Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 MART 2021 4 FEDERASYONUN ‘MODERN’ IMAJI VE YEMEN’IN ETKISI Çatlamaya başlayan vitrin Birleşik Arap Emirlikleri resmi olarak 2019 yılında Yemen savaşından çekilip, Suudileri sahada tek bıraktıysa da kendi hedeflerinden vazgeçmedi ve Socotra Adası’nda Balhaf gaz limanını işgal etmeye devam ediyor. Araştırmacı Soubrier’ye göre,“BAE’nin nüfuz stratejisi Afrika Boynuzu’ndan Akdeniz’e kadar uzanan askeri ve ticari liman merkezleri açılmasını içeriyor. EVA THIEBAUD * Baş tarafı 1. sayfada S tockholm Barış için Uluslararası Araştırma Enstitüsü’nde (SIPRI) araştırmacı olan Pieter Wezeman, “1970’li ve 1980’li yıllarda bu silah alımları bile bir prestij göstergesi idi. BAE’nin bu silahları gerçekten kullanma kapasitesi ise sınırlıydı” açıklamasını yapıyor. 1990 yılında Irak ordusu Kuveyt’i işgal ettiğinde, Kuveyt’in oldukça donanımlı askeri güçleri Saddam Hüseyin’in zırhlılarına direnememişlerdi. O andan sonra işler değişti. BAE stratejisini sağlamlaştırdı. Savunma alanında ortaklıklar ve satın almalar devam ederken aynı zamanda milli ordunun güçlendirilmesi için de çalıştı. BAE Üniversitesi’nde siyaset bilimi profesörü Abdülhalik Abdulla, Washington ile ilişkilerin “BAE ordusunun bel kemiği” olduğunu belirtiyor. Şeyh Zayed’in oğullarından olan MBZ işin başında ve önce hava kuvvetleri komutanı ardından da genelkurmay başkanı oldu. Araştırmacı Jalel Harcahoui, “MBZ, askeri eğitiminin izini hâlâ taşıyan, disiplin ve silahlı gücün neredeyse her şeyi çözeceği vizyonuna sahip bir kişi” yorumunu yapıyor. Onun yanında olan Amerikalı Albay John William McGuinness, 1991 yılından bu yana askeri danışman görevini sürdürüyor. Abu Dabi’nin güneyindeki hava üssü AlDhafra’da Amerika hem insan hem de teçhizat açısından varlığını artırıyor. ABD, ev sahibi ülke ile beraber eğitim ve tatbikat gerçekleştiriyor (6) ve Körfez’in en iyisi kabul edilen hava kuvvetlerinin kurulmasına katkı sağlıyor. İmaj değişikliği On yıl sonra, İki Emirliğin 11 Eylül 2001 saldırılarında yer almış olması Washington ile ilişkilerin seyrini değiştirdi. Ulrichsen, “MBZ ortaklarını teskin etmek için Afganistan’a karşı savaşa girdi” diye anlatıyor. Savaşa katılım, 2003 yılında iki yüz askerin konuşlandırılması ile kuşkusuz geç ve mütevazi bir katılım olsa da Washington için güçlü bir sembol idi. Arap ve Müslüman bir ülke Talibana karşı koalisyona katılıyordu. Ulrichsen şu sözlerle devam ediyor: “BAE de imajını değiştirmesi gerektiğinin farkına vardı”. Anglosakson iletişimciler taburunun danışmanlığını yaptığı monarşi, modern ve vizyoner bir devlet imajı inşa etti. 2006 yılında Washington’ın şüpheleri ortadan kalktı ve Amerika Müşterek Kurmay Başkanları Komitesi Başkanı General Peter Pace, iki ülke arasındaki ortaklığın sağlamlığına övgüde bulundu (7). 2000’li yılların ortasında genç nesil iktidara geçti. 2004 yılında Halife bin Zayed babasının yerini alarak federasyon başkanı oldu ve Abu Dabi Emirliği’nin başına kardeşi Veliaht Prens MBZ geldi. 2006 yılında Dubai Emirliği’nin dizginlerini Muhammed bin Raşid el Maktum aldı. Bu yeni liderler federasyonun petrole olan bağımlılığını azaltmayı amaçladıklarından, bu çerçevede, parlak bir geleceği yansıtan ileriye dönük çok sayıda raporu (Vizyon 2020 ve Vizyon 2030) temel alıyorlar (8). Ticaret, turizm, eğlence, şehir planlaması ve yeni teknolojiler, urbi ve orbi olarak ilan edilen yeni politikanın temellerini oluşturuyor. Savunma sanayiine yatırım Askeri sanayinin yaratılması da ekonomiyi çeşitlendirme dinamiğinin bir parçası. BAE, bunu gerçekleştirmek için “endüstriyel takas” (ya da offsets) ilkesini kullanıyor; silah satışı karşılığında yabancı tedarikçiler yerel altyapının geliştirilmesine katılmalılar. Örneğin, 2000 yılında seksen F16 savaş uçağı satan ya da 2013 yılında Thaad füze savunma sistemini yerleştiren Amerikalı Lockheed Martin, paralel olarak uçak bakımı alanında çalışan Ammroc ortak girişiminde bir BAE fonu ile anlaştı. Bu firma genelinde yabancı ücretli çalışanın bulunması yerel çalışanların yetkinliklerinin artmasının kolaylaştırılmasına ve teknoloji transferinin gerçekleşmesine imkân sağlıyor. Ammroc gibi 2019’dan bu yana savunma alanında faaliyet gösteren çok sayıda kamuözel kuruluşu Edge kuruluşu altında bir araya geldi. Bu strateji federasyona kendi askeri teçhizatını diğer Arap ülkelerine ihraç etme imkânı da sağlıyor örneğin Cezayir 2012 yılında iki yüz adet zırhlı Nimr aracı satın aldı. Birkaç yıl sonra, Aralık 2020’de Edge grubu dünyanın en iyi yirmi beş askeri tedarikçisi arasında yerini almayı başardı (9), resmi söylem de BAE’nin knowhow’ı ile övünen açıklamalar yapıyor. Ancak çekincelerin yanı sıra çok sayıda eleştiri de söz konusu: Wezeman iletişim ile gerçeklik arasında bir ayırım yapDünyanın en büyük silah ithalatçısı olan BAE’nin ev sahipliği yaptığı Uluslararası Savunma Fuarı’na ünlü firmalar katılıyor. mayı tercih ediyor: “Savunma sanayini bu kadar hızlı kurmak kolay bir iş değil. BAE, şeffaf bir ülke ve tedarik zincirlerine bağımlı olduğu kadar yabancı çalışanlara da bağımlı.” ‘Silah alışveriş merkezi!’ Silahsızlanma için mücadele veren bir dernek olan Silahlanma Gözlemevi’nden Tony Fortin için durum endişe verici. Fortin, “Abu Dabi, BAE’nin askerisanayi özerkliğini inşa etmesine yardım eden binlerce yabancının çalışarak katkı sağladığı bir silah alışveriş merkezine ev sahipliği yapıyor” vurgusunu yapıyor. Burası, bölgesel vitrinin sunduğu avantajlardan etkilenen çok sayıda Batılı firmaya ev sahipliği yapan bir “merkez”. Wezeman, “Zira, Batı’ya oranla daha az kısıtlayıcı olan ihracat kuralları ile BAE’den yeni pazarlara erişmek kolaylaştırıldı” diyor. Kanadalı grup Seit, 2008 yılında kurduğu firma ile Libya’nın da aralarında olduğu Afrika pazarını zırhlı araçlarla donattı (10). Pax for Peace isimli Hollandalı dernek, “BAE, silah ambargosunu ihlal ederek hem isyancılar hem de Libya merkezli BAE güçlerine çok sayıda silah transferi gerçekleştirdi” bilgisini paylaşıyor (11). Pax for Peace’e göre, ambargo altında olan ülkelere silah teslimatının yüksek “riski” bile Abu Dabi’ye silah ihracatının durdurulmasını haklı çıkarmaya yeterli. Fortin, “BAE bugün silah sanayilerinin bulanık geçiş noktası işlevini görüyor” değerlendirmesini yapıyor. BAE’nin savaş gerçekliğiyle yüzleşmesini, teçhizatını ve adamlarını sahada test etmesine olanak veren 2011 yılındaki kısa Bahreyn müdahalesinden ziyade, Yemen savaşı oldu. Kardeşi Halife’nin 2014 yılında geçirdiği felç sonrası MBZ tarafından yönetilen federasyon, Suudilerin kurduğu koalisyona sahada katkı sağlayanlar arasında ilk sırada. 2014 yılından beri askerlik hizmetinin zorunlu olduğu BAE ordusunun toplamda 60 binden fazla askeri var. Bu yüksek rakamı yine de belli bir perspektif içinde değerlendirmek gerekiyor. Harchaoui, “BAE’de, özellikle de ülkenin kuzeyindeki daha yoksul olan emirliklerde vatandaşlara iş imkânı sunmanın ve böylece petrol gelirinin bir kısmını yeniden dağıtmanın bir başka yolu. Öte yandan savaşta birinin hayatını riske atmak pek de doğal değil” diyor. Kimilerinin yine de savaşa gitmesi gerekecek. Disclose internet sitesinde Fransız Askeri İstihbarat Müdürlüğü (DRM) tarafından 2018 yılında yayınlanan bilgiye göre, Yemen sahasında, “Temmuz 2015’ten bu yana BAE, dört yüzü özel güçler olmak üzere bin asker sağladı” (12). 2015 yazında, Aden limanının koalisyon güçleri tarafından yeniden alınması ile yenilgiye uğrayan Husilere karşı zafer elde edildi. Soubrier, “BAE genç bir ülke. Bugün bizler askeri efsanesini inşa eden bir ulusdevletin kuruluşuna tanık oluyoruz” diyor. Ancak Eylül 2015’te Husilerin saldırısı sonrası 45 askerin hayatını kaybetmesi ile baştaki coşkunun havası hızla değişiverdi ve kamuoyunda iz bıraktı. Fransız Askeri İstihbarat Müdürlüğü’ne göre, 2015 ila 2018 arasında 105 ila 170 BAE askeri Husilere karşı savaşırken hayatını kaybetti. Emirlikler arası gerilim Ülkenin demografisi dikkate alındığında önemli olan bu kayıplar federasyon genelinde gerilime neden oldu. 2018 yılında, Füceyre Emirliği Prensi Raşid bin Hamad Al Şarki, Abu Dabi’yi gerçek rakamları açıklamamakla suçladı (13). Abu Dabi’den daha az zengin olan ve finansal açıdan Abu Dabi’ye bağımlı olan emirliklerdeki söylenti ulusal uyumu baltalayabilecek nitelikte; tehlikeye en çok maruz kalan askerler en yoksul emirliklerden gelen askerler deniyor. Bu da ülkenin başka çatışmalara dahil olmasında belli bir çekinceye neden oluyor. ‘Yabancı paralı askerler’ Harchaoui, “Jeopolitik hedeflerine ulaşmak için BAE’nin cepheye gönderecek birliklere ihtiyacı var. Bu yüzden de ‘yüklenicilere’ başvurmak durumundalar” yorumunu yapıyor. 2011 yılında New York Times gazetesi Abu Dabi yakınlarında aralarında Kolombiyalıların da bulunduğu yüzlerce “paralı askerin” Abu Dabi yakınlarına yerleştiğini açıklamıştı (14). O zamanlar federasyon hem İran gibi ülkelerden gelen dış tehditlere karşı korunmak üzere hem de kendi topraklarında yaşayan yabancı Arapların Kahire ve Tunus’taki göstericilerden esinlenmek gibi kötü bir fikre sahip olmaları durumunda bir baskı aracına sahip olmayı hedefliyordu. Operasyon Amerikalı paralı asker firması Blackwater’ın kurucusu, milyarder Erik Prince’e bağlı Reflex Responses firması tarafından koordine edildi. Tarihçi Walter BruyereOstells, “Suudi Arabistan ve BAE, Sudan, Çad, Somali ya da Eritre’den gelen paralı askerlere de başvurdu” açıklamasını yapıyor. BAE resmi olarak 2019 yılında Yemen savaşından çekilip, Suudileri sahada tek bıraktıysa da kendi hedeflerinden vazgeçmedi ve Socotra Adası’nda Balhaf gaz limanını işgal etmeye devam ediyor. Soubrier’ye göre, “BAE’nin nüfuz stratejisi Afrika Boynuzu’ndan Akdeniz’e kadar uzanan askeri ve ticari liman merkezleri açılmasını içeriyor.” Buna paralel olarak BAE ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi gibi Yemen gruplarını destekliyor. Abdulla, “Bizim artık sahada kendi güçlerimize ihtiyacımız yok. Bu boşluğu doldurabilecek binlerce Yemenli askeri eğitiyor ve donatıyoruz” açıklamasını yapıyor. ‘Siyasetçilere suikast...’ BruyereOstells’e göre bu da paralı askerliğin bir başka biçimi. Soubrier, Abu Dabi’nin “Müslüman Kardeşleri” de kapsayan “terörizme” karşı verilen savaşta haydutlara da başvurduğunu hatırlatıyor. 2018 yılında Buzzfeed sitesi, Müslüman Kardeşlere bağlı olan Yemenli Islah Partisi’nin liderine Amerikalı Spear Operations Group tarafından düzenlenen suikast girişimini yayınladı (15). Rights Radar for Human Rights ve Institute for Rights and Development (IRD) isimli STK’lar 2020 yılında BM İnsan Hakları Konseyi’nde şu açıklamayı yaptılar: “BAE, Yemen’de bir suikast kampanyası düzenlemek üzere Amerikalı paralı askerler tuttu (…) ve bu operasyon sonucu son beş yıl içinde bir düzine siyasetçi ve tanınmış kişi öldürüldü.” Yemen’de felaketin ölçeğini tanımlarken Eylül 2020’de yayınlanan raporunda yeterince sert sözler kullanmayan kuruluş tüm taraflarca işlenen çok sayıda insan hakları ihlalini “yerel bir cezasızlık” içinde sıraladı (16). Bunların arasında Emirliklerde bulunan ve işkencelerin yapıldığı gizli hapishaneler de yer alıyor. Dubai’nin turistik cazibe merkezlerinden etkilenen Batı’da halk bu dehşetten haberdar değil: BAE, binlerce Batılı turisti ağırlamaya devam ediyor. Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Ekim 2018’deki cinayeti Suudi rejiminin zulmünü kamuoyuna hatırlattıysa da BAE’nin eylemleri şimdilik gözlerden kaçıyor. Araştırmacı Ben Freeman 2019 yılında yayınladığı bir raporunda, “BAE, Amerika’da çok aktif bir lobi kampanyası yürütüyor (…) bu, rezaletlerini gölgede bırakan monarşiye nüfuzunu kullanma olanağı tanıyor” sözlerine yer veriyor (17). ABD’de tutum değişikliği Ama durum değişiyor. Donald Trump döneminde, 15 Eylül 2020 tarihinde Abraham Anlaşmaları çerçevesinde normalleşme sürecinin başlamasına neden olan Washington ile yakın ilişki içinde olan BAE, artık onlara Trump kadar yakın bakmayan demokrat bir yönetim ile karşı karşıya. Ocak sonunda, Amerika, Suudi Arabistan ve BAE’ye yönelik, aralarında TelAviv ile normalleşme sürecinde vadedilen F35 uçaklarının da bulunduğu silah teslimatını yeniden değerlendirme kapsamında “geçici olarak askıya” aldığını duyurdu. Şubat başında Washington, İtalya’nın ardından Yemen’deki koalisyona her türlü lojistik ve teknik desteği durdurma kararı aldı. Bu, Abu Dabi için bir şamar niteliğinde olduğu kadar bölgede özerk hareket etme iradesi açısından önemli bir sınav. Abdulla, “Artık yeşil ışığa ihtiyacımız yok, kendi başımıza hareket etmek için yeterince bağımsızlık kazandık” diyor. Ancak Amerikalı ortağının daha katı yaklaşımı “küçük Sparta”yı hırslarını yeniden gözden geçirmeye zorlayabilir. (*) Gazeteci. Çeviri: Sedef Atam (1) 1971 yılında kurulan BAE federasyonu Abu Dabi, Acman, Şarika, Dubai, Füceyre, Resü’lHayme ve UmmülKayveyn’den oluşuyor. Abu Dabi hem aynı adı taşıyan emirliğin hem de federasyonun başkenti. (2) ABD merkez komutanlığı (Centcom) Yakındoğu, Orta Asya ve Güney Asya askeri operasyonlarından sorumlu. Rajiv Chandrasekaran, “BAE’de, ABD’nin ‘Küçük Sparta’ lakaplı sessiz ve güçlü bir müttefiki var”, Washington Post, 9 Kasım 2014. (3) 20102019 dönemi hakkında SIPRI veri tabanına göre; www.sipri.org (4) Marc Pellas, “Bahreyn, mazeretli diktatörlük”, Le Monde diplomatique, Şubat 2013, www.mondediplomatique.fr (5) Pierre Bernin, “Yemen’de Suudi fiyaskosu”, Le Monde diplomatique, Ocak 2021. (6) Kenneth Katzman, “BAE, ABD politikası”, Kongre Araştırma Servisi, Washington, DC, 4 Eylül 2020. (7) David S. Cloud, “ABD, 9/11’den bu yana Emirlikleri hem müttefik hem düşman olarak görüyor”, New York Times, 23 Şubat 2006. (8) Akram Belkaïd, “Kendi sözleriyle Körfez”, Le Monde diplomatique, Ağustos 2013. (9) “Küresel silah endüstrisi, en tepedeki 25 şirketin satışları yüzde 8.5 arttı”, SIPRI, Aralık 2020, www.sipri.org (10) 1973 (2011) sayılı karara uygun olarak kurulan Libya uzman panelinden Güvenlik Konseyi Başkanı’na mektup, 29 Kasım 2019. (11) “Radarda: BAE’nin silah transferleri, bölgesel çatışmalar”, Pax for Peace, Utrecht, Eylül 2017. (12) Askeri İstihbarat Genel Müdürlüğü’nden Yemen’deki güvenlik durumuna ilişkin Disclose’da “Devlet yalanının haritalanması”nda duyurulan 3 Ekim 2018 tarihli not (DRM), 15 Nisan 2019, https://madeinfrance.disclose.ngo (13) David D. Kirkpatrick, “Emir Katar’a gitti, BAE’deki tansiyon ortaya çıktı”, New York Times, 14 Temmuz 2018. (14) Mark Mazzetti ve Emily B. Hager, “Blackwater’ın kurucusundan gizli çöl gücü”, New York Times, 14 Mayıs 2011. (15) Aram Roston, “”Bir Ortadoğu monarşisi, eski Amerikan askerlerini siyasi düşmanlarını öldürmeleri için kiraladı...”, BuzzFeed News, 16 Ekim 2018, (16) “Eylül 2014’ten bu yana Yemen’de insan haklarının durumu”, BM İnsan Hakları Konseyi Yemen uzman grubu raporu, 29 Eylül 2020. (17) Ben Freeman, “Emirlik lobisi BAE, Washington’da nasıl kazanır rapor”, Uluslararası Politika Merkezi, Washington, DC, Ekim 2019.