Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik@cumhuriyet.com.tr 10 KÖYCEĞİZ HİKAYECİ... Bu hafta sizleri götürebileceğim ne bir kıyı kasabası, ne bir rüzgarlı bayır var, üzgünüm... Kişisel kaçabilir ama yine de bir yol hikayesidir, paylaşayım. Belki bazılarına denk düşer... Paylaşayım çünkü, yüzündeki çizgilerinden hiçbir şey anlaşılmayan, derin bir yalnızlık ve ölümcül bir suskunlukla hep uzaklara bakan, bundan ötürü büyük bir merakla izlediğim o insan, nihayet bir hikayesini ele verdi. Hani şu, son dönem yolculuklarımın yoldaşı, kimliği belirsiz, bazı okurların çok merak ettiği o adam... Pasaport’ta konuştuk sonunda... Yüzüme bakmadı, yine denizlerin ardını arıyormuş gibi uzaklardaydı... Biraz öfkeyle, belki biraz yılgınlıkla ne bileyim belki de bir yakınlık hissettiğinden, belki de kurtulmak için “artık yeter” dedi, “Bırak yakamı, derdin ne, niye peşimdesin?” Diyalog böyle başladı. Havadan, sudan, sıradan konuşmalar önce. Sonra? Öğrendim ki, tiyatrocu. “Neden böylesin?” dedim. “Sana ne” derken kızgındı ama hissettim ki konuşmaya ihtiyacı var. Sonra sustu. Bir soruyla üstüme geldi: “Sen hikayeci misin?” Bocaladım... Ne demeli? “Değilim... Yolcuyum Ege’nin İmbatı’nda...” Sonra, yaklaşık olarak şunları söyledi: “Benden sana hikaye çıkmaz... Daha başlarken bitiyor benim yolculuğum. Yolculuk korkutuyor beni. Sizin gibi değilim... Sen gidecek yol arıyorsun, ben düşlerimi yola çıkarıyorum...” Oysa hikaye, çıkmış oldu böylece. Onun yola çıkardığı düşleri... O başka türlü bir oyuncu, kendi oyunlarını kaleme alıyor, kendi oynuyor. Sahneyi de ben tasarlayayım: Belli ki buruk bir sevdanın hüznü egemen sahneye ama bunu nasıl anlatmalı? Asırlık bir çınar gölgesinde oturuyor. İmbat vurmuş yüreğine. Gece, ayın ışıkları göğsünde. Uzakları seyrediyor yine. Bir gemi yaklaşıyor o sırada. İçinde coşku ve hüzün yan yana. Dilinin ucunda her şey, ama dile gelmiyor. Dalgaların çakıl taşlarındaki sesi, bir garip senfoni... iletişime geçilebilecek en önemli adres. Çamir güzeli Daha “turistik” bir gezi düşünüyorsanız, Köyceğiz size bu yönde de sağlam seçenekler sunuyor. Öyleyse Kaunas’a doğru yol almanın vaktidir. Ünü dünya çapına yayılan Dalyan kanalları kenarında “çamur banyosu” yapılan alan, Köyceğiz sınırları içinde yer alıyor, hatta Kaunos Antik Kenti de öyle. Kaunos ve çamur banyosuna Köyceğiz’den kalkan teknelerle kısa sürede ulaşılabiliyor. Karadan da Ekincik yolu izlenerek gitmek mümkün. Güzelleşmekten ziyade, eğlence amacı öne çıkan çamur banyolarında hoş vakit geçirirken, şansınız yaver gi derse nehir kanallarında Caretta Caretta ya da Nil Kaplumbağaları‘yla karşılaşabilirsiniz. Buralara kadar gelip Kauonos’u görmemek olmaz. Antik kente, Dalyan’dan tekneyle ulaşılabiliyor. Ya da 10 dakikalık bir yürüyüşü göze almak gerekiyor. Miletos’un oğlu Kaunos’un kurduğu ileri sürülen kent, milattan önce 4. yüzyılda yapılmış, daha sonra da Roma döneminde kullanıldığı bilinen “kaya mezarlarıyla” da meşhur. Eğer yanınızda kamera yoksa, bu güzellikleri kayıt altına alamadığınıza hayıflanacaksınız. “Tatil demek, denizkumgüneş demektir” diyenlerden ve buraya kadar anlatılanları cazip bulmayanlar