Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Kürekler suya yelkenler rüzgara Son yıllarda Haliç’in sularında farklı bir şeyler oluyor. Beyaz renkli uzun ve ince kürek tekneleri bu tarihi su yolunu baştan sona arşınlıyor. Sonra, irili ufaklı rengarenk yelkenli tekneler kendilerini rüzgara bırakıyor. Kürek, yelken ve dragon yarışları yapılıyor. Her yaştan ve meslekten İstanbulluyu bu sporları yaparken görmek mümkün. Kasımpaşa, Hasköy, Sütlüce, Eyüp, Fener ve Balat’ın gençleri arasından seçilen yüzlerce yetenekli çocuk su sporlarında ilerleme kaydediyor. Aslında Haliç’te su sporlarıyla ilgili hikaye yüzlerce yıl öncesinde başlıyor. HALİÇ KÜREK Bu konudaki bilgilere İsveç ve Norveç’teki tarihçiler vasıtasıyla ulaşıyoruz. Çünkü bu tarihi su yolunda kürek yarışları Vikinglerle başlıyor. Varangian olarak bilinen bu topluluk İsveç ve Norveç’ten yola çıkıyor. MS 2. yüzyılda başlayan bu yolculuk 10. yüzyıla kadar sürüyor. Üstün denizcilik becerileriyle bilinen bu halk, kuzey ve doğu Avrupa’daki nehir rotalarını takip ederek hızla güneye doğru ilerliyor. Oralardaki uluslarla kaynaşarak etki alanları oluşturuyor. İlk Viking hanedanlığı Ukrayna’da kuruluyor ve herkes gibi onlar da İstanbul’a göz dikiyor. Tuna ve Karadeniz yolundan ilerleyerek İstanbul’a ulaşan kürek kullanmakta mahir bu savaşçı kavim, Haliç’in girişindeki dev zincirle karşılaşıyor. Ama durmuyorlar. Bugün Kabataş’ın olduğu noktadan teknelerini karaya vuran Vikingler, Galata sırtlarını aşarak Kasımpaşa Deresi’nden Haliç’e iniyor. Böylece asırlar 10 becerilerini artırmak isteyen Bizans ordusunu da eğitiyor. Sicilya ve Girit böylece Araplardan geri alınıyor. İşte o devirlerde Bizanslılarla Vikingler arasında Haliç’te ilk kürek yarışları yapılıyor. Hikaye böyle başlıyor. OSMANLI ÖNEMSERDİ Kürek, Osmanlılar devrinde de çok önemli, denizcilikle birlikte ele alınıyor. Donanma geliştikçe de ilerliyor. Osmanlı İstanbul’undaki ilk kürek yarışları 1579’da. Boğaziçi ve Marmara arasında yapılan yarışlara 25 kayık katılıyor. Yarışları devrin padişahı III. Murat Sarayburnu Kasrı’ndan izliyor. Sonraki asırlarda da devam eden bu yarışlar Osmanlı’nın denizlerdeki gücünün azalmasıyla tavsıyor. Modern zamanlardaki ilk yarış ise 1913'te Donanmai Osmani Muaveneti Milliye Cemiyeti tarafından Haliç’te düzenleniyor. 1924’te Deniz Sporları Federasyonu kurulunca İstanbul suları yeniden hareketleniyor. 1931’de Federasyon, Macaristan’dan iki sonra Fatih Sultan Mehmet’e de ilham kaynağı oluyor. Ama bu iç denizde Bizans’ın meşhur “Rum ateşi” ile karşı karşıya kalınca kürekteki üstünlükleri bir işe yaramıyor. Tekneleri kül olup Haliç’in sularına karışıyor. Vikingler yenilip geri çekiliyor. İLK YARIŞ VİKİNG İLE BİZANS ARASINDA Fakat Bizanslılar bu savaşçılardan çok etkileniyor. Onlarla önce ticaret yapıyor, sonra da savaşçılarını imparatorluğun muhafız alayına katıyor. İki yüzyıl boyunca bu muhafız alayı imparatorları koruyor. Komutanları, deniz savaşlarındaki tekne ustası getiriyor. Bu ustalar Fatih Haliç Spor Kulübü’nün Ayvansaray’daki kayıkhanenin yanında kurduğu küçük tersanede 33 tekne imal ederek denize indiriyor, bu tekneler denize kıyısı olan şehirlere gönderiliyor. Bu çabanın tek amacı kürek sporunun gelişmesi. Devlet imkansızlıklara rağmen 1930’ların şartlarında bunu yapmayı başarıyor! Haliç’teki son yarışma Galata ve Unkapanı arasında yine o tarihte yapılıyor. Sonra denizler kirleniyor. Sporcular çekip gidiyor. Sular ıssızlaşıyor. HALİÇ BALÇIKKEN DALAN ATAĞI Su sessizliğini 1985'te Bedrettin Dalan bozuyor. O tarihte Haliç’te bir yarış daha düzenleniyor. Ama o vakitlerde deniz "Dalan’ın gözleri kadar mavi" olmadığı için teknelerin birkaçı balçığa saplanıyor. Sular mavileşene kadar 15 yıl geçiyor. Ve 2000'den itibaren Haliç yeniden şenlenmeye başlıyor. Kürek sanki bir sosyete sporu gibi dursa da İstanbul’un köklü 2 AĞUSTOS 2015 Ersin Kalkan Fotoğraf: Can Eskier