Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
İTALYA 13 GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com KREDİ KARTLARINDA YENİ DÖNEM Seyahat ederken yanımızda çok fazla nakit para taşımıyoruz artık. Kredi kart kullanımı, cep telefonu gibi hayatımızın ayrılmaz konforu oldu. Ulaşılabilirliğimizin yanısıra ödeme yapabilme yeteneğimizi de beraberimizde taşıyoruz. İkisi arasındaki farklardan birisi herhalde gelen faturayla ilgili. Kredi kartı ekstresi geldiğinde şöyle hafifden bir sarsılırız genelde, bu kadar çok harcamış mıyız diye. Buna karşılık cep telefonu faturası biraz daha ılımlı bir yaklaşım sergiler bize karşı. İkisi arasındaki önemli farklılıklardan biri bu olmakla beraber önemli bir benzerlik de şifre ile çalışmalarıdır. Yani kişiye özel olmasıdır. Sizin dışınızda kimse ne cep telefonunuzu açabilir ne de kredi kartınız ile ödeme yapabilir. Çünkü her ikisi için de şifre gereklidir. Acaba gerçekten böyle midir, yoksa bankaların başlattıkları “çip”li kredi kartları uygulaması bu özelliği ortadan kaldırdı mı? Turizmde en önemli faktör, daha önceki yazılarımızda da belirttiğimiz üzere “hissedilen güven”dir. Turizmin ayrılmaz bir parçası olan ve turizm gelirleri içinde önemli bir paya sahip olan alışveriş gelirini temin edebilmek için de “güven” gerekiyor. Bu bir yandan aldığınız ürünün kalitesi ile bir yandan fiyatıyla ilgiliyken, buna bir de ödemeyle ilgili güven eklendi. Bugün alışverişe çıktığınızda ve bir mağazadan birşey beğenip aldığınızda kredi kartınızla ödeme yaparken, kasadaki görevli size bir makine uzatıyor, kredi kartınızı makine üzerindeki yuvasına yerleştiriyor ve size “şifrenizi girer misiniz” diyor... Ne güzel bir soru. Etrafınızdaki herkesin, arkanızda bekleyen diğer müşteriler ve kasadaki görevlinin kendisi, sanki yanlış bir işlem yapmayasınız diye olsa gerek, gözleri sizin üzerinizde. Şifreyi girseniz bir türlü, herkes şifrenizi öğrenmiş olacak, girmeseniz bir türlü, insanlara güvenmediğinizi göstermiş olacaksınız. “Sevgili kardeşim, gözlerini bir başka yere çevirir misin, şifremi gireceğim” deyemeye kalksan, yanındakileri, arkanda bekleyenleri ve kasa görevlisini tümden itham etmiş olacaksın. Çoğumuz bunu yapamıyoruz ve sözde “kişiye özel” olarak zarflar içinde bankalar tarafından gönderilen şifre, birdenbire toplumun malı oluveriyor. Bitmedi... Bir restoranda, yemek yediniz, hesap geldi, kartla ödeyeceksiniz. Servis görevlisi geliyor, yine elindeki makinesiyle, kartınızı yerleştiriyor ve makineyi size uzatıyor, şöyle size tepeden bakarak. Şifreyi nasıl gireceksiniz, yukardan bakan görevliyi üzmeden, kırmadan? Sırtınızı bile çevirseniz tepeden bakma avantajı ile mahrem bilgiler yine aleni oluveriyor. Aslında bu durumda, makinenin tuşlarını saklamak yerine, görevliye şifremi söyleyip, “Siz benim yerine giriverin, size güveniyorum” demem daha onurlu bir davranış olacak gibi. Sanırım bu yönteme geçmekteki amaç daha güvenli bir kredi kartı kullanımı sağlamaktı ama bu şekilde tam tersine bir sonucu varıldı. Kaldı ki bir çok insan aynı şifresini cep telefonu, özel kasa, bilgisayar ve ya internet gibi günlük yaşamın bir çok alanında kullanıyor. Turizmde güven, alışverişte güven önemlidir. Bankalar, herkesin önünde şifre girme yöntemi yerine başka bir formül bulmalıdır, hem de çok acil... fiyatları o kadar ucuz değildir. Hepsi taksimetreyle çalışır. Şehir dışına gidildiğinde ek tarife alırlar. Milano’nun şoförlerinin özelliği de bütün sokakları ezbere bilmeleridir. Aksi taktirde Milano’da araba süremezler. Yoldan taksi çeviremezsiniz mutlaka ya telefonla ya da duraklardan çağırabilirsiniz. Spagetti mi pizza mı? Milano’da kaliteli restoranlar ve her cebe uygun lokantalar bulunuyor. Sorumuza gelelim. Makarna mı pizza mı? Ne yazık ki ikisi de değil. Evet risotto allo zafferano, safranlı pilav her lokantada bulabileceğiniz nefis bir tabaktır ve Milano’nun en önemli özelliğidir. Milano’da ne makarna ne de pizza yenir. Milano, İtalya’nın en taze balıklarının yendiği kenti. “Cuoco di bordo”, La Risacca, Centro ittico, L, İsola dei sa pori, her cebe hitap eden balık lokantalarıdır. Et yemek istiyorsanız kömürde pişirilmiş la Carbonara, Bagutta, Boeuce, Vecchia Milano, Savini gibi efsaneleşmiş lokantalarda yemek yiyebilirsiniz. Canınız pizza istiyorsa Pizzeria Spontini veya Rozi Gabriele’de pizzanızı tadabilirsiniz. Milano bir şarap şehri. Su yerine şarap içiliyor. Her yörenin şaraplarını tatmak mümkün. Su içerseniz “acqua naturale” veya “acqua minerale” sorabilirsiniz. Mineral olan soda, natürel olan da su. Gece olunca değişik bir yöreye gitmek istiyorsanız mutlaka Brera semtine gidip ressamların, bohem/entelektüellerin, lokantaların, falcıların ve bin bir eşya satan satıcıların arasında kendinizi bulmanız mümkün. Boş bir gününüz veya vizeniz varsa bir saatte Como Gölü’ne gidip vapurla tur atabilirsiniz.