Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ARJANTİN 15 GEZEKALIN Mustafa Balbay [email protected] ESKİŞEHİR’İN ‘HALLER’İ! Bir kentin bir belediye başkanı ile nasıl değişebileceğinin en net fotoğrafı Eskişehir’dir, desek sanırım yanılmış olmayız. Prof. Yılmaz Büyükerşen’in adeta bir heykeli şekillendirir gibi özenle geliştirip büyüttüğü Eskişehir sık uğrak yerlerimden biridir. İki nedenle: Birincisi, Anadolu Üniversitesi’nden Atatürkçü Düşünce Derneği’ne, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nden siyasi partilere kadar değişik kurumlar konferans için çağırır, giderim. İkincisi, Bursa’ya panel, konferans ya da Kitap Fuarı için gittiğimde dönüşte uğrarım. Yanılmıyorsam, 2002 yılıydı. Başkan Büyükerşen, kentteki kimi yenilikleri görmemi istediğini söyledi. Kendi kendime şunu söyledim: “Evladım Balbay, Yılmaz hoca bir dizi yenilik yapmıştır. Bunların çoğu Türkiye’nin öteki illerinde düşünülmemiş şeylerdir. Bunlara hazırlıklı ol. Çok çok şaşırmış gibi de olma...” 90’lı yılların sonuna kadar sebze ve meyve hali olarak kullanılan binanın bugünkü halini görünce... Ne çok şaşırması, çok çok şaşırdım! Güya kendimi hazırlamıştım, “haa evet hocam, güzel olmuş hocam, zaten sizden de bu beklenir” diyecektim! Olmadı! Eskişehir’i hiç tanımayan bir kişiyi bugün Haller Gençlik Merkezi olarak hizmet veren kapalı alanın içine soksanız, sorsanız: “Sizce burası daha önce neydi?” Bir tur attıktan sonra yanıt verir: “Ne demek neydi? Adamlar, güzel bir kültür merkezi, gençlik merkezi tasarlamışlar, yapmışlar işte.” İçeri girdiğinizde, gördüğünüz her köşede oyalanma gereği duyuyorsunuz. Her köşede birbirinden güzel iç mimari örneği... Tavandaki ahşap makaslar, binanın hal olarak kullanıldığı dönemden kalanlar. Onlar da değişimin güzel bir parçası olmuşlar. Yerdeki taş döşemede de öyle. Haller Gençlik Merkezi’nde bir tiyatro sahnesi, bir sergi salonu ve kitapevinin yanında çok sayıda alışveriş merkeziyle restoran, kafeterya ve benzer mekanlar var. Haller’e başkanla dolaştıktan sonra birkaç kez Eskişehirlilerle günlük etkinlik sonrası gittim. Bursa dönüşleri uğramaklığım da zorunluluktan çok alışkanlıktan. Ankara’ya vakitlice ulaşmak için Bursa’dan erken yola çıkmak gerekiyor. Ee insan günün yorgunluğunu şöyle güzel bir yerde mola vererek atmak ister değil mi ama... Porsuk kıyısını bir başka sefere bırakıp önerelim: Anadolu turu yapanlar, yeni yerler görmek isteyenler, Eskişehir programınızda yoksa mutlaka alın. Her şey bir yana Eskişehir’e bir ‘Haller’ olmuş! Gezekalın... şün başlangıç noktasına, üç İsrail ve üç Arjantinli ile ulaştık. Girişte bizleri 30’a yakın Husky kızak köpekleri karşıladı, aralarına girerek fotoğraflarını çektikten sonra tekrar görüşmek üzere diyerek iki saat sürecek yürüyüşümüze daha önce bu parkuru yürüyen Arjantinli bayanın eşliğinde başladık. Dağlardan inen su yollarının oluşturduğu geniş bataklık alan içinde kuru ve sert yerler araştırarak yürüme çabamıza rağmen ayaklarımız dizlerimize kadar batan suyun içinde ıslanmaktan kurtulamadı. Dünkü hava gibi yine yağmur başladı. Nihayet yamaçlarında ki karlı dağlar arasına gizlenmiş, son ana kadar yüzünü göstermeyen, ohhhhhh nidalarını üç dilden çıkarttığımız Escandido, yeşil göle ulaştık. İsraillilerin gaz ocağı ile yap tığı çay ile kutlamamızı da yaparak hızla dönüş yoluna girdik. Yine ayaklarım ıslak ve üşümekteyim ama başarmak duygusunun mutluluğu ile bir süre sonra ıslaklığı hissetmemekte olduğumu fark ediyorum. İki gün üst üste ıslanarak yaptığım bu turlardan sonra, bu son günümü Ushuaia’nın müzeleri, mağazaları, sokakları, el sanatları satıcılarını, limanını dolaşarak geçirdim. Akşam yemeğimizi ortak kullandığımız hostelin mutfağında İsrailliler, Arjantinliler, Almanlar ile birlikte yaparak, Şili’nin Pucon kentinde markette bulup satın aldığım(1 litresin 15 yeni lira eden bir miktar ödediğim rakıyı yudumlayarak Türkiye’deki tüm dostlarıma şerefe, bu dünyanın en güney şehrine de hoşçakal dedim. [email protected]