Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SECIM07 25/6/07 20:11 Page 7 S EÇİM 2007 İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız, Yazıişleri Müdürü: Mehmet Sucu, Güray Öz (Sorumlu), Haber Müdürü: Hakan Kara, Editör: Hakan Akarsu, Görsel Yönetmen: Özgür Özkü Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Yönetim yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No. 2 Şişli İstanbul Tel: 0 212 343 72 74, Fax: 0 212 343 72 64 Baskı: İhlas Gazetecilik AŞ SEÇİMLERDE YANILTICI BİR REKLAM ALEV COŞKUN Seçim kampanyası başlarken İstanbul’da Büyük Şehir Belediye’sine ait, “bilboard” adı verilen büyük ilan tahtalarında “Demokrasin Yıldızları” sloganıyla bir ilan yeraldı. Bu ilan gazetelerde de yayınlandı. İlanı, adını hemen hiç kimsenin bilmediği ya da ilk kez duyduğu “Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı” adlı, bir kuruluş gerçekletirdi. İlanda “Demokrasinin Yıldızları” olarak Adnan Menders, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafları ile aşağıdaki yazı yer alıyor: “Onlar Atatürk’ün açtığı demokrasi yolunda bayraklaşan liderler! Onlar, demokrasi ufkunda parlayan yıldızlar: Türkiye’nin gökkubbesinde, milletimizin kalbinde...” Kimmiş bu yıldızlar Adnan Menderes, Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan... ??? Türkiye’nin 1876’dan bu yana uzanan 131 yıllık çağdaşlaşma ve demokrasi mücadelesi var... Bu mücadelede hapse girenler, Mithat Paşa gibi Taif Zındanlarında boğulanlar var... Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ahmet Taner Kışlalı ve Danıştay Yargıcı Mustafa Özbilgin gibi demokrasi uğruna infaz edilenler var... Oysa bu ilanda ismi geçen üç liderin demokrasi karnesi hiçte parlak değildir. ??? SEÇİM ANILARI HİKMET ÇETİNKAYA 1950’de Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün istem ve kararlığıyla gerçekleştirilen gizli oy ve açık sayıma dayalı yargıç denetiminde yapılan seçimle iktidara gelen DP ve onun lideri Adnan Menderes demokrasi alanında ne gibi ters ve olumsuz hareketler yapmıştır kısaca belirtelim: Devlet radyosu iktidarın sesi haline getirildi, 1957 seçiminde muhalefete oy veren Kırşehir ili cezalandırılarak ilçe yapıldı, ayni şekilde Abana ilçesi de belde yapıldı. Basın özgürlüğü kısıtlandı yüzlerce gazeteci cezalandırıldı, tutukevine gönderildi, hatta 82 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın bile hapse atıldı. Anamuhalefet partisi lideri İsmet İnönü’nün seçim gezileri engellendi, Uşak’ta, Topkapı’da taşlı sopalı saldırıya uğradı. Menderes, Atatürk devrimlerini halk tarafından benimsenen ve benimsenmeyen, tutan tutmayan devrimler diye ikiye ayırdı. Ayrıca Meclis’te milletvekillerine siz hilafeti bile geri getirebilirsiniz diyerek Cumhuriyet ve demokrasi idallerine açıkca karşı i landa “Demokrasinin Yıldızları” olarak Adnan Menders, Turgut Özal ve Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafları ile aşağıdaki yazı yer alıyor. Türkiye’nin 1876’dan bu yana uzanan 131 yıllık çağdaşlaşma ve demokrasi mücadelesi var... Bu mücadelede hapse girenler, Mithat Paşa gibi Taif Zındanlarında boğulanlar var... çıktı. En sonunda, DP iktidarı Meclis’ten bir yasa geçirerek Tahkikat Komisyonunu kurdu. Diktatoryal yetkilere sahip olan bu komisyon istediğini tutuklayabiliyor, gazeteleri kapatıyor istediği kişiyi hapse atıyordu. İşte bu afişle demokrasinin yıldızı olarak ilan edilen Menderes dönemi böyleydi, pekte demokrasinin özü ile ilgisi yoktu... ??? Turgut Özal’a gelince: Onun döneminde Türkiye’nin nasıl keyfi bir biçimde yönetildiğini azımsamak pekde zor olmayacaktır. İşte kimi uygulamalar ve kimi sözler: Anayasa bir kere delinse birşey olmaz. Benim memurum işini bilir. Kafayı kullan köşeyi dön. Önce iş kanun sonra gelir. Bu felsefenin, hukuk ve demokrasinin evrensel kurallarına aykırı bir yöntem olduğu açık ve kesindir. ??? Demokrasinin son yıldızı Erdoğan’a gelince: Onu artık herkes iyi tanıyor. İşte kimi uygulamalar: Kendisine şikayette bulunan vatandaşı azarlayan ve “ananıda al git” diye kovan odur... Bürokraside “bizim vucut dilimizi anlayan” kişilerle çalışırız” diyen odur... İnsanları “bizdenbizden değil” diye ayıran ve ihaleleri daima kendi yandaşlarına veren odur... Yargı, Üniversiteler, Cumhurbaşkanı, TSK ile sürekli kavga eden odur... Şehitlere gösterilen haklı tepkiler karşısında “Askerlik yan gelip yatmak yeri değildir” diye odur... Anayasa Mahkemesi’ne şiddet içeren eleştirelerde bulunan, Mahkeme Başkanı saygın hukukçu Gülay Tuğcu’yu hedef gösteren; demokrasinin olmazsa olmaz ön koşulu laiklik ilkesine karşı çıkan odur... Dünya demokrasi tarihinde görülmemiş büyüklükte ve katılımda gerçekleştirilen Tandoğan, Çağlayan, İzmir Gündoğdu ve Samsun mitingleri için karalayıcı sözler söyleyen, bu büyük demokratik hareketi küçümseyerek bindirilmiş kıtalar olarak niteleyen odur... Ve daha niceleri...niceleri... ??? Şimdi, bunlar mı demokrasini yıldızları olacak... Şimdi, bunlar mı Atatürk’ün açtığı demokrasi yolundaki liderler... Bunlar mı, demokrasi ufkunda parlayan yıldızlar... Güldürmeyin Allah aşkına... Necdet Calp’le Doğu Gezisi... 1988 seçimleri öncesi Halkçı Parti Genel Başkanı Necdet Calp’le Doğu ve Güneydoğu gezisine çıkmak için Ankara’ya geldim. Ankara’dan 12.30 uçağıyla Erzurum’a gideceğiz... Erzurum mitingi saat 15.00’te... Yazımın taşra kalıplarına yetişmesi gerekiyor... Halkçı Parti’nin seçim programı elimde. Daktiloyla yazılmış ve yaklaşık 20 sayfa... Programı okudum. Doğu Anadolu’yla ilgili sorunlar yer alıyor: 1 Hayvancılık 2 İşsizlik... Oturup Halkçı Programı’na ilişkin bir yazı yazdım... İçim rahat Esenboğa Havaalanı’na Necdet Calp, yazarımız Hikmet Çetinkaya ile.. gittim... THY uçağı bir saat geçikmeyle kalktı. Erzurum’a indik. Alan’da 56 otobüs var. En külüstürüne gazeteciler ve Necdet Calp bindi. Miting Alanı’na gittik. Alanda 300400 kişi Halkçı Parti liderini bekliyor. Necdet Calp kürsüye çıktı. Oy istedi... Öğle yemeğini saat 17.00’de yedik ve tekrar yola çıktık. Horosan’a geldiğimizde Erzurum’dan kalabalık bir yurttaş topluluğu otobüsün önünü kesti: “Kurtar bizi Paşam!” Yurttaşlar Necdet Calp’i asker sanıyorlardı. Eski İzmir Valisi Necdet Calp hiç bozmadan yanıt verdi yurttaşlara: “Merak etmeyin kurtaracağım...” Basın, Halkçı Parti’nin yüzde 10 barajını aşacağını tahmin etmiyor, seçim haberlerinde taraf tutuyordu... Turgut Sunalp’in MDP’si ve Turgut Özal’ın ANAP’ı birinci sayfadan, Necdet Calp’in HP’si ise iç sayfalardan giriyordu... Geceyi Sarıkamış’ta geçirdik... Sabah Kars’a hareket ettik. Kars’ta miting alanında 15 bin kişi vardı. Necdet Calp çok şaşırdı. Miting çok görkemli geçti... Miting’den sonra Iğdır üzerinden Doğubeyazıt’a geldik... Akşam yemeğindeyiz... 1015 kişilik bir masa. Yarısı gazeteciler. Benim yanımda Hürriyet’ten arkadaşım İsmet Solak oturuyor. Karşımda ise Necdet Calp var... Necdet Calp “Cumhuriyet var mı yanında” dedi. Ben de, gazeteyi uzattım. Aldı, sayfaları karıştırmaya başladı. Yazımı buldu ve okudu. Sonra bana döndü: “Hikmet, nereden çıkardın hayvancılık ve işsizliği. Sen partimizi kapattıracak mısın? Amacın ne?” Şaşırmıştım... Hemen çantamdan HP’nin seçim programını çıkarıp uzattım: “Burada var ama!..” Necdet Calp açıp işaretlediğim sayfayı okudu ve bir kahkaha attı: “Haydi çaktırmadan bir Malbora ver bana...” Masanın altından bir sigara uzattım Calp’e ve çakmağımla yaktım... Rakısını yudumlarken İsmet Solak’la bana fısıldadı: “Necdet Calp partisinin seçim programını okumamış bile diye yazı yazarsanız size kimse inanmaz, ona göre...” Gülüştük!.. Politikacılar çocukları sadece 23 Nisan’larda hatırlıyor. Çocuklar yine unutuldu FİGEN ATALAY BAŞTARAFI 1. SAYFADA P ek çok siyasi partinin parti programında, çocuğa bakış, evrensel kriterlerle bakıldığında eksik, hatalı ve hatta çocuk haklarının evrensel normlarına aykırı. (Örneğin çocuğa bakıştaki eksikliği temelden anlatır şekilde “suça itilmiş çocuk yerine”, “suçlu çocuk” kavramının kullanılıyor olması ya da sokakta yaşayan çocuklara “sokak çocukları” etiketi yapıştırarak dilenciler ve evsizlerle birlikte aynı alanda değerlendirilmesi vb.) Çocuk haklarına pek çok siyasi parti programında hiç yer verilmemiş. Çocuk, devletin ve toplumun sahipli malı olarak algılanıyor. Uluslararası insan hakları belgelerine genellikle hiç yer verilmemiş. Yer verildiği istisna durumlarda da bu belgelerin isimleri yanlış yazılmış ve içeriklerine hiç değinilmemiş. “Hükümet etme tekniğini değil hükümet etme mantığını” ortaya koyma iddiasıyla Recep Tayip Erdoğan tarafından 18 Mart 2003’te TBMM’ye sunulan ve yaklaşık 9000 kelimeden oluşan hükümet prog ramına “çocuk” sadece 2 kez konu edilmektedir. Bunun yanında ‘’muhafazakârlık” vurgusu 15 kez, “istikrar” kelimesi 13 kez, “ekonomi” kelimesi 86 kez, “borç” kelimesi 8 kez, “ABD” 8 kez, “AB” 7 kez, “özelleştirme” 5 kez yer almıştır. Bu nicel değerlendirmenin ötesinde, içeriğe bakıldığında, çocuktan söz edilen iki yerde de asıl konunun çocuk olmadığı ve çocuk kavramının örnek olarak ya da başkaca bir konuyu anlatmak için araç olarak kullanıldığı görülüyor. Yalnızca bir yerde “yoksullar, bakıma muhtaç yaşlılar, çocuklar ve işsizler için özel programlar oluşturu lacak, zor durumdaki vatandaşlarımıza, terk edilmiş ve kimsesizlik duygusu yaşatılmayacaktır” denmektedir. Çocuktan söz etmeyen bir program içinde çocuk haklarından, çocuğun değerinden, çocuğun yüksek yararının önceliğinden söz edilmesi zaten beklenmemektedir. AKP hükümet programı kadar seçim öncesi seçmenlere ilan edilen Parti Programı ve Seçim Beyannamesi de çocuğa bakış açısından aynı derecede sorunludur. 87 sayfa ve 17 bin kelimeden oluşan seçim beyannamesinde çocuk kelimesi 8 defa kullanılmaktadır. DÜZELTME Eski Manisa Milletvekili Muammer Erten’in ismi Muammer Ertem olarak yazılmıştır. Düzeltir, özür dileriz. CHP 80 sayfa ve yaklaşık 30 bin kelimeden oluşan CHP parti programında, çocuktan 40 yerde söz ediliyor. Ancak kullanımların pek çoğu genel geçer ifadeler olup, çocuğa yaklaşıma dair bir ifade bulunmuyor. Sadece bir yerde çocuk haklarından söz edilmekteyse de burada da Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tam adı “Çocuk Hakları Bildirgesi” olarak yanlış yazılmış. “Suça itilmiş çocuklar”dan iki yerde “suçlu çocuk” şeklinde söz ediliyor. Parti programının tümü değerlendirildiğinde CHP’nin de çocuk sorununa çok uzak olduğu ortaya çıkıyor. Yaklaşık 4 bin kelimeden oluşan ANAVATAN parti programında çocuk kelimesi 1 kez ve sadece eğitim başlığında geçiyor. Bunun dışında çocuk haklarına, çocuğun sorunlarına programda yer verilmemiş. ANAVATAN MHP Yaklaşık 14 bin kelimden oluşan parti programında, çocuk 13 kez konu edilmiş. Söz edildiği yerlerin çoğunluğu eğitim konusunda. Program içinde yer alan ifadelerde çocuğa bakış irdelendiğinde ‘’milli motiflerle zenginleştirilmiş çocuk kitapları, çizgi filmler” vb. “terbiye edici” eserlerin geliştirilmesinden ‘’topluma zarar vermeyecek hal ve hareketleri” öğreten bir eğitimden söz edildiği görülüyor. Bunun dışında, çocuk hakları, MHP parti programında sadece bir yerde ve bağlamdan yoksun bir şekilde “kadın ve çocuk hakları” başlığında konu ediliyor ancak hiçbir ayrıntı verilmiyor. GENÇ PARTİ “Manifesto” adını verdiği bildirgesinde çocuğa 1 kez ve eğitim başlığı altında yer vermiş. 13 bin kelimeden oluşan parti programında çocuk kelimesi 6 kez geçiyor. Ancak Saadet Partisi parti programında da sokakta yaşayan ya da çalışan çocuklar iki yerde “sokak çocuğu” gibi bir ifade ile etiketleniyor. Çocukların sokakta yaşaması “manevi bağların zayıflamasına” bağlanıyor. ‘’Kadının çalışarak aile bütçesine katkıda bulunması nın bedeli, çocuklarını ve ailesini ihmal olmamalıdır” ya da ‘’Yüksek zekâlı çocukların tespiti ve özel eğitim almaları sağlanacaktır” gibi yaklaşımlar dikkat çekiyor. 30 bin kelimeden oluşan bildirgede çocuk kelimesi ağırlık olarak eğitim ve korunma konularında olmak üzere 35 kez kullanılmış. SAADET SHP 15 sayfa ve 5 bin kelimeden oluşan SHP parti programında çocuk kelimesi 2 kez geçiyor. Bu ifadelerden birisi yetişkinlerin çocuklarına istediği adı koyabilmesini düzenlemeyi vaat ediyor. Diğeri ise çocuklara özel bir yaklaşımı belirtmekten çok uzak, çocukların ihtiyaç ve sorunlarının hiç bağdaşmadığı yaşlı ve özürlü bireylerle birlikte değerlendiriyor. ÖDP 11 bin kelimeden oluşan parti programında çocuktan 20 kez söz ediliyor. “Çocuk, haklarıyla çocuktur” başlığı altında yapılacaklar sıralanmış. Ancak meli, malı şeklinde sıralanan talepler, bir programdan çok dilek ve istek bildirmekte. DP DP’nin 2001 yılında dönem genel başkanı imzası ile ilan ettiği II. Demokrasi Programı’nda çocuktan hiç söz edilmiyor. DSP SERDAR KIZIK İZMİR Başbakan Tayyip Erdoğan seçim meydanlarında genellikle söze şöyle başlıyor: “Bizim dönemimizde istikrara kavuşan ekonomiiiii...” Geçen aylarda İstanbul’daki TÜSİAD toplantısında da “ekonomi”nin sonundaki “i”leri uzatmadan söze girmiş, çeşitli verileri ele alarak kendi iktidarlarıyla cumhuriyet döneminin tümüne yönelik bazı karşılaştırmalar yapmıştı. Ne demişti, anımsayalım: “Akla hayale gelmeyenleri gerçekleştirdik. Bizim iktidarımız, 80 yıl boyunca yapılamayanları yaptı...” Kendince sıraladı. 1920’lerin, 30’ların 1015 milyonluk Elma, Armut, Portakal!.. Türkiyesi’nde okul, hastane ve doktor sayılarını, karayollarının uzunluğu ve diğer bazı temel verileri, 2007’nin 70 milyonluk Türkiyesi’yle karşılaştırdı. Elmalar, armutlar, portakallar birbirine karıştı. Patronlar kulübü TÜSİAD’ın, televole ekonomistlerinin, büyük medyanın, dinci basının övgüyle söz ettikleri, Erdoğan’ın her konuşmasında özel olarak altını çizdiği “başarılı istikrar ekonomisiyle” ilgili biz de bir karşılaştırma yapalım. Bakalım, 80 yıllık süreçle AKP iktidarının karşılaştırılmasından çıkacak sonuçlar nasıl? 80 yıllık iç borç, 90 milyar dolar AKP döneminde, 196 milyar dolar. 80 yıllık kamu dış borcu, 63 milyar dolar. AKP’nin 70 milyar dolar. 80 yıllık özel sektör dış borcu, 45 milyar dolar. Ya AKP’nin... 117 milyar dolar... Peki, bu “ekonomik istikrar döneminde” ülkeye giren sıcak paraya ödenen faizin toplamı ne? 90 milyar dolar... Dünyadaki dolar milyarderleri sayısında, bu yıl 25 kişi ile Türkiye’de patlama olmuş. Kredi kartı kullanımında Avrupa üçüncülüğüne yerleş mişiz. 2003 yılında halkımızın taksitlik satışlar ve kredi kartları borcu ne kadar? 2.5 milyar dolar. Bugün? Tam 66 milyar dolar... 80 yıl boyunca benzinin geldiği yer? Bir lira 70 kuruş. Şimdi? 3 YTL’ye dayanmış... Ya İMKB’de yabancıların payı? Yüzde 70. Banka sektöründeki yabancıların payı? Yüzde 40. Yeşil sermayenin gurbetçilerden topladığı para ne? 15 milyar dolar. Nereye gitti? Başbakan bir karşılaştırma yapsa da öğrensek... 7