Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
15 Mart 2017 Çarşamba Akademi >> kelimesinden gelmektedir. Tıpkı “zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören kimse, kâhya” (TS) anlamındaki kethüda (<Farsça ked+?uda) kelimesi gibi birleşik bir kelimedir. Buna göre kezban kelimesi “evin soylu kadını, evi çekip çeviren hanım” anlamındadır. l Yavuz: Güncel Türkçede “1. güçlü, çetin; 2. gürbüz, güzel; 3. kötü, fena” (TS) anlamlarına gelen yavuz kelimesinin ilk biçimi yabız (Orhon Yazıtları, 8. yüzyıl) olup “fena, kötü” anlamındadır. Anadolu’daki ilk “1. Türkçe metinlerde yavuz fena, kötü; 2. sert, azgın, k~eysakviınz, güçlü, çetin, yaman, şiddetli” (TTS3 VI. cilt) anlamlarına gelmektedir. Söz konusu olan bu anlam değişimlerinin yani olumsuz anlamın üçüncü anlama kayması ve yerini olumlu anlama bırakmasının tarihsel arka planı bulunmaktadır. Yavuz “kötü, fena” lakaplı Osmanlı padişahı I. Selim’in (hükümdarlığı: 15121520) zamanla örnek alınması, kelimenin anlam iyileşmesinde etkili olmuştur. l Oku: Eski Türkçedeki (8.11. yüzyıl) ilk biçimi okı olan bu fiil Orhon Yazıtlarında “çağırmak” anlamında, Anadolu’daki ilk Türkçe metinlerde de o?ı yanında o?u ve o?ubiçimlerinde “çağırmak, davet etmek” (TTS V. cilt) anlamlarında kullanılmıştır. 16.17. yüzyıl metinlerinde (Floransalı Filippo Argenti’nin Regola’sı, Meninski sözlüğü gibi) bu anlamda yaygın biçimde devam etmektedir. Oysa güncel Türkçede “bir yazıyı meydana getiren harf ve işaretlere bakıp bunları çözümlemek veya seslendirmek” ilk anlamı yanında on anlamı (TS) bulunmaktadır. Eski Türkçedeki anlamı burada onuncu anlam “bir yere çağırmak, davet etmek, okuntu göndermek” (TS) olarak görülmektedir. Bazı yörelerde okuntu “davetiye” kelimesi yaygın olarak kullanılmaktadır. Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle birlikte alışveriş merkezlerinde kartla yapılan ödemelerde oku veya daha yaygın biçimiyle okut fiili “karttaki bilgileri algılamak, kartın üzerindeki çipte kayıtlı olan bilgileri almak” gibi bir anlam kazanmıştır. l Yaz: Eski Türkçenin ilk ürünleri olan Orhon Yazıtlarında (8. yüzyıl) “hata etmek, yanılmak” anlamında geçen yaz fiili Anadolu’daki Türkçede (13. yüzyıldan itibaren, TTS VI. cilt) “1. Nakşetmek, resmetmek, süsleyip bezemek; yaymak, dağıtmak, açmak; 2. Şaşırıp yanılmak, hata etmek; hedefe isabet ettirmekte yanılmak” anlamlarında kullanılmıştır. 2 rakamıyla verdiğimiz anlamı 16. yüzyıla kadar tespit edilebilmektedir. Bu fiilden türemiş ilk biçim olan 1878’den 2002’ye Türk dillerinin farklı kökenbilim sözlükleri. yazu? “günah” kelimesi günümüzde yazık biçiminde ünlem olarak yaşamaya devam etmektedir. Bunun yerine artık Farsçadan gelmiş olan günah kelimesi kullanılmaktadır. Ayrıca yaz fiilinin artık 1 numarayla gösterilen anlamları da unutulmuş, sadece “yaymak, sermek” anlamı bazı Anadolu ağızlarında görülmektedir. Son yıllarda ise gençler arasında yaygın biçimde “birinden hoşlandığını belli etmek” anlamında da kullanılmaktadır. Sonuç olarak iki kısma ayırdığımız bu yazının ilk kısmında Türk dilinin bazı kökenbilim sözlüklerini tanıttık. İkinci kısmında ise yedi kelimenin kökeni ve anlam değişimleri hakkında bilgi verdik. Kelimelerden zındık asıl anlamını tamamen yitirmiş bir kelime iken dürzü hem bir inanç grubunun ismi hem de hakaret sözü olarak kullanılmaktadır. Yezit tamamen hakaret sözü olarak yaşarken bazen başka inançtaki Yezidilerle karıştırılmakta, kezban ise geleneğe uygun olarak kız çocuklarına isim olarak verilmekle birlikte gençler arasında hakaret ifadesi olarak kullanılmaya başlamıştır. Daha çok erkek ismi olarak yaşayan yavuz kelimesi olumsuz anlamını terk edip olumlu anlam kazanmıştır. Bunlar dışında oku ve yaz fiilleri çok kullanılan fiiller olmaları nedeniyle Eski Türkçeden günümüze farklı anlamlar kazanarak söylene gelmiş ve yeni anlamlarla kullanılmaya devam etmektedir. Kısacası burada anlam değişimine (semantic change) uğramış olarak verdiğimiz zındık, dürzü, yezit ve kezban kelimeleri dilbiliminde anlam kötüleşmesine (pejoration), yavuz anlam iyileşmesine (amelioration), oku ve yaz fiilleri ise anlam genişlemesine (semantic extension) örnek sözlerdir. n 1 Listelediğimiz sözlükler dışında yurtiçinde ve yurtdışında yapılmış, doğrudan veya dolaylı, Türkçe sözlerin kökeni ile ilgili olarak hazırlanmış yazılar ve çalışmalar da bulunmasına rağmen burada belirtilmesine gerek duyulmamıştır. Kökenbilim sözlükleri için ayrıca bkz.: Mehmet Ölmez, “Etimoloji Sözlükleri”, Kebikeç: İnsan Bilimleri İçin Kaynak Araştırmaları Dergisi 6 (1998), 17583. 2 Kelimelerin Türkçe anlamları Türk Dil Kurumu’nun internetteki Güncel Türkçe Sözlük sayfasından (http://www.tdk.gov.tr/) alınmış ve metinde TS kısaltmasıyla gösterilmiştir. 3 Bu kısaltma ile 13. yüzyıldan günümüze kadar yazılmış 223 eser taranarak hazırlanmış olan 8 ciltlik Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü (Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1972) kastedilmiştir. 7 ?KİMDİR Aziz Merhan, 7 Şubat 2017 tarihli 686 sayılı KHK ile ihraç edildi. Yıldız Teknik Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde çalışıyordu. 1970’te Kars’ta doğdu. İlkokulu Kars, ortaokulu Isparta, liseyi Muğla’da okudu. 1986’da Ege Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne girdi. 1990’da lisans öğrenimini tamamladıktan sonra Ankara ElmadağLalahan’da Türkçe öğretmeni olarak çalışmaya başladı. 1996’da Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Almanya’ya lisansüstü öğrenim için gönderildi. 2003 yılında Göttingen Üniversitesi’nde (GeorgAugustUniversität) Türkoloji ve Orta Asya Bilimleri ana bölümü ile Arabistikİslam Bilimleri ve İranistik yan bölümlerinde öğrenimini tamamlayarak “Gülşehrî’nin Mantıku’tTayrı ve [Anadolu’da] Türk Edebiyatının Başlangıcı” adlı teziyle doktor unvanını aldı. Yurda döndükten sonra zorunlu hizmet kapsamında Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2008’de Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde Türk Dili Anabilim Dalına yardımcı doçent olarak atandı. 2011’de doçentlik unvanını kazandı. Lisans ve lisansüstü dersler veriyordu. İki yüksek lisans tezini başarıyla sonuçlandırdı. İhraç edilmeden önce bir doktora tezinin savunması yapılacaktı. Ayrıca dört yüksek lisans ve bir doktora tezinin danışmanlığını yürütüyordu. TÜBİTAK destekli Özbek Yazar Abdulla Kadiri Culkunbay’ın (18941938) Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri ve Özbek Romanının Doğuşu ile Dört Kumuk Masalı Üzerine Gramer İncelemesi başlıklı iki araştırma projesini başarıyla sonuçlandırmıştır. Kendi alanında özgün ve çeviri makaleleri, bildirileri bulunmaktadır. Doktora tezi haricinde beş kitabı var: Abdulla Qodiriy ve Özbek Romanının Doğuşu (2008), Dört Kumuk Masalı Üzerine Gramer İncelemesi (2008), Özbek Dilinin Grameri (2. baskı, 2012), Eski Anadolu Türkçesi Notlar ve Metinler (Funda Şan ile birlikte, 2016), Milan Adamovic´ , Floransalı Filippo Argenti’nin Notlarına Göre (1533) 16. Yüzyıl Türkçesi (Almancadan çeviri, 2. baskı, 2014).