Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 AĞUSTOS 2013 CUMARTESİ SAYFA 4 Afet toplanma yerim nerede? ABDULLAH İNCİR TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Afet ve Deprem Bilincini Yaygınlaştırma ve Yapı Stoğunu İyileştirme Komisyonu Bşk. Afeti en aza indirgemenin yolu toplumumuzu afete hazırlıklı hale getirmekle mümkündür. Gelişmiş ülkelerde bu ilköğretim seviyesinde başlayıp yaşam boyunca devam etmektedir. Japonya’da en son olan deprem ve tsunami afetinden sonra halkın ne kadar bilinçli olduğunu ve dolayısıyla çabuk toparlandığını gördük. Ülkemizde 1999 Marmara Depreminden sonra bu konuda olumlu çalışmalar yürütülmüştür. Özellikle İzmir ilimizde depreme yönelik gerek valiliğin gerekse Büyükşehir Belediyesinin öncülüğünde kapsamlı çalışmalar yapılmıştır. 1999 yılında tamamlanan Radius Projesi ve 2009 yılında yapılan Afet Sempozyumu bunlara birer örnektir. Bu projeler, şehrimizi yöneten idarecilerimize yol göstermiştir. İzmir Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi tarafından oluşturulan ve TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi olarak bizimde yer aldığımız danışma kurulu bu projelerden yararlanarak olumlu çalışmalar yürütmüştür. Bunlara örnek olarak afet sonrası ilk toplanma alanlarının ve çadırkentlerin belirlenmesi ve bu yerlerin broşürlerinin halkın bilgisine sunulmasıdır. Ancak 2011’de yapılan bu çalışmalardan sonra maalesef birtakım değişiklikler yapılmıştır. Örneğin Karşıyaka Girne mevkiinde oturan vatandaşlarımızın toplanma yeri en yakın bölge olarak “Lunapark Alanı” olarak belirtilmiştir. Ancak şu anda bu alanda apartmanlar mevcuttur. Fotoğraflarda da görüldüğü gibi bu bölgenin tek yeşil alanının imarı değiştirilerek konuta çevrilmiştir. Demirköprü mevkiindeki toplanma alanında da İzban İstasyonu yapılması nedeniyle toplanma alanı çok küçük olarak kalmıştır. Etrafı yoğun şekilde yerleşim bölgesi olan bu alanın da yeterli olmadığı görülmektedir. Şehrin diğer bölgelerinde de benzer değişiklikler muhtemeldir. Bunun için; 2011 yılında belirlenen bölgelerdeki “ilk toplanma ve çadırkent alanlarının” acilen güncellenmesi gerekmektedir. İzmir kent ölçeğinde afet ilk toplanma ve çadırkent alanlarının ilçe ve mahalle nüfus yoğunluklarına göre planlanması yapılarak kapasitelerinin kontrol edilerek güncellenmelidir. Gerek ilk toplanma yerlerinde gerekse çadırkentlerde altyapıların şimdiden düzenlenmelidir. (temizsu, WC, enerji vb.) İzmir Afet Acil Durum Merkezi’ne bağlı olarak çalışan danışma kurulu bu konularda çok iyi çalışmalar yapıp yönetime destek vermiştir; fakat bu kurul 2012 yılından bu yana toplanamamaktadır. Valilik, üniversite, belediye, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan bu topluluğun bilgi birikimlerinden faydalanılması ve sorunların tartışıldığı toplantıların en az ayda bir olarak yapılmalıdır. Afet ilk toplanma yerleri ve çadırkent alanlarında görevlendirilmiş personel afete hazırlık amacıyla belirli aralıklarla eğitimler düzenlenmelidir. İlk toplanma ve çadırkent alanlarının muhtarlıklarda afiş olarak asılmalı ve ikamet edenlere bu broşürler dağıtılmalıdır. Yukarıdaki bilgiler ve temel afet bilinci eğitimi konularında muhtarlık kanalıyla mümkün olduğunca vatandaşın bilinçlendirilmesi ve afet anında öncelikli olarak ne yapmaları gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir. Neden bu haldeyiz? ERHAN ARSLAN TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Sayman Üyesi 17 Ağustos depreminin üzerinden 12 sene geçmişti ki ülke olarak 2011 yılında Van’da benzer bir felaket yaşadık. Gördük ki geçen 12 sene boyunca ülkemiz deprem konusunda hiçbir gelişme gösterememiş. Yine aynı çaresizlikleri hep beraber izledik. Mühendislikten bihaber olan kişiler tarafından Bayram oteli birçok kişiye bile bile mezar edildi. Geçen süre zarfında gerek kriz yönetimi gerekse toplumu yapılaşma konularında bilinçlendirme adına somut ve kalıcı adımlar hala atılabilmiş değil. Hatta her geçen gün yapılaşmayı daha da kontrolsüz hale getiren, kötüleştiren düzenlemeler çıkarılıyor. Tüm bu olumsuzluklara ek olarak hiçbir altyapı oluşturulmadan Kentsel dönüşüm adında ranta dayalı yeni bir illet başımıza musallat oldu. Halkı en iyi tanıyan, yıllarca her alanda halkın çıkarını korumayı ilke edinmiş meslek odalarımızın tecrübe ve birikimlerini göz ardı ederek yapılan bu tip düzenlemeler geçmişte birçok kere görüldüğü gibi başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Geçmiş deneyimlerimizden biliyoruz ki bir yapının göçmesi için yanlış projelendirme, beton dayanımının yetersiz olması, projenin yerinde yanlış uygulanması, eksik donatı kullanılması vb. gibi 910 kusur bir araya gelince bir yapı can kaybı yaratacak şekilde göçer. Bir diğer deyişle, projelendirme ve yapım esnasında mühendislik hizmetinin yapıya aktarılmasını engellersek yapı kaçınılmaz olarak yıkılır. İnşaat Mühendisliği açısından bakarsak kısa bir süre önceye kadar yapının doğuşu şöyle gerçekleşiyordu. İnşaat Mühendisleri tarafından hazırlanan statik projeler İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) tarafından kontrol edilerek daha projelendirme (başlangıç) aşamasında İmo ve üyelerinin bilgi ve deneyim paylaşımı sayesinde denetleniyordu. Bu süreç çok büyük sistemsel hataların birçok kez önüne geçiyordu. Başlamak işin yarısıdır ya daha baştan büyük bir aşama kaydediliyordu. Yeni mezun bir İnşaat Mühendisi bu süreçte İmo ‘nun bilgi birikiminden öyle yararlanıyordu ki inanın buna paha biçilemez.(Son yasal düzenlemelerle bu kaldırıldı.) Hazırlanan projeler ise Yapı Denetim şirketlerinin ve şantiye şeflerinin kontrolünde inşa ediliyor. Aslında kâğıt üzerinde sistem güzel fakat sistemin piyasaya ekonomik bağlılığından dolayı mühendislik hizmetini layığı ile alamamış yapılar inşaa edilebiliyor. Sistem bu kadar kapsamlı ve kontrol esaslı olmasına rağmen olumsuzluklar yaşanıyorsa mühendislik hizmeti ile tanışmamış kaçak yapıların bir depremde göçmesi kadar doğal bir şey olabilir mi? Peki, bu kaçak yapı stoğu nasıl oluştu? Herkesin hayattaki temel ihtiyaçlarından biri de barınmadır. Bir arsa alıp başını sokacağı kendi isteklerine uygun bir ev yapmak isteyen vatandaşımız belediyenin imar planlarından bihaber şekilde ehil olmayan emlakçılar veya çevreden edinilen yetersiz bilgilerle arsayı alıyor. 120 m2, 3 oda 1 salon bir daire yapmak istiyorken bir bakıyor ki ruhsatlı olarak yapabileceği 80 m2. Veyahut önce bir daire yapayım sonra üst katları param olunca yaparım mantığıyla tam işe başlayıp ruhsat alacak ki belediye saçma sapan bir şekilde sırf imar planlarını güncellemediği için konut bölgesinde zemin katta konut yapımına izin vermiyor. Diyelim arsa işini halletti, bu seferde karşısına belediyelerin yüksek yol, su ve kanal katılım ücretleri dikilebiliyor. Bina yapacaksan bütün harçları paşa paşa peşin ödenmesi isteniyor. Onları da aştı, bu sefer de yönetmeliksel kısıtlamalar çıkabiliyor. Mesela 5 metre ön bahçen var ama ön bahçeye araba koyamazsın olmayan araban için yap bakalım bina içinde bir otopark diyorlar, bütün bunlar toplanınca inanın kendine istediği gibi ufak bir ev yapmak isteyen vatandaşımız şu soruyu soruyor ben niye bu dertlere gireyim ki? Mimarın yanından çıkar çıkmaz kendine işini bilen bir usta buluyor ve hop mühendislik hizmetini almamış yapı. Zamanla eline para geçince de 2 – 3 hatta 4. Katı da ilave diliyor. Ruhsatlı yapı yapma serüveni ilk depremde yıkılacağı kesin olan bir saatli bomba olarak aramızda. Ama vatandaşa sorsak hiçbir risk yok çünkü en iyi betonu kullandı, çok fazla demir kullandı, ustası da iyi ne de olsa usta bir önceki işinde 7 katlı bir binanın yapımında da çalışmıştı. Yıllarca kaçak yapıların bu ortamlarda doğduğuna şahit olduk, kaçak yapılaşmanın da önüne geçilmek yerine seçimden seçime çıkarılan aflarla daha cazip hale getirildiği aşikar. Buralardaki halkın hizmet için siyasetçilere dilenmesi, siyasetçilerin de vaatlerle oradaki oylara ipotek koyması bizi bu günlere getirdi. Zaten halk bilinçli değil, bakıyor ki nasıl olsa kaçak yapanda sorunsuz oturuyor, ruhsatlı yapanda neden gidip mimara veya mühendise fazladan para versin ki! Bunlarla mücadele edilmesini bırakın, şu an sistem daha da kötüye gidiyor. Son yapılan yasal düzenlemelerle proje müelliflerinin kendi meslek odalarına projelerini tasdik ettirmesi engellenmiş durumda, daha önce belirttiğim üzere işin başında bir kontrol zafiyeti doğuruyor. Buna bir de sistemin yapı denetimleri denetlediği kişilerden para almaya zorlamasını, sadece imzada kalan şantiye şefliğini eklersek ortaya bu seferde ruhsatlı fakat güvensiz yapı stoğu çıktı mı! Yapı stoğumuzun içinde bulunduğu kötü durumdan devlet babamızın bizi çıkarma formülü çok basit. Kentsel Dönüşüm Yasası olarak bilinen yasa ile kaçak yapıların yoğun olduğu bölgeleri riskli alan ilan edip dümdüz etmek. Bilimsel anlamda kentsel iyileştirme çalışmalarına altlık oluşturan araştırma çalışmalarını atlayıp, zamanında yapı kullanma izni alan ruhsatlı binaları basit bir bina değerlendirme yönetmeliği çerçevesinde hızlıca çürüğe çıkarıp, yıkıma zorlamak. (Aslında 2007 deprem yönetmeliğine göre yapılacaktı bu incelemeler ama bakıldı ki o incelemeleri yapmak yıllar sürecek, güvenilirliği sorgulanmadan basit bir yöntem geliştirildi ki yıkımlar hızlansın) İyileştirmek yok, halkı bilinçlendirmek yok. Yönetmelikleri yapılacak bilimsel araştırmalarla güncellemek yok. Asıl amaç tümüyle yıkıp, yeniden yaparak ekonomiyi inşaat piyasası üzerinden canlandırmaya çalışmak. Madem yıkılıp yeniden yapılacak oradaki ranttan yine orada yaşayan halk yararlansın, halkı oturduğu mahallelerden koparıp başka yerlere taşımak olmasın, Sulukule’de yaşananlar yaşanmasın o zaman ama o da yok çünkü devletin o kadar parası yok. Yıllardır meslek odalarının her fırsatta vurguladığı halkın sorunlarını doğru tespit etmek ve bu sorunların çözümünde bilimi ve teknolojiyi esas almak bu kadar mı zor. Dün bizi uzun vadeli borçlandırıp yeni binalarımıza taşıtanların, yarın bunlar da sağlam değil, bunları yıkalım daha yeni binalar yapalım demeyeceğini kim garanti edebiliyor. Kimse yapı sektöründeki olumsuzlukları gidermeden bu olumsuzlukların üzerine yeni binalar inşa ederek bunu garanti edemez. DASK Zorunlu sigortanı yaptır, zorunlu misafirlikten kurtul! oğal Afet Sigortaları Kurumu (DASK), Marmara depreminin 14. yıldönümünde zorunlu deprem sigortalı konut sayısının 5,8 milyona, sigortalılık oranının yüzde 34’e ulaştığını açıkladı. 18 Ağustos 2012’de yürürlüğe giren Afet Sigortaları Kanunu’nun katkısıyla zorunlu deprem sigortalı konutlarda bir yılda yüzde 48 artış sağlayan DASK, 2017’de 10 milyon zorunlu deprem sigortalı konut hedefliyor. DASK’ın tek bir depremdeki ödeme gücü de 7,2 milyar TL’ye yükseldi. Van depreminden sonra yapılan kamuoyu araştırmasının sonuçlarının DASK’ın yeni iletişim stratejisini belirlemede etkili olduğunu belirten DASK Yönetim Kurulu Başkanı Selamet Yazıcı, “Zorunlu deprem sigortasını yaygınlaştırmak için depremin muhtemel etkilerini gündelik hayattan örneklerle anlatmak gerekiyor. Bu yüzden yeni reklam kampanyamızda ‘Zorunlu deprem sigortanızı yaptırın, zorunlu misafirlikten kurtulun’ mesajını veriyoruz” dedi. D Deprem afete dönüşmeden ? Baştarafı 1. Sayfada çalışma ile de depreme ilişkin sorunlu bina ve bölgelere çözüm üretilmesi Büyükşehir Belediyesi iradesi kullanılarak ivedi olarak yapılmalıdır. Yapı stoğu envanterinin çıkarılması çalışması Ulusal Deprem Şurasında, Ulusal deprem ve strateji eylem planında, 2010 yılında “TBMM Deprem Riskinin araştırılarak Deprem Yönetiminde alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu”nda, o zamanki adıyla Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ile Afad ve daha birçok merkezi yönetim birimlerine ait çalışma raporu vb. belgelerde öngörülmüştür. Merkezi yönetim Türkiye’nin tamamında yapılmayı planladığı Yapı stoğunun deprem riskinin belirlenmesi çalışmasına başlamamış, uygulamaktan vazgeçmiştir. Siyasi iktidarın böylelikle toplumun can güvenliğini gerçek anlamda sorumluluk olarak görmediği ve afet olayına bakışının afet olduktan sonra "yara sarma" düzeyinde kaldığı açığa çıkmıştır. Afet riski altındaki alanların dönüştürülmesi hakkında kanun ile başlatılan kentsel dönüşüm uygulanmalarıyla kentsel mekânları ve halkın mülki hakları konutlarını meta olarak pazarlamayı amaçlamaktadır. Bu süreçte hızlı hareket etmenin ve amacı gerçekleştirmenin önünde engel görülen kişi, kurum ve yapılarla birlikte bugün İnşaat Mühendisleri Odamızın da yeraldığı Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği de safdışı bırakılma, etkisizleştirilme ve itibarsızlaştırılma yoluyla bertaraf edilerek susturulmaya çalışılmaktadır. Kentsel mekânların sermayenin isteğine uygun olarak en kısa sürede kar realizasyonunun sağlanamaması, hızla ranta çevrilememesinin sonucu hız kesici demokratik süreçlerin askıya alınması, piyasa düzeninde dirençle karşılaşıldığı ya da maliyetin arttığı durumlarda kamusal ya da özel; Halk’a ait kent mekânları hukuksuz yasal düzenlemelerle zor ve şiddete dayalı yıkıcı baskı altına girmektedir. Acele kamulaştırma, elkoyma, ÇED muafiyeti, kamusal denetim dışına çıkarma gibi düzenlemelerin geri planında sermayenin yüksek karlarına engel olarak görülen unsurların ortadan kaldırılması bulunmaktadır. Bu bağlamda 6235 sayılı TMMOB Yasası’nın bütününü değiştirme girişimine karşı TMMOB ile bağlı Odalarımızın yürüttüğü kampanya üzerine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ertelenir gibi gösterilmesinin birkaç ay sonrasında TMMOB’a yönelik son düzenleme Taksim gezi platformu sürecini gerekçe yapan intikamcı yetki budaması oldu. 6495 sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” isimli torba yasa 12 Temmuz’da TBMM’de kabul edildi. Meslek Odalarınca yıllardır kamu yararı gözetilerek gerçekleştirilen Projelerin Mesleki denetimi Torba yasa içindeki İmar kanununda yapılan değişiklikle ortadan kaldırıldı. Mesleki denetimler belediyelerce “ciddi” biçimde izlendiği zamanlarda ve yerlerde depreme dayanıklı yapı yapmanın olmazsa olmaz ön koşuludur. Siyasi iktidar sermayenin önünü açan, denetimsizliği düzenleyen ve bununla da kentleri ve kente dair kamusal olan ya da olmayan tüm mekânları metalaştıran düzenlemeleriyle; topluma karşı depreme dayanıklı yapı sorumluluğunu gözardı eden ve halkın depremde can güvenliğini hiçe sayan politikaları gerçekleştirmektedir. C MY B