Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EGE’NİN İMBATI Serdar Kızık serdarkizik?cumhuriyet.com.tr 10 DÜZCE EFES Anadolu uygarlığının gözbebeği, Antik Efes Kenti’nin bugünü Selçuk, ayrıcalıklıdır, severim… Türkiye’nin en büyük tarihsel zenginliklerinden Efes’e sahip olmasıyla başlı başına önemlidir. Milattan önce 150 yılında, yapımından 120 yıl sonra tamamlanan dünyanın yedi harikası arasındaki Artemis Tapınağı’nın yurdudur. 200 yıl sonra bir akıl hastası tarafından yakılmış ne yazık ki. En son yıkımı milattan sonra 263’te Gotlar gerçekleştirmiş… Bugünün Selçuk’u sakin, düzenli ve bakımlıdır, huzur verir. 1960 ve 70’li yılların bozulmamış Anadolu kentlerinden yansımaları yakalarsınız sokaklarında. Eski yerleşimin bir bölümü korumaya alınmıştır, iyi ki. Ayasuluk tepesindeki kale ve Efes’teki buluntuların sergilendiği müze de hiç yabana atılamaz. Ayasuluk’taki bugün kalıntıları görülen 6. yüzyılda inşaat edilmiş katedral, Ege’deki en önemli Hıristiyanlık anıtı sayılıyor. Altı kubbeli, 130 metre uzunluğundaki haç planlı anıtsal yapının mermerlerinin bir bölümü, yıkılan Artemis Tapınağı’ndan sağlanmış. Kapı girişini süsleyen Truva kahramanı Aşil’in kabartması buradan çalınmış, Londra’daki Wobburn Abbey Kilisesi’ne taşınmış. Efes Antik Kenti’ne gelince, başlı başına bir büyük değer. Yunan hayranı batılılar Türkiye’ye gelip Efes’i gördüklerinde büyük bir şaşkınlık yaşıyor. Efes’e yabancı ilgisi büyük ama merkezi hükümet Selçuk’u önemli bir turizm projesi olarak ele alsa, tüm zamanlardaki eserleri ortaya çıkarsa, kazıları yıllardır bölgede çalışan Avusturyalıların keyfine bırakmasa, Suçluk ve ülkemiz nasıl bir zenginliğe kavuşur dostlar! Ama nerede! Selçuk’un daha nice tarihi eserini ve önemini sonraki yazılara bırakıp ana konuya geleyim. İş yeri tabelalarının belirli bir düzene sokulduğu, boyasız, yıkıp dökük binaların kaldırıldığı, yolları, caddeleri, sokakları temiz ve bakımlı bugünkü Selçuk’un güzelliğinin altında, yerel yönetimin başarısı yatıyor. Başkan Vefa Ülgür çağdaş kent anlayışının rehberleri olduğunu, kentsel dönüşümleri toplumu ikna ederek gerçekleştirdiklerini söylüyor. Ülgür’den öğreniyoruz ki, bu dünya değeri Efes Antik Kenti’nin bugün için bırakın planını, haritası bile yokmuş. Şaşırdınız değil mi dostlar! Ülgür antik kentin korunması için büyük çaba gösterdiklerini söylüyor. Birkaç banka antik kentin içine bankamatik yerleştirmek istemiş, engel olmuş Ülgür, ama ne mücadeleyle. Birkaç büyük şirket de kendi çıkarları doğrultusunda Efes’i kullanmak için çaba göstermiş. Bunları da engellemiş Ülgür. Diyor ki: “Farklı niyetleri olanlar girişimlerini sürdürüyor. Engellemeye çalışıyoruz. Ancak bu önemli değerimizden doğru ve gerektiği biçimde yararlanamıyoruz ne yazık. Daha doğru dürüst bilgimiz bile yok. Efes’le ilgili yüz birim bilgi varsa bunun 80’i Avusturya kaynaklı. Oysa biz ele almalıydık asıl…” Zaten kıymet bilsek, bu denli güçlük çekmeyeceğiz ulus olarak… Su ile yolun dansı Yazı ve fotoğraflar: Osman Güdü üzce merkezinden BeyD köy’e yönlendiğinizde, hemen üzerinden geçtiğiniz Asar çayı köprüsü yolu sizi güneydeki dağlara yönlendirir. Merkezden 23 kilometre sonra göreceğiniz görkemli Samandere Şelalesi yolu boyunca su ile yolun dansını izleyeceksiniz. Beyköy çıkışında suyu sağınıza alarak yemyeşil dağa doğru yönlendiğinizde,Uğur Çayı’nı bir köprü ile geçerek bu kez dansınızı suyu solda takip ederek yapacaksınız. İki görkemli dağın arasında ince bir çizgi ile Şimşirlik’te Nusret’in pansiyonunda bir kahve molası verirken, iki farklı vadiden gelen derelerin birleştiği noktadaki eşsiz güzel liği, sizi mutlaka konaklamaya davet ettirecektir. Buradan dağa doğru yöneldiğinizde solunuzda yer alan Uğur Çayı, yokuş başındaki köprüden sonra sağınıza geçerek, bu bölge insanlarının yaptığı “apsuwa” dansı gibi sizinle bir sağda bir solda süzülecek, küçük şelaleleri ile bu dansa figürlerini katacak. Yolun dağlara tırmandığı bölümlerinde, dağ yamaçlarındaki ayrık köy evleri, fındık bahçeleri, engin derin perspektif içinde sizi bulutlar ile buluşturarak, doğanın insan içindeki var olan gücünü ?