Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
1 HAZİRAN 2020 8 LATIN AMERIKA HABER EDITÖRLERININ SAPLANTILARI VE ŞAŞILIKLARI... Medya misyonerleri portreleri Bölgenin Batı basınında belirmesi genelde editörlerin saplantılarının dev aynasında gerçekleşir. Bir örnek verelim... Fransa’da JeanLuc Mélenchon, Birleşik Krallık’ta Jeremy Corbyn’in tasarruf politikası eleştirileri kamuoyunu ikna etmeye başlayınca hemen Venezüella’dan bahsedilir. “Piyasa özgürleştirir, sol başarısızdır”... Latin Amerika, ancak bu tarz yerleşik fikirleri onaylatma ihtiyacı duyulduğunda yazı konusu olur. ANNE DOMINIQUE CORREA* RENAUD LAMBERT Venezüella’nın gerçek başkanı ne den Juan Guaidó? Brezilya devlet başkanı emekli maaşlarında hangi hızla kısıtlamaya gitmeli? Peron yanlıları Arjantin’deki krizi nasıl derinleştirecekler? Le Monde gazetesinden Financial Times’a bir avuç Latin Amerika uzmanı bölge siyasetinin gündemini kendi saplantıları doğrultusunda belirliyor: Serbest ticaret ve antikomünizm. 1969’da Amerikalı genç bir devlet memuru, kariyerinde başarılı olmak için hangi bölge ile ilgilenmesi gerektiğini, Richard Nixon’a sorar. ABD Başkanı, “Kesinlikle Latin Amerika’yla değil. Orası kimsenin umurunda değil” diye yanıtlar. (1) Bir yıl sonra ise fikrini değiştirir. Salvador Allende’nin seçilmesi onu öylesine meşgul eder ki 6 Kasım tarihli konuşmasında “Latin Amerika seçtiği yolun sonuçlarına katlanmayacağını düşünüyorsa yanılıyor” der. Bu tarihten sonra Washington, komünizm tehdidi karşısında askeri cuntaları şımartmaya özen gösterecektir. Donald Rumsfeld’in ta kendisi olan bu hırslı genç ise akıl hocasının tavsiyesine uymayacak ve George W. Bush’un savunma bakanı olarak görev yaptığı 2001 ve 2006 yılları arasında, bölgede iktidara gelmiş çeşitli sol hükümetlere karşı kampanyalar gerçekleştirecekti. Basının ilgisizliği Neticede Nixon’ın tavsiyesi doğru değildi. Yine de bu bakış açısı büyük medya kuruluşlarının yazı işlerine bariz bir şekilde sızmıştır. İngiltere’deki Financial Times’tan ABD’deki New York Times’a ve Fransa’daki Le Monde’a uzanan yelpazede, dünyanın hiçbir bölgesi Latin Amerika’ya gösterilen ilgisizliğin acısını çekmemiştir (alttaki rakamlara bakınız). Örneğin, 10 Mart 2019 ve 9 Mart 2020 arasında New York Times’ta Latin Amerika üzerine Ortadoğu’ya kıyasla iki, Afrika’ya kıyasla ise üç makale daha az yazılmıştır... Bölgenin Batı basınında belirmesi genelde editörlerin saplantılarının dev aynasında gerçekleşir. Bir örnek verelim... Fransa’da JeanLuc Mélenchon, Birleşik Krallık’ta Jeremy Corbyn’in tasarruf politikası eleştirileri kamuoyunu ikna etmeye başlayınca hemen Venezüella’dan bahsedilir. Piyasa özgürleştirir, sol başarısızdır: Latin Amerika, ancak bu tarz yerleşik fikirleri onaylatma ihtiyacı duyulduğunda yazı konusu olur. Belki tam da bu nedenle hep biraz kendine has gazetecilerin ilgisini çekmektedir... JohnPaul Rathbone, Financial Times... Mayıs 2019’a kadar Financial Times’ın Latin Amerika sayfalarından sorumlu olan, Dünya Bankası’nın eski çalışanlarından JohnPaul Rathbone okuyucularını şaşırtmayı seviyor. Dünya, aşırı sağcı eski bir asker olan Jair Bolsonaro’nun Brezilya’nın başına seçilmesinden endişe duyarken gazeteci yanlış yere baktığımızı düşünüyor. Ona göre 2018 Temmuzu’nda Andrés Manuel LópezObrador’un (AMRO) bir sosyal demokrat olarak Meksika başkanı seçilmesi “Brexit’e ya da Trump’ın seçilmesine benzeyen gerçek bir deprem” demekti (31 Mayıs 2019). Evet, Bolsonaro’nun, Brezilya’yı 1964 ile 1984 yılları arasında yöneten diktatörlüğe özlem duyduğunu saklamamasından bahsetmek gerekiyor, ancak AMRO’nun Latin Amerika’daki “liberal demokrasi için gerçek bir tehdit” oluşturduğunu da unutmamak gerekiyor. Rathbone’a göre, Meksikalı siyasetçi zararsız gibi görünse de kamuoyu önündeki konuşmaları “birçok Latin Amerika popülist siyasetçisinin karakteristik özelliklerini” ele veriyor. Gazeteci için, başkanın “tarih saplantısı” ve “halkın iradesi” sözlerini sürekli kullanması ve tabii ki “neoliberalizm nefreti” bunlara örnek oluşturuyor. Zaten Rathbone için dünya iki kate Dünya, aşırı sağcı eski bir asker olan Bolsonaro’nun Brezilya’nın başına seçilmesinden endişe duyarken gazeteci JohnPaul Rathbone yanlış yere baktığımızı düşünüyor. Ona göre Andrés Manuel LópezObrador’un bir sosyal demokrat olarak Meksika başkanı seçilmesi “Brexit’e ya da Trump’ın seçilmesine benzeyen gerçek bir deprem” demekti (31 Mayıs 2019) goriye ayrılıyor: Serbest piyasanın yararlarını anlayanlar ve demokrasi için tehdit unsuru oluşturanlar. Financial Times’ın gazetecisi, bir iş adamı olan Mauricio Macri’nin 2015 seçimlerinde Arjantin başkanı olarak seçilmesini kutlamaya değer görüyor. Finans fırtınası Buenos Aires’i vurmaya başladığında temkini elden bırakmayarak “Hükümet, piyasaların güvenini kazanmak için iki buçuk senede dev adımlar attı” (1213 Mayıs 2018) diye yazıyor. Rathbone’un emin olduğu tek şey şu: Neoliberalizmin bir doz daha neoliberalizm ekleyerek çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Kendisinin, Macri’nin karşılaştığı zorluklar için daha “basit bir açıklaması” var: “Geçmişte yapılan şok terapilerini tekrar etmek istemedi”. Bir başka deyişle çok yumuşak davrandı. Rathbone, bundan üç ay sonraki yazısında ise hayal kırıklığını gizlemekte zorlanıyor. Buenos Aires’in tüm çabalarına rağmen kriz kaçınılmaz hale geliyor. “Özel sektör taraftarı, teknokratlardan oluşan ve dünya liderlerinin desteklediği bir hükümete rağmen karşımızda derin tedirginlik krizlerinden mustarip bir Arjantin var.” (31 Ağustos 2018) “Başkan Magri nerede hata yaptı?” diye soruyor. Sonrasında ise bu sorunun “olası cevabının iletişim hatası” olabileceğini ileri sürüyor. Londra’da ikamet eden Kübalı bir annenin oğlu olan Rathbone, geçmişte büyükbabasının mağazasını kamusallaştıran devrime karşı ailesinin duyduğu tepkiyi sürdürüyor. “Ailem uzun yıllar boyunca, içten içe Fidel Castro’nun öldüğünü hayal ederek kadehlerini sürgün edilmiş kişilerin şu meşhur temennisiyle tokuştururlardı: “Önümüzdeki Noel’i Havana’da geçirelim!” (2 Aralık 2016) Darbeye bahane... Carlos Alberto Montaner, Miami Herald ve Nuevo Herald... Kübalı gazeteci Montaner, Florida’da bulunan Castro karşıtı Miami Herald ve Nuevo Herald’deki iki ayrı köşesinde “popülizm” ifşası konusunda uzmanlaştı. Montaner, kendi deyişiyle “kalemini kanayan yaraya basmadan” önceki hayatında paramiliter bir örgüt olan MRR’de yer alıyordu. Örgütün lideri olan Orlando Bosch’un adı 1976’da 73 kişinin ölümüne sebep olan Cubana 455 uçağındaki patlamaya, Kübalı büyükelçilere ve Salvador Allende’ye yakın siyasetçilere düzenlenen suikastlara karıştı (2). Havana’daki yetkililerin tedirgin ettiği Montaner 1961’de Miami’ye sığınıyor. Siyasi göçmen statüsünü elde ettikten sonra daktilosunu silah olarak kullanmaya başlıyor. Montaner 1996’da yayımlanan “Le Guide du parfait idiot d’Amérique latine (Latin Amerika’nın mükemmel salağı rehberi)” (3) kitabının eş yazarı. İki yazara göre 20. yüzyılda kıtanın çöküşüne sebep olan “popülistler”; Juan Domingo Peron (19461955 yılları arasında ve 19731974 arasında Arjantin başkanı); Salvador Allende (1970’ten 1973’teki General Augus to Pinochet’nin darbesine kadar Şili Devlet Başkanı); Fidel Castro (Küba devrimi lideri); Luis Inacio “Lula” da Silva (20032010 yılları arasında Brezilya Devlet Başkanı) ve hatta Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez’dir. Kitaplarını ironik bir şekilde onlara ithaf ederler. İki yazara göre, piyasa ekonomisine sırtını çeviren bu siyasetçiler ve entelektüeller bölgeyi öylesine bir ekonomik çıkmaza sürüklediler ki askerlere müdahale etmekten başka seçenek kalmadı: “Sosyal devlet adı altındaki bu illüzyon gösterisi iflas, dörtnala bir enflasyon, yoksulluk ve tüm bunlara cevaben kanlı askeri diktatörlüklerle sonuçlandı” (4). Yine yazarlara göre tehlikeli bir şekilde sosyalizm ile flört eden dönemin Fransa başbakanı “Alain Juppé bile liberal etiketini hak etmiyor.” Propaganda hizmeti... 2007’de aynı iki yazar “Le retour de l’idiot (Salağın dönüşü)” kitabını yayımlar. Bu sefer hedeflerinde kim mi vardır? Hugo Chavez (19992013 yılları arasında Venezüella Devlet Başkanı); Cristina Kirchner (20072015 yılları arasında Arjantin Devlet Başkanı); Evo Morales ve Rafael Correa (sırasıyla 20062019 yılları arasında Bolivya Devlet Başkanı ve 20072017 yılları arasında Ekvator Devlet Başkanı) ve çok da diplomatik olmayan aylık bir Fransız dergisinin 19902008 yılları arasında görev almış direktörü. “Le Monde diplomatique’in iflah olmaz yazarı Ignacio Ramonet’nin yaşlı kıta üzerine eşi benzeri görülmemiş köşesi” ideolojik salaklık “ödüllerinin en başında” geliyor. Bu durum okuyucunun elinde tuttuğu derginin temsil ettiği düşünce akımının hatası mı? Ödülün gerekçesi “ekonomi politikası ile ilgili önyargıların etkisinde” kalarak liberal ekonomiye “iftira” atmak ve tüm iftiraların “gerçekler tarafından boşa çıkarılması”. Yazarlara göre, ekonomik disiplinin yararlarına ikna olmak için “İspanya ve İrlanda gibi ülkelerin şu an bulundukları yere nasıl geldiklerini gözlemlemek yeterli olacaktır”. O sırada bu iki ülke neoliberal “başarı” modeli olarak sunulmaktaydı. Ancak kitabın basılmasından birkaç ay sonra patlayan faiz krizi Madrid ve Dublin’i büyük bir gerilemeye soktu. 2006’da İspanyol haber ajansı, Montaner’in, Amerikan hükümetinden Castro karşıtı propaganda yapmak üzere para aldığını ortaya çıkardı. Haber, Miami Herald’ın direktörünün istifasına yol açarken (5), Montaner yerini korudu. Gazetecinin yakın zaman önce yaptığı açıklamalardan bazıları şunlar: İşverenlerle kurduğu iyi ilişkilerle solun bir kısmını rahatsız eden Meksika Başkanı AMLO, Rio Bravo’nun güneyinde “komünizmi ilan etmek istiyor” (Expansion, 5 Eylü 2019); Venezüella “İslamcı teröristlerle işbirliği yapan” bir ‘narko diktatörlüğe’ evriliyor (El Nuevo Herald, 13 Ağustos 2019); Ekim 2019’dan beri prostestolara devam eden Şilili göstericiler “yasa ve dü zen düşmanlarıdır” (6). Farklı okumalar... Paulo Paranagua, Le Monde... İster Montaner gibi paramiliter antikomünizm geçmişi, ister Le Monde yazarı Paulo Paranagua gibi gerilla geçmişiniz olsun, ana akım basında tüm yollar aynı fikirlere çıkıyor. 2019’a kadar Fransa’nın referans gazetesinde Latin Amerika sorumlusu olan Paranagua, 1970’lerde silahlı mücadeleyi savunan İşçilerin Devrimci Partisi Kızıl Cephe (PRTFR) adlı örgütte militanlık yapıyordu. Örgütün içinde Commandante Saul diye biliniyordu (7). Soğuk Savaş’ın tam kalbinde, ideolojik duvarın farklı taraflarında yer alan Montaner ve Paranagua şimdi çok daha iyi anlaşıyor. Özellikle de Venezüella konusunda. Paranagua, Nisan 2014’te muhalefetin silahlı saldırısında hayatını kaybeden sekiz kişinin güvenlik güçleri tarafından öldürüldüğünü belirtiyor (8). Kısa süre önce ise bu defa Venezüella’daki siyasi atmosfere getirdiği özgün okuma ile ön plana çıkıyor. Yazar, Julio Borges, Antonio Ledezma ve Carlos Vecchio’nun 3 Nisan 2018’de Fransa’ya yaptıkları ziyaret ile ilgili şu satırları kaleme alıyor: “Merkez soldan merkez sağa muhalefetin temel kanatlarını bu üç kişi temsil ediyor”. Halbuki, aşırı derecede bölünmüş bir muhalefetin olduğu Venezüella’da, üçü de sağın en radikal iki partisinden gelmekteler (Önce Adalet ve Halk İradesi) (9). Fransa üzerinden örnek vermek gerekirse bu durum Cumhurbaşkanı Macron karşısındaki muhalefeti Marine Le Pen ve Christian Jacob olarak özetlemek gibi duruyor. Bolsonaro’ya susmak... Mary Anastasia O’Grady, Wall Street Journal... O’Grady, 27 Ekim 2019’da Wall Street Journal’daki haftalık köşesinde tehlike çanlarını çalıyor: Şili’de “gençler sınıf mücadelesini körüklemek için sokağı ele geçirdi”. “Sokakları işgal etmek, arabaları yakmak, hırsızlık yapmak, yolları kapatmak ve toplu taşıma araçlarını kırıp dökmek”; işte tam da “solcuların uzmanlık alanları”. Şüphesiz bu işin içinde Küba ve Venezüella vardır! O’Grady’ye göre, gösteriler toplumsal bir hoşnutsuzluğun yansımasından çok “Fidel Castro’nun oluşturduğu aşırı solcu bir grup sosyalistin” yani “solcu teröristlerin” eylemiydi. “Santiago’yu darmadağın etme” tehditleriyle karşı karşıya kalan Şilili başkan Sebastian Pinera, “özel mülkiyet ve yaşama hakkını” korumak adına “olağanüstü hal ilan etmek ve orduyu sokağa çıkarmak” zorunda kaldı. Amerikalılar Arası İnsan Hakları Mahkemesi’nin Aralık 2019’daki tahminine göre, Şili’deki toplumsal hareketin bastırılması 26 kişinin ölümüne, 280’i ileri derecede göz yaralanması olmak üzere 2 bin 800’e yakın kişinin ise yaralanmasına yol açtı (10). O’Grady’ye göre, ekonomik özgürlük her şeyden önce geliyor. Peki, ya Brezil ya Devlet Başkanı Jair Bolsonaro’nun homofobik ve kadın düşmanı sözlerine ne demeli? Bu sözler “basınla yapılan önemsiz tartışmalar”dan ibaret (25 Ağustos 2019) ve şu temel gerçeği de görmemize engel oluyor: Bolsonaro ekonomi politikasını Chicago okulundan gelen, Şili Üniversitesi’nin eski ekonomi profesörlerinden “serbest piyasa gurusu” lakaplı Paulo Guedes’e emanet etti. “Brezilya’daki piyasa devrimi”nden duyduğu memnuniyeti dile getiren O’Grady, hükümetin bu çekingenliğini azarlıyor. Amazon’u özelleştirme önerisi!.. 2019’da göreve gelen Guedes, Brezilya posta işletmesi Correios’u, Santos Codesp limanını işleten şirketi ve Erprp bilgi işlem şirketini özelleştireceğini duyurdu. Ancak O’Grady onu daha da ileri gitmeye davet ediyor: Mesela Amazon Ormanları’nı özelleştirse? Ona göre, geçen yaz ormanlara büyük zarar veren yangınların sebebi “özel mülk olmadığı için ormanı korumaya teşvik edici ekonomik bir nedenin de olmaması” (8 Eylül 2019). Tek sorun Guedes’in neoliberal olmasının yanı sıra bir de iklim değişikliği redcisi olması... (*) Gazeteci Çeviri: Okan Urun (1) Alıntı: Greg Grandin, İmparatorluğun Atölyesi Latin Amerika, ABD ve Yeni Emperyalizmin Yükselişi “Empire’s Workshop. Latin America, the United States and the Rise of New Imperialism”, Henry Holt, New York, 2006. (2) Bkz. Hernando Calvo Ospina, “CIA’nın şok ekibi”, Le Monde diplomatique, Ocak 2009. (3) Álvaro Vargas Llosa, Plinio Apuleyo Mendoza, Carlos Alberto Montaner, Latin Amerika’nın mükemmel salak kılavuzu “Manual del perfecto idiota latinoamericano”, Plaza & Janes Editores S.A., Madrid, 1996. (4) Álvaro Vargas Llosa, Plinio Apuleyo Mendoza, Carlos Alberto Montaner, Latin Amerika’nın mükemmel salağı rehberi “Guide to the perfect Latin America idiot”, Plaza & Janes Editores S.A, Madrid, 1996. (5) “Miami Herald direktörü iki editörle ilgili tartışmaların ardından istifa etti”, EFE, 3 Ekim 2006. (6) “Şili’de Kriz: Düşmanla uyumak akıllı değil”, El Libero, SantiagoŞili, 8 Şubat 2020, ellibero.cl (7) Le Monde Diplomatique’in eski yazı işleri müdürü Maurice Lemoine’ın Le Monde medyatörüne gönderdiği 19 Nisan 2014 tarihli mektupta altını çizdiği gibi. (8) Lemoine, Paulo Paranagua’nın editoryal tercihlerini düzenli olarak analiz ediyor. Bunlardan biri: “Venezüella:’Le Monde’, Commandante Saul’un manipülasyonlarını sahiplenince)”, Mémoire des luttes, Paris, 21 Nisan 2014, medelu.org (9) Bkz. Julia Buxton, “Katı sağ iş başında”, Le Monde Diplomatique, Mart 2019. (10) 6 Aralık 2019 tarihli basın bülteni.