18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sinema ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? ? (12 Rounds) Yönetmenliğini Renny Harlin’in yaptığı filmin başrollerini John Cena, Aidan Gillen, Ashley Scott ile Steve Harris paylaşıyor. New Orleans polisi Danny Bexter, milyonlarca dolarla kaçmaya çalışan Miles Jackson’ı durdurmayı başarır. Ancak Miles’ın kız arkadaşı yanlışlıkla öldürülür. Hapse giren Miles bir yıl sonra hapisten kaçmayı başarır ve kız arkadaşının ölümünden sorumlu tuttuğu Danny’nin peşine düşer. Danny ile alay edercesine, 12 tane çözülmesi imkansız görev verir. Danny bu 12 raundu son sürat geçebilirse Miles’ın tutsak aldığı kız arkadaşı Molly’nin hayatı kurtulacaktır. ? 12 Tuzak Dennis Iliadis’in yönettiği filmde Sara Paxton, Martha Macisaac, Tony Goldwyn ile Monica Potter rol alıyor. “A Nightmare on Elm StreetElm Sokağı Kabusu” ve “ScreamÇığlık” üçlemesinin usta yönetmeni Wes Craven ile “Friday the 13th13. Gün”ün yaratıcısı Sean Cunningham, 70’li yıllarda Craven’in yönetmenlik kariyerini ateşleyen ve sonraki yıllarda birçok korku filmine esin kaynağı olan “Soldaki Son Ev – The Last House on the Left”i yeniden keşfetmek için bir araya geldiler. Tüm zamanların en ünlü korku filmlerinden birisini yeni kuşaklarla tanıştırırken, iki sıradan insanın, çocuklarına zarar veren bir sosyopattan intikam almak için neler yapabileceğini bir kez daha gözler önüne seriyorlar. Collingwood’daki göl evine giden Mari ile arkadaşı Paige, orada psikopat ruhlu hapishane kaçağı Krug ve ekibi tarafından kaçırılırlar. Mari’nin tek umudu, annebabasına ulaşıp oraya gelmelerini sağlamaktır. Saldırganlar bir sığınak ararken Mari’nin hayatta kalabilmeyi başarabileceği tek yeri seçmişlerdir. İntikam almaya kararlı Mari’nin ailesi, saldırganların hayatını cehenneme çevirir. ? Soldaki Son Ev (The Last House on the Left) Sevgi korteji Zülküf’ü asla unutamayacaksınız “Kürt mü? Öyle bir şey asla yoktur, onlar olsa olsa karda yürürken ‘kart’, ‘kurt’ sesleri çıkartan ‘Dağ Türkleri’dir” gibi hayli rencide edici uyduruk bir söylemden, en nihayetinde hararetli “Kürt Sorunu” tartışmalarının –ne yazık ki çoğu kafa karıştırıcıyaşandığı bugünlere geldik. Öncelikle ve kesinlikle ALPER belirtelim ki; ülke haritasının doğusunu kan gölüne TURGUT çeviren ve acıya acı katan süreci yeniden anlatmak gibi bir derdimiz yok. Hâlihazırda herkesin kendine özgü fikir ve görüşleri konuyla ilintili zaten var. İki Dil Bir Bavul, tüm bu süregelen çatışmayı bir kenara bırakıp, özellikle “asimilasyon” iddiasını ince bir işçilikle kurgulama yolunu seçiyor. ‘Sırat Köprü’sünden sağ salim geçebilmek ise inanın her babayiğidin harcı değil. İki Dil Bir Bavul’un yönetmenleri Orhan Eskiköy ve Özgür Doğan, “Kürtlerin de Türklerin de küfür etmeyeceği, durup düşüneceği bir film yapacağız” diyerek harekete geçmiş (belgesel dokuz aylık bir emeğin ürünü) ve politikanın bildik hoyratlığından uzaklaşıp, sinema dilinin eşsiz kıvraklığına yaklaştıkları için bunu başarmışlar. Adana Altın Koza Film Festivali’nde kurmaca filmler arasında yarışan ve biri “Yılmaz Güney”in adını taşıyan iki ödül kazanan güzelim belgesel için jüri başkanı Nuri Bilge Ceylan, “Herkesin sonbaharda vizyona girecek İki Dil Bir Bavul’u izlemesini rica ediyorum” dedi. Doğru söze ne hacet... Gündelik hayatın ayrıntılarıyla zenginleşen, basit bir dili kuşanan ve herşeyi doğal