27 Temmuz 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ENERJİ incelendiğinde, söz konusu yatırımların diğer pek çok bakımdan da sorunlu oldukları gözlenmektedir. Öncelikle, söz konusu dönem içerisinde, gelişmekte olan ya da geçiş ülkelerine yapılan toplam özel sektör katılımlı yatırımların yüzde 58’i sadece 5 ülkeye yapılmıştır. Bu ülkeler, sırasıyla, Brezilya, Çin, Hindistan, Arjantin ve Filipinler şeklindedir. Yatırımların yaklaşık yüzde 75’i Latin Amerika ile Doğu Asya ve Pasifik bölgelerine gitmiş, diğer coğrafi bölgelerin özel sektör yatırımlarından yararlanması son derece sınırlı olmuştur. Tek başına Latin Amerika‘nın toplam yatırımlardaki payı ise yüzde 43 düzeyindedir. Bununla beraber Latin Amerika’ya olan özel sektör ilgisi 1998 yılından itibaren hızla azalmış ve son yıllarda durma noktasına gelmiştir. gelişmekte olan ülkelerdeki elektrik sektörünün yatırım gereksinimini özel sektör yatırımlarının karşılaması olası görünmemektedir. Sonuç: Enerji maliyetleri yükseldi Elektrik sektörleri için gereken sermayenin, bu politika ile sağlanabileceği inancıyla elektrik sektörlerini özel sermayenin yer alabileceği şekilde yeniden yapılandırma çabasına girişen gelişmekte olan ve geçiş ülkeleri ise, beklenen sermayenin gelmemesi ile baskı altına girmiştir. Kamunun üretimden, iletim ve dağıtım hizmetlerinden el çektirilmesi, buna karşın özel sermayenin de yatırım yapmaması ile gelişmekte olan pek çok ülkede elektrik enerjisi maliyetleri yükselmiş, bu da sanayi maliyetlerinin artmasına yol açmıştır. Bu durum, sermayenin kaçışını daha da hızlandırmıştır. Garanti varsa yatırım var Gelişmekte olan ve geçiş ülkeleri elektrik sektörlerinde özel sektör katılımlı yatırımların ancak yarısı yeni tesis yatırımı ya da mevcut tesislerin iyileştirme, yenileme ya da kapasite artırımı şeklinde yapılan yatırımlara yönelmiş, sermayenin diğer yarısı ise kamu mülkiyetindeki varlıkların satın alınması ya da belirli bir sektörde faaliyet gösterebilme hakkının elde edilebilmesi amacıyla harcanmıştır. Sektördeki liberalizasyon düzeyinin zamanla artmasına karşın, bu tablonun yıllar içerisinde önemli bir değişim göstermemiş olması, özel sektör yatırımlarının liberalizasyon düzeyi ile ilişkili olduğu varsayımını doğrulamamaktadır. Dünya Bankası verilerinden anlaşıldığı üzere, özel sermaye, öncelikli olarak kamu tarafından uzun dönemli al ya da öde anlaşmalarıyla özel sektör kuruluşuna gelir garantileri sağlandığı YapİşletDevret türü yatırımlara yönelmekte, daha sonraki tercihi ise kamu hisselerini satın almak yönünde olmaktadır. Dolayısıyla özel sermayenin elektrik sektöründe risk alma konusunda gönülsüz olduğu anlaşılmaktadır. Bu husus özel sermayenin, kamu garantilerinin bulunmadığı serbest piyasa ortamında yatırım yapma girişimlerine ilişkin yatırım tutarlarında daha da belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çerçevedeki yatırım tutarının gelişmekte olan ülkelere yapılan toplam özel sermaye yatırımları içerisindeki payının yaklaşık yüzde 5’ler düzeyinde olması ve liberalizasyon düzeyinin artırılmasına yönelik çabaların sürdürülmesine karşın bu konuda bir ilerleme gözlenememesi; özel sermayenin, yapım, işletme ve pazar risklerini üstlenme hususundaki isteksizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Sorgulama sürüyor Söz konusu süreç, özel sermaye beklentisi ile elektrik sektörlerini liberalize eden gelişmekte olan ve geçiş ülkeleri için bir hayal kırıklığına neden olmuştur. Dünya Bankası tarafından 1998 yılında yapılan değerlendirmelerde, elektrik sektörleri, “altyapı sektörlerindeki özel sektör katılımının büyüme eğiliminin öncüsü” olarak nitelenmekteyken (Izaguirre 1998, s.8); sadece 7 yıl sonraki değerlendirmelerde özel sektörün elektrik sektörüne ilgisizliğinin nedenleri sorgulanmaya başlanmıştır. (Izaguirre 2004, s.4; Covindassamy va. 2005, s.12) Elektrik sektöründe piyasa modeli, günümüzde önemli tartışmalara konu olmaktadır. Söz konusu modelden başlangıçta öngörülen sonuçlar bir türlü elde edilememektedir. Bu durum giderek daha fazla sayıda ülkenin bu model üzerinde yeniden düşünmesine neden olmakta, alternatif politikalar giderek daha fazla seslendirilmektedir. Şüphesiz bu modelin, ulaştığı sonuçlar itibariyle sorgulanması ve zaman kaybedilmeden daha etkili modellerin ortaya konulabilmesi, ülkemiz enerji sektörleri bakımından da son derece önemli olacaktır. ? Kaynaklar IEA, World Energy Investment Outlook – 2002 Insights, Paris, 2003. World Bank, Private Participation in Infrastructure (PPI) Project Database, , (Erişim tarihi: 13 Ocak 2009). Ada Karina Izaguirre, “Private Participation in the Electricity Sector Recent Trends”, Private Participation in Infrastructure (PPI) Project, World Bank, Washington DC, September 1998. Ada Karina Izaguirre, “Annual Investment Flows Grew by 44 Percent in 2003”, Private Participation in Infrastructure (PPI) Project, World Bank, Washington D.C., December 2004. M. Ananda Covindassamy, Daizo Oda, Yabei Zhang, Analysis of Power Projects with Private Participation under Stress, Energy Sector Management Assistance Program (ESMAP), Report 311/05, World Bank, Washington, D.C., October 2005. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Yabancı sermayede 15 firmanın ağırlığı Elektrik enerjisi sektöründe yabancı sermaye katılımı bakımından ise son derece büyük bir sermaye yoğunlaşması dikkat çekmektedir. ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Gelişmekte olan ya da geçiş ülkelerine gelen yabancı sermayenin yüzde 50’den fazlası sadece 15 firma tarafından finanse edilmektedir. Söz konusu yabancı sermayenin menşei çok büyük oranda ABD’dir. ABD’yi İspanya, Fransa ve Almanya izlemektedir. Elektrik sektöründe özel sermaye yarırımlarına ilişkin bir diğer problemli husus, yatırımların elektrik sektörü içerisindeki dağılımına ilişkindir. Özel sermayenin katılımıyla yapılan yatırımların önemli bir bölümü elektrik üretim projelerine gitmekte, özel sektör dağıtım ve iletim gibi altyapı hizmetlerine yatırım yapmamaktadır. Aynı şekilde özel sermaye, yatırım süresi daha az ve geri dönüş oranı daha yüksek olan, kömür, petrol ya da doğalgaz yakıtlı elektrik üretim projelerini tercih etmekte, rüzgar, güneş gibi yeni ya da yenilenebilir kaynaklara ilgi göstermemektedir. Bu da dışa bağımlılığı artırdığı gibi çevresel bakımdan da önemli sorunlara neden olmaktadır. Özelleştirme bitince sermaye girişi geriledi Sonuç olarak, elektrik sektöründe piyasa modeli, başlangıçta ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ varsayıldığı gibi gelişmekte olan ülkelere özel sermayenin akması şeklinde neticelenmemiş, az sayıda küresel şirket tarafından yine az sayıda ülkeye giren sermaye ise, serbest piyasanın gerektirdiği riskleri üstlenmekten kaçınmış ve devlet garantilerini talep etmiştir. Yeni yapıda özel sektör, kamu mülkiyetindeki varlıkların satın alınması ya da belirli bir sektörde faaliyet gösterebilme hakkının elde edilmesi amacıyla yatırım yapmış, buna karşılık, yeni tesis yatırımı ya da mevcut tesislerin iyileştirme, yenileme ya da kapasite artırımı şeklinde yapılan yatırımlara ilgi göstermemiştir. Özel sermaye, kamu tarafından uzun dönemli “al ya da öde” anlaşmalarıyla gelir garantileri sağlandığı ölçüde yatırım yapmış, aksi durumda elektrik sektöründe risk almaya yanaşmamıştır. Başlangıçta geleceği düşünülen özel sermaye, 1997 yılına kadar ve büyük oranda özelleştirme geliri olarak gelmiş, özelleştirilecek tesis kalmayınca özel sermaye girişi de büyük oranda gerilemiştir. Son 20 yıllık döneme bakıldığında, ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle