05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Hukuk Bilimi na gelişme gösterecekti. İkinci aşama uygulanacak hukuk sorunu ile ilgilidir. Bu bağlamda zararın tanımı, belirlenmesinde izlenecek yöntem teknik bir sorun değil hukuk sorunudur. Örneğin zarar gören kişi bu haksız eylem sonucu bir yarar da sağlamış ise; bu yararların zarardan düşülerek denkleştirilmesi sorunu hukuksal yorumlarla çözümlenir. Yasa ise, hukuki konularda bilirkişi görüşü alınamayacağını öngörmüştür. Haberler Modanın izlenmesinde fizik yasaları geçerli Modalann, alışkanlıkların ve kamuoyu değişikliklerinin tek bir fizik yasasına göre yö'n değiştirdiği görülüyor. Bu da manyetizma (mıknatısiyet) yasalarmdan biridir. yerek belirli bir yönü işaret etmelerini sağlar. Ve çoğunlukla bir atomun dönüş yönü, komşu atomların dönüşlerini aynı yöne bakması için zorlar. Hâttâ uygulanan alan yönü yavaş yavaş değiştirse bile, dönüşler bazen aniden durur. Fizikçiler bu modeli kamuoyu değişikliklerinin tahmininde kullanmak için o şekilde değiştirdiler ki, atomlar insanları, dönme yönü insanların davranışlarını temsil edecek şekle dönüştü. Sözgelimi cep telefonu modasının yayılmasında, aris'teki Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu'ndan Quentin Michard ve Fransa, Saclay'da cep telefonlarının ne kadar yararlı olduğunu daha fazki Atomik Enerji Komisyonu'ndan JeanPhilipp la sayıda insan fark etmeye başladıkça ve telefonların pe Bouchaud şu üç sosyal trendin altında yatan ne fiyatları düştükçe, daha fazla insan bunları satın alma eğilimine girdi. Ancak bu trendin ne kadar hızlı bir şedenleri ortaya çıkartmaya çalıştılar: • 2O.Yüzyıl'ın sonlarında ani düşüş gösteren kilde benimseneceği, insanların birbirlerinden ne denli etkileneceğine bağlıdır. Manyetik modele göre, indoğum oranı • 1990'yı yıllardaki Avrupa'daki cep telefonu sanlarda başkalarını taklit etme eğilimi ne kadar kuvvetliyse, davranışlardaki kayma o kadar hızlıdır. Ve kullanma modası • Konserlerde el çırpan insanlann aniden el bazen, pek çok insanın bir gecede cep telefonuna sahip olması gibi, fasılalı olarak ani değişiklikler de çırpmayı kesmesi Michard ve Bouchaud, bu üç vakada insanların meydana gelebilir. Bu model özellikle fıkir değişikliği hem kendi tercihlerine sahip çıktıklarını, hem de di hızının matematiksel olarak tahmin edilebilir bir yönde değişebildiğini gösteriyor. Yani, popülasyon maksiğerlerini taklit ettiklerine inanıyor. "Taklit, bir hayatta kalma stratejisi olarak çok mum değişiklik noktasına yaklaştıkça, fıkir değiştiren derinlere kök salmıştır" diye konuşan Bouchaud, "İn insanların sayısı artar. Michard ve Bouchaud, bu önsanlar özellikle, kendi bilmedikleri bir şeyi bildiklerini görüyü kendi modelleri ile karşılaştırıp kontrol edinsandıkları insanları taklit ederler" diyor. Taklidin so ce, doğum oranları ve Avrupa'daki telefon kullanımı nuçlarını modellemek için bilim adamları mıknatıs fı trendlerinin bu şablona uyduğunu gördüler. ziğinden yararlandılar. Manyetik bir malzemede uyguAynı kural, konserlerdeki el çırpmanın aniden lanan bir manyetik alan, atomların dönüşlerini etkile kesilmesi gibi konularda da geçerli. ÖLÜM VE MAL VARLIĞI Türk ve İsviçre hukukunda küçük çocuklarının ölümüyle ana ve babanın varsayımsal destek zararlarında, "yapılmasından kurtulunan giderlerin (yarar)" düşülüp düşülmeyeceği tartışmahdır (2). Örneğin Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 18.10.1967 gün ve 4/242 457 sayılı kararında " evladın yetiştirilmesi için gerekli giderlerin yapılması ahlâki bir borcun yerine getirilmesidir; bu nedenle yetiştirilme giderlerinin zarardan indirilmesi yoluna gidilemez" sonucuna varmıştır. Bir an için "baba için yararın varlığı ve zarardan düşülmesi (zararın denkleştirilmesi) doğru görülse bile"; geliri olmayan ancak evin kadını olarak çalışma yapan davacı ananın malvarlığında bu ölüm nedeniyle artma (yarar) olması söz konusu olamaz. Çünkü zarar ve yarar malvarlığı ile ilgili bir sorundur. Ananın malvarlığında meydana gelen zararla denkleştirilecek yararın da "maddi bir değeri" olması gerekir. Oysa ananın çocuklarına bakması, para ile ölçülemeyecek tartışmasız ahlâki bir yükümlülüktür; ölüm olayıyla malvarlığında artma söz konusu olamaz. Destek zararının belirlenmesinde son evre hesap işlemidir; işte bilirkişilerin asıl görevi, yargıçça belirlenecek verilere göre matematiksel olarak hesaplama işlemini yapmaktır. Yargılananların gösterdikleri kanıtları değerlendirme, yargıcın yapacağı yorum ve saptamaları yapmaya yetkileri yoktur. P SORUMLU, BİLİRKÎŞİLER Mİ? Ne var ki, böyle bir düzenin baş sorumlusu bilirkişiler değildir. Bilirkişi bozuk ve yanlış düzenin uygulayıcısıdır. Asıl sorgulanması gereken, bu düzene olur veren yargıçlar ve hak savunucu avukatlar ile hukukçu yetiştirmek için başını bir türlü kumdan çıkaramayan Devlet'tir. Ancak güncelleşen olayda bilirkişi olarak atanan kişiler avukat ve hukukçudur. Hesaplama işlemine girmeden, mahkemeden, hesaplamaya temel alınacak verilerin kendilerine verilmesini istemeleri gerekirdi. Bu nitelikte bir görevi üstlendiklerine ve de uzman olduklarını söylediklerine göre yanlış ve yetki dışı işlemlere girişmiş olmaları kendilerine karşı yapılan eleştirileri haklı kılar; bu bağlamda avukatlık mesleğinin etiğine de aykırı davranılmıştır. Nitekim bu olayda bilirkişilik yapan avukatlardan biri yazılı açıklamasında "mahkemelerin kendilerinden görev isterken hesaplamaya ilişkin verileri vermemelerini" eleştirmiştir. Akupunktur yalnızca beyinde etkili değil Bir beyin görüntüleme çalışması, akupunkturun plasebo etkisinin dışında da somut yararları olduğunu gösteriyor. azı klinik çalışmalar akupunkturun, ameliyat sonrası mide bulantıları gibi bazı rahatsızlıkların tedavisinde etkili olduğunu gösterse de, kimse bu etkileri nasıl oluştuğunu açıklayamıyordu. Akupunktur ağrı kesici bir salgı olan endorfinlerin salgılanmasını tetikleyebiliyor, ancak akupunktur iğnesinin batırılıyormuş gibi yapılması da aynı etkiyi yaratabiliyor. guruptakilere bunun gerçek bir akupunktur olmadığı söylendi. Yapılan PET taramalarında yalnızca dokunma duyularının bulunduğu bölgenin faal duruma geçtiği görüldü. İkinci guruba da aynı iğneler uygulandı, ancak bunlar kendilerine gerçek akupunktur uygulandığını sanıyorlardı. Ve bunların beyin taramalarında endorfın salgılayan bölümlerin faaliyete geçtiği görüldü. Oçüncü gurupta normal akupunktur iğneleri kullanıldı. Bunlann beyinlerinde yalnızca endorfın salgılayan bölgelerin değil, ipsilateral insula denilen ağrının algılanmasında önemli bir rol oynayan bölgenin de ışıdığı tespit edildi (Neurolmage, p 1161). Levrith, "Bu araştırma akupunktur ile ilgili temel mekanizmaların anlaşılmasında çok önemli bir aşamadır" diyor. Ancak ipsilateral insula yalnızca iğnenin neden olduğu acıya tepki veriyor olamaz mı? Belki de vücudun herhangi bir noktasına batırılan iğne de aynı etkiyi yaratabilir. Lewith bu soruları şöyle yanıtlıyor: "Bu bir olasılık. Ancak bunun doğruluğunu kanıtlamak için de ayrı bir araştırma yapmak zorundayız." KANSER VİRÜSÜ GİBİ Kamu vicdanında olumsuz yankılar yapan bu durum, bu olayla sınırlı değildir. Gerçekte yararlı bir kurum olan ancak yozlaştırdığımız bilirkişi kurumu, bir kanser virüsü gibi yargının temel amacı olan "doğru ve güvenli (adil) yargılanma hakkını" kemirmektedir. Bunun tek nedeni ise işinin uzmanı ve yetenekli yargıç ve avukat yetiştirilmemiş olmasıdır. Ele aldığımız olayda yürürlükteki usul ilke ve kuralları uygulansaydı, büyük bir olasılıkla davacılar davayı kazanacaklardı. Kaybeden yalnız davacılar değildir; olaydan yargı (yargıç ve avukatıyla) da, bilirkişi kurumu da yara almıştır. Bu bağlamda yozlaşan bilirkişi kurumunu asıl nedenini yasalarda arayarak işin kolaycılığına kaçan Adalet Bakanlığı yetkililerine ve politikacılara seslenmek gereğini duymaktayım: Ne olur "gerçek bilim adamlarım dinleyiniz, diğer ülkelerdeki uygulama ve öğretiyi inceleyiniz"; bilim ve usun (akıl) aydınlatmadığı yolda bedelini hak arayanların ödeyeceği hak kayıpları kazaları kaçınılmazdır. *Yargıtay onursal Üyesi, cetinatfi'maU koç. net. (1) Kararın tamamı için bakınız "Trafîk Kazalanndan Doğan Hukuk ve Ceza sorumluluklan) adlt (2005) yapıtıma (sh.34 7) (2) Prof. Dr. Teoman Aku'nal " Haksız Fiillerden Doğan Zararlarda Denkleştirme Sorunu" sh 203207 B İngiltere'deki Southampton Üniversitesi'nden George Lewith ve meslektaşları, akupunkturun plasebo etkisinin dışında da bir etkisinin olup olmadığını araştırmak için osteoarterit hastası 14 kişiyi üç guruba ayırdılar. Hepsinin ellerindeki bir akupunktur noktasına iğne batırıldı. İlk gruptakilere batırılan iğnenin ucu küt olduğu için cilde nüfus etmedi. Bu 950/11 4 Haziran 2005
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear