24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

1 MART 2021 6 Sakinleştirici fikir birliğinden kazançlı görüş ayrılığına geçiş, sosyal ağların işleyişiyle ilginç şekilde eşleşiyor. Dün Facebook ve Twitter’a özel, kullanıcılara okumak ve duymak istediklerini yorulmadan gönderen yankı odası modeli, artık okuyucuların istedikleri bilgileri almak için peşinen ödemeleri farkı ile artık geleneksel medyaya da uzanıyor. Gazeteciler, günlerinin önemli bir bölümünü orada geçirdikleri için Twitter’ın kamusal yaşamın hakemliğini yaptığına ikna olmuş durumda, klavye üzerinden aklanmış birkaç yüz tweet ile her gün beslenen tartışmalı aktivizmi yüz binlerce takipçilerinin beklentileriyle kolayca karıştırıyorlar. Dijital öfke fırtınasından dili yanan çok sayıda basın yöneticisi tıklama aktivistleriyle çatışmaktan kaçınıyor. MEDYA, EKONOMIK MODELINI DEĞIŞTIREREK YENI BIR YAYIN ETKILEME GÜCÜ YARATTI: KENDI OKUR KITLESI Kültür savaşları gazeteciliği SERGE HALIMI PIERRE RIMBERT Baştarafı 1.sayfada B asılı ilana düşen göz/bakış sayısı ile orantılı olarak reklamın fiyatı hedeflenen kitle kalitesinin ulaşılan kitle miktarıyla yer değiştirdiği internette tamamen farklı bir kurala uymak zorunda kalıyor. Zaten bu alanda, hiç kimse Silikon Vadisi’nin avcılarını geride bırakamıyor. Onların rekabeti, genel basını dijital alanlarını çok ucuz fiyatlarla satmaya zorluyor: 2000 yılından (Google’ın ağını oluşturduğu) 2018 yılına kadar, reklam gelirleri üçe bölündü. Onların rekabetleri, genel basın organlarını kendi dijital alanlarını çok düşük fiyatlarla satmaya zorluyor: 2000 yılından (Google’ın reklam ajansını oluşturduğu) 2018 yılına kadar reklam gelirleri üçe bölündü (4). Salgın onlara son darbeyi vurdu. 2020’nin ikinci çeyreğinde, ekonominin kilitlenmesi Le Monde’un reklam verenlerden elde ettiği gelirlerin yüzde 20’sini yok etti (5) New York Times’da bu kayıp (6 Ağustos 2020) yüzde 44 oranında. 1836’da Émile de Girardin tarafından icat edilen, bir yandan müşteriyi düşük satış fiyatlarıyla çekip, diğer yandan okur kitlelerini reklam vermek isteyen tüccarlara satıp “çifte pazar” modeli işte burada gömülü. Bu ekonomi modeli çifte bağımlılık içeriyordu. Her şey yolunda giderken reklam verenlere; piyasanın zorlandığı zamanlarda ise durumu toparlamaları için şirket hissedarlarına bağımlı olmak... Altın çağını 1960’larda ve 1970’lerde, ardından daha çılgın bir şekilde, 1999 ile 2000 arasındaki “İnternet balonu” esnasında yaşadı. Libération gazetesinin koridorlarında, o zamanlar reklamlarla dolup taşan günlük gazetenin yöneticileri, artık satışlardan vazgeçebileceklerini zannettiler. Sözde “ücretsiz” olan gazeteler, dijital ekonominin kara deliğinde kaybolmadan önce bu parlak stratejiyi 2002’de somutlaştırdılar. Güvensizlik iklimi 20. yüzyılın ikinci yarısında, reklam kaynağının üstünlüğü, okuyuculara gönderilen sosyal dünyanın vizyonunu değiştirdi. Columbia Üniversitesi’nde gazetecilik profesörü olan Nicholas Lemann (6), “İş dünyasının kapsamı daraldı, sendikaların kurumsal gücü grevler nedeniyle tüketiciye dayatılan rahatsızlıklara doğru kaydı” diyor. Basın çalışanlarının ücretlerinde, statülerinde ve eğitim seviyelerinde önemli bir artışın yaşandığı döneme denk gelen reklam çağı, bilgi üreticileri arasında güvencesizlik, medyanın itibarını sarsma, popüler sınıflar ve entelektüel katmanlar arasındaki radikal güvensizlik iklimi ile sonuçlandı. Bir danışmanlık firması (7) ocak ayında “Şimdiye kadar ilk defa Amerikalıların yarısından azı ana akım medyaya güveniyor” dedi. 2016’da Donald Trump’ın sürpriz seçimi, New York Times okurlarının gözünde eğitim ve iletişim erdemleriyle pasifleştirilmiş bir piyasa toplumunun serabını yok etti. Ortaya, reklamcılık anemisine ve parçalanmış bir toplumun gerçeklerine daha uygun yeni bir model çıktı... Aşırı partizan kitle veya niş medyasının, yazılı basın söz konusu olduğunda, güçlü bir abone tabanı tarafından finanse edildiği bir model. Dijitale abone artıyor Abone: “Gelecek zamanlar! Yüce vizyon!” Medya uçurumun dışında... Dün internet dahileri tarafından erişilemez olarak değerlendirilen bu sadık abone, on beş yıl sonra tüm arzuların hedefi haline geldi. Ödemeli TV, video ve ses yayın platformları, özgür ve yaygın bir korsanlık çağında, kullanıcıların başka bir yerde bulunmasa bile belirli bir hizmet için ödeme yapmaya istekli olduklarını göstermişti. Ücretsiz yayın izleyicilerini, ücretli yayın izleyicilerine dönüştürme oyununda, yalnızca en güçlü ve en özellikli gazeteler zafer kazandı. Baskı günlerinde doğanlar için ekonomik başarı, kâğıdın ve onun baskı ve dağıtım maliyetlerinin kademeli olarak feda edilmesinden geçiyor. Le Monde gazetesi bu yılın başında 100 bin kâğıt aboneye karşı 360 bin dijital aboneye sahipti ve 2025 yılına kadar bir milyon aboneyi hedefliyor. New York Times, 2020 Eylül sonunda, on yıllık hızlı dijitalleşmenin ardından şöyle övündü: “Dijital abonelerin gelirleri kâğıt abonelerinin gelirlerini ilk kez aştı” (5 Kasım 2020). O tarihte 4.7 milyon ekran abonesi, 831 bin basılı aboneden biraz daha fazlasını kazandırıyordu. Bu nedenle, ekonomik başarı çok yönlü dijital işe alım gerektirdi. Norske Skog gibi gazete kâğıdı üreticileri, zamana kısa yoldan uyum sağlamak için makinelerini Amazon için karton ambalaj üretecek şekilde dönüştürdüler (8)... ‘Halka yeni bir güç veriyor’ Demokrat Parti sol kanadının gazeteci aktivisti Ross Barkan, durumu “İnternetten önce, New York Times, tüm gazeteler gibi reklam ustalarına hizmet etmekten memnundu. Bugünlerde, farklı gelir kaynakları tükendiğinden devlet sübvansiyonları, kâr amacı gütmeyen vakıflar bir yayının yaşayıp yaşamayacağına karar veren okuyucudur. Ve bu halka yeni bir güç veriyor (9)” sözleriyle özetliyor. İlk bakışta, değişim bağımsızlığa doğru bir sıçramayı işaret ediyor; reklam verenler izleyicinin anlık dikkatine odaklanırken mümkün olan en iyi bilgileri isteyen aboneler değil mi?... Daha önce heterojen ve baskı araçlarından yoksun olarak algılanan okurun, editoryal yazılım üzerinde nadiren etkisi oldu. Her yeni yayın, siyasi (Fransa’da) veya yerel (ABD’de) bir kimlik oluşturarak kendi dünya vizyonuna uygun bir izleyici kitlesi seçiyordu. “Nitelikli” basından sorumlu olanlar, kendi yanlarında, müşterilerinin imajını okuyucu mektupları üzerinden oluşturdu. Aydınlanmış liberal, mezhepçiliğe alerjisi olan, ortak olan değerle ve dünyanın işleyişiyle ilgilenen, yalnızca muhakeme ile bağlantılı gerçekler temelinde bir yargı oluşturan; “dürüst insan” figürü... Kısacası, günlük gazete okumak, Hegel’in ünlü deyimiyle “bir tür gerçekçi sabah ibadetine tekabül ediyordu.” Gazetecilik, kendisinin tanrısı olacağı bir inananlar topluluğu icat etti. Ama bu algı yıkıldı. Her finansman kaynağı yayın üzerinde bir etki riski taşır ve abonelik modeli kuralı değiştirmez. 