Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 HAZİRAN 2009 CUMARTESİ 3 Cumartesi Şairi Yontup görüntüyü Güzel bir kadına Döndürmüyorsa şiir Bulanık bellek penceresinden Uzaklarda kalmış,ötelerde kalmış Bir anısına bakan Bir kadına Eksiktir şiir yarı yarıya. MEHMET KARABULUT Kavala sahil meydanı, Türk Yunan Dostluk Festivali’ne sahne oluyor. Yunanistan ve Türkiye’den AYŞE onlarca insan nın YILDIRIM “kavuşma” heyecanını yaşıyor. Mübadelede gidenlerin ve gelenlerin torunları anılarını paylaşıyor, dostluk kahvelerini içiyor. Sahneye Kavala Halk Oyunları ekibi çıkıyor. Folklor kıyafetleri hiç de yabancı değil. Bellerindeki kuşakta kaşıklar. Müzik başlıyor, kimi Rumca kimi Türkçe türküler birbirini izliyor. Kapadokya bölgesinin halk oyunlarını sergiliyorlar. İzleyenler şaşkın, hem neşe hem de buruk bir hava hakim oluyor meydana. Oynayanlardan biri de Makrina Stratilati. 33 yaşında, Kavala Valiliği Kültür Müdürü. Çalışma odasının bir duvarında Kavala, diğer duvarında Kapadokya fotoğrafı asılı. Büyük babasının geldiği toprakların fotoğrafı. “Bu fotoğrafı atalarımın oradan geldiğini bilen valinin bir arkadaşı hediye etti” diyor. Halk oyunları ekibinde kendisi gibi kökleri Kapadokya’ya uzanan bir arkadaşı daha var. Oyunları yaşlılardan öğrendiklerini anlatıyor. “Onlar” diyor “buraya geldiklerinde Kapadokya’nın tüm kültürünü de getirdiler. Biz de o kültürü yaşatmaya çalışıyoruz.” Giysileri soruyoruz. “Giysilerimiz de yaşlılarımızın giydiği giysiler. Aynısını yaptık” diye yanıtlıyor. Sadece halk oyunlarıyla değil Kavala’da kurdukları Kapadokyalılar Derneği’yle de atalarının kültürüne sahip çıkmışlar. 200 üyesi olduğunu söylüyor derneğin. Her yıl Yunanistan’ın diğer şehirlerinde de kurulan Kapadokyalılar dernekleri olarak bir araya geldiklerinden söz ediyor. “Anılarımızı paylaşıyor, oyunlarımızı oynuyoruz” diyor. Geçen yıl tam 3 bin kişinin toplandığını söylüyor. Kavala’da bir de müze kurmayı planlıyorlarmış; mübadelede topraklarını terkeden dedelerinin fotoğraflarından oluşan bir müze. Şimdiden 120 fotoğrafa ulaşmışlar. Arayışları sürüyor. Türkiye ile bağlantı kuramamışlar. Geride kimseleri kalmamış, isimler değiştiği için ailelerinin nereden geldiğini de tam olarak bilmiyorlar. Bundan sonra Türk Yunan Dostluk Derneği Defne’nin kendilerine yardımcı olacağını söylüyor Stratilati. Kavala’nın ardından festivalin diğer ayağı olan Kapadokya’ya geldiğinde oldukça heyecanlı Stratilati. “Atalarımın toprağını ziyarete geldim” diyor. Türkiye’ye ilk gelişi. Üstelik bu topraklarda binlerce yıl oynanan halk oyunlarını sergileyecek. Atalarının bir zamanlar giydiği giysiler içinde. Nevşehir Belediyesi Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi tıklım tıklım. Sahneye çıktıklarında salonda büyük bir coşku ve şaşkınlık yaşanıyor. Evet, bu giysileri ve bu oyunları tanıyorlar. Ama çoğu unutulmuş. Gidenlerle birlikte onlar da gitmiş. Nevşehir Belediye Başkan Yardımcısı Yusuf Kaya, “Giysileri de oyunların bazılarını da tanıyanlar çok az. Eskiden bu yörenin oyunlarıymış. Şimdi Köklerinin peşinde iki kuşak mübadelede Türkiye’ye gelen büyük babasını anlatırken. Chrisopolis’e yakın Bayramlı köyündenmiş büyük babası, köyün bugünkü adı ise Paskalya. Bölgedeki diğer köyler gibi onlar da tütün ekimiyle uğraşıyorlarmış. Osman Kavala’nın büyük babası Tahir Bey de köyde tütün ticareti yapıyormuş. 30 yaşına geldiğinde Kavala’ya gitmiş. Amerikalı tütün şirketleriyle doğrudan bağlantı kurarak işlerini büyütmüş. Tütün işleme ve depolama tesisi de kurmuş. 10 yıl sürmüş Tahir Bey’in Kavala’daki ticaret hayatı. “İşleri iyi gitmiş, servet sahibi olmuş” diyor Osman Kavala. Mübadelede İstanbul’a gelmiş büyük babası, henüz 40 yaşındaymış. Soyadını da Türkiye’ye gelince seçmiş Tahir Bey; Kavala. “Burada Osman Kavala ve köylülükten kentliliğe geçiş Makrina Stratilati. sürecini de gözlemlemek mümkün” diyor Osman Kavala, Tahir Bey’in bu soyadını aynı zamanda kentli bir ticaret adamı kimliği vermesi açısından da önemli bulmuş olabileceğini söylüyor. Tahir Bey’in tütün ticareti Türkiye’de de sürmüş. İstanbul Galata limanına yakın bir yerde depo almış, balyalar atlı arabalarla buradan limana taşınıyormuş. İşte o depo bugün bir kültür merkezi olarak kullanılıyor. Hatta Kamillo Nolas’ın Yunanistan’daki eski tütün fabrikalarıyla ilgili sergisi de burada açıldı. biz de bir ekip kurup bu kültürü Nevşehir’de Tahir Bey, 1961’de 77 yaşında ölünce, babası ve yeniden yaşatmayı planlıyoruz. O oyunları amcaları tütün işine devam etmişler. Aralarında yeniden bu topraklara taşıyacağız. Halk oyunları ihtilaflar, küskünlüklerle birlikte. 1982’de babası hocamızı Kavala’ya gönderip, onlarla da irtibata ölünce on beş yıl kadar tütün ticaretini devam ettirmiş geçerek ayrıntılı teknik bilgiler de alacağız” diyor. Kavala ailesi. Osman Kavala babasının da Bayramlı köyünde doğduğunu anlatıyor. O da Türkiye’ye geldiğinde 10 yaşındaymış. “Kendisinden köydeki hayat ile ilgili İşadamı Osman Kavala. Soyadı köklerinin nereye de pek bir şey dinlemedim. Doğrusu amcalarım da uzandığını açıkça söylüyor. Üçüncü gelişiydi memleketleri hakkında pek konuşmazlardı” diye Kavala’ya, üstelik ilk kez bir panelde konuşuyordu. anlatıyor Osman Kavala, “Bunun bir nedeni köy Heyecanlıydı, hayatının anlatmaya değecek kadar canlı geçmemesi olabilir. Bir başka neden ise yeni kurulan modern Türkiye Cumhuriyeti’ne entegre olabilmek için geçmişteki hayatlarını hatırlamayı tercih etmemiş olmaları. O dönemde İstanbul’a ve Anadolu’ya Balkanlar’dan büyük göçler oluyordu ve özellikle Anadolu yerleşimlerinde gelenlere karşı dışlayıcı tavırlar gözlemlenebiliyordu. Büyükbabam, dinine oldukça bağlı birisiymiş, babam da dindardı ama bayramlar haricinde namaz kılmazdı, arada içki de içerdi.” Osman Kavala, geride hiçbir belge ve bilgi kalmadığı için büyük babasının kurduğu tütün işleme 1216 Haziran tarihleri arasında yapılan Türk Yunan ve depolama tesislerinin yerini bilmiyor. Ancak Dostluk Derneği’nin geleneksel festivalinin bu yılki ana Kavala Tütün Müzesi Müdürü Ioannis Vyzikas ile teması ‘Kavuşma’ydı. Türk ve Yunan sanatçı, birlikte araştırmalarını sürdürüyor. akademisyen, yazar, işadamı ve gazetecilerin katıldığı Köklerinin peşinde iki insan. Biri giden, biri festivalde, “Bundan böyle dostluk kahvesi içelim” gelenin torunu. Onların hikâyesi tüm mübadillerin denilerek Kapadokya ve Kavala’nın toz kahveleri birbirine karıştırılıp sahilde kurulan ocaklarda, hikayesi. Topraklarından uzaklaştırılan, gittiği yerde katılımcıların getirdiği cezvelerde pişirildi. Kahveyi de geldiği yerde de yabancı olanların hikâyesi. Bugün pişiren cezveler ise bir sanat performansı sergiledi; hem köklerini arıyor, hem kavuşmanın heyecanını Kavala Valiliğinin bahçesinde dostluğun kalıcılığının yaşıyorlar. Acılarla dolu tarihe rağmen umut veren kanıtı olarak yerini alacak olan cezveler ıslak beton şeyleri hatırlayıp aktarıyorlar. zemine katılımcılar tarafından yerleştirildi. Espirisentır Off the record Sanayileşmiş ülkelerde yaşayan insanlar, yılda altı ila yedi kilogram katkı maddesi yiyormuş!.. Bizim de bi katkımız olursa mes’ud oluruz.. Doktorunuz diyor ki Amacım sizi üzmek, telaşlandırıp hastalık hastası biri yapmak değil.. Tek amacım sizi Fenerli yapmaktır.. Ne değişti şimdi?!. Kavala’dan Kapadokya’ya Sahibinin sesi Güzel sözler,ama bir de keseni kolla. Birisi lütuf dağıtıyorsa niyetini anlamalısın. Pet şop Türkiye bunları konuştu Ortalık piskopat dolu aabi.. Millet var ya kafayı yemiş anadın mı?! Manyak mısın kardeşim?! Herkes üşütük ha.. Deli mi ne? Oolum sen resmen hastasın.. Herif fırttırmış.. Ay bu çıldırmış ayol.. Misafir Çizer Mete Göktürk Herkes sihirbaz olabilir ne var bunda? Yılın Sihirbazı ödülünü alan Kubilay Tunçer yetişkinleri kandırmanın çok kolay olduğunu, çünkü insanların kandırılmaya ihtiyacı duyduğunu anlatıyor. Kubilay Tunçer, koltuğa pek çok karpuzu sığdıranlardan. Bir yandan dizi ve film senaryoları yazıyor, tiyatro yapıyor, Bilgi Üniversitesi’nde ders veriyor, şirketlere de danışmanlık yapıyor. Ve yaklaşık 15 yıldır da profesyonel olarak sihirbazlık yapıyor. Yaşamının bir bölümü sıradan, bir bölümü ise sürprizlerle dolu geçiyor onun. Sihirbazlık dünyasına girişi ise tamamen bir rastlantı Tunçer’e göre. Yaptıklarını o kadar hayatla bağdaştırmış ve o kadar içselleştirmiş ki, “Bu kadar çok şeye nasıl yetişiyorsunuz?” sorumuzu pek de önemsemiyor. “Hepsi hayat işte” dese de hayatı evirip çevirip her köşesinden bakmasını çok iyi biliyor Tunçer. Biz de geçen hafta International Magician Society’den “Yılın Sihirbazı” ödülü alması vesilesiyle bir araya geldik. Gördüğü her şeye farklı pencerelerden bakmayı yaşam biçimi haline getirmiş bir adamla tanıştık. Hem de ödül aldığı gün 40 yaşına giren biriyle. olarak ilgilenmiş. “Burada öğrendiğim numaraları oyunlarda kullanırım diye düşünürken ne olduğunu anlamadan profesyonel sihirbaz oldum” diye anlatıyor. Önceden sihirbazlığa ilgisi de merakı da hiç olmamış Tunçer’in. Hatta “Herhalde dünya sihirbazları arasında en geç sihirbazlığa başlamış olan insanımdır” diyor. Tunçer için sahneye çıkmadan önce sihirbazların yaptığı hazırlık paraşütçülerinkiyle aynı: “Aslında bütün sahne sanatlarında aynı hazırlık vardır. Fiziken ve ruhen hazır olmanız lazım sahneye çıkmanız için. Sahne biraz arena gibidir. Oraya ben büyük sihirbazım diye çıkarsın maymun olur inersin. Onun için disiplin gerektirir.” Argodan al haberi PATIRDATMAK: Bir yabancı dili çat pat konuşmak.. SİFOS: Neticesiz.. VALLAH BİLLAH CEBİ: Görünen cep.. Beterus Bana güven gerisini merak etme sen!.. TAVUĞUN DERİSİ Engelli çocuklara gösteri Tunçer ise söyleşimiz boyunca “Herkes sihirbaz olur ne var canım?” dedikçe şaşkınlığımı iyice gizleyemez hale geldim. İnsan bazen izlediği şeyin illüzyon olduğuınu unutup gerçek olduğuna inanıyor dediğimde, Bütün meselenin “o an” olduğunu söylüyor: “Bir saniyeliğine bile hayatta sihir olabileceğine insanları inandırmak en önemlisi. Bütün bir hayatı o bir saniye için adıyorsun. Sihir kuvvetli bir duygudur. Buna inanmazsan ne aşık olabilirsin ne de hayal kurabilirsin.” kamilmasaraci?gmail.com SİNEM DÖNMEZ ‘Müzeye giriş bizden gezmesi sizden’ Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), her sergi döneminde gerçekleştirdiği ve gelenekselleşen Komşu Günü etkinliği kapsamında, 24 Haziran’da 10.00 ile 22.00 saatleri arasında yine Emirganlıları ağırlayacak. Komşu Günü’nde, 30 Haziran’a kadar devam edecek “Batı’ya Yolculuk Türk Resminin 70 Yıllık Serüveni (18601930)” ve 14 Temmuz’a kadar devam edecek “Lizbon Bir Başka Şehirden Hatıralar” başlıklı sergiler ve müze gezilebilecek. Emirganlılar, ikametgahlarını gösteren bir belgeyle muhtarlıktan davetiye alarak Komşu Günü’ne ücretsiz katılabilecek. “Müzeye giriş ve çaylar bizden, gezmesi sizden!” sloganıyla duyurulan etkinlik, SSM’nin komşularıyla bağını güçlendirmeyi amaçlıyor ve semt sakinlerinden büyük ilgi görüyor. SSM’nin farklı salonlarında devam eden 2 sergide; aynı zaman diliminde yaşamış, dönemin sanat merkezi Paris’ten doğan akımlardan haberdar olmakla beraber, kendi şehirlerinin görüntülerini, insanlarını ve ruhunu resimlerine yansıtmaktan vazgeçmemiş Türk ve Portekizli sanatçıların eserleri yer alıyor. Yetişkinleri kandırmak kolay Tunçer, bir yandan da işitme engelli çocuklara gösteri yapıyor. Çocukları zaten sevdiğini ama işitme engelli çocuklara yaptığı gösterilerin bir tür sınav olduğunu anlatan Tunçer, onların ilgisini dağıtan hiçbir şey olmadığını, algılarının diğer çocuklardan daha yoğun olduğunu söylüyor gösteri sırasında. Sihirbazlık yaparken onların ilgisini çekmenin mesleki olarak çok eğlenceli olduğunu, duymadıkları için çok yoğun bir dikkatle baktıklarını anlatıyor. En çok eğlenenin de yine işitme engelli çocuklar olduğunu vurguluyor. “Bir sınav gibi onların karşısına çıkmak” diyor. Yetişkinleri kandırmanın her zaman daha kolay olduğunu çünkü onların kafasında katı bir hayat bilgisi olduğunu söylüyor Tunçer: “4 yaşındaki bir çocuğa filin uçtuğunu söylersiniz ve size inanır. Ancak bir yetişkinin kafasında fil asla uçmaz. Hayatla ilgili net fikirlerin olmaya başladığı andan itibaren sihirbazların seni kandırması kolaydır. İnsanların kandırılmaya ihtiyaçları var çünkü.” Yeni bir form Geçen hafta yılın sihirbazı ödülü alan Tunçer, aslında uluslararası alanda çok tanınan bir isim. “Türkiye’de çağdaş sihirbazlığın gelişimine yaptığı katkı”, “Tiyatroyla sihirbazlığı birleştirerek yeni bir form üretmek” gibi gerekçelerle aldığı ödül, David Copperfield gibi ünlü sihirbazların da sahip olduğu önemli ödüllerden biri. 1994’te Amerikalı sihirbazlarla tanışan ve onların asistanlığını yaparak sihirbazlık öğrenen Tunçer, sihirle tiyatronun bir parçası C MY B C MY B