29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

milliyetçi olarak yetişiyor. En çok okuduğu yazarlar romantikler ve Namık Kemal gibi milliyetçiler. Yaşı nedeniyle Avrupa’da elli yıldır sürmekte olan romantizm ve milliyetçilik akımlarının Türkiye’de etkili olduğu dönemlerde gençlik hevesi ve coşkusuyla bu akımlara bilinçli olarak da bağlanıyor. HAKKI BEHİÇ İÇİN BİR YAPI SÖKÜMÜ Ayşegül Hanım, çalışmanın ezber bozan bir monografi olarak kaleme alındığı dikkat çekiyor. Belma Hanım’la bu ortak yaklaşımınızı anlatır mısınız? Bu kitabın yazılmasına yirmi sene önce başladık Belma hanımla. Dolayısıyla elimizdeki materyal de her gün biraz daha genişledi. İki, kendim için söyleyecek olursam yıllar içinde Hakkı Behiç’in dönemini sarmalayan konuların farklı yönleri üzerinde çalışmak Hakkı Behiç’i anlamak adına yeni perspektifler sundu. Diyebilirim ki bu monografi benim açımdan, Hakkı Behiç’i keşfetmek, bulup çıkarmak veya bir bakış açısını ispat etmek değil, bir dönemin çok bileşenli olgularının bir düşünür ve pratisyeni izleyerek yapı sökümünü yapmaktı. Sonuçta, amaç Hakkı Behiç’e ait sadece farklı öğeleri yan yana dizmek değil, kimi zaman da bu öğeleri birbirine zıt düşen çeşitli pencerelerden bakarak tanımaya çalışmak. Şablonların dışında bir devrimci Hakkı Behiç. Çalışmanın bir önemi de onu, döneme ilişkin antiemperyalist söylem ve pratiklerin ortasında anlama çabası. Yirminci yüzyılın ilk çeyreği dünya genelinde antiemperyalist akımların aynı zamanda, bizde Durkheim ve Ziya Gökalp bağlamında dile getirilen, kültür ve medeniyet kavramlarının sorgulamasının en yoğun olduğu dönem. Aynı şekilde, gelişmecilik zihniyeti ve endüstrileşme bu ikilemle uyarlı hale getirilmeye çalışılıyor. Bunun sonucunda, edebiyat eleştirisinden kadın haklarına, emek ve sömürge meselelerine yansıyan tüm modernist etmenler o günün siyasi pratiklerinde çok önemli yer tutuyor. Ben, örneğin Duara ve Cooper gibi postkoloniyel düşünürlerin Asya ve Afrika’da yaşanan bu süreci nasıl ele aldıklarına baktım ve kendi coğrafyamız ile paralellikleri kurmaya çalıştım. Sonuç olarak o dönem aydınlarının düşünce geleneğini batılılaşma olmaktan çok dünyalılaşma olarak yorumladım. Ayrıca Hardt ve Negri’nin Empire (İmparatorluk) başlıklı yapıtı kuramsal yapıyı oluşturmamda çok yardımcı oldu. PARTİZANDAN ZİYADE AYKIRI BİR AYDIN Hakkı Behiç hakkında yapılan yorumlar iki ayrı dünya, iki ayrı insan portresi çiziyor. Bu ikili algılamanın nedenleri de önemli. Hakkı Behiç duygusal ve entelektüel yoğunluğu şiddetli yaşayan bir kişilik. Bunun izini hem yazılarında sürebiliyoruz hem de kişisel hayatında, örneğin intihar teşebbüsünde veya aniden politikaya sırt çevirmesiyle. Ancak aynı yoğunlukları tek tek ele aldığı konularda da görebiliyoruz. Örneğin cinsiyet ayırımcılığına itirazında veya kanımca C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I halen geçerliliğini koruyan, gününün edebiyat eserlerine yaptığı eleştiride. Diğer