22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Pazartesi 28 Aralık 2015 ’İN GÖZÜNDEN 2016’YA BAKIŞ DIŞ POLİTİKA AB ile ilişkilerde Kıbrıs kilit nokta olacak Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece Türkiye’nin göçmen/mülteci tehdidiyle AB üyelik müzakerelerinde bir arpa boyu yol alması mümkün değil em iç politikada hem dış politikada Türkiye siyasal tarihine bir kaos yılı olarak geçecek 2015 yılı, bir sonraki yıla büyük bir belirsizlik mirası bırakacak. Bunun birincil sorumlusu Tayyip Erdoğan’ın total iktidar saplantısı ve partisinin İslamcımuhafazakâr hegemonya etrafında kenetlenmesidir. Tayyip Erdoğan AKP’si gelecek umudu aşılama kapasitesini giderek yitirirken devleti bütünüyle AKP’lileştirip, yönetimin kişi merkezli otoriterliğini koyulaştırarak iktidara sarılıyor artık. Bunun zirve noktası, 7 Haziran 2015 seçiminin tekrar edilmeye zorlanmasıydı. Muhafazakâr ve Müslüman seçmenin, eldekini kaybetme korkusu, “ben ya da kaos” tehdidiyle sandığa gitmesini sağlayan, toplumun ağır bir insani bedel ödemesi pahasına seçimi kazanan Erdoğan partisi, sahip olduğu hegemonyayı sürdürme çabası içinde Kürt sorunu başta olmak üzere, 2016’ya çok ağır bir miras bıraktı. Rusya ile ilişkilerin aniden kopma noktasına gelmesi, 2016’da iç ve dış politikadaki belirsizliğin katlanarak artma ihtimalini güçlendirdi. Bu ortamda, 2015 sonbaharında AB ile ilişkilerin yeniden düzelir gibi gözükmesi, 2016 açısından küçük de olsa bir umut ışığı mıdır? Bu konuda iyimser olmak kolay değil. AB’nin Türkiye’ye yeniden el uzatıyor gibi gözükmesinin esas nedeninin Türkiye’de biriken büyük mülteci/göçmen kitlesinin Avrupa’ya gelişini engellemek olduğu herkesin malumu. Türkiye’nin Quo Vadis Dünya? 2015’e bak 2016’dan H geçici göçmen yerleşim kampına dönüşmesi karşılığında, başta Almanya olmak üzere, birçok AB ülkesi küçük adımlar atar gibi yapmaya, yerine getiremeyecekleri vaatlerde bulunmaya ve biraz da ellerini ceplerine atmaya hazırlar. Bunun ABTürkiye üyelik müzakerelerinin canlanması ve hızlanması anlamına gelmeyeceğini, tam tersine AB yönetiminin fiilen Türkiye’ye aday üye görünümlü “iyi komşuluk ilişkileri” politikası uyguladığını iddia etmek mümkün. 2016 sonbaharında vize uygulamasını kaldırma vaadini yerine getirme zamanı geldiğinde, bu iddianın geçerliği somut olarak sınanacak. Türkiye’nin göçmen/mülteci tehididiyle AB üyelik müzakerelerinde bir arpa boyu yol alması mümkün değil. Buna karşılık, TürkiyeAB ilişkilerinde esas canlanma, Kıbrıs sorununun bir biçimde çözülmesiyle gerçekleşebilir. 2016’da bu ihtimal güçlü olmasa da, masada var. Kıbrıs sorunu nedeniyle açılmayan müzakere başlıkları, mültecileri ülkede tutması için Türkiye’nin ağzına bir parmak bal çalmaktan başka anlamı olmayan 17. Fasıldan katbekat daha önemliler. Hem Yunanistan hem Türkiye bambaşka sorunlarla boğuştuğu için, milliyetçi gündemlerinde epey arka sıralara düşen Kıbrıs, belki bu sayede çözüme kavuşacak. Ama bu durumda da çözüm sağlanmazsa, Kıbrıslı Türkler ve Rumların kendilerinin de birlikte yaşama niyetlerinin gerçekte olmadığı tescil olacak. Kıbrıs sorunu çözülmediği sürece, Türkiye’nin AB üyeliği macerasının ilerlemesi mümkün değil. Ya da AB’nin kendi içinde devrim niteliğinde bir değişime, yeniden yapılanmaya gitmesi, üyelik statülerini farklılaştırıp, üyelik kriterlerini değiştirmesiyle mümkün. Bu da Türkiye’nin AB’ye farklı biçimde, ikinci bir üyelik çember içinde eklemlenmesi demek. Her durumda ne 2016’da ne de onu izleyen birkaç yıl içinde gerçekleşebilecek bir gelişme değil bu. Türkiye’nin 2016 yılında esas sorunu AB olmayacak. 2015 sonunda bir savaş ortamının Türkiye’nin Kürt nüfus yoğunluklu birçok kentine hâkim olması, 2016’nın daha sert ve daha kanlı bir milliyetçi tedip ve tenkil operasyonuyla devam etmesi ihtimalini güçlendirdi. Bunun sonucu Türk çoğunluk ve Kürt azınlık arasında ayrılma arzusunun güçlenmesi, tank ve topla bastırma ve buna karşı direnme ve isyan kısırdöngüsünün durdurulamaz hale gelmesi olacak. 2016’nın, diğer tüm sorunlardan daha fazla, Kürt sorununun Türkiye’deki seyri açısından son derece önemli bir yıl olacağı kesin. HHH 2014 yılı ortasında, Türkiye’de iktisadi ve siyasal istikrara yönelik en büyük tehdidin artık Tayyip Erdoğan’ın kendisi ve iktidardaki hegemonyasını sürdürme projesi olduğunu belirtmiştik. 2016 için aynı tespit geçerliliğini daha fazla koruyor. Ceyda Karan kork avaşlar, terör saldırıları, sığınmacılar, katliamlar derken, dünya 2015’i de ‘atlattı’. Tabiri caizse, şimdi “önümüzdeki maça bakacağız”. “Quo Vadis” diye sorup yanıtlamak doğrusu hiç kolay değil. Nostradamus’un eline su dökecek halimiz de yok. Lakin en azından bizi bekleyenlere projeksiyon tutabiliriz... Durum pek parlak değil. Dünya çapında 2016 öngörülerine şöyle bir göz gezdirdiğimde 2015’ten daha beteri beklense yeridir. Ekonomide “küresel resesyonun derinleşmesi, üretim ve talep daralması, petrol fiyatlarının belirsizliğinin yarattığı kaygılar” görülüyor. Dünya siyasetinde ise bolca sarsıntı. 2016’da öne çıkacak olası başlıklara bir bakalım. Arap isyanlarının ardından küresel cihatçı yangının fitilini ateşleyen Suriye savaşı 5.ci yılında da mucize yaşanmazsa kolay kolay bitmeyecek. Irak’la birleşen çatışmada IŞİD’e karşı diplomatik ve askeri cephede Batı bloku ile Rusya arasında sahne önünde ve arkasında bilek güreşi sürecek. Ocak ayıyla birlikte ateşkes çabalarının gidişatı, yılın geri kalanının işaretini verecek. Rusya destekli Suriye ordusu ve müttefiklerinin son kazanımlarını genişletip genişletmeyeceği de öyle. Avrupa’da sığınmacılar, terör tehdidi baş gündem olacak. 2015’te Ocak’ta Charlie Hebdo, kasım ayında ise Paris sokaklarını vuran ve Avrupa kentlerinin sokaklarında asker postallarını çıkartan radikal cihatçı tehdidi, birliğin sınırlarının korunması ve Şengen rejimi ile güvenlik konseptinin değişmesi tartışmaları belirleyecek. 1 milyona yakın sığınmacı kabul etmiş Almanya’da 10 yıldır iktidardaki Angela Merkel’in koltuğu sallantıda kalacak. Türkiye’yi ‘tampon bölgeye’ çeviren anlaşmanın sığınmacı akınına deva olamayacağının görülmesiyle işler kızışabilir. Hele yeni bir terör saldırısı ihtimali işin tuzu biberi. AB içinde ayrıca Britanya’nın AB’den ayrılıp ayrılmama referandumu tartışmaları olacak. 2015’te Ukrayna’nın ardından Suriye cephesiyle Batı’nın karşısına dikilen Rusya lideri Vladimir Putin spotların altında kalacak. Rusya ile Avrupa’nın güvenlik mimarisindeki temel görüş ayrılıkları ve Ortadoğu rekabeti nedeniyle bilek güreşi bitmeyecek. Petrol fiyatlarındaki düşüklük sürerse ekonomide zorlanacak olan Rusya, bu yıl İslami aşırılıkçılığın ağır bir terör saldırısı eşliğinde hedefi haline gelebilir. ABD’de 2016 başkanlık seçimi yılı. Ufukta Cumhuriyetçi Parti’nin milyarder başkan aday adayı Donald Trump tehdidi var. Kendisini şovmen diye hafifseyen yorumcular artık önce partideki adaylık yarışını, ardından kazayla 8 Kasım’daki başkanlık seçimini kazanmasından ciddi ciddi kaygılanıyor. 2016’ya damgasını vuracak önseçim yarışı yakında Iowa’dan başlayacak. Trump’ın Paris saldırıları sonrasında “Müslümanlara Amerika’ya giriş yasağı koyma” önerisiyle yarattığı tartışma da Amerikalı seçmenin gözünde yıldızını söndürmedi. Anketler Cumhuriyetçi seçmenlerin üçte ikisinin Trump’ı desteklediğine işaret ediyor. Öyle ki Cumhuriyetçi Parti ana akım alternatifler arar oldu. Kimi Demokratlar da Ben Carson yahut Ted Cruz gibiler yerine Trump’ı kendileri için şans görüyor. Tehlikeli bir oyun doğrusu. Zira Vox’un anket kıyaslarından çıkardığı sonuç Trump’ın sonunda hakikaten kazanabileceğine işaret. Ben yine de Amerikan ku S rumsal yapısına güvenip, Cumhuriyetçi aday için tahminimi Marco Rubio’dan yana kullanacağım. Demokratik Parti cephesinde ise Hillary Clinton bir mucize olmazsa ilk kadın başkan olma hayalini gerçekleştirecek. Yarış Amerikan işçi sınıfı ve siyahların sevgilisi ilerlemeci Bernie Sanders’la renklenecek. ABD Başkanı Barack Obama ise ‘topal ördek’ olduğu son senesinde başkanlık mirası olan İran’la nükleer anlaşma ve Küba ile normalleşmeye sarılacak. 2015’te 54 yıl sonra Küba ile normalleşme ve diyalog sağlanmışken, ambargo henüz kalkmış değil. Obama iki kez Raul Castro ile görüştü, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry tarihi bir olayla Havana’ya gitti. Kuvvetle muhtemel ki Obama da başkanlığa Havana çıkartmasıyla veda edecek. Olur da Fidel’le de buluşursa hakikaten ‘tarih yazılacak’. ABD’nin başını çektiği Batı’nın 2015’in Temmuzu’nda kotardığı İran’la nükleer anlaşmanın uygulanması bu yıla damgasını vuracak. BM’ye bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’na bakılırsa, İran gerekleri hızla yerine getirmekte. Zenginleştirilmiş uranyum düzeyi, bunları üreten santrifüjlerin azaltılması, Arak tesisinde plutonyum üretiminin sona ermesi, denetimlerin sıkılaştırılması tartışmaları belirleyecek. Buna İran’ın Suriye konusundaki kilit müttefiki Rusya’nın yardımıyla ordusunu güçlendirirken, silah kontrolü anlaşmaları eklenecek. Obama, İran ile Körfez Araplarını teskinle uğraşacak. İran’ın şubatta kendi meclis seçimleri var ve muhafazakârlar atağa kalkacak. Dini lider Hamaney’in, Amerikan seçimlerinin olası sonuçlarını da hesaba katacak tutumu nükleer anlaşmanın ve Batı ile İran diyaloğunun akıbetini belirleyecek. Çin küresel ekonomik düzendeki rolü nedeniyle alarm veriyor. Dünyadaki etkinliği ekonomik büyümesine bağlı olan Çin’in büyüme oranında düşüş beklenirken Pekin’in AsyaPasifik bölgesindeki askeri ve siyasi etkinliğini artırma çabaları yeni dalgalanmalar yaratabilir. Çin’in yarattığı Asya Yatırım Bankası ve BRICS ülkelerinin Yeni Kalkınma Bankası 2016’da borç vermeye başlayacak. Güney Amerika’da 2015’te ‘pembe dalganın’ ucu görünmeye başladı. Arjantin ile Venezüella’da 2015’te merkez sağın seçim zaferleri bölgesel dinamikleri değiştirecek. Peru nisanda seçime gidiyor. Venezüella’da Hugo Chavez’in mirasçısı Nicolas Maduro’nun bileği 2015 sonundaki seçimle büküldü, 2016’da bir referandumla karşı karşıya kalabilir. Brezilya’nın merkez solcu kadın lider Dilma Rousseff azil tehlikesi altında. Bolivya’da Evo Morales 2025’e kadar iktidar yolunu tutmak için anayasa değişikliği peşinde. Uruguay, Şili ve Ekvador’da ise merkez sol iktidarda kalmaya devam edecek. Obama’nın vedası Suriye’de tam saha pres İran’la nükleer anlaşma Avrupa’nın mülteci korkusu Çin ve olası şok dalgaları Rusya ile Batı’nın bilek güreşi Latinlerin pembesi moraracak ABD’de başkanlık depremi mi? ABD’de Trump’un hakikaten başkan seçilmesi... İsrail’in İran’ın nükleer tesislerine karşı olası macerası... Çin’in ekonomik çöküşü ile tüm dünyaya şok dalgaları yayılması... Avrupa yahut ABD’de geniş çaplı bir terör saldırısının bütün gidişatı değiştirmesi... 2015 seçimlerinde ilk kez kadınlara oy kullanma izni vermiş Suud Evi’nin çöküşü... Batı bankalarına büyük siber saldırılar... ‘Yok canım’ mı dersiniz? Peki ya olası ani şoklar C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle