Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖRÜŞ Yusuf Hacısüleyman Turizm Uzmanı yhacisuleyman@yahoo.com 12 ORTA TOROSLAR BAYRAM ZİYARETLERİ Bu bayram oteller açısından farklı bir bayramdı. İyi hazırlanmak gerekti. Çünkü tatil kısaydı. Güney ve batı kıyılarımızdaki birçok otel yaz güneşinin, sonbaharla buluştuğu bir döneme rastlayan bayram günlerinde, sanatçılara sahne vererek, müşterisini artırmaya çalıştı. Ancak bayram tatilinin hafta sonuna gelmesinden dolayı iç turizm hareketi çok da fazla olmadı. Dolayısıyla sanatçı programı yapmış olan bir çok işletme, müşteri azlığından dolayı sanatçı maliyetlerini karşılamakta güçlük çekti ve çoğu zarar etti, iyi hazırlanmalarına rağmen. Ama yine de bayram hareketli geçti güneyde. Bayrama iyi hazırlanmış olan başkaları da vardı elbette. Örneğin, bayrama bir gün kala telif haklarını öne sürerek otellere yapılan “bayram ziyaretleri” vardı. Kısaca “Müzik Meslek Birlikleri” olarak adlandırılan kuruluşların avukatları, devletin hakimlerini de yanlarına alarak, otel otel dolaşarak, otellerde müzik yayını yapılıp, yapılmadığını kontrole geldiler. Çünkü otellerin lobisinde veya restoranında, barında çalınan cd müziği, hatta santraldeki bekleme müziği, misafir odalarındaki televizyonlardan yapılan müzik yayınları, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamındadır. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde alelacele değiştirilen bu yasanın o kadar çok eksiği var ki yasa çıktığından bu yana beş yıl geçmesine rağmen uygulanamıyor. Çünkü uygulanması mümkün değil. Yasada telif haklarına sahip olanların bu müziği kullananlardan neye göre, ne kadar “hakkı” olduğu belirtilmemiş. Aralarında anlaşamamaları durumunda ise Kültür ve Turizm Bakanlığı gözetiminde bir uzlaşma kurulu oluşturuluyor. Sonuç ne oluyor? Uzlaşılamıyor. Bayram ziyaretlerine çıkılıyor. Otel müdürleri hakkında dava açılıyor ve konu yargıya gidiyor. Müzik Meslek Birlikleri’nin 400 odalı bir otelden istediği telif hakkı bedeli eski parayla 80 milyar Türk lirası dolayında. Yalnızca Antalya’nın Belek bölgesinden bu parayı toplamaya kalksan, edecek dört trilyon! Bu yasanın eksiklerini herkes biliyor, toplumsal barışın sağlanması için yasanın süratle düzeltilmesi, hakkı olanın hakkını, ama yalnızca hakkını alması için acil bir düzenleme bekliyor turizm sektörü. Burada “büyük” sanatçılara da büyük olmanın sorumluluğu düşüyor. Müzik Meslek Birlikleri, eski yıllarda birkaç şarkı söylemiş veya beste yapmış insanların “emeklilik” kurumu olmamalıdır. Toplanacak telif hakkı emeğin karşılığı olmalıdır. Turizmcilerin yaklaşımı da budur. Bu bir haktır. Bir eserin bulunduğu cd ne kadar çok satarsa, o eserde emeği geçenlere telif hakları cd satışından, cd fiyatının içinde, peşin olarak ödenmelidir. Bu da yasanın ilk taslağında bulunan ve sonradan bazı “sanatçıların” baskısıyla yasadan çıkartılan UMK (Umuma Mahsus Kullanım) bandrolü ile sağlanabilir. Yasalarda duygusallığa yer yoktur. Eğer, “sanatçı” sıfatı taşıyor diye bazı insanlara kıyak “emeklilik fonu” hedefleniyorsa, o zaman sosyal adaletten söz edilemez. Turizm sektöründe en az sanatçılar kadar emeği ile çalışan yüz binlerce insan var. Eğer sektörde kaynak fazlası olsaydı, herhalde turizm işletmeleri bu kaynağı öncelikle kendi çalışanlarına aktarmak isterdi. Göksu Irmağı ve Yerköprü Şelalesi Yazı ve fotoğraflar Zeki Oğuz oroslar’da olmanın en keT yifli, en doyumsuz yanlarından biri, bir zirveye çıkıp doğudan batıya, uzanıp giden dağları, dağları birbirinden ayıran derin vadileri seyretmektir. Anamas Dağları’ndan Taşeli Platosu’na kadar yüzlerce tepe, vadi enginli yüksekli gözlerinizin önündedir. Toroslar’da neredeyse her zirvede, her vadide binlerce yıllık yaşamların izine rastlarsınız. Bozkır Zengibar’da İsaura’dan kalma bir korsan kalesi çıkar karşınıza. Asırlık bağlarının arasında Romalılardan kalmış bir sarnıç görürsünüz. Köylüler binlerce yıldır o sarnıcın suyunu içerler, bağlarını sularlar ama hiç eksilmez sarnıcın suyu. Köyün ortasında Selçuklulardan kalma ahşap işlemeli, ahşabı görkemli motiflerle süslü bir cami görürsünüz, yıkılmak üzeredir, yüreğiniz burkulur. Vadilerden akan küçük çaylar hem Göksu Irmağı’nı beslerler hem de vadi boyunca sıralı bağlara, bahçelere be reket saçarlar. Göksu, Dedemli beldesinin sınırları içinde, Eğrigöl’ün hemen yakınlarında doğar. Kimi yerde durgun, kimi yerde deli dolu, kimi yerde düdenlerin içinde yiterek yüzlerce kilometre kat eder ve Silifke yakınlarında bir delta oluşturarak Akdeniz’e ulaşır. Göksu deltasında 330 çeşit kuş barınır. Göksu, Dedemli’den Akdeniz’e kadar görkemli doğa manzaraları oluşturur. Kimi yerde bir düdenin içinde yiter, birkaç yüz metre sonra yeniden gün yüzüne çıkar. Göksu üzerindeki en görkemli doğa oluşumlarından biri olan Yerköprü Şelalesi de böyledir. Çakallar Köyü’nün hemen altında düdene giren Göksu ırmağı, 500 metre sonra gün yüzüne çıkar. Düden yaklaşık yerin 25 metre altında büyük bir mağaradır. Alüvyon üzerine traverten çökelmesi ve daha sonra alttaki alüvyonun Göksu oyulması sonucu, traverten tabakasının askıda kalmasıyla oluşan Yerköprü’de şelaleyi, Çakallar köyünün altında, dağın eteğinden kaynayan Karasu