1990’lar ve 2000’ler toplumların giderek artan sosyal kutuplaşması ile ana akım medyanın göreceli homojenliği arasında bir tutarsızlığa sahne oldu. Basın muhasebecilerinin tahmin ettiği pazar payları, tıpkı seçimlerde olduğu gibi merkezde kazanılıyor. Gazetecilik elitleri BrexitTrump döneminden, şu dersi almış oldular: Siyasi ve özellikle kültürel bölünmelerin şiddetlenmesi izleyicileri besler, okuyucuların ilgisini çeker ve kâr sağlar. Amerikalı gazeteci Matt Taibbi, konu ile ilgili gözlemini “İşletmeler eskiden olabildiğince geniş bir kitleyi çekmeye çalışırlardı, şu anda birden çok okuyucu kitlesini çekmek ve tutmak için çalışıyorlar. Bu, temelde şu anlama geliyor, bir zamanlar geniş bir yelpazede kabul edildiği varsayılan bir gerçeklik görüşünü pazarlayan basın, şimdi bölünmeyi satıyor (10)” sözleriyle açıklıyor. Dijital öfke fırtınası New York Times, gazeteyi hâlâ kendi başına bir editoryal varlık olarak gören “eski” okuyucularından ziyade, sosyal medyada izole edilmiş makalelere bağlantılar alan, gündem başlıklarından geriye kalanından kopuk, ancak beklentilerini doğrudan karşılayan “topluluklara” hitap etmeye çalışıyor. Onları harekete geçiren konuların her birinde, bu küçük gruplar her türlü yanlış adımı öfkeli tweet fırtınasıyla karşılıyor. Sakinleştirici fikir birliğinden kazançlı görüş ayrılığına geçiş, sosyal ağların işleyişiyle ilginç şekilde eşleşiyor. Dün Facebook ve Twitter’a özel, kullanıcılara okumak ve duymak istediklerini yorulmadan gönderen yankı odası modeli, artık okuyucuların istedikleri bilgileri almak için peşinen ödemeleri farkı ile artık geleneksel medyaya da uzanıyor. Gazeteciler, günlerinin önemli bir bölümünü orada geçirdikleri için Twitter’ın kamusal yaşamın hakemliğini yaptığına ikna olmuş durumda, klavye üzerinden aklanmış birkaç yüz Tweet ile her gün beslenen tartışmalı aktivizmi yüz binlerce takipçilerinin beklentileriyle kolayca karıştırıyorlar. Dijital öfke fırtınasından dili yanan çok sayıda basın yöneticisi tıklama aktivistleriyle çatışmaktan kaçınıyor. Lemann, konuya ilişkin makalesinde “Okuyucu tarafından finanse edilen çevrimiçi gazeteciliğin, daha ideolojik yayın içeriği teşvik ettiğini; izleyicilerinin onunla çelişmek yerine zaten düşündüklerini doğrulayan makaleler yazdığını, kablolu haber kanallarının bu şekilde çalıştığını (11)” kaleme alıyor. Pew Araştırma Merkezi tarafından 2019’un sonlarında yapılan bir ankete göre, Fox News’u birincil siyasi bilgi kaynağı olarak kullananların yüzde 93’ü kendilerini Cumhuriyetçi olarak tanımlıyor. Simetrik olarak MSNBC’yi seçenlerin yüzde 95’i yazılı basında olduğu gibi New York Times okuyucularının yüzde 91’i (12) Demokrat olduklarını söylüyor. Kültürel bir barikatın her iki tarafına bölünmüş iki seyirci, kendi yankı odalarına kilitlenmiş iki dinleyici kitlesi, inançlarını güçlendiriyor, onları internete aktarıyor ve en ufak bir ayrışmada durumu düzeltmek için en sevdikleri medyayı çağırıyor. Peki, çevrimiçi tartışmaları şekillendiren tweet patlamaları, bilgi üretimini gerçekten etkiliyor mu?.. Şu anda yayımlanmakta olan bir anket (13) büyük ölçüde etkilediğini açıklıyor. Araştırmacılar, sosyal medyada başlatılan ve ana akım medyada toplanan binlerce “olay” dizisinden yola çıkarak, Twitter’da gündem olan bir konunun popülerliğinin ürettiği tweet, retweet ve alıntıların sayısı ile ölçüldüğünü basında kendisine ayrılan alanı belirlediğini tespit ediyor: “Tweet sayısındaki yüzde 1’lik artış, makale sayısında yüzde 8.9’luk bir artışa denk geliyor.” Ve bu fenomen, editörlerin 280 karakterlik mesajlaşma konusunda en çok istekli olduğu gazetelerde daha da belirgin. Bir süreliğine ‘kârlı’! Çünkü gazeteciler, genellikle narsist, buyurgan ve sürü psikolojisiyle hareket edenlerin kullandığı bu sosyal ağda kendilerine benzeyen bir dünya buldular. Jack Dorsey grubunun (14) sitesinde “iyi uygulamalara” ayrılmış bir sayfa, “Twitter, dünya haberlerine açılan bir penceredir, bu nedenle en aktif hesaplardan bazıları gazetecilere aittir” diyor. Larsen etkisinin tam tanımı budur: En ateşli gazeteciler, meslektaşlarının çoğunun tepindiği bu elektronik ortamın önyargılı tartışma söylemlerini sütunlarına yansıtıyor. Kültür düzeyi yüksek burjuvaziden giderek daha fazla gelen basın mensupları, öyle ki New York Times ve Wall Street Journal editörlerinin yarısından fazlası seçkin Amerikan üniversitelerinden çıkıyor (15), Twitter’ın bulunduğu ortamdaki nüfustan daha eğitimli, varlıklı, kentli, genç ve solcu bir müşteri profili çektiğini unutuyor. Ve en ayrıntılı tweet’lerin yüzde 10’u tweet’lerin yüzde 80’ini oluşturduğu (16) için “pencere”nin kendisi de çarpıtılmış durumda. Yukarıda bahsi geçen anketin yazarları, “Twitter kullanıcılarının genel basın okuyucu kitlesini temsil etmediği unutulmamalıdır” diyor. Fakat yansımanızı dünyanın aynası olarak görmek çok tatlı ve bir süreliğine de olsa, çok kârlı... Çeviri: Diane Dilek Cat (1) “Fransız medyası: Kim neye sahip?”, www.mondediplomatique.fr/cartes/PPA (2) Elizabeth Grieco, “Amerikan haber merkezleri hakkında 10 tablo”, Pew Araştırma Merkezi, 28 Nisan 2020, www.pewresearch.org (3) The New York Times, 19 Ekim 2020. (4) “1985’ten 2018’e kadar yayıncı basının uzun serisi” Fransız, ulusal ve yerel genel ve siyasi enformasyon basını, Kültür Bakanlığı, www.culture.gouv.fr (5) A harfi, 30 Temmuz 2020. (6) Nicholas Lemann, “Gazetecilik kurtarılabilir mi?”, The New York Review of Books, 27 Şubat 2020. (7) www.axios.com, 21 Ocak 2021. (8) L’Usine nouvelle, Antony, 17 Haziran 2020; Les Affaires, Québec, 30 juin 2018. (9) Ross Barkan, “The Gray Zone Lady”, The Baffler, MartNisan2020, https://thebaffler.com (10) Matt Taibbi, “Nesnellik sonrası dönem”, TK News, substack.com, 19 Eylül 2020. (11) Nicholas Lemann, “Gazetecilik kurtarılabilir mi?” (12) Elizabeth Grieco, “Parti ve yaşa göre Amerikalıların başlıca siyasi haber kaynakları”, Pew Araştırma Merkezi 1 Nisan 2020. (13) Julia Cagé, Nicolas Hervé ve Mazoyer, “Sosyal medya ve haber merkezinde üretim kararları”, Social Science Research Network, 20 Ekim 2020 (prépublication). (14) Jennifer Hollett, “Gazeteciler takipçileriyle nasıl en iyi şekilde buluşabilirler?”, Twitter, https://media.twitter. com (15) (Temsilciler Meclisi, Senato, federal yargıçlar veya Fortune 500 patronlarında daha yüksek oran). Cf. Zaid Jilani, “Seçkin üniversitelerin mezunlarının sayısı New York Times ve Wall Street Journal’da artıyor”, The Intercept, 6 Mayıs 2018, https://theintercept.com (16) Stefan Wojcik ve Adam Hughes, “Twitter kullanıcılarını artırma”, Pew Araştırma Merkezi, 24 Nisan 2019.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle