede çoğunlukta olmasıdır. 15 bölgede toplam 985 firma var; bunların 641’i (%65’i) yazılım firması. İkinci sırayı pek çok bölgede ve genel toplamda elektronik firmaları alıyor. Sayıları birkaçı geçmeyen elektromekanik, mekatronik ve robotik firmalarını da katarsak, 15 bölgedeki elektronik firmalarının toplam sayısı 121 (%12,3). Yeri geldikçe belirtmiştim; elektronik firmalarının azımsanmayacak bir bölümü yazılım alanında [da] iş yapıyor. Toplamda üçüncü sırayı, 39 firmayla (%4) makine tasarım ve imalâtı, otomotiv ve yan sanayi gibi, genellikle makine mühendisliğinin ilgi alanındaki firmalar alıyor. Dördüncü sırada tıp teknolojileri ya da tıbbi cihaz tasarım ve üretimiyle uğraşan firmalar var. Bunların sayıları 32 (%3,2). Faaliyet alanlarını ‘savunma’ ya da ‘uzay ve havacılık’ olarak belirleyen 18 firma (%1,8) beşinci sırada. Yine belirtmiştim; bölgelerdeki yazılım ve elektronik firmalarının azımsanmayacak bir bölümü de savunma ve sağlık sektörlerine hizmet veriyor. Sözün kısası, teknoloji geliştirme bölgelerimiz daha çok yazılım firmalarını bir araya toplamış; görünüm bu... Bilkent Üniversitesi merkezli Ankara Cyberpark’ta olduğu gibi, bu bazen bilinçli bir seçimin sonucu olarak böyle. Ama Selçuk Üniversitesi’yle Uludağ Üniversitesi’nin farklı önceliklerine rağmen durumun pek değişmediği görülüyor. Yazılım alanındaki ARGE ve ürün geliştirme faaliyetlerinin hangi düzeylerinde iş yaparlarsa yapsınlar, bütün yazılım firmalarına bölgeler cazip geliyor. Açık kalplilikle söyleyelim; bu üniversitede var olan, konuyla ilgili bir bilim ve teknoloji yetenek birikiminin çekimi ve bir işbirliği gereksiniminden çok, bölgenin sağladığı vergi avantajlarının çekimiyle oluyor. Bu kötü bir şey mi? Asla değil. Ama yazılım firmalarının bu bölgelerde toplanmasına imkân hazırlayan Türkiye’nin, geleceğin dünyasında, yazılımda nasıl bir yer edineceğine ilişkin bir vizyonunun olmaması kötü. Bundan on, on beş yıl sonra dünya yazılım pazarlarındaki yerimiz ne olacak? Hindistan’dan pay mı kapmış olacağız; hangi pazara oynuyoruz? ‘Yazılım’ faaliyetinin dayandığı teknoloji tabanı sürgit aynı kalmayacağına göre, muhtemel değişimler konusunda bir öngörümüz; buna göre bizi geleceğe hazırlayacak ulusal programlarımız var mı? Yazılım firmalarının hangi nedenle olursa olsun buralarda bir araya gelişlerini fırsat bilerek onları daha üst yetenek düzeylerine, üniversitelerimizin de yardımlarıyla taşıyabilmenin programlarına sahip miyiz? Bu sorulara olumlu bir yanıt bulamıyorsak, bilelim ki yazılım firmalarının bu bölgelerde toplanmalarının, Türkiye’nin geleceği açısından sağlayacağı fayda sınırlı kalacaktır. Yazılım firmaları bu bölgelere adeta akmışlar da, diğerlerinde niçin aynı heyecanı görmüyoruz, bunu da gelecek hafta yine birlikte irdeleyelim. Mahinur Akkaya ODTÜ: Tahılda hastalığa kucak açan gen bulundu! Kimya Bölümü Moleküler Biyoloji Laboratuvarı’nda sürdürülen projede, buğday ve arpa rekoltesinin düşmesine neden olan hastalıklarda rol aldığı düşünülen genlerden birinin biyolojik işlevi, gen susturma yöntemiyle tanımlandı. Bu genlerin işlevlerinin tanımlanmasıyla hastalıklara karşı daha dirençli tahılların üretiminin yolu açılacak. Reyhan Oksay O DTÜ Kimya Bölümü Biyokimya ve Biyoteknoloji Enstitüsü Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahinur Akkaya, projesiyle ilgili dergimize yaptığı açıklamada, tahıllarda görülen hastalığa hassas veya dirençli olan bitkilerde rol alan genlerin işlevlerinin aydınlatılması konusundaki araştırmalarında önemli bir gelişme kaydettiklerini belirtti. Bitki moleküler biyolojisi alanında ülkemizin önde gelen uzmanlarından olan Akkaya, “çalıştıkları genin susturulması” sonucu, hastalık etmeni olan patojen bulaştırılması sonrasında patojenin çoğalmadığını gösterdiler. Spesifik geni susturulan arpa bitkisinde küllemeye karşı direnç oluştuğunu ve bitkinin hastalanmadığını gözlemlediklerini bildirdi. Buğday ve arpada hastalıklara yol açan ya da direnç mekanizmasında rol alan genlerin tespiti ve nasıl çalıştıklarıyla ilgili projenin halen sürdürüldüğünü belirten Akkaya, projenin tamamlanmış olan kısmının uluslararası saygın bilim dergisi “Physiological and Moleculer Plant Pathology”de yayımlandığını, bir kısmının da A sınıfı bir dergide yayımlanması için çalıştıklarını kaydetti. ODTÜ AZ SAYIDAKİ LABORATUVARLARDAN BİRİ Buğdayda bu yöntemi kullanan az sayıdaki laboratuvarlardan biri olduklarını belirten Akkaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Başka laboratuvarlar daha çok model organizmalar olan tütün ve domates gibi model bitkilerinde çalışmaktadırlar. Bizim laboratuarımızda çalışmalarımız doğrudan buğday ve arpadadır. Bunun yanı sıra su teresinden de yararlanıyoruz. Yoğun emek ve zaman alan deneyler sonucu virüs indüklemesi yöntemi ile gen susturulması gibi biyolojik olgulardan yararlanarak kendi bulduğumuz diğer özgün genlerin fonksiyonlarını araştırıyoruz. Bu şekilde patojen bulaşması sonrasında hangi genlerin ne tür işlevlerle çalıştığını anlamaya çalışıyoruz. Projemiz, dolayısıyla tüm hızıyla devam ediyor. Hassas ve dirençli bitkilerde genlerin rolünü tespit etmek yoğun emek isteyen bir iştir, çünkü rol alan hem çok sayıda gen var, hem de bu genlerin ürünleri birbirleriyle ve patojenin kendi gen ürünleriyle de etkileşim içinde çalışıyor, ayrıca bitkinin gelişimi aşamasını ve çevresel faktörleri de unutmamak gerekiyor”. “GDO ÜRETMEYE ÇALIŞMIYORUZ!” Akkaya, hastalıklara karşı direnç mekanizmasını anlamak için gen işlev tarama çalışmalarına hız verdiklerini belirtiyor. Çalışmalardan elde edilen sonuçların uygulama aşamasına ne zaman geçeceği ile ilgili sorumuzu Akkaya şöyle yanıtladı: “Biz temel bilimler alanında çalışmalar yapıyoruz, patojen bulaşmış bitkide hücre içi biyolojik mekanizmaların neler olduğunu anlamaya odaklanmış durumdayız. Burada elde ettiğimiz sonuçları uygulamak, pek çok kalite ve verim ile ilgili denemeler sonucu ziraat alanıyla uğraşan araştırmacıların karar vermesi gereken bir konudur ve onların sorumluluğundadır.” Bu aşamada laboratuvarlarındaki çalışmaların genetiği değiştirilmiş ürünlerin yaratılmasına yol açıp açmayacağı sorumuzu “Çalışmalarımızın amacı GDO (genetiği değiştirilmiş organizmalar) üretmek değil, biz sadece moleküler düzeyde hücre içinde neler olduğunu anlamaya yönelik çalışıyoruz. GDO üretilecekse, geni transgenik yollarla susturulmuş bitkinin agronomik özelliklerinin de iyi tanımlanması gerekir” diye yanıtlayan Akkaya, Türkiye için buğday ve arpanın önemli tahıllar olduğunu, dolayısıyla hassas ve dirençli bitkilerde hastalanma ve direnç mekanizmalarında görev alan genlerin tanımlanması ve nasıl çalıştıklarının ayrıntılı olarak anlaşılması durumunda verimde artış sağlamaya yönelik yeni stratejilerin geliştirilebileceğini bildirdi. CBT 1121/ 6 12 Eylül 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear