Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
söylenmesi, örgütü genişletip güçlendirmeye çalışanların çoğalmasına yol açıyor, örgüt sadece milisler meydana getirmek gibi sınırlı bir alandan çıkıp daha genel bir amaca yöneliyordu. Malatya’dan gelen bir mektubun, Yeşil Ordu örgütünün kendisini sevindirecek şekilde genişletilmesine çalışıldığını yazıyor olması ve Çerkez Ethem’in davranışları, Mustafa Kemal’i bu gizli dernek hakkında incelemeler yapmaya yöneltti. Yapılan incelemeler gösteriyordu ki dernek artık zararlı bir biçim ve nitelik almıştı ve hemen kapatılması gerekiyordu. Mustafa Kemal bu görüşünü gerekli kişilere açıkladı; ancak Genel Sekreter Hakkı Behiç Bey, derneğin kapatılması hakkındaki bu önerinin yerine getirilemez ve uygulanamaz olduğunu söyledi. Hakkı Behiç Bey’in söylediğine göre, derneğin durumu sanıldığından daha kuvvetliydi ve bu derneği kuranlar sonuna kadar, amaçlarından ayrılmayacakları hakkında birbirlerine söz vermişlerdi. Yeşil Ordu örgütünün faaliyetlerinin sonlandırılmasına yönelik girişimler kesin sonuç veremedi; dernek ileri gelenlerinin bir kısmı çalışmalarını bu kez tamamıyla olumsuz yönde ve Mustafa Kemal aleyhinde sürdürdüler. Eskişehir’de çıkarttıkları Yeni Dünya gazetesi ile de düşünce ve amaçlarını saldırgan bir dille yayımlayan Yeşil Ordu, 1920 sonbaharına kadar faaliyetlerine devam etti. 154 İstanbul cephesinde ise hükümet baştan beri alışılageldiği üzere, siyasi ve askeri gücünü düşman işgaline değil Kuvayı Milliye milislerine yöneltmeye devam ediyordu. İngilizlerin de yönlendirmesiyle bu kez daha keskin bir askeri önlem alınmasına ve Kuvayı Milliye üzerine gönderilecek eğitimli ve düzenli bir teşkilat oluşturulmasına karar verildi. İstanbul Hükümeti’nin girişimiyle, bir yandan Harbiye Nezareti’ne, bir yandan da Dahiliye Nezareti’ne bağlı olmak üzere, Kuvayı İnzibatiye adlı kuvvet 13 Nisan 1920’de resmen kuruldu. Kuvayı İnzibatiye’nin kuruluşunu, 28 Nisan günü Anadolu Fevkalade Müfettişi Umumiliği’nin oluşturulması izledi. Bu müfettişliğin görevi ise, Kuvayı Milliye’nin yok edilmesinden sonra Anadolu’yu saltanata bağlamak için gerekli girişimlerde bulunmak olacaktı. Yayınlanan genelgeye göre Kuvayı İnzibatiye askerleri halkın canına malına kastetmeyecek, silahla karşı koyacak kişiler önce halifeye bağlılık göstermeye çağrılacaklar, buna uymadıkları takdirde tutuklanacaklardı. Tutuklananlardan subay olanlar İstanbul’a gönderilecek, erler ve halktan kişiler ise hükümete bağlılık yemini ettikten sonra evlerine gönderilecekti. Kuvayı İnzibatiye bir süre çabaladıysa da insan ve silah sayısı bakımından gayet iyi durumda olmakla birlikte yeterli disipli ne sahip olmadığından beklentileri karşılamayadı ve varlığını uzun süre devam ettiremedi. Kuvayı Milliye ise memleket savunmasındaki etkin rolünü kaybetmemişti. İşgal altındaki bölgelerde Osmanlı ordularının bir direniş göstermemesi, Kuvayı Milliye’ye duyulan ihtiyacı giderek artırıyordu. Birçok bölgede askerler, asilerle hiç çatışmadan, silahlarını bırakarak köylerine kaçmaya başlamışlardı. Milis birlikleri ise Milli Mücadele’ye daha inançlı davranıyor, asilerin aldatmalarına kapılmıyorlardı. Osmanlı ordusunun kalıntılarının yorgun ve bezgin birlikleriyle mücadelenin sürdürülemeyeceği her geçen gün daha çok kendini gösteriyordu. Orduyu yeni bir anlayışla yeniden şekillendirmek ise o günün koşullarında pek kolay görünmüyordu. Mustafa Kemal Paşa bir yandan yine de orduyu canlandırıp güçlendirmeye çalışırken, diğer yandan da faaliyetlerini sürdüren milis birliklerinden elinden geldiğince yararlanmaya çalışıyordu. Bu, onun sağlam bir düzen bağını ve emirlere koşulsuz uyulmasını gerektiren önemli askerlik görevlerinin ancak düzenli ordu ile mümkün olduğu gerçeğini unutmuş olması anlamına gelmiyordu. Milis birliklerinden yararlanmak, Mustafa Kemal Paşa için ancak ordusunu kurana kadar zaman kazanmak amacına dayalı olabilirdi.