02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bir dönemde yaşamış olmalıyım. Glazunov’un Ruslan Ludmilla operası gibi halk karakterini yansıtan operalar, ya da RimskiKorsakov’un masal opereaları gibi yapıtlar yazıyor olmalıyım”. Bestelerini değişik zamanlarda yeniden ele alıp gözden geçiren Tura, eski yapıtlardan yenilerini türetir ve bu nedenle bestelerinin belirli dönemlere ayrılmasını doğru bulmaz. İstanbul Müzik Festivali’nin açılışında çalınacak olan Anadolu’dan adlı süiti de ellibeş yıl önce yazılmış ve daha hiç çalınmamış bir yapıt. Yapı Kredi Bankası’nın 10.yılı yarışması için bestelemiş ama yarışmaya yetiştirememiş. O yarışmada Bülent Tarcan’ın Bale Süiti birinci olmuş. Uzun yıllar dosyada bekleyen yapıt bilgisayar çağıyla temize çekilmiş ve ilk kez de bu yılki festivalle birlikte gün yüzüne çıkıyor. Yalçın Tura uzun yıllar Türk ses sistemini incelemiş, 1970’ten bu yana bu araştırmalardan yola çıkarak yapıtlarına yeni bir “mikrotonal” anlayış getirmiştir. Tarihi değerde çeviriyazınlar yaparak nice değerli kaynağı günümüze kazandırmıştır. Örneğin, Kantemiroğlu’nun “Kitabu İlmi’lMusikî a lâ Vechi’lHurufât”ı ve Nâsır Abdülbâkî Dede’nin “Tedkîk ü Tahkîk” adlı eseri, gibi. Ve onun yaptığı çalışmalar bugün Jordi Savall’ın incelemelerine ışık tutmuş, Kantemir’in sesi Istanbul adlı CDde dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Yalçın Tura ayrıca müzikbilim dalında yurt içinde ve dışında pek çok tebliği sunmuş ve Türk müziğinin sorunları konusunda bir kitap yazmıştır. Karacaoğlan Operası... alçın Tura’nın Karacaoğlan operası geçen hafta Antalya Opera ve Balesi sanatçıları tarafından sahnelendi. Bu yapıtı Toros yürüklerinin yaşama tarzını yıllarca inceledikten sonra ortaya çıkartmış. Korno, eski Yunan koroları özelliğinde. Dansçıların halay bilmesi gerektiğini vurguluyor. Aryalar, duolar ensemble’lerle bir operada gereken tüm etmenleri katmış. Leitmotifler yerleştirmiş. Folklor özelliklerine sadık kalınmasını ve dönem giysilerinin seçilmesini gerekli görmüş. Stilize bir folklordan söz ediyor Tura. 1909’da Saadettin Arel’in Şehban Mecmuasında çıkan bir yazısından esinlenmiş: Arel soruyormuş: Niçin Türk makamlarıyla bir opera yazılamaz? Tura da aryalarda ve koroda makam yapısını içiçe kullanarak farklı bir yapı yaratmış. Librettoyu da kendisi yazmış. Çevreden gelen “çok uzundu” eleştirisine son derece sert bir yanıt veriyor: ”Ben yapılabilecek bütün kesintileri yaptım, artık çıkartacak hiçbir yer yok, eserin bütünlüğü bozulur. Bundan sonra da mutlaka böyle oynanmalıdır,” diyor. Ortaya çıkan reji bestecinin kafasındaki operayla ne kadar benzeşmiş, onu bilemiyoruz ama müzikal açıdan solistlerin, koronun ve orkestra sanatçılarının çok iyi bir icra sergilediğini söylüyor. Bundan sonra Sevmek Nedir adlı müzikli oyununa resitatifler ekleyip tam bir opera haline dönüştürmeyi, Leyla ile Mecnun başlıklı sahne müziğini de bir operaya dönüştürmeyi planlıyor. “Yıllardır Bayezit üstüne çalışıyorum. Bu Sultan Bayezit değil, Sultan 4.Murat’ın erkek kardeşi, boğdurulan Bayezit. Racine’in metni. Racine, o zamanlar İstanbul’da elçilik yapanlardan duyarak yazmış. O metni kısaltarak Fransızca’dan Türkçe’ye çevirdim”. İnce ince araştırmalar yapmaya devam edi Y Yalçın Tura yor Yalçın Tura. Örneğin 4.Murat’ın bestekar olduğu söylenir ama besteleri bilinmezmiş, ilk kez Tura onları meydana çıkartmış: “Yücel Çakmaklı’nın 4.Murat müziklerini ben yapmıştım. Ilk defa senfonik orkestra içinde kanun kullandım. 4.Murat’ın bestekar olduğu iddia ediliyor ama ona ait besteler bilinmiyordu. Onları ben ortaya çıkarttım. Bir taraftan Ali Ufki’den (Semaiyi Sultan Murat, Fatihi Bağdat) öte yandan Kantemir’den alınmış temlerden yararlandım, sonradan Şah Murat Süiti olarak orkestra yapıtı haline getirdim. Bayezit operasında da aynı temlerden yararlanıyorum. Kantemir’de benim beğendiğim çok eser var. Kantemir bize referans olarak bırakmış, bugünkü notaya ben çevirdim. Hem Alif Ufki’nin hem Kantemir’in de yazdığı bir peşrev var: Seyfül Mısri’nin. O kadar güzel ki. Onu orkestra için yazdım. Daha çalınmadı. Bunun gibi baştan sona kullanabileceğim şeyler de var, tem olarak alınabilecekler de. Özel olarak Murad’ın temlerini de böyle işledim.” Bugün geleneksel müziğimizin en önemli hazinesi olan Kantemir ve Ali Ufki üstüne Tura’nın incelemeleri hem kendi yapıtlarına hem de müzik tarihimize yeni açılımlar getirmiş. Ama Tura’nın kafasında hep sorular var. Örneğin: “Benim hala çözemediğim şeyler var: Kantemir İstanbul’a geldikten sonra Fener Patrikanesiyle çok yakın ilişkisi varmış, oradaki hocalardan ders almış. Ama niçin Bizans notasını öğrenmemiş, ya da kullanmamış? Batı notasını biliyor da Bizans notası için hiçbirşey söylemiyor.” Evet, Yalçın Tura bir besteci, öğretmen ve araştırmacı olarak çağdaş müzik tarihimizde geleneksel konumunu koruyor. ? FESTİVALDE CHOPIN GECELERİ Mutlu yıllar Chopin omantik dönemin önde gelen Polonyalı bestecisi Frédéric François Chopin’in 200. doğum yılı dolayısıyla, dünyanın pek çok yerinde düzenlenen “2010 Dünya Chopin Yılı” kutlamaları, “38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali”nde de yer buluyor. Festivalde Chopin temalı ilk etkinlik, 14 Haziran’da Süreyya Operası‘nda gerçekleştirilecek olan “Chopin Romantizmi Baladlar & Noktürnler” konseri olacak. Konserde, ünlü bestecinin en yüksek seviye yapıtları olarak nitelendirilen şiirsel baladları ve “gece müzikleri” noktürnleri, iki genç piyanistin çağdaş yorumlarıyla sunulacak. 10 yaşındayken seslendirdiği Chopin’in piyano konçertosuyla İtalya’da IBLA Yarışması‘nda “En İyi Konçerto” ödülünü alan Ayşe Deniz Gökçin ve 2006 Asya Uluslararası Chopin Yarışması bronz madalya sahibi Furkan Özyazıcı, Chopin’in zor ve bir o kadar da ustalık isteyen yapıtlarını seslendirecekler. Konser öncesinde ise Ayşe Deniz Gökçin ile “Chopin Romantizmi” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirilecek. Festivalde Chopin’i ağırlayan ikinci R etkinlik olan, 18 Haziran’da İstanbul Arkeoloji Müzeleri Avlusu’ndaki buluşmada, Chopin cazla buluşacak. Andrzej Jagodzinski, Adam Cegielski ve Czeslaw ‘Maly’ Bartkowski’nin oluşturduğu “Andrzej Jagodzinski Trio”, Chopin’in etüt, mazurka, Polonez, vals, noktürn ve prelütlerinin caz uyarlamalarını seslendirecek. Polonya cazının öncülük ettiği “Chopin akımı”nın en önemli temsilcilerinden olan üçlü, bestecinin eserlerini kendi yorumlarıyla doğaçlayarak müzikseverlere keyifli dakikalar yaşatacak. Festivalin Chopin temalı son etkinliği ise, ünlü bestecinin doğum günü kutlaması olacak. 19 Haziran’da Süreyya Operası’nda gerçekleştirilecek “Mutlu Yıllar Chopin Scherzolar & Polonezler” konserinde, 2000 yılı Los Angeles Liszt Yarışması‘nda aldığı ödüllerle adını duyuran piyano virtüözü Zeynep Üçbaşaran, Chopin’in yurt özlemini ve bestecinin başkaldırısını dile getiren Polonezleri ile yoğun duygularla yüklü tüm ‘scherzo’larını seslendirecek. Konser öncesinde Aydın Büke ile “Chopin’in Scherzo ve Polonezleri” başlıklı bir de söyleşi gerçekleştirilecek. Ayşe Deniz Gökçin 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle