16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 19 EYLÜL 2009 CUMARTESİ Aşk varsa aldatmak yoktur ‘Dizi güzel başladı ama söz söyleme hakkımız saklı’ Orhan Kemal’in oğlu Işık Ögütçü, babasının eserlerini ve duruşunu ayakta tutmayı kendisine görev edinmiş. Orhan Kemal’in de eserlerinin dizileştirilmesini isteyeceğini düşünen Öğütçü, Hanımın Çiftliği’ni beğendiğini söylüyor. Türk Edebiyatı’nın klasikleri haline gelmiş eserleri dizileştirmek son yıllarda arttı. Birkaç sezondur devam eden dizilerin yanı sıra yeni başlayan uyarlamalar da var. Üzerinde en çok konuşulan ve en ilgi çekenlerden biri de şüphesiz Orhan Kemal’in büyük eseri “Hanımın Çiftliği”. Mehmet Aslantuğ, Özgü Namal ve Caner Cindoruk’un başrollerinde oynadığı Hanımın Çiftliği dizisinin ilk bölümleri yayımlandı. Babasının eserlerini ve duruşunu ayakta tutmayı kendine görev edinmiş olan Işık Öğütçü ile dizi hakkında konuştuk. Dizinin ilk bölümü yayınlandı. İzlediniz mi? İzledim tabii. Çok beğendim. Tabii ki, kitabın mantığıyla dizi, sinema mantığı çok farklı. Kitabın kurgusu farklıdır, okuyucuya farklı bir dünya yaratır; ama dizi sana onu sunar. Orada bazı yan unsurlar olacaktır, senaryonun gelişmesi için ileriye dönük birtakım düşünceler olacaktır. Burada önemli olan, Orhan Kemal’in düşüncesine karşıt herhangi bir düşünce yapısı olmaması. Bu tür eklemelere anlayışlı bakmak lazım. Oyuncu seçimi, oyuncuların kitabı çok iyi özümsemiş olması, Adana şivesiyle konuşmaları, Zaloğlu’nun hareketleri çok güzel. Daha oyunculardan kimseyle görüşmedim; ama proje koordinatörü, yönetmeni, yapımcısıyla görüştüm. Hepsi bu heyecanı yaşıyorlar. Orhan Kemal’in bu eseri günümüze de getirilebilirdi; ama o dönemi çekmek gerçekten yürek isteyen bir şey. Kitap tek partili sistemden çok partili sisteme geçiş dönemini kapsıyor. Oradaki birtakım yapıları anlatabilmek, dekoru sağlayabilmek çok büyük bir emek. Bundan sonra çok güzel gideceğini tahmin ediyorum. İlerleyen bölümlerde ne olacak görmek lazım. Şimdilik beni, ailemi, Orhan Kemal’i tanıyanları memnun etti. Gerçekten alkışlanması gereken bir emek vardı ilk bölümde. değişiklik olacak mı, ne kadar kitabı yansıtacaklar. Bunu görmemiz için de dizinin ilerlemesi lazım. Sizi Seviyorum filminde her gün farklı kadınla uyanan bir erkeği canlandıran Emre Altuğ bu durumu ilkel düşünen erkek beynine bağlıyor. Emre Altuğ, dün vizyona giren “Sizi Seviyorum” filmiyle oyunculuğunu tekrar hatırlattı. Lisede kızların ilgisini çekebilmek için gitar çalmaya, müzikle ilgilenmeye başlamış Altuğ, aslında ŞİRİN konservatuvarın tiyatro bölümünden mezun. arkadaşının ısrarıyla beste yapmaya ve söz GÜVEN Bir yazmaya başlıyor. Gerisi malum... Şimdi onun için şarkıcılık ve oyunculuk bir elmanın iki yarısı gibi... Yeni filminde her sabah başka bir kadınla uyanan bir erkeği canlandırıyor. O bu durumu “İlkel düşünen erkekler devamlı panik halindedir. Çünkü erkeklerin bitmek zorunda olan bir iktidarlarları var ve o durma noktası onların kâbusu. O noktaya kadar kendilerini sonrasında tamamlayacak bir şey bulamazlarsa ölseler daha iyi. O yüzden bu korku erkekleri aldatmaya sürükleyebiliyor” diye açıklıyor. Kendi durumunuysa “Aşk varsa aldatmak yoktur” diye... ZEREN KOÇAK Babam da isterdi Şu an yayımlanan, kitaplardan uyarlanmış bazı diziler kitaptan çok kopmakla eleştiriliyor. Sizce “Hanımın Çiftliği”nde aynı şey olur mu? Şimdi, kitapta olmayan bazı karakterlerin dizinin ilk bölümüne eklendiğini gördüm. Bu, dizinin nasıl gelişebileceğinin ipucunu veriyor aslında. Dediğim gibi, burada temeline bakmak lazım. İyi bir edebiyat uyarlaması yapacaklarını düşünüyorum. Belki bu konuştuklarımız bile havada kalacak ve o ekleme karakterler bile çok iyi olacaktır. Göreceğiz. Eğer çok değişik bir şey olursa, tabii ki söz söyleme hakkım var. Orhan Kemal için hiçbir zaman önemli olan para olmadı, bizim için de aynı şey geçerli. Belki maddi kaybımız olur, ama Orhan Kemal’in duruşunu korumuş oluruz. Ama böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Yapımcılar da bu hassasiyetimizi biliyor. Ben her fırsatta tavsiyelerimi, eleştirilerimi söylüyorum zaten. Sürekli iletişim halindeyiz. Bu farklı bir teknik, onlara da bir çalışma alanı bırakmak lazım, bu yüzden her şeye “O öyle olmaz, bu böyle olmaz” diyemeyiz. Babam eserlerinin dizileştirilmesini ister miydi diye düşündüğümde “İsterdi” diyorum. Yıllar önce, Türkan Şoray’ın oynadığı “Vukuat Var” adlı sinema filmi, iki kitabı bir buçuk saate sığdırmış. Öyle de olabilir, altmış bölümlük dizi de olur... Hâlâ girişken değilim Müziğe başlamanızın komik bir öyküsü var... Lisede kızların dikkatini çekebilmek için gitara başlamışsınız... Evet, doğru. Başka ne sebebi olabilir ki? Üstelik sahilde çalınabilecek en kolay enstrüman hangisi diye bile düşünmüştüm. Sonuçta kumsala giderken piyanoyu taşıyamazsınız. Klavye de olmaz, borazan zaten bir işe yaramaz... En iyisinin hem çalıp hem söyleyebileceğim bir enstrüman olarak gitar olacağını düşündüm. Yani tek başına bir gitar ve sen herkes tarafından fark edilebilirsin. İçgüdüsel olarak müziğe başlamamın sebebi bu. Çapkınlık yani... Yok çapkınlık değil... Ben hâlâ kızlarla konuşma anlamında çok girişken değilimdir. O zamanlar da öyleydim. Bir yol bulmam gerekiyordu. Bir sıfır öne geçmem gerekiyor ki, onlar gelip benimle konuşsunlar. Bu tamamen o büyüme devresinin içgüdüsel olarak yaptırdığı bir şeydi. Aslında konservatuvarda müzik değil tiyatro okumuşsunuz. Sonra pek aklınızda yokken albüm çıkarmışsınız... Evet. Aslında ikisi iç içe gidiyordu hep. Ama albüm çıkarmak gibi bir düşünce yoktu kafamda çünkü albüm çıkarmam için sebep yoktu. O sıralar Sezen Aksu’ya vokal yapıyordum ve Sezen de dahil olmak üzere çok kişi bana albüm yap diyordu. Bir yandan Dormen Tiyatrasu’nda da oynuyordum. Akşamları da oyuncuların buluşma noktası olan Taksim Sanat’ta şarkı söylüyordum. O zamanlar oyuncu olmayı düşünüyordum. Sonra bir arkadaşım bana “Sen hiç söz yazdın mı” diye sordu. Yapmadım dedim. “Beste yaptın mı” dedi. Onu da yapmadım dedim. “E adama sormazlar mı? Hem oyuncusun, hem şarkıcısın, bir tane beste yapmadın mı, söz yazmadın mı diye” dedi. “Doğru söylüyorsun. Demek ki benim albüm çıkarmak istemememin, mantığıma oturmamasının bir sebebi varmış” diye düşündüm. O zamana kadar her gün elime gitarımı alıp başkalarının şarkılarını söylüyordum. O gün eve gittim ve ilk kez kendi şarkımı yapmaya başladım. Böylece beste yapmaya başladım ve albüm çıkarmak için de sebep çıktı ortaya. Hızlı yazmak zorundaydı Dizi çekilmesi, insanların kitaplara ilgisini arttırıyor mu? 2000 yılından beri biz bunun mücadelesini veriyoruz. Büyük bir ivme kazandı. Şu anda Everest Yayınları bu işi başarıyla yürütüyor. Kitaplar okullarda okutuluyor, birçok baskı yapıyor. Bu sevindirici bir şey tabii. Dizinin olması, “Hanımın Çiftliği” üçlemesini ön plana çıkaracak. Orhan Kemal böylece milyonlarca insana ulaşıyor. Herkes şimdi, “Aaa ben Orhan Kemal’den bir eser okumuştum” diyordur diye düşünüyorum. Orhan Kemal’i bir kere okuyanlar da vazgeçemeyecekler. Babama bir kere sormuşlar, “Orhan Bey, en hızlı yazdığınız eseri kaç günde bitirdiniz?” diye. Babam, “Vukuat Var” kitabını yirmi günde yazmış. Ve daktiloyla… Dört yüz sayfalık bir kitap. Bu nasıl bir tempodur, nasıl bir duygu selidir... “Daktilonun başına oturduğum zaman her şey bitmişti” diyor. Eski yazarların böyle bir özelliği var. Bazen yazıyor, beş gün ara veriyor. Bakıyorum, oturur oturmaz kaldığı yerden devam ediyor. İnsan unutmaz mı yani? Kalemiyle geçiniyordu. Çok hızlı yazmak zorundaydı. Çünkü yazdıklarıyla geçiniyorduk. İşte böyle hızlı bir tempo, böyle bir yaşam ve bu yaşamın içinde siz ayakta duruyorsunuz, kaleminizi satmıyorsunuz. Çok defa babama teklifler gelmiş, “Türkiye’de güzel şeyler de oluyor Orhan Bey, biraz da onları görüp yazsanız?” Babam mesajı alır, “Evet, ama çok sıkıntı çeken insanlar var, açlık, sefalet, işsizlik varken, ben nasıl pembe tablolar çizen roman yazabilirim ki?” dermiş. Erkekler devamlı panik halinde Bu filmde her gün başka bir kadınla uyanan bir erkeği oynuyorsunuz... Bu her erkeğin hayali mi? Evet hayâlidir. Ama tabii eğer senin kontrolünde olursa. Bu filmde kontrol dışı olduğu için kâbusa dönüşüyor. Yani aslında hayatın ne kadar iki taraflı olduğunu da gösteren bir durum bu. İnsan da ikiyüzlüdür biraz. Yani herkese karşı tavrın aynı değildir. Senin hoşlandığın bir adam sana yaklaşırsa, “Benimle konuştu” dersin. Ama beğenmediğin bir adam yaklaşırsa, “Tipe bak, manyak mı ne? Bana asılıyor” dersin. Aynı durum aslında. Bu insanlarda da var, hayatın içinde de... Hayat da biraz ikiyüzlü. Senin kontrolünde olan hoşuna gidiyor, olmayan hoşuna gitmiyor. Hainlik aslında bu. Ama insanın yaradılışı böyle... kadar kendini sonrasında tamamlayacak bir şey bulamazsa ölse daha iyidir. O yüzden bu korku erkeği aldatmaya sürükleyebilir. Siz nasılsınız peki? Ben çok şükür aldatmama konusunda son derece kararlıyım. Ama önceki dönemlerde bir evliliğim yoktu ve ben de tabii ki kadınları çok merak ediyordum. Filmdeki karakter de kadınlara merakı konusunda biraz girişken. Ama şunu eklemeliyim: “Aşk varsa aldatmak yoktur. Aldatmak varsa aşk tehlikededir”. Hep erkekler mi aldatıyor peki? Hayır tabii ki. Erkek kimle aldatıyor? Çok aldatan kadın da gördüm ben. Ama arada bir fark var. Erkek aşık olduğu süre içerisinde de aldatabiliyor ama gerçekten aşık olan kadının aldattığını sanmam. Psikolojik bir sorunu olması lazım. Kadın psikolojik bakımdan bir eksiklik yaşamıyorsa asla aldatmaz. O zaman erkek hep psikolojik sorun yaşıyor diyorsunuz... Evet. Erkekteki o korkunun kesinlikle psikolojik bir tarafı var zaten. Erkek çocuk gibi aslında. Yakalanana kadar durumu hafife alıyor, yaptığı şey ona bir anlam ifade etmiyor. Çocuk davranışları işte. Toplumun da burada bence şuçu var. Bu erkeğe elinin kiri gibi öğretilmiş. Onların bunu yapması daha meşru toplumda. Kadın içinse öyle değil. Orhan Kemal’in duruşu Daha önce TRT’de yayımlanan versiyonuyla karşılaştırmalar yapılıyor. Sizin fikriniz ne bu konuda? Ben hep şöyle bir örnek veriyorum. Shakespeare’nin “Hamlet”i kaç kez yorumlandı? Günümüze de getirdiler, döneminde de canlandırıldı, her türlü oynandı. Orhan Kemal artık klasik bir yazar. Günümüze de getirebilirsin, kendi döneminde de yapabilirsin. TRT’nin çektiği dizinin ilk bölümünde “1960” yazar. Yer de belirtilmez. 1960 yılında herhangi bir yerdir. O öyleydi, şimdi bu dizi var. Kıyaslamayıp ikisini farklı değerlendirmek lazım. İlknur Bozkurt, Özgü Namal’a “Ben bunu çektiğim zaman 17 yaşındaydım, Özgü Namal 30 yaşında” diyerek polemik yaratmak istemiş herhalde. Ben, Özgü Namal’ı bebek yüzüyle ve o güçlü oyunculuğuyla 30 yaşında gibi görmüyorum dizide. Babam şöyle bir şey anlatırdı. Kitapları basıldıktan sonra beğenenler olduğu gibi eleştirenler de oluyormuş. O da, “Kitap basıldıktan sonra eleştirmenler kitabı eleştiriyorlar, ama geç kalıyorlar. Çünkü, iş işten geçmiş oluyor” diyormuş. Aynı durum yeni dizi için de geçerli. Artık bu var ve biz bunu seyredeceğiz. Önemli olan Orhan Kemal’in dünya görüşünde, karakterlerin yapısında geçirmenin hayatı ıskalamak olduğunu düşünürler” diyor. İlkel düşünce... Öyle mi peki? Evet. İlkel düşünce açısından öyle. İlkel beyin öyle işler, öyle düşünür. Ama bunun ilkel ve içgüdüsel bir durum olduğunu, erdemin bunun önüne geçmek olduğunun farkına varıyorsunuz büyüdükçe. İnsan kendini geliştiriyor, bunu aşıyor. Ama elbette bunu aşamayan ve orada kalan erkekler de var. Zaten bunu aşmak da çok kolay bir şey değil. Erkek devamlı panik halindedir bu anlamda. Çünkü erkeğin bitmek zorunda olan bir iktidarı var. Doğada erkeğe biçilmiş bir son nokta var. Her ne kadar cinsel gücü arttırıcılar bunu bozduysa da doğanın içerisinde erkek bir noktada durur. O durma noktası da erkeğin kabusudur. Erkek, o durma noktasına Erkekler değişiklik sever İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk, Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yayın Yönetmeni: Ayşe Yıldırım, Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Miyase İlknur, Görsel Yönetmen: Elif Tokbay Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ, Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64, Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Hakan Çankaya, Neşe Yazıcı Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı, Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri hafta?cumhuriyet.com.tr Filmde aldatmak, aldatılmak da var... Film öyle başlıyor zaten. Çocuk, sevgilisi sürpriz bir şekilde tatilden erken dönünce aldatırken yakalanıyor. Kız neden diye soruyor. Çocuk da “Erkekler böyledir. Değişiklik severler. Tek kadınla vakit C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle