29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Strateji taslak raporunda öğretim üyesi sorunları Muayenehane, büro ve işyeri açan öğretim üyelerinden uzmanlıklarına gereksinme görülenlerin kadrosuz, ekgörevli olarak çalıştırılmaları sağlanmalıdır. Prof. Dr. Bahattin Baysal Türkiye’nin Yüksek Öğretim Stratejisi Raporu’nun tanıtılması ile ilgili yazımız 8 Eylül 2006 günlü CBT’de yayımlandı. Bu raporun kamuoyuna açıklanmasından sonra yaklaşık üç ay geçti. Bu süre içinde çeşitli büyük üniversitelerde görüştüğüm öğretim üyelerinin raporu okumadıkları, üniversite yöneticilerinin ise rapor üzerinde görüş hazırlamaları için komisyon kurmakla yetindikleri görülüyor. Bu nedenle, yükseköğretim etkinliklerini tanıyan ve üniversitelerin çağdaş bir yapıya kavuşması için çaba harcayan bilim adamlarının bu rapor üzerindeki eleştirilerini açıklamaları önem kazanıyor. ÖĞRETİM ÜYESİ SORUNLARI Türkiye’de bugün içinde bulunduğumuz siyasal ve sosyal zıtlaşmalar atmosferinde bu amacı gerçekleştirecek bir kültür ve uyum ortamının bulunmadığı kuşkusuzdur. Ülkede, rasyonel adımlar atılmasını ve topyekun bir planlamayı gerekli kılan uzun vadeli bir stratejinin benimsenip yürürlüğe konulmasını bekleme olanağı yoktur. Memleketin bu durumunu göz önünde tutarak, bizim burada ileri süreceğimiz görüşlerin ve önereceğimiz çözüm yollarının bir dizi kuramsal etkinliklerin ötesine geçemeyeceğinin bilincinde olduğumuzu belirtmek isteriz. Stratejik Raporda, Türkiye yükseköğretim sisteminin bugünkü yapısı ve performansı ayrıntılı olarak açıklandıktan sonra, 2025 yılına kadar izlenecek stratejinin üzerinde duruluyor. Raporun hazırlanışında temel yaklaşım, "Yüksek Öğretim Stratejisi" başlığı altında toplanan dokümanın başlıca amacı, beşer yıllık gelişmeler içindeki gelişmelerle, 2025 yılında Türkiye yükseköğretimini nicelik ve nitelik bakımından Avrupa Birliayenehane, büro ve işyeri açan öğretim ği ülkeleri düzeyine çıkarmaktır. Örneğin, 2005 yılında görev yapan üyelerinden uzmanlıklarına gereksinme toplam öğretim üyesi sayısı 30.668, top görülenlerin kadrosuz, ekgörevli olarak lam öğretim elemanı sayısı ise 82.000 çalıştırılmaları sağlanmalı. Türkiye’de doçentlik sınavı yerleşmişdolaylarındadır. Beşer yıllık dört dönem sonunda, 2025 yılında toplam öğretim tir. Sınav jürilerinin seçiminde ve Üniüyesi sayısının 160.000, toplam öğretim versite Doçenti ünvanının verilmesinde elemanı sayısının ise 385.000 olması ön yeni düzenlemeler gereklidir. Bütün dogörülüyor (Strateji Raporu, s.157, Çizel çentlerin ayni fakültede profesör olma ge 2). Önümüzdeki 20 yıl içinde, ulaşıl beklentileri rasyonel kadroların saptanması düşünülen sayıların, 20.yüzyılda ması yolu ile önlenmelidir. Yardımcı doçent ve araştırma görevüniversitelerde toplanan tüm kadronun lisi kadrolarındaki elemanların 5katını gösterdiğini bedevlet memuru statüsünde çalirtmekle yetiniyoruz. lıştırılmaları durumunda, faStratejik Rapor’un saBütün kültelerdeki profesör ve doçent yısal abartılı yönlerini doçentlerin kadrolarını rasyonel olarak saptartışmaya açmak yerine, tayıp sürdürme olanağı bulunaüniversitelerde öğretim aynı fakültede maz. Yardımcı doçent ve araşüyesi olarak toplanacak profesör olma tırma görevlilerinin sözleşmeli kadronun nicelik ve nipersonel olarak çalıştırılmaları teliği, atama ve yükselbeklentileri sağlanmalıdır. tilme yöntemleri ile, üniönlenmelidir. Üniversiteye giren ve doktoversitelerdeki çalışma rasını yaparken sözleşmeli perdüzeni üzerindeki görüşsonel olarak çalışan araştırma lerin belirtilmesi çok dagörevlilerinin kadroları, bölümlerdeki ha yararlı olabilir. Raporda kadro ve üniversite eleman öğretim ihtiyaçlarına göre saptanmalı ve larının nitelikleri üzerinde durulmamış ayni üniversitede göreve devam ederek tır. Büyük şehirlerdeki bütün büyük dev profesör olma beklentileri ortadan kalklet üniversitelerinde, bölüm kadroları malıdır. nın ölçüsüz bir şekilde şişirildiği biliniyor. Üniversitelerin fiziksel olanakları "POSTDOK" ARAŞTIRICILAR Dünyanın çeşitli ülkelerinde, genç binın saptanmasından sonra, fakültelerin öğrenci kontenjanları belirtilmeli, öğre lim adamlarının bilimsel araştırmaları tim üyesi, asistan ve öbür personel sayı desteklemekteki katkıları farklı yöntemlerle sağlanıyor. Verimli bir üretime yol ları (kadrolar) saptanmalıdır. açan değişik bir uygulama türü A.B.D. PERİŞANLIK GİDERİLMELİ İstanbul’daki tıp fakülteleri başta ol üniversitelerinde yürürlükte olan "postmak üzere, öbür büyük şehirlerdeki tıp ve dok" düzenidir. Bu uygulamada, bilimsel birçok mühendislik fakültelerinde özel proje yöneticisi, ortalama üç yıllık bir likle profesör sayılarının her türlü ölçü süre için, doktor ünvanlı bir genç araşnün dışına taşan durumu üniversite sis tırıcıyı araştırma projesinde çalıştırır. Bu temini perişan ediyor. Yeni üniversite amaçla, parasal kaynak projeyi destekleler kurularak, bütün devlet üniversitele yen kuruluş tarafından sağlanır. Ücret rinde rasyonel kadrolar saptanmalı. Mu ödemelerini ilgili üniversite organları yürütür. "Postdok" sistemi doktora sonrasında kazanılacak burslardan farklıdır. Bilimsel araştırmaların niteliğini, genellikle bir yüksek lisans tezi düzeyinin üstüne çıkarmak için bu uygulamanın yararlı olduğu biliniyor. Bu tür bir uygulamayı memleketimizde son yıllarda TÜBİTAK yürürlüğe koymuştur. "Postdok", konuk araştırmacıları desteklemek için de yararlanılan, tam görevli bir araştırıcıdır. Araştırma görevlilerinden başlayarak profesörlere kadar çeşitli kadrolara yapılan atamalar sürekli olarak tartışma konusudur. En önemli haksız uygulamaların tıp fakültelerinde yürütüldüğü biliniyor. Bir kadroya atanamayan öğretim üyelerinin mahkemelerde dava açtıkları görülüyor. Objektif ve bilimsel otoriteleri yeterli jürilerin kurulmasındaki güçlükler önlenmediği sürece, bu tür sorunları önleme olanağı bulunamaz. RAPOR YENİDEN Bugün Cumhuriyet Üniversiteleri 70 yıllık bir gelişme sürecini geride bırakmıştır. Kanımca, bilimsel yayınlardaki nitelik sorunu, üniversite öğretim üyesi yetiştirme programlarının sürekli olarak yetersiz kaldığı bir ortamda, özellikle Anadolu’da çok sayıda üniversite açılmasından kaynaklanıyor. Stratejik raporda yukarıda kısaca değinilen sayısal artışları gerçekleştirmek için fiziksel yapının geliştirilmesi ve kadroların doldurulması gereklidir. Bu amaçla büyük mali destekler beklenmelidir. Sayıları yetersiz de olsa hemen her bilim dalında, bilimsel düzeyleri dünya standartlarına erişen bilim adamlarının bulunduğu görülüyor. Yeniden yapılanmada bu bilim adamlarından yararlanılmalı, büyüme ve gelişme ne ölçüde olursa olsun yukarda değinilen çağdaş ölçütleri benimseyen bir raporun hazırlanması beklenmelidir. CBT1020/21 6 Ekim 2006 ces" olup "EuAs C2S9" sembolu ile de ifade edildi, aslında bundan 2 yıl sonraki toplantıda aynı sembol, 9 yerine 10 sayısı ile ifade edilecek. Eurasia konferansları IUPAC kuruluşunun bir yan dalı olarak 1988 yılından beri çeşitli Asya ülkelerinde yapılıyordu, ilk kez bir Avrupa ülkesi olan yurdumuzda düzenlendi. 39 ülkeden gelen yerli ve yabancı 240 kadar bilim insanının katıldığı bu kongre Milli Organizasyon Komitesi Başkanı Prof. Dr. Bilge Şener ve Biyolojik Diversiti Sosyetesi Başkanı Prof. Dr. Sacit Önen ile ufacık bir yardımcı grup tarafından başarı ile yürütüldü. Ülkemiz kimyacılarının çok daha büyük ölçüde katılımı beklenirdi, ancak eylül ayında yerli ve yabancı başka toplantılar nedeni ile katıla madıklarını düşünüyorum, yoksa 7 değişik kimya dalında yapılan bu kongrede dünyaca tanınmış bilim insanlarınca verilen 10 kongre dersini ("Planary lectures") dinlemek için bile gelmeye değerdi, ayrıca pekçok çağrılı konuşma, sözlü tebliğler ve poster bölümleri de vardı. Ben burada kongrenin Türkiye’de yapılması için büyük gayret gösteren, kongrenin en ufak bir şekilde aksamaması için kongre boyunca hemen hemen hiç dinlenmeden ve kongre öncesi aylardan beri süren hazırlıkları yürüten, kongre sırasında ise hiç oturmayıp her bir misafir ile yakından ilgilenen sevgili Bilge Şener’i ve Sacit Önen’i bir kez daha kutlamak istiyorum. Kongrenin bitişindeki konuşmalarda başta Bilge Şener olmak üzere bu iki arkadaşımıza iletilen can dan tebrik ve teşekkürler sanırım yorgunluklarını biraz azaltmıştır. Kongrenin en hoş yanlarıdan birisi Prof. Şener’in şahsen başardığı sürpriz, bir kimya profesörü olan Tayland prensesi Chulabhorn Mahidol’un "Tayland’ın Tıbbı Bitkileri ile Kanser Araştırmaları" isimli açılış dersi oldu. İkinci kongre dersini ise MaxPlanck Enstitüsü Biyoloji bölümü başkanı Nobel ödüllü Prof. Dr. R. Huber verdi. Kongre dersleri ile çağrılı ve sözlü tebliğler ve bir hayli sayıdaki posterlerle üst düzeyde bir kongre izledik. Ülkemizin bilimsel yanının da olduğunu bu tip uluslararası toplantılarla göstermenin son yıllarda hayli hırpalanan ulusal imajımızı düzeltmede rolü olacağına inanıyorum. TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear