19 Kasım 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SİBEL ALAŞ Tereddüt ve pişmanlıktan uzak Birkaç gün önce asker ölümlerine twitter hesabından gösterdiği tepkiyle fark ettik. Yıllardır sessizdi, ortalıklarda değildi sanki.. Ne durumda, ne yapıyor bakalım... Eray Özer @erayozer Durup da söyleyemediğin adımsa Gizli kapaklı Sevda türküleri tuttursam da ben Telli duvaklı, yanıma Korlar mı adam seni? Koparıp acıtmazlar mı beni? Nafile yanar elim dudağım Seni bana yar ederler mi? Sibel Alaş deyince zihninizde bir kıvılcım çakmıyorsa yukarıdaki mısraları içinizden tekrarlayın, zaten melodi kendiliğinden geliyor, hemen çıkarıyorsunuz: Aaa, o kız! Evet, arkadaşlarım üzerinde denedim, aynen böyle oluyor. Tabii sosyal medyaya hakimseniz, birkaç gün önce asker ölümlerine twitter hesabından gösterdiği tepkiyle de karşınıza çıkmıştır doğal olarak. Onun dışında yıllardır sessizdi, ortalıklarda değildi sanki. Aslında son dönemde birkaç konser vermiş, müzikle ilgilenmeye yeniden başlamış. 2005 yılından bu yana uğraştığı hastalık nedeniyle ister istemez müzikten, en azından icracı olarak uzak durmak zorunda kalmış. FİLMİ BAŞA SARALIM 2005’e yeniden döneriz, fakat önce filmi başa saralım. Sibel’in, kısa süreye epeyce hikaye sığdığı için "ziplenmiş" diye tarif edilebilecek hayat hikayesini baştan almadan olmayacak çünkü. Sibel, İstanbul’da, o dönemki adıyla Çavuşoğlu Koleji’nde okuyor. İlkokuldan ta lise sona dek. Müziğe merak ailede var. Reklamcılık yapan babasının müzik yeteneğini ve sesinin güzelliğini "Benim sesimden daha iyi" diye anlatıyor. Ailede müzik merakı var evet ama asıl Çavuşoğlu Koleji içerisinde bir müzik okulu kuran Önder Bali’nin sayesinde müzikle ciddi ciddi ilgilenmeye başlıyor. Bir yandan kolejde klasik eğitim alırken, aynı esnada Bali’nin müzik okulunda müzik öğreniyor. Kelimelerle ve edebiyatla da arası iyi olduğundan daha lisede gitarıyla beste yapmaya, söz yazmaya başlıyor. Fotoğraf Vedat Arık O TWEET'LER Geçtiğimiz 31 Temmuz’da twitter’dan şöyle yazdı Sibel: Başıma bir iş gelmeyecekse... Ya da gelecekse gelsin... Şehitler ölür, biraz daha sıkı çalışırsanız vatan da bölünür... Nefret ediyorum ezberletilmiş avuntulardan. "Ölmez" dediğin şehidin anasına, babasına, çoluğuna çocuğuna, sevdiğine, sevdiceğine sor bir de. (Davutoğlu’nun "Evlatlarımızı feda etmeye hazırız" sözlerine binaen başbakanı da mention’layarak) Kimin evlatlarını feda etmeye hazırsınız? Sordunuz mu evlatlara, feda edilmeye razı mısınız? Bu tweet’lerin ardından yandaş medyanın büyük bir kısmı tarafından hedef gösterildi. Bu hedef göstermeler üzerine sosyal medyadan tehdit ve küfürler yağdı. Fakat bunlardan korkmuş, tavrını değiştirmiş filan değil. Zaten sonrasında yazdığı birkaç tweet’te de sözlerinin arkasında olduğunu söyledi. "Anlayamadığım, bana yazdıklarım için tepki gösterenlerin davranış biçimlerinin savundukları inanç sistemiyle taban tabana zıt olması" diyor. Adam, şehitlerin ölmeyeceği kutsal kitabımda yazıyor, diyor. Tamam, saygı duymak gerek. Fakat bana karşı kullandığı üslup aynı kitapta yasaklanıyor. Peki o zaman bu adam neye inanıyor?" Küfürler o kadar acayip ki, Sibel de hayatında böyle tuhaf küfürlerin varlığından ilk kez haberdar 6 9 AĞUSTOS 2015
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle