Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 Tehlike büyüyor Su olmazsa, yaşam ve büyüme sona erer. Bu, giderek daha da büyük önem kazanan bir gerçek: Dünyanın gıda talebinin rekor hızla arttığı bir dönemde, çiftçilere daha fazla su verebilmek giderek güçleşiyor. S u kıtlığı, insanın emniyette olması için gerekli üç şeyi tehdit ediyor: gıda üretimi, su ortamının sağlığı, sosyal ve politik istikrar. Dünyanın pek çok bölgesinden elde edilen kanıtlar, bu tehlikenin gerçek olduğunu ve giderek büyüdüğünü gösteriyor. Su olmazsa, yaşam ve büyüme sona erer. Bu, giderek daha da büyük bir önem kazanan bir gerçek: Dünyanın gıda talebinin rekor hızla arttığı bir dönemde, çiftçilere daha fazla su verebilmek giderek güçleşiyor. İnsanlığın karşısındaki üçüncü büyük tehdit, kaynakların giderek gereksinimlerin altında kalmasıyla birlikte ülke içinde ve ülkeler arasında su rekabetinin daha da tırmanması. Çiftliklerin ve şehirlerin, eyaletlerin ve yönetim bölgelerinin ve komşu ülkelerin kısıtlı ya da giderek küçülen bir su havuzu için rekabet etmeleri yeni bir kıtlık politikasının oluşmasına yol açıyor. Su kıtlığının artması ve yayılması sonucunda yaşanabilecek ülke içi sosyal kargaşaya ve yurtdışı çatışmalara ne devletler hazırlıklı, ne de uluslararası topluluk. Kıtlığı ve kıtlığın şiddetli çatışmalara yol açma potansiyelini yaratan üç güç var: kaynağın boşalması ya da bozulması ve sonuçta, “kaynak pastasının” küçülmesi; pastanın dilimlerinin küçülmesine yol açan nüfus artışı ve bazılarının diğerlerinden daha büyük dilimler almalarına yol açan eşit olmayan dağıtım ya da ulaşım. Bu üçünün de belli düzeylerde etkilerini görüyoruz, ama genellikle içlerinden en etkilisi, eşit olmayan dağıtım. Kıt kaynağa sağlanan yeni ulaşım olanağının mevcut eşitsizliği daha da artırması, yoksulları daha da yoksullaştırması ya da zenginlere kaynağı “ele geçirme” olanağı sağlaması durumunda, tarım ya da ekonomi şartlarını geliştirmek amacını taşıyan barajlar ve diğer geliştirim projeleri gerilimin daha da artmasına yol açabilirler. Stratejiler yaratıcı olmalı İnsan gereksinimlerini karşılarken suyun yaşamı destekleyen işlevlerini de korumak için, çeşitli stratejileri yaratıcı bir bileşim içinde kullanmak gerekiyor. Ama yalnızca su stratejileri yeterli olmayacak. Su tükenebilecek bir kaynak ve diğer pek çok kaynağın tersine, yerini alabilecek başka bir şey yok. Suyun kaldırabileceği sınırlar içinde yaşamak, insanlık kurumunun boyutundaki büyümenin yavaşlatılmasını gerektirecek. Zengin ülkeler tüketim düzeylerini düşürmedikçe ve tüm ülkeler nüfus artışlarını istikrara kavuşturmadıkça su kıtlığı, hem insan yaşamında hem de politik yaşamda pek çok güvensizlik yaratacaktır. Bireysel düzeye inersek, gelecekteki gıda gereksinimi karşılamak için ne kadar su kullanılacağını, milyarlarca beslenme seçeneğinin toplu etkisi de büyük oranda etkileyecektir. 2025 yılında yani, yalnızca bir kuşak sonra üç milyar insanın, dünyanın su baskısı ya da kronik su kıtlığı içindeki ülkelerinde yaşaması bekleniyor. Bu ciddi kehanetin sonuçlarına hazırlanmak için çok az zamanımız var. Şansımıza, sürdürülebilir bir su geleceği yaratılmasına karşı olduğu kadar, taraftar hareketler de var. İster Kaliforniya’daki som balığı nüfusunu korumak olsun, ister Nil Irmağı’nın sularını paylaşmak, Hindistan’daki yetersiz yeraltı sularını korumak ya da Aral Gölü havzasındaki yaşamı kurtarmak, önümüzdeki mücadele kaynakları bize vaatler de sunuyor ama ancak, zamanında harekete geçilirse. Nüfus büyüyor rekabet artıyor Suyun en kıt bulunduğu bölgelerde nüfus hızla büyümeye devam ettikçe, su için ülkeler arasındaki rekabet de artıyor. Su konusunda en sıcak tartışmaların yaşandığı beş noktada, Aral Denizi bölgesi, Ganj, Ürdün, Nil, ve DicleFırat havzaları, ülkelerin nüfuslarının 2025 yılma kadar yüzde 32 ila 71 arasında artacağı tahmin ediliyor. Su paylaşım anlaşmalarının olmadığı durumlarda bu rekabet, bölgesel istikrarsızlığa, hatta çatışmalara yol açabilir. Bir ülkenin yenilenebilir su kaynakları bazı analistlerin susıkıntısı seviyesi diye adlandırdıkları düzeye, yani kişi başına l ,700 metreküpün altına düştüğünde, o ülkenin nüfusunun bütün gıda, ev içi tüketim ve sanayi ihtiyacını karşılamak için yeterli suyu sağlaması güçleşir. ABD’nin batısında “su yokuş yukarı, paraya doğru akar” şeklinde eski bir deyiş vardır. Chinatown adlı ünlü filmde, Los Angeles kentinin su kullanımının Owens Vadisi’ndeki tarlaları nasıl kuruttuğu anlatılmaktadır. Amerikanın Batısının su konusunda yaşadığı gerilimin ruhunu, ünlü “viski içmek içindir, su kavga etmek için” sözüyle yakalamıştır. Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nin batısında değil, dünyanın bir çok yerinde su daha zor bulunur hale geldikçe, su kaynaklarının kontrolü için rekabet de artmaktadır. Kaynak: Thomas F. HomerDixon, “Environmental Scarcities and Violent Conflict” (Çevresel Kıtlıklar ve Şiddetli Çatışma), International Security, Yaz 1994Dünyanın Durumu 1996 TÜBİTAK – TEMA Yayını, Üçüncü Bölüm, Sürdürülebilir Bir Su Stratejisi Yaratmak, Sandra POSTEL. Dünyanın Durumu 2000 TEMA Yayını, Üçüncü Bölüm, Sulu Tarımı Yeniden Canlandırmak, Sandra POSTEL. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Yazıişleri Müdürü: Güray Öz Ek Yönetmeni: Hasan Eriş Görsel Yönetmen: Özgür Özkü Yayına Hazırlık: Murat Gülderen Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam, Genel Müdür: Özlem Ayden, Genel Müdür Yardımcısı:Nazende Pal, Reklam Koordinatörleri: Neşe Yazıcı, Reklam Müdürü: Onur Çeliköz, Dilşad Özkaya Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Reklam Rezervasyon: Mete Çolakoğlu Tel: 0 212 251 98 7475, 0 212 343 72 74 Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Ücretsiz Ek C MY B C MY B