yanda, o bir bürokrat ve bir komünist parti programı yazıyor. Benliğindeki tüm olgular iç içe geçtiğinde Hakkı Behiç bir partizandan ziyade aykırı bir aydın. Geniş ailesini, çocukları, hayvanlarını ve dostlarını çok seviyor ve Ankara’nın ilk dönem koşullarında dahi onları yanında barındırıyor ki bu Halide Edip tarafından bir aykırılık gibi belirtiliyor. Günün koşulları düşünüldüğünde Hakkı Behiç evet, bir şablona sığmıyor. Ben onun bu gelgitlerini ve aykırılığını kendimce Deleuze’cü bir perspektif ile yorumladım ve olumladım. Bir partizan arayanlar ise onu terk etti. ANTİEMPERYALİST / KOMÜNİST İTTİFAKLARIN ÖNCÜSÜ Zihin dünyasında gelenek ve gelecek farklı düzlemlerde hem bileşiyor hem ayrışıyor. Bu noktada zaman zaman zorlandığını okuyoruz. Hakkı Behiç, tahayyül ettiği toplum düzenine ulaşmada engelleri nasıl çözümlüyordu? Pratikte siyasi bir hareketin içinde yer alıyordu. Bu harekete de daha çok düşünsel boyutta katkı yapıyordu. Daha erken bir dönemde yazdığı ders kitabında ve gazete makalelerinde yeni bir kamusal düzenin inşası için gerekli gördüğü hususları gerçekleştirme arzusu taşıdığını hissediyoruz. Sonrasında, gerek Avrupa gerek Rus edebiyat eserlerinde, yaşadıkları toplumu nasıl anlattıklarıyla yakından ilgilendi ve Rusya’daki devrime yansımalarını takip etti. Biraz önce değindiğimiz gibi bu dönemde antiemperyalizm farklı toplumlarda kültürel yapılar nezdinde bir süzgeçten geçiriliyordu. Bu bağlamda Doğu’da, Hakkı Behiç’in de etkilendiği antiemperyalizmi, İslamcılıkla birlikte okuyan bir akım zaten hızla yayılıyordu. Bu çerçevede, kendisi de ilmiye sınıfından bir aileye mensup olan Hakkı Behiç de Yeşil Ordu ve antiemperyalist/ komünist ittifaklar içinde yer aldı. Hatta öncülük etti diyebiliriz. Ben dönemin sol hareketini kişilere indirgenmiş şekilde veya “araçsal” kullanımlarına bakarak (resmi komünist fırkası ve “gerçek” fırka) ayrıştırmalar yapmak yerine bu yapıların nasıl bir tahayyül içerdiklerine bakmayı tercih ettim. Sayın Mete Tunçay’ın derleyip aktardığı “Mesai” ve Halk Zümresi Siyasi Programı’yla Hakkı Behiç’in kaleme aldığı Yeşil Ordu ve (resmi) Türkiye Komünist Fırka programlarının içeriklerinden bu tahayyülün ne olduğunu anlamak için derinlemesine bir metin okuması yapmaya çalıştım. Özetle, istikrarlı bir modernist perspektif izleyen bu programlar birbiri ile süreklilik gösteriyor. Ne var ki yola çıkarken arzulanan kültürel “özgünlük” arka planda kalıyor. İşte bu noktayı ben kimi tahayyüllerin farklı yolları izlerken kimilerinin de tahayyülün imkansızlığıyla yüzleştiğini düşünüyorum. Hakkı Behiç’in siyasetten çekilmesi kişisel boyutta bence böyle bir noktaydı. O engellerin çözümsüzlüğünün bilinciyle yüz yüze geldi ve arkasını dönüp gitti. n [email protected] Geçmişi Unutturulan Adam: Hakkı Behiç/ Belma Ötüş Baskett, Ayşegül Baykan/ Doğan Kitap/ 208 s. 1 3 3 5 1 7 E Y L Ü L 2 0 1 5 n S A Y F A 1 5
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear