Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÖZLERDEN UZAK, GÖNÜLLERE YAKIN: RADU LUPU Ç ok sayıda müzik eleştirmeni tarafından “En iyi Schumann yorumcusu” olarak nitelenen, çağımızın efsane piyanistlerinden Radu Lupu, doğumunun 200.yılında Schumann’ın piyano konçertosunu seslendirmek üzere ilk kez Türkiye’de! MercedesBenz Türk A.Ş. sponsorluğunda 5 Haziran Cumartesi akşamı saat 20.00’de Aya İrini Müzesi’nde gerçekleşecek konserde Schumann’ın piyano konçertosunun yanı sıra Gustav Mahler’in Re Majör Senfonisi “Titan”ı da yorumlayacak olan Radu Lupu, şef Rengim Gökmen’in yönetimindeki İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde sahnede olacak. Lupu, Rus piyano geleneğiyle eğitilmiş olmasına rağmen, özellikle Franz Schubert, Johannes Brahms, Ludwig van Beethoven ve Wolfgang Amadeus Mozart gibi 19. yüzyılın ünlü Alman ve Avusturyalı bestecileri konusunda uzman. Sanatçının dünya çapında hayranlık uyandıran başarısının nedeni olarak gösterilir mi bilinmez ama efsanevi hocaların öğrencisi olduğu bir gerçek: Florica Musicescu, Mario Curcio, Dinu Lipatti, Cella Delavrancea ve Heinrich Neuhaus, Lupu’ya bugün başarıyla kullandığı piyanoyu öğreten isimlerden birkaçı. 1966’da Van Cliburn, 1967’de Enescu International ve 1969’da Leeds International’da birincilik ödülleri alan ve kusursuz Schumann yorumlarıyla tanınan Radu Lupu, 1995’te “Yılın En İyi Enstrümantal Kaydı” dalında Grammy ve Edison ödülleri kazandı. Sahneye ilk kez 12 yaşındayken tamamı kendi bestelerinden oluşan bir program ile çıkan sanatçı, Salzburg ve Lucerne gibi seçkin festivallerin de vazgeçilmez konuğu… Radu Lupu bugüne kadar Berlin Filarmoni, Viyana Filarmoni, Royal Concertgebouw gibi dünya çapında saygınlık kazanmış orkestralar ve Karajan, Muti, Barenboim gibi olağanüstü şeflerle çalıştı. Brighton dergisinin müzik editörü Howard Young’ın “Bu adam, ne piyanodan ayrı bir varlık gibi durarak onunla yarışıyor, ne de gelmiş geçmiş en tutkulu aşıkmışçasına onu kucaklıyor. Onun sırrı iki ayrı varlığın tek bir varlıkta buluştuğu o anda saklı. Ayrıldıkları çizgiyi arasanız da bulamıyorsunuz” sözleriyle övdüğü Lupu, aslen Romanya’nın yedinci büyük kenti olan Galati’nin azınlık Yahudi kitlesinden, ancak bugün İsviçre’nin Lozan kentinde yaşıyor. Yılda yaklaşık 80 konser veren müzisyen, yalnızca bugün değil, her daim dünyanın en ünlü orkestralarıyla, çok sayıda müzik başkentinde çalan yıldız bir isim. Ünlü kemancı Szymon Goldberg, soprano Barbara Hendricks ve piyanist Murray Perahia ile dikkate değer oda müziği birlikteliklerine imza atan Lupu, konserlerinde piyano kürsüsü yerine, bir ofis sandalyesi kullanıyor. Lupu’dan hoşnut olmayan kimi eleştirmenlere göre bu, konserlerinde eski bir sandalyeye oturmayı tercih eden 20. yüzyılın klasikleşmiş piyanisti Glenn Gould’dan çalınmış bir yöntem. Lupu’ya göre yorumcunun, müziği, zorlama bir hal olmaksızın ama mutlaka merak uyandırarak icra etmesi çok önemli. Nadir rastlanan röportajlarından birinde, müzik yorumculuğu hakkında şunları söylemiş: “Bir öyküyü herkes farklı şekillerde anlatır. Ve işte o öykü anlatılınca her şeyden öte merak uyandırmalı, ikna etmeli. Öyle olsun diye değil, öyle oluverdiğinden.” MUHALİFLERİ... L upu, olağanüstü yeteneği ve karizmasıyla dünya çapında pek çok hayrana sahip. Ne ki; gerek dış görünüşü, gerek sahnedeki mesafeli tavırları, gerekse basına olan soğuk tavrı ile bazılarının da antipatisini çektiği inkar edilemez. Piyanoya 6 yaşında Lia Busuioceanu ile başlayan piyanist; şaşaadan kaçan tavrı, piyanosuyla olan ruhani birlikteliği ve gözlerden uzak haliyle birçokları tarafından rahibe benzetiliyor. Bu kimilerini cezbederken, kimileri için yalnızca bir maskeden ibaret. Öte yandan sanatçı, basına karşı soğuk tavırlarıyla tanınıyor; küçük bir internet aramasında, 30 yıldır teklifini geri çevirdiği gazeteci sayısıyla ilgili esprilere ve hatta taşlamalara ulaşmak çok da zor değil. Lupu’nun hayranlarıyla kurduğu uzak ilişkinin verdiği rahatsızlığı, İngiliz Independent gazetesinde yer alan “vahşi ve bulanık bakışları, zorla konser salonuna çıkarılmış ama aklı dilencilik yaptığı torbasında kalan rahatsız bir adamı çağrıştırıyor” sözleriyle de açığa vuruluyor. Ancak, gazetenin Benjamin Ivry imzalı yazısı, göz ardı edilemez bir yeteneğe sahip olan Lupu’nun hakkını da teslim ediyor: “Önce kemancılara sıcak bir gülümseme, dinleyicilere ise mesafeli bir selâm... Eli piyanoya değdikten sonra ise, onun engin bir yetiye sahip, nadir bulunan bir müzisyen olduğunu anlamanız işten değil. Konserin her dakikası birbirinin devamı, her ana biraz daha anlam veren de bu.” 12