26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Küresel Kriz Karşısında Bağımsız ve Sorumsuz Merkez Bankamız Son günlerde, küresel krizin Türkiye’yi de sarsmaya başladığının nihayet kabul edilmesiyle birlikte, Merkez Bankası’nı (MB) göreve çağıran haberler ve köşe yazıları da artmaya başladı. Acaba krize karşı önlem almak üzere göreve çağrılan MB’nın elinde, böyle bir krizde ülkeyi düze çıkaracak ya da daha az zarar görmesini sağlayacak bir gücü, araçları ya da böyle bir niyeti var mıdır? Bunu anlayabilmek açısından, MB’nın kuruluş amaçlarını ve yeni liberal politikalarla birlikte kuruluş yasasında ve hizmet amaçlarında yapılan değişimi incelemekte fayda vardır. Dr. Şükran Gölbaşı ([email protected]) evletler ulusal ekonomilerini başlıca üç politika aracı ile yönetir: İktisat politikaları, mali politikalar ve para politikaları. İktisat politikaları devletin, kamu iktisadi kuruluşları aracılığı ile bizzat bir ekonomik aktör olarak ekonomiye yön vermesidir. 24 Ocak Kararları ve izleyen yeni liberal politikalar çerçevesinde yapılan özelleştirmeler ile, Türkiye bilindiği gibi bu politika araçlarını özel sektöre haraçmezat devretti. Mali politikalar, devletin teşvik, destek, vergi indirimi veya artırımı yolu ile piyasalara yön verebilmesidir. Yine aynı dönemde Türkiye, IMF, Dünya Bankası ve Brüksel ile yaptığı anlaşmalar ile Mali açıdan da ülke yararına politikalar izleme hakkından bu kurumlar lehine vazgeçmiştir. Merkez Bankamız "enflasGeriye kalan, döviz kurunu belirleme, faiz oranlarını yon hedeflemesi" uygulasaptama, piyasalara para sürme masına geçtiği Ocak ve ülkeye döviz giriş çıkışı 2006'dan bu yana, uluslar konusunda söz sahibi olmayı kapsayan para politikalarıdır. arası finans spekülatörleAslında para politikaları, yarrine ortalama olarak yüzdımcı bir politika olup, ülkede 1216 civarında bir genin milli gelir, istihdam, kalkınma, bölgelerarası dengeli tiri sundu.. MB, uluslarbir politika izlenmesi, kambiarası mali çevrelere bayo kontrolleri, para arzı ve ğımlı kılındı ve böylelikle borçların idaresi gibi temel göstergelerinin ayarlanmasermaye birikimine katkısında kullanılır. MB’ları, bu da bulunmak için ulusal amaçları çeşitli araçlar vasıkaynakların dışarı çıkışına tasıyla uygulayan kurumlardır. Daha önce bu amaçları, uluaracılık eder konumuna sal çıkarlar ve politikalar doğdüşürüldü. rultusunda hükümetlerle işbirliği içinde gerçekleştiren MB, çeşitli tarihlerde (1983, 2001) kuruluş kanununda yapılan değişikliklerle bağımsız (!) hale getirilerek görev alanı son derece daraltılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan dünya sisteminin en önemli özelliklerinden biri, para idaresinin ulus devletler düzeyinde örgütlenmiş, göreli olarak bağımsız MB’cılığı sistemi üzerine temellenmiş olması idi. Burada kastedilen bağımsızlık, tek tek ulus devletlerin, sömürgeci devletlerden ayrı bir para kasası, ulusal para basma ve kendi parasını denetleme yetkisi, ulusal sermayesini düzenleme ve denetleme yetkisinde diğer ülkelerden bağımsız olması demektir. Bu anlamda TCMB’nın kuruluşu, Türkiye’nin bağımsızlık sürecinin en önemli kurumsal gelişmesi olarak nitelenmektedir. 1931 tarih 1715 sayılı kuruluş yasasında, “ülkenin kalkınmasının sağlanması” MB’nın temel görevi olarak tanımlanmıştır. 1970 yılında ise 1211 sayılı yasayla Bankanın amaçları “kalkınma planlarını ve hükümet politikalarını desteklemek” olarak genişletilmiştir. D 1980’lerden itibaren bu durum değişti. Gerek gelişmiş ve gerekse azgelişmiş ekonomilerin para yaratma yetkileri, dünya parasını denetleyen ve düzenleyen Merkez devlet olarak ABD tarafından sınırlandı. Merkez ve Çevre bloku ekonomilerdeki para idaresi, piyasa kurallarına tabi kılınmaya zorlandı. Kapitalizmin krizden çıkması için devreye sokulan yeni liberal politikalarla, ekonomi yönetimi "özerk kurullar”a devredildi ve MB’ları bağımsızlaştırıldı. IMF, Dünya Bankası gibi küresel ekonominin düzenleyicisi konumundaki kurumlar, Avrupa Birliği müktesebatını hazırlayanlar ve yeniliberal iktisatçılar, ısrarla MB’nın bağımsızlığını savundular. Bu dönemdeki MB’nın bağımsızlığı söylemi, II. Dünya savaşı sonrası savunulandan farklıdır: Yeni liberal ideoloji, günlük dilde olumlu çağrışımı olan kelimelere, bilinen anlamlarıyla taban tabana zıt anlamlar yükleyerek kullanıyor. Buradaki “bağımsızlık” kavramı, beter bir bağımlılığa referansla kullanılmaktadır. Yeni liberal dönemde bağımsızlıktan kasıt, MB’larının ulusal politikaları destekleyici amaçlarının yok edilmesi ve ulus devletlerin ulusal çıkarları yönünde düzenleme yapma yetkilerinin kısıtlanmasıdır. Bir devletin en önemli para politikası aracı olan kurumun, o ulusun çıkarlarından bağımsız amaçları olabileceği düşüncesi, esasen kurumun kuruluş amaçlarıyla çelişkili bir durum yaratmaktadır. Yeni liberal politikaların kabul edilmesiyle, diğer ülkelerle birlikte Türkiye’de de, DB kredi koşulları ve Maaschrict kriterleriyle vasıtasıyla MB’nın ulusal para politikası araçları uluslararası merkezlerin emrine verildi. PostWashington Mutabakatı prensiplerine göre, MB, özgün faiz ve kur politikalarıyla uluslararası finans sermayesinin spekülatif hareketlerini güçleştirecek müdahalelerden kaçınmalıdır. Ocak 2006’dan beri MB’nın yeni görevi, ulusal ekonominin üretim, istihdam ve ihracat gibi sorunlarıyla ilgilenmek ya da sağlıklı bir ulusal para politikasının yürütülmesi değildir. MB, finansal kesimleri ilgilendirmeyen bu uğraşlar yerine, sadece enflasyon hedeflemesi yapmak amacına sıkıştırıldı. DURUM DE T sal ekonominin gerçeklerini ve değişen koşulları göz ardı etmek, MB’nın genel anlamı ile makro istikrar görevi ile bağdaşmamaktadır. Sermaye hareketlerinin tümüyle serbestleştirildiği ortamlarda, MB’larının aktif para politikası uygulama imkânı kalmamaktadır. Böyle bir ortamda faiz hadlerini düşürmeye çalışmak, ülkeden sermaye çıkışlarını harekete geçirerek bu politikayı işlemez duruma getirmekte; döviz kurunu yükseltip net ihracat artışı sağlamak çabası da yine uluslararası sermaye hareketleri ile etkisizleştirilmektedir. Dolayısıyla, bu şartlar altında MB’ları tek bir görev üstlenebilmektedir; fiyat istikrarı dışında hiçbir ekonomik değişken ile ilgilenmemek. Türkiye gibi, ödemeler dengesinin cari işlemler kalemlerinde gerekli dengelerin henüz kurulamamış olduğu ülkelerde, bunun anlamı, MB’nın uluslararası finans piyasalarının basit bir döviz bürosu haline dönüşmesi ve ulusal ekonominin yüksek reel faiz ve düşük kur sarmalında istikrarsızlığa sürüklenmesi demektir. Böylece ekonominin ve toplumun ihtiyaçları ikinci plana itilmektedir. Asıl ve daha önemli olan ise, hükümetlerin kamu açıklarının finansmanında MB kaynaklarına başvuramamasıdır. Burada bilinçli bir şekilde dile getirilmekten kaçınılan husus, kamu açıklarının MB tarafından finanse edilmediğinde hangi yolla finanse edileceği ve bunun neye mal olacağıdır. MB’nın karşılamadığı kamu açıkları, uluslararası finans kuruluşları tarafından finanse edilmektedir. Tabii bunun bedeli, ağırlaştırılmış dış borç ve faiz yükü ile ülke halkına ödetilmektedir. Bunun anlamı, iç ve dış borç yoluyla sermayeye kaynak aktarmaktan başka bir şey değildir. Son düzenlemelerle hapsedildiği amaçla, MB, uluslararası mali çevrelere bağımlı kılındı ve böylelikle sermaye birikimine katkıda bulunmak için ulusal kaynakların dışarı çıkışına aracılık eder konumuna düşürüldü. Erinç Yeldan’ın Mart 2007’de TCMB ve DPT verilerinden derleyerek yaptığı hesaplamalara göre, Merkez Bankamızın "enflasyon hedeflemesi" uygulamasına geçtiği Ocak 2006'dan bu yana, uluslararası finans spekülatörlerine ortalama olarak yüzde 1216 civarında bir getiri sunmakta olduğu anlaşılmaktadır. Ulusal paranın düzenlenme yetkisinin küresel kurumların kontrolüne geçmesi, kapitalist bir devletin toplumsal sınıflarıyla kurduğu iktidar ilişkisini ve bu iktidarı denetleyebilme gücünü ve kapasitesini küresel kurumlara devretmesidir. Yani, MB’larının yeni liberal politikaların öngördüğü bağlamda bağımsızlaştırılması, ulusal devletlerin bağımsızlıklarını kaybetmesinden başka bir anlama gelmiyor. O halde, MB’nı krize çare bulsun diye göreve çağırmanın, ülkenin düze çıkmasına ve krizin etkilerini en ağır yaşayan emekçi kesimlere hiç bir yararı yok. Çünkü 1980’li yıllarda kapitalizmin yine küresel ölçekte bir krizinin ardından, Türkiye’de kurumlar yeniden biçimlendirilirken MB’na biçilen rol, kamunun değil sadece finans sermayenin çıkarlarını korumaktır. MB görevlerinin bilincinde (!) ve görevinin başındadır. CBT 1132 / 12 28 Kasım 2008 Bilindiği gibi enflasyon, finansal varlıkların değerlerini yiyip bitirdiği için finans sermayesi açısından en tehlikeli problem olarak nitelenmektedir. Bankanın görevi sadece bu tehlikeyi önlemek olmalıdır. Sadece bu hedefe odaklanıp, ulu AKT F PARA POL T KASI YOK Bağımsız Sosyal Bilimciler (2006) 2006 Yılı Raporu, IMF Gözetiminde On Uzun Yıl, 19982008: Farklı Hükümetler, Tek Siyaset, Haziran, Ankara http://www.bagimsizsosyalbilimciler.org (erişim 4.11.2006) Öncü, A. ve A. Köse (2005) Para ve Merkez Bankası: Bağımsız Bir Merkez Bankası Mümkün mü?, Politik iktisat yazıları / Evrensel Gazetesi 2.02.2005 Yeldan, E. (2002) Neoliberalizmin Gözde Ekonomisi Arjantin Çökerken, Birikim Dergisi, Şubat Yeldan, E. (2006) Merkez Bankası Bağımsızlığı ve Enflasyon Hedeflemesi II, Cumhuriyet, 22.03. 2006 Yeldan, E. (2005) Merkez Bankası: Bağımsız mı? İlgisiz mi? Cumhuriyet, 14 Mart 2005 Yaşlı, F. (2004) “NeoLiberalizm ve Merkez Bankasının Bağımsızlığı” http://www.sendika.org
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear