Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
8 Akademi 22 Mart 2017 Çarşamba Ataerkil kapitalist toplumda kadın emeği Melda Yaman Kadın emeği uzun zamandır feminist araştırmacıların başlıca çalışma konularından biri olagelmiştir.* Bu çalışmalar kadınları sadece ücretli çalışan olarak tanımlamanın hayli yetersiz olduğunu gösteriyor. Zira kadınlar aynı zamanda hane içindeki işlerle “meşgul”dürler. Hane içindeki bakım yükü kadınların emek etkinliğinde, istihdama katılmasında, iş seçiminde, işe alınmasında, işten çıkarılmasında, iş hayatında yükselmesinde hayli belirleyici bir rol oynamaktadır. Sadece bugün de değil. Binlerce yıldır kadınların emeği çocuklara, yaşlılara ve hastalara bakımı içeren hane içi emek süreciyle koşullanmış ve belirlenmiştir. Zira insanlık tarihi boyunca insan ihtiyaçları iç içe geçmiş iki emek süreciyle karşılanagelmiştir. Bir yanda ihtiyaç nesnelerinin üretildiği süreç, öbür yanda çocuğun yetiştirildiği ve insanların bakım ihtiyaçlarının karşılandığı emek süreci. Toplumsal üretimin çözümlenmesi, bu iki emek sürecinin özgül ve iç içe geçmiş yanlarını ele almayı gerektirir. Kadınlar çağlar boyunca hem hane içinde beslenme ve barınma ihtiyacını karşılayan nesnelerin bir kısmını üreterek hem de çocuklara, yaşlılara ve hastalara bakarak toplumsal üretimin büyük yükünü üstlenmişlerdir. l ‘Kadın işi’ Mesele tam da bu noktada düğümlenmektedir: Hane içindeki beslenme, temizlik, bakım işleri kadınlara yüklenir zira bu işlerin kadınların “doğal” görevi olduğu düşünülür. “Kadın işi” olduğu kabul gören bu işler diğer emek etkinliklerine kıyasla değersiz bulunur, hatta işten bile sayılmaz. Erkekler bu işlerle uğraşmaya yanaşmadıkları gibi bazı erkeklerin bu işleri yapmaya girişmesi de hoş karşılanmaz. Ayrıca, bu emek süreci kadınların tahakküm altına alınmasının başlıca yolu ve sebebidir. Cinsler arasındaki bu işbölümü toplumsal emeğin binlerce yıldır cinsiyetli olduğunu göstermektedir. Cinsiyetçi işbölümünü koşullayan, üreten ve yeniden üreten ilişkiler bütünü ataerkil sistemdir. Ataerkil Kadınların hane içindeki emek süreci de maddi bir üretim sürecidir. sistemin tarihi kapitalizmden çok öncesine uzanır. Heidi Hartmann’ın sözleriyle ataerki, erkeklerin kadınlara egemen olmasını sağlayan ve erkekler arasında dayanışma ilişkisi kuran, hiyerarşik toplumsal ilişkiler dizisidir. Ataerkinin dayandığı maddi temel, erkeklerin kadınların emek gücü üzerindeki denetimidir. Erkekler kadınların üretken kaynaklara erişimini engelleyerek ve cinselliklerini kısıtlayarak kadınlar üzerinde tahakküm kurarlar. Tekeşli heteroseksüel evlilik erkeklerin her iki alanı da denetlemesine izin verir. Zira ataerki gelenekler, aile, ahlaki normlar, din, özel mülkiyet, yasalar ve devlet aracılığıyla kendini sürekli olarak yeniden üretir. l Kadın emeğinin konumu Peki günümüz kapitalist toplumunda kadın emeğinin konumunu nasıl bir yöntemle inceleyebiliriz? Kadın emeğini incelemek için bir Marksist bir yöntem geliştirilebilir mi? Bunun için, ilkin, Kapital’in taslağı diyebileceğimiz, Marx’ın 185758 elyazmaları olan Grundrisse’nin giriş cümlelerini hatırlatmak istiyorum: “Ele alacağımız konu öncelikle maddi üretim[dir]. Başlangıç noktamız, şüphesiz, toplum içinde üretim yapan bireyler dolayısıyla bireylerin toplumsal olarak belirlenmiş üretimi[dir].” Açık ki kapitalist toplumda kadınların hane içindeki emek süreci maddi bir üretim sürecidir. Çocuk, yaşlı, hasta ve kocaların bakım işleri fiili üretim süreçleridir. Bu emek etkinlikleri kadınların doğasından kaynaklanmaz. Kuşkusuz kadınlar insan neslinin üremesinde biyolojik özelliklerinden ötürü gebelik, doğum ve emzirmeyi üstlenirler. Ancak bunun ötesinde bakım hizmeti vermelerini gerektirecek biyolojik bir neden bulunmamaktadır. Bu işler, kadınlara ataerkil toplumsal ilişkilerce yüklenmiştir. Diğer bir deyişle toplumsal olarak belirlenmiştir. Ve kadınların bütün bu emek etkinliği sadece neslin üremesini değil, toplumun yeniden üretimini de sağlar. Kadınların tüm emek etkinliklerini kuşatacak kuramsal bir çerçevenin ipuçlarını Marx ile Engels’in 184546 yılları arasında birlikte yazdıkları Alman İdeolojisi’nde ve ardından Engels’in 1884 yılında yayımlanan Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni kitabında bulabiliriz. Marx ile Engels bu yapıtlarda maddi yaşamın üretiminin ikili özelliğine, bir yandan, yaşam araçlarının ve bunların gerektirdiği aletlerin üretimi, öbür yandan bizzat insanların üretimi, türün üremesi dikkat çekmişti. Bu bakış açısı kadın emeğinin incelenmesi için ufuk açıcı olanaklar sunmaktadır. lToplumsal üretimin cinsiyetli yapısı Bu Marksist yaklaşımı feminist ba kış açısıyla birleştirdiğimizde, toplumsal üretimin cinsiyetli yapısı daha açık hale gelecektir. Ataerki, elbette, diğer üretim tarzlarıyla etkileşim halindedir. Bir yandan kadınların emeğine ve toplumsal konumu ?KİMDİR Melda Yaman, 22 Kasım 2016 tarihinde 677 sayılı KHK ile ihraç edildi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesiydi. Türkiye ekonomisi, ekonomik krizler, kadın emeği konularında çalışmaları bulunmaktadır. na ilişkin özgül üretim tarzlarında özgül sonuçlar doğurur. Öte yandan da her bir üretim tarzının dinamikleri çerçevesinde özgüllükler kazanır. Örneğin sermaye bir yandan ataerkil ilişkileri kendi işleyişine uyarlarken, öbür yandan da ataerki, kapitalistsınıfsal eşitsizliklerden beslenir. Bu bağlamda günümüz toplumu ataerkil kapitalizm olarak nitelenir. Devlet, günümüzde, yasal ve kurumsal düzenlemelerle, ataerkil kapitalist ilişkileri yeniden yeniden üretir. Toplumsal üretimin ikili yapısını, günümüz ataerkil kapitalist toplumunda yeniden düşünelim: Bir kere, bu ikili üretim süreci tarih boyunca birbirini dolayımlamıştır. Kapitalist toplumda çocuk bakımı gibi toplumun yeniden üretimiyle ilintili işler hane içinde kadınlarca yürütülürken, erkekler, genelde, ihtiyaç nesnelerini üretmek üzere hane dışında ücretli işçi olarak çalışırlar. Ücretli emek kapitalizme özgü bir emek biçimidir ve artıdeğer sömürüsünün koşuludur. Elbette kadınların önemli bir kısmı da günümüzde ücretli işçi olarak çalışmakta ve artıdeğer sömürüsüne tabi olmaktadır. lÖzgül bir emek sömürüsü Ücretli işe dayalı işliklerde üretim sermayenin işleyişine tabi meta üretimidir. Hane içinde kadınların bakım işi meta karakteri taşımadığı, kullanım değeri üretimine dayandığı ve karşılığında ücret alınmadığı için piyasadaki ücretli işten ayrılır. Ücretli emek sürecinde üretilen ürünler ihtiyaç sahipleriyle mübadele (piyasa) dolayımıyla buluşurken, hane içinde kadınların ürettikleri ürünler hane üyelerinin tüketimine “dolaysızca” sunulur. Bununla birlikte, kadınların ürettikleri ürünler >>