18 Haziran 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FESTİVALİN ONUR ÖDÜLÜ SAHİBİ: YALÇIN TURA ‘Kendimi 19. yüzyılın sonunda yaşayan bir besteci olarak görüyorum’ ağdaş müziğimizde Yalçın Tura’yı üçüncü kuşak çoksesli bestecilerimiz grubuna koyarız. Ancak Tura, hiçbir kategoriye, hiçbir sınıfa sığdırılamayacak, hiç bir akımla sınırlanmayacak, kendine özgü bir bestecimizdir. Öncelikle belli bir konservatuvardan yetişmemiş, belli bir hocanın öğretisiyle sınırlı kalmamış, kendi yolunu kendi birikimiyle çizmiştir. Çocukluğundan başlayarak ailesindeki kültür yelpazesinin tüm renklerini biliniçaltına kaydetmiş. Bu renkler arasında ulusal kültürün, geleneksel müziğimizin ve müzik dışındaki (resim gibi) başka sanat dallarının da yeri çok önemlidir. “Ulusal kültürümüz son derece zengin. Çeşitli köklerden, son derece derinden gelen bu kültürün parçası olmaktan mutluyum” derken, kendi öz birikimine zaman içindeki araştırmacılığını ve deneyimlerini de eklediğini anlıyoruz. “Artık araştırıcılık defterini kapattım zannediyorum. Edindiklerimin eser haline dökülmesmail Yalçın Kaya 23 Mart 1934’te İstanbul’un Kumkapı’ya inen Mabeyinci yokuşunun köşesinde bir konakta dünyaya gelir. Ailenin üçüncü çocuğudur. Babası Mustafa Niyazi Tura maliye bakanlığında görevlidir. Güzel kuran okumasıyla Levon Hancıyan’dan aldığı derslerle geleneksel Türk müziğine yatkınlığıyla bilinir. Annesi Ayşe Necile hanım güzel ud çalar ve güzel şarkı söyler. Böylece Yalçın Tura’nın çocukluğu geleneksel müziğin yoğun ortamında geçer. Ağabeyi Ali Gavsi’nin ölümü bütün aileyi ve küçük yaştaki Yalçın’ı çok sarsar. İlkokul dördüncü sınıfta kendi kendine ilk bestesini yapar: Doğan Kardeş dergisinde okuduğu bir şiire yakıştırdığı bir çocuk şarkısıdır. mcası Vasıf Tura’nın evindeki piyano ise ona müzik dünyasının ilk açılımlarını sunar. 1946’da Galatasaray Lisesinin Yetiştirici adındaki orta hazırlık sınıfına yatılı olarak girer. Sonraki yıl babasını yitirmesi ağabeyisinden sonra ailenin ikinci büyük acısıdır. Ve orta birinci sınıfta mandolin çalan arkadaşı Ali Doğan Sinangil ile dostluğu başlar. Bu arada ilkokul yıllarından beri onu büyülü dünyasının Ç Yalçın Tura ve Evin İlyasoğlu si lazım, bundan sonra yazmak istediğim müzikleri yazmalıyım. Hayatım boyunca bana sinema müziği olarak eser ısmarlandı, para kazandım, onları yazarken de birşeyler öğrendim ama onlar da çok zamanımı aldı.” Ve burada Yalçın Tura adının çok tanındığı alana, film müziklerine giriyoruz. Onu, başta Keşanlı Ali Destanı olmak üzere ‘Yılanların Öcü’, ‘Toprak An’a, İ SÜ Ü K Y Ö YAŞAM içine çekmekte olan müzikle daha ciddi uğraşma olanakları bulur. Kendi kendine akraba piyanosunda yaptığı besteler bir yana, müzik kitapları alarak, öğrenmeye başladığı nota bilgisiyle partisyonlar edinerek bu dünyanın derinliklerine girmektedir. Galatasaray’daki müzik hocaları Seyfettin Asal ve Hulusi Gürses bu çok yetenekli ve meraklı öğrencilerine ayrı bir ilgi göstermeye başlamışlardır. eyfettin Asal kulak testi yapar ve ona keman dersleri vermeye başlar. Her ne kadar gönlünde yatan piyano çalmak olsa da keman da onu müzik dünyasına bağlayan bir köprü olacaktır. Diğer müzik öğretmeni Hulusi Gürses’ten de solfej ve nazariyat öğrenmektedir. Ortaokulu bitirince Ahmet Haşim’in “Bir günün sonunda arzu” şiirini besteleyip Cemal Reşit Rey’e götürür. Yapıtı hemen baştan sona piyanoda çalan Cemal Bey, ciddi bir müzik eğitimi almasını öğütler. Solfej, armoni, kontrpuan gibi dersleri öğrenmesi için onu Demirhan Altuğ’a yönlendirir. Kendisi de kompozisyon çalışmalarına yakından ilgi gösterir. Yalçın S A Tura liseyi bitirdiği yıl film müziği dönemine de başlar. Derken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde eğitim görür. 1969’da askerliğini bitirdiği zaman bir yandan kendi kompozisyonlarını ortaya çıkartmakta bir yandan da Istanbul operasının müzik kulübünde Türk bestecilerini tanıtıcı müzik konferansları vermektedir. 1980’de İTÜ Türk Müziği Konservatuvarı’nın müzikoloji bölümünü kurar ve başkanı olur. Okulda Batı müziğinin ve dünya müziklerinin de karşılaştırmalı olarak sunulmasını sağlar. 1997’de profesör olur, müzikoloji başkanlığının yanısıra okula müdür olarak da atanır ve emekliliğine, 2001 yılına kadar bu görevi sürdürür. ura, SACEM’in Türkiye İcra Komitesi üyeliğini ve MESAM’ın Bilim Kurulu Başkanlığı’nı yapmıştır. TRT’de çeşitli zamanlarda jüri üyeliği ve danışma kurulu üyeliğinde bulunmuş, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Hazırlık Komitesi’nde Türk Müziği başkanı olmuştur. 2009, 46. Antalya Altın Portakal Film Festivalinde kendisine onur ödülü sunulmuştur. Eşi Sabahat Tura, kızları Ayşegül, Zeynep ve oğulu besteci ve orkestra şefi olan Hasan Tura ile birlikte yaşamaktadır. ‘Taşbebek’, ‘Umutsuzlar’, ‘Cemo’, ‘Bir Yudum Sevgi’, ‘Dağınık Yatak’, ‘Sen de Gitme’.., gibi nice filime yaptığı müziklerle ve ‘Küçük Ağa’, ‘Aşkı Memnu’, ‘Kuruluş’ gibi kimi televizyon dizisinin müziğiyle tanımıştık. Filim müziği besteciliğini de o güne dek hiç bir müzikçinin düşünmediği kadar ciddi bir meslek haline dönüştürmüştür. Türkiye’de film için hazırlanan ilk müzikler herhangi bir klasik plaktan, bilinen ünlü yapıtlardan oluşturulurmuş. Örneğin, Beethoven, Çaykovski alıntıları gibi. İlk kez filme özel müziği Cemal Reşit Rey, Hasan Ferit Alnar, daha sonra da Nedim Otyam bestelemiş. Ardından Yalçın Tura, yirmi yıldan fazla sürecek, sayısı elliye yaklaşan filme imza atmış ve ilk kez ülkemizde filim müziği besteciliğini profesyonel bir disiplin altına almış. Bir yandan filmin konusuna ve karakterine göre bestelediği müziği kendi yönetimi altında çaldırtıp kaydetmiş; öte yandan bu konuda yazılmış kitapları, örneğin Eisenstein’ı okuyarak kendini geliştirmiş. Filmin bütün yaratıcı kadrosuyla birlikte çalışmaya özen göstermiş. Senaryo çalışmalarına katılmış, çekim setlerinde bulunmuş. Filmde müziğin etkili olması için çok fazla kullanılmaması gereğini vurguluyor: “Müzik de bir aktör gibidir. Oynaması gerektiğinde ortaya çıkmalıdır.” Film müziklerinin Tura’ya gencecik yaşından itibaren birçok yönden katkısı olmuş: Kendi çağdaşı besteciler yazdıkları yapıtı duyabilmek, seslendirtebilmek için uzun süre beklerken, Tura daha mürekkebi kurumadan film bestelerini ellinin altındaki orkestraya çaldırtmaktadır. Bu genç bir besteci için büyük bir deneyimdir. Ayrıca herhangi bir devlet kurumuna bağlı olmadığından uzun yıllar geçimini film müzikleri yazarak kazanması da Yalçın Tura’yı diğer meslektaşlarından farklı kılmıştır. Film, tiyatro ve televizyon müzikleri bir yana, opera gibi sahne yapıtları, nice senfonik çalışması, oda müziği, solo parçaları, şarkıları ve çocuk müzikleriyle çağdaş Türk müziğinin önemli bir kavşağıdır Yalçın Tura. Müziğinde geleneksel makamlardan halk müziğine, cazdan senfonik müziğe, çağdaş yapıtlara, tarihin derinindeki kültürlere ve hafif müziğe kadar her çeşit malzeme etkin olmuştur. Geçmişten günümüze uzanan müzik birikimini yeni bir sentez içinde değerlendirip, ulusal karakter çizgisine sahip, yeni, kişisel bir müzik meydana getirmiştir. “Kendimi ondokuzuncu yüzyıl sonu, yirminci yüzyıl başı bir konumda hissediyorum. Rachmaninof’un çağdaşı ve Birinci Dünya Savaşına kadar T 6 ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle