06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

tkindtesrin 1938 CUMHUBİYET Ataturkumuz Yazan ; PEYAMl SAFA Türke aid herşeyin içinde o vardı: Onun gölgesi meydanlan dolduruyor, onun karaltısı dağbaşlannı tutuyor, onun bakışı en uzak dalların ucuna, en geniş ovaların sonuna, içimiz kadar kapalı ve kuytu köşe bucaklara uzanıyordu. Kımıldayan, fırlayan, sıçrayan herseyde onun şimşeğinden bir çizgi vardı. Her ev, her gün, kendi aile reisinden bir haber bekler gibi ondan bir işaret almaya alışmıştı. Kara haberden sonra, hem de nasıl, hersey birden bire söndii; nasıl, nasıl. • Sanki onsuz dağlar karardı, onauz dallar kurudu, onsuz mesafe bomboş kaldı. Şimdi biitün gözler yaşlı, benizler uçuk, dudaklar kilidli. Sanki her evden bir cenaze çıktı. Onsuz varlıkta, yokluğa sarken birşey var. Fakat, varhkla yokluk aratındaki tezadın hazımsızhğından doğan bir inanamamak duygusu içindeyiz. Onun kadar var olan ve onun kadar var eden bir insanın yokluğuna inanamamak duygusu büyiik bir hakikat saklıyor. Buna dikkat edelim. Onun yokluğuna inanamamakta haksız değiliz: O ölmemiştir, demiyeceğim, fakat onun ölen tarafı her f anide olduğu gibi, zaten en az var olan taraf ıydı, gövdesiydi. Zaten o bu kadar işleri bir et ve kemik parçasile, bir mide ve karaciğer parçasile yapmadı. Onun asıl var olan ve bugün yok olduğuna bir türlü inanmadığımız tarafı, fani altırı başına sığmıyarak en asağı memleket hududlan kadar taşan cevherdi. Bu cevher Türktür. Onun güzel gözlerinin elenmiş duru mavisinden fışkırmıs, biitün yurdu sarmıstı. Fakat o gözbebeklerin sönmesile, o cevherin zerresi kaybolmamiftır. Biz biitün Türk fezalannı dolduran o seyyaleyi iliklerimize kadar duyarak onun var olduğunu seziyor ve bunun için yok olduğuna inanamıyoruz. Onun zaten fanî vücudünün kaybolmasından duyduğumuz keder sonsuzdur; fakat millî hızımızdan, gücümüzden, güvenimizden zerresini kaybetmis değiliz. Bilâkis, onun sağlığında, ona güvendiğimiz için bizi saran bir sürü ihmallerimizden, onun hepimize dağılan cevherile kendimizi kurtaracağımız günü de idrâk etmiç oluyoruz. Kendisi bir nutkunda, bu memleketin bir değil, birçok Mustaf a Kemallerle dolu olduğunu söylememis miydi? Onun mtnevî varlığı kadar maddî yokluğu da bizim için dağlar deviren bir enerji kaynağı olacaktır. Çünkü maddî yokluğunun manevî varlığma asla mani olamıyacağını ispat edeceğiz; çünkü biz onun gövdesine tapan bir putperest değil, ölmez eserine ve mânasma bağlı bir suuruz. O, kendi vücudile beraber kaybolacak fanî bir milletin değil, kendi mânasile beraber yasayacak ebedî bir milletin yaratıcısıdır. Yese kapılmak hem onu, hem kendimizi anlamamak olur. Fakat kederimiz ne sonsuzdur, günümüz ne karadır, gönlümüz ne mahzundur, ne mahzun! Bunu da ancak Türk olan bilir. PEYAMl SAFA ATAMIZI TAVAF Bir milletin melâlini söyler derin derin Derya önünde çırpınarak Dolmabahçenin. Gönlümde eski hatıralar, eyledim tavaf, Artık o doğmuyor diye muzlimdi her taraf. Çamlar hüzünlü, yollara düşmüş söğüd, çınar, Yaprak döküp huzura kapanmıştı sonbahar. Mermerli methalin ona lâyık vakarı boş, Heyhat o muhtesem kapının intizarı boş. Sessiz nöbetçiler de heyulâ dolaşmada, Her yerde bir kederli muamma dolaşmada. Susmus biitün saray, nefes almaz o izdiham Son uykusunda tek rahat etsin diyip Atam. Son uykusunda öyle mi bir devir uyandıran, Bir ırka can veren Atatürk adlı kahraman? Düssün olur mu toprağa göçmüs cihan gibi, Sönsün o mavi gözleri bir asuman gibi. Sussun o mavera konuşan madenî sada Dursun olur mu hilkate bir fahr olan zekâ? Sözler ki çağlayıp köpüren bir pınar gibi, Hisler ki »ahlanıp atılan dalgalar gibi, Atiye, hale, geçmise her anda bir temas, Bin türlü ihtisas ile bin türlü ihtiras. Milyonla halkı cezb ile mihrak olan zekâ, lfratı, hadesi, vecdi, tezadile bir deha.. Bir mes'aleydi neş'esi her bezme nur olur, Bir harikaydı benliği bir mülkü doldurur. Cismile pek güzeldi ve ruhile devdi o, Bir yıldırımdı, bir mütekâsif alevdi o. Eyvah o varlığın bize kalmıs fesanesi Yastıkta bir ısık yele, arslan nisanesi. Karsımda servilik ve gurubun vuran alı Göklerde simdi Çankayanın sanlı Kartah.., Ey nam alan, zafer yaratan, inkılâb açan, Ey yol veren hükümleri tarihe bir zaman, Ey eski kahramanları geçmis asırların! Gaziye ihtiram ile kalkın ve toplanın, Saf bağlayıp selâma durun hep! Odur gelen Türk rrkının muhabbeti üstünde yükselen. & Yazan : tBRAHİM ALÂEDD1N O YAŞIYOR Yazan; ABİDİN DAVER Atatürk gözlerini hayata kapadı; o öldü demiyorum, diyemiyorum, buna dilim varmıyor. Çünkü, o ölmemistir; çünkü o ölmez. Atatürk, Türkün, yalnız Türkün değil; biitün medeniyet dünyasının ebedî hayata mazhar olan ender büyüklerinden biridir. Böyle büyiik insanlar fani değil ebedîdirler. Onların ömrii, milletlerin, insanhğın, medeniyetin hayatınca devam edip gider. Atatürk de, dünyadaki 57 senelik fani hayatmdan sonra, tarihin ebedî hayatına intikal etmiştir. O, dünya durdukça, Türk tarihinde ve insanlık tarihinde yaşayacaktır. Atatürk, bu yarım asırlık kısa hayatında, birkaç asrın sinesine sığmıyan ve müstakbel asırlar üzerinde de tesiri görülecek olan büyiik işler basarmıştır. O, tarihin seyrini değiştirmek gibi bir mucize yapan biiyük adamdır. Ve, Türk tarihine, «Türk milletini maddî ve manevî ölümlerden kurtaran adam» diye geçecektir. O, medeniyet tarihine, «dünyanın en mühim bir parçasında yeni bir medeniyet kuran adam» diye geçecektir. O, insanlık tarihine, «asırlarca ıstırab çeken insanları saadete kavuşturan adam» diye geçecektir. O, askerlik tarihine, «yere serilmi* addedilen bir milletten yaman bir ordu çıkaran ve zaferler kazanan yenilmez kumