Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ruken öğretmen ve Karker Rıfat KOBANÊ Kobanê’de yaptığı ağaçtan kulübeyi sosyal bir merkez haline getirmeyi, kütüphane kurmayı, film gösterimleri yapmayı planlıyordu. O kulübeyi de yaktılar. Ruken onun hayalini gerçekleştirmek istiyor. tığı cepheleri, kullandıkları kap kacağı, fotoğrafları da göstermeyi planlıyordu. “IŞİD tarımı, hayvancılığı, hepsini bitirdi ama şimdi savaşa karşı toprak rengarenk, gelincikler, papatyalar açtı, kuşlar geri dönmeye başladı, kırlangıçlar gelmiş yuvalarını yapmış, yuvalarda yumurtalar çatladı, sabahları bülbül sesleri var artık Kobanê’de...” dedi. “Ekolojik ve komünal bir yaşam” hayal ediyordu. “Halkla birlikte inşa edilecek. Bundan sonra yaşamın, eğitimin nasıl olacağına halk karar verecek. Eğitim artık Arapça olmayacak. Kendi kimliği, rengi, dili ve kültürüyle, eşitlikçi bir yaşam olacak. Bu bir mühendislik projesi değil. Amaç halkı ve zanaatkârları bir araya getirerek, burayı birlikte inşa etmek”. MÜZE İÇİN ÇALIŞIRKEN... Karker Rıfat müze için topladığı malzemeleri Kanton idare binasının yakınındaki bir alana yaymıştı. Kobanêliler artık enkazlarda dolaşan bu adamı tanıyor ve gördükleri savaş malzemelerini ona haber veriyordu. “Mayınları toplarken iki arkadaşımız şehit düştü, tuzak varmış. Enkazlarda patlamaya hazır canlı bomba yelekleri var, ince tellere, duvar rengiyle aynı parçalara dikkat etmek gerekiyor, geldiğimde ben de acemiydim...” diyor. Karker Rıfat ile arkadaşı öğretmen Ruken zaman zaman Fırat Nehri kıyılarına evleri onarmak için kerpiç getirmeye gidiyorlar. 25 Haziran’da IŞİD’in Kobanê merkezde gerçekleştirdiği katliamda öldürülenler arasında Karker Kobanê de vardı. Sabah silah seslerini duydu, yine bir köy özgürleştirildiği için kutlama yapıldığını sandı, kerpiç taşıdığı kamyonetiyle YPG’li sandığı grubun yanına yaklaştı. Onu arabadan indirip vurdular. Mal varlığını satmış, elde ettiği geliri destek kampanyalarına bağışlamış ve Gebze’deki evini Kobanê’li bir aileye bırakmıştı. Karker’in abisi Kobanê’ye geldi, kardeşinin vasiyetine ve Mizeynter köylülerinin ısrarlarına uyarak mezarını Kobanê’de bıraktı, Sinop’a sadece bir avuç toprak götürdü. Ruken yoldaşının mezarının üzerine taşlarla Rıfat yazdı, onun üzerine de kendi isminin baş harfini. O katliamda Ruken birçok genç öğretmen arkadaşını, Apê Nemir oğlunu, Cemile abisini, Dilovan ve Azeddin ise Ermeni komşularını kaybetti. Kobanêli öğretmenler bu yaz okullar kapandığında, öğrencilerine daha yararlı olabilmek için kendi aralarında bir yaz eğitimi düzenlemişlerdi. Katliamdan sonra bu eğitimin kapsamı değişti. Şimdi ilkyardım ve silah dersi alıyorlar. Dört nöbetçileri var, bir de subay öğretmen. “Ne yapalım hayata tutunacağız. Gerektiğinde kalem, gerektiğinde silah taşıyacağız. Kürt halkının kaderi bu...” diyor Ruken ve konuşmasını Kürtçe sürdürüyor: “Dile me wek zinar u kendalan be”. Anlamını merak ediyorum, cevap veriyor: “Yüreğimiz taş gibi sert olmalı.” Sinoplu Karker Rıfat Gece yarısı meydandaki ızgaracı, çengele asılı ciğerden kesip kesip mangala atıyor. Mutfaktaki televizyondan gerilla şarkıları duyuluyor. Gün içinde en kalabalık lokanta Runahi. Tavuk çevirme, odun ateşinde lahmacun ve cacık var. Masayı paylaştığım kişilerle selamlaşıp tanışıyorum. Biri öğretmen Ruken, diğeri kendini “Karker Kobanê” diye tanıtan, sonradan asıl adının Rıfat Horoz olduğunu öğrendiğim, 60 yaşlarında YPG’li bir asayiş görevlisi. İsminin başında bir de Arnavut var, hatta Sinoplu Arnavut. Karker Kürtçe’de “işçi” anlamına geliyor, yani isminin anlamı “Kobanêli işçi”. Ona baktıkça Kobanê’nin hemen karşısında, Türkiye tarafında Suruç’un Mizeynter köyünde gördüğüm, aynı açık mavi tonda gözlere sahip adamı hatırlıyorum. Kobanê’de savaş sürerken, sınır hattında direniş nöbetinin tutulduğu köylerden biri olan Mizeynter’de tarihi kümbet evleri, saman ve çamurdan yaptığı harçlarla onararak komünal yaşamı canlandıran, kitap kampanyası başlatarak, Kader Ortakaya Kütüphanesi’ni ve Arin Mirxan Şehitler Müzesi’ni kuran oydu. Kobanê’deki savaşı ve sınır hattındaki direnişi hatırlatacak boş mermi kovanları, şarapnel parçaları, sınırda atılan gaz bombaları gibi materyaller topluyordu. Köylerde her sabah kurulan insan zincirlerinde ve çetelerin sınır hattından sızmalarına karşı her akşam tutulan nöbetlerde de hep o vardı. Savaşta yaşamını yitiren Zinar adlı gencin anısına, Rojava kantonlarını örnek alarak Şehit Zinar Sosyal Bilimler Akademisi projesine başlamıştı. Kent merkezinin IŞİD’den temizlenmesinin ardından Kobanê’ye gelince adını “Karker Kobanê” yapmış. Artık bir işçi o, verilen mücadeleye yakışır bir şekilde kentin yeniden inşası ve bir kısmının da açık savaş müzesine dönüştürülmesi için çalışmalara başlamış. Heyecanlıydı, bir gün herkesin Kobanê’yi görmesini ve savaşın yıkımını hissetmesini istiyordu. Ayrıca YPG/YPJ güçlerinin savaş Âpe Nemir 67 yaşındaki YPG savaşçısı Apê Nemir’i Kobanê’de tanımayan pek yok. Üç oğlu da yıllardır savaşta. Asıl ismi Hasan Osman, kod adı Apê Nemir yani “Ölümsüz Amca”. Savaş sırasında Dicle Haber Ajansı ekranlarından gençlere yaptığı çağrıyla ve vurulup hayatta kalmasıyla da lakabı yer etmiş. Sokakta onu gören durdurur, hikayesini anlattırır: “Özellikle Amed halkına, sonra da bizim Kobanêli gençlere ‘Yurdunuzu bu kirli ellere bırakmayın’ diye seslendim. Savaşçı gençler çağırdı, iki gündür yemek yememişsin, açlıktan öleceksin, kavurma yaptık dediler. Yiyemiyorum, dişlerim yok, yemekleri de biraz sert, Türkiye tarafından gelmiş. Çay teklif ettiler, Türkiye çayı içemiyorum, dedim. Yukarı çıktım, yönüm doğuya dönüktü. Sigara paketine uzandım, kolumda bir sıcaklık hissettim. İkinci mermi de koluma saplandı. Üç defa daha sıktılar, ben duvara iyice yanaştım. IŞİD’li tetikçi tam o delikten kanasla vurdu beni. Aradık bulduk onu sonra, adam ağacın üzerinden savaşıyormuş bizimle.” 19 TEMMUZ 2015 16