gidişatına bırakan (kuşkusuz yılın en iyi belgeseli) İki Dil Bir Bavul’u sakın kaçırmayın. İşçi bir aileden gelme, “Horoz Kentli Emre”... Köy yerinde dahi jöleli, bitirim bir delikanlı... Üstelik kocaman kalpli ve ana kuzusu... O tazecik idealist bir öğretmen. Adı Emre Aydın. Denizli’den, ilk görev yeri Urfa’nın Siverek ilçesine bağlı Demirci Köyü’ne elinde bavulu ve devasa yalnızlığıyla gelir. Tek kelime Kürtçe bilmeyen Emre Öğretmen, artık Türkçe’den bihaber ve tepeden tırnağa yoksul köylü çocuklarına rehberlik edecektir. İlk işi okulun bitişiğindeki tek göz odalı lojmanına su taşımak ve öğrencileri okula gelsin diye kapı kapı dolaşmaktır. Kentli bir gencin köydeki zor koşullara alışması ise sanıldığı kadar kolay değildir. O, deneyimsizliğinin verdiği ürkeklikle her fırsatta anasını arayıp dert yanar. Oysa Demirci’nin velileri, kendisini çocuklarının eğitimine adayan yabancıya kapılarını çoktan açmışlardır. Kara tahta, tebeşir, kalem, defter, silgi, kalemtıraş... Hem Emre’nin hem de yavruların karşılıklı öğrenecekleri eğitim günleri başlamıştır. Mesela Rojda’nın azmi görülmeye değerdir. Ama Zülküf Yıldırım’ı tanımak her şeye bedeldir. Demedi demeyin, köyün en fakir ailesinin haşarı ve sevimli evladı Zülküf’ü asla unutamayacaksınız. Zamanla öğrenciler öğretmenleriyle öğretmen öğrencileriyle kaynaşır, kah komik anlar yaşanır kah hüzün hasıl olur. Ve salondan yükselen alkış, yönetmenler, Emre Öğretmen, öğrenciler ve onların ailelerine gider. “Hayatta ikinci bir şans yakalasanız ne yapardınız?”... İşte “17 Yeniden” (17 Again), bu minvalde ilerleyen ve özellikle gençleri kucaklayan şeker gibi bir film. Hoşça vakit geçirmek isteyenler için birebir. Bundan tam 20 yıl öncesine dönelim; kahramanımız Mike O’Donnell (genç kızların sevgilisi Zac Efron canlandırıyor), lise basket takımının herşeyidir ve mutlu yarınlara göz kırpmaktadır. Ancak büyük bir tutkuyla bağlandığı sevgilisi (okulun en güzel kızı) Scarlet’in hamile olduğunu öğrenir ve büyü bozulur. Şimdi bugüne dönelim. Mike, işinde ve evinde mutsuz, eşi Scarlet’ten boşanmak üzere ve çocuklarıyla arası limoni... O, hala geçmişte yaşamaktadır ve hademe kılığındaki ruhani lider, bedbaht adamın 17 yaşına dönmesini sağlar. (Kim liseyi tekrar okumak ister ki?) Mike, orta yaşlı bir adamın bilinci ve genç bedeniyle, yeni bir kapı aralamak yerine mutlak doğrunun hataların telafisinde yattığını kavrar. Hayatta aileden önemli hiç bir şey yoktur. Anlaşılacağı üzere; ABD’lilerin “kutsal aile” sorunsalı tam gaz sürüyor. 17 Yeniden Halkın Altın Kozası 814 Haziran arasında Adana’da gerçekleştirilen Uluslararası Adana 16. Altın Koza Film Festivali, Yeşilçam, Yeni Türk Sineması ASLI ve Dünya Sineması’nın SELÇUK buluşma noktası oldu. Türk ve dünya sinemasının özgün örnekleri bir hafta 11 sinema salonunda izleyicilere sunuldu. İki yüz on iki film 395 seansta dönüşümlü olarak gösterildi. İzleyici sayısı 160 bine ulaştı. Kentteki 170 okula sinema götürüldü, okullarında sinema salonu olmayan öğrencilerse belediye otobüsleriyle salonlara taşındı. Böylece 100 bin öğrenciye sinema sanatı ve film festivali bilinci, bilgisi aşılandı. Festival filmleri 2 TL, indirimli 1 TL karşılığında izlendi. Sivil toplum kuruluşlarına serbest giriş kartları dağıtıldı. Ulusal ve uluslararası sinemacılardan, medyadan 530 konuk Adana’daydı. Sinema emekçilerinin katkılarıyla büyüyen Altın Koza ulusal konumunun ardından Dünya ve Akdeniz seçkileri, öğrenci ve kısa filmler, belgesellerle uluslararası oldu. “Merhum oyuncu Orhan Çağman’la ben Kırık Bir Aşk Hikayesi filmiyle ödül kazanmıştık. Dönerken hemşehrim Çağman bana Oğlum Cahit sakın havaya girme, çalışmalarına zam yapma aç kalırsındemişti. Bu gece heyecanlıyım, kendimi zor tutuyorum, izninizle havaya gireceğim” diyen Berkay, onuruna düzenlenen gecede Yeni Türkü’nün solisti Derya Köroğlu’yla birlikte herkese unutulmaz anlar yaşattı. Sinemayı yaşam biçemi, yaşantısının en önemli parçası olarak tanımlayan Sezgin, Altın Koza’ya teşekkür etti. Sinemanın büyük kitlelere ulaşabilen tek sanat dalı olduğunu irdeleyen Akın, Adana’nın onun için önemini vurgularken “Altın Koza’nın peşinde çok koştum. Çok film çevirdiğim dönemlerde, Umutsuzlar’la, Utanç’la, Ankara Ekspresi’yle bu ödülü çok yakalamak istedim. Onur ödülü almak da ayrı bir heyecan. İşte benim de artık bir Altın Koza’m var” dedi. Etkinlikte Yeşilçam’ın Altın Çağı’nın (Selma Güneri, Selda Alkor, Suzan Avcı, Suna Selen, Yılmaz Köksal, Yılmaz Atadeniz) ve Yeni Türk Açılış töreninde Sineması’nın belediye başkanı Onur ödülleri sahiplerini buldu adları (Özcan Aytaç Durak Alper, Hatice yedinci sanatın Aslan, Başak Adana’daki önemine Köklükaya, değinerek Özgü Namal, yetmişlerde sayıları Nadir 200’ü aşan yazlık Sarıbacak, Ruhi sinemaları, Türk Sarı, Görkem filmlerinin ilk Yeltan) gösterimlerinin birlikteydi. burada yapıldığını Ulusal vurguladı. Kentin Yarışma’daki Orhan Kemal, Pelin Esmer, Yaşar Kemal, Aslı Özge, Karacaoğlan, Yeşim Fotoğraflar: YUSUF BAŞTUĞ Abidin Dino, Ustaoğlu, Mahmut Sinema Dayanışma Gecesi Yılmaz Güney Fazıl Coşkun, Murat gibi değerli Düzgünoğlu, Özgür sanatçılar Doğan, Orhan Eskiköy, yetiştirdiğine Semih Kaplanoğlu, dikkat çekerek Erden Kıral, Tayfun bunun nedenini Pirselimoğlu, Cemal çok Şan, Atalay Taşdiken kültürlülüğe Adanalı bağladı. sinemaseverlere Doğu Vali İlhan ile Batı arasında sıkışıp Tanış ünlü kalmayı, aidiyeti, konukların varoluş sorunlarını, karşısında yabancılaşmayı, konuşurken iletişimsizliği, kimlik zorlandığını, arayışlarını, taşra Mustafa sıkıntılarını, Kemal Atatürk’ün Herşey olabilirsiniz ama geleneklerle modernleşme arasında gidip asla sanatçı olamazsınız sözünün altını çizerek gelmeleri, yaşlılığı, yalnızlığı, içsel bir ülkenin sanatçılarıyla büyüdüğünü, yolculukları, dizginlenemez tutkuları, kadın anıldığını, bir Cumhuriyet kenti olan dayanışmasını, aile içi çatışmaları, öksüz Adana’nında Altın Koza’sıyla, uluslararası olmayı, yoksulluğu, acımasız töreleri, kültürel tiyatro festivaliyle, Çukurova Senfoni yalıtımı, yaşama tutunmayı başarılı, dürüst bir Orkestrası’yla aydınlandığını belirtti. Ulusal jüri anlatımla sundular. Hepsinin söyleyecek başkanı yönetmen Nuri Bilge Ceylan, sözleri, iletileri, kendilerine özgü bakış açıları festivallerin kent yaşamındaki önemini vardı. Yeşilçam’ı Adana’da görmek, Yeni Türk vurgulayarak Adanalıların Altın Koza’yı Sineması’nın özgün örneklerini izlemek, geriye korumaları gerektiğini savundu. dönüp düşünmemize, yaşanan dönemleri Onur ödülleri Türk sinemasının önemli dört gözden geçirmemize, değerlerini, sinemamıza adına verildi: Lütfi Ömer Akad, Filiz Akın, katkılarını bilmemize neden oldu. Halkından Yusuf Sezgin, Cahit Berkay. Akad, 1972’de hiç kopmayan, eski ve yeni Türk sinemasına Yaralı Kurt ve Irmak filmleriyle Altın Koza’dan önem veren, vermeyi de sürdürecek olan Altın ödül aldığını, aradan uzun bir zaman geçmesine Koza’nın taşıdığı bu içerik şenliğin tüm kentte karşın Adana’nın onu unutmamış olmasına gerçek bir bayram coşkusuyla yaşanmasını, alçakgönüllülükle sevindiğini belirtti. Sinema böylece her yaştan, her kesimden izleyicinin olmazsa yaşamında eksiklik duyduğunu katılımını sağladı. irdeleyen Berkay konuklara bir anısını aktardı: Eskiyle yeninin buluşması Yedinci sanat Adana’da İki Dil Bir Bavul “Teklif” (The Proposal), tipik bir yaz eğlenceliği... Klişelerle dolu olan, gereksiz sahneler barındıran yani öyle ahım şahım diyemeyeceğimiz sabun köpüğü bir yapım bu... Teklif’i sadece romantik komedileri sevenlere öneriyoruz. “Şeytanın Metresi” lakaplı Kanadalı kitap editörü Margaret (Sandra Bullock), ABD’den sınır dışı edilmek üzeredir. Ülkesine dönmek istemeyen Margaret, sahte bir evlilik planlar. Kurban ise yıllardır köle gibi kullandığı zavallı asistanı Andrew’dan (Ryan Reynolds) başkası değildir. Andrew, nefret ettiği patronunun teklifini, geleceğini düşünerek (yazdığı taslağın basılmasını istemekte ve editör olma rüyaları görmektedir) kabul eder. Göçmenlik bürosu yetkilileri ise nişanlı numarası yapan çiftin peşindedir. Margaret ve Andrew, vakit yitirmeden genç adamın ailesinin onayını almak için Alaska’ya giderler. Zıt karakterlerin aşka yatkınlığını bilmeyen sanırım yoktur. Öyleyse filmimiz, tebessümü yedeğine alarak ilerleyebilir. Teklif var, ısrar yok Gerilim filmlerini sevenlerin de bu hafta bir seçeneği var; “Soldaki Son Ev” (The Last House on the Left)... Oğullarını yitirdikten sonra kızlarının üstünde tir tir titreyen bir annebaba, hayatlarına bodoslamasına dalan sapık katillere adeta savaş açarlar. Soldaki Son Ev’in, korkugerilim (içinde komedi de barındırır) türünün en ünlü ismi usta yönetmen Wes Craven’in (Elm Sokağı Kabusu, Çığlık ve “Tepenin Gözleri) 1972 tarihli çıkış filminin yeniden çevrimi olduğunu hatırlatalım. alperturgut.blogcu.com Soldaki son ev Mardin’de sinema nostaljisi Bu yıl ilk defa uluslararası bir deneyim yaşayacak olan Mardin Film Festivali, 4. kez sinemaseverlerle buluşuyor. İlk kez 2006 yılında gerçekleştirilen festival, kent ölçekli bir sanatsal etkinlik olarak Mardin’de sinema kültürünün gelişmesine destek olmayı hedefliyor. Geçen yıl Mardin’de tek sinema salonunun açılmasına öncülük eden SineMardin, bu yıl açık hava gösterimleriyle de Mardin’de sinema nostaljisini yaşatacak. 2026 Haziran tarihlerinde Mardin Sinema Derneği tarafından gerçekleştirilecek olan SineMardin, gösterim ve gösterim öncesi film seçkilerinin yanında, sınırın ötesindeki, yakın ama bilinmeyen coğrafyayı bu yılki festivale konuk ediyor. New York merkezli bir sanat kurumu olan ArteEast ve Mardin Sinema Derneği tarafından gerçekleştirilecek olan “Arap sinemasına bakış” başlıklı program Ortadoğu sinemasını kapsamlı bir biçimde sinemaseverlerin beğenisine sunacak. Program kapsamında uzun/kısa metraj, belgesel ve deneysel film gösterimleri yanında Suriye, Lübnan ve Filistin’den konuk yönetmen ve sanatçıların katılımıyla bir dizi söyleşi ve konferans yer alıyor. “Başkasının acısını anlamak” konulu konferans kapsamında belgesel sinema ve Ortadoğu bağlamında deneyimler paylaşılacak. Konferansa, Muhammad Halas, Usama Muhammad ve Omar Amiralay katılacak. www.sinemardin.com.tr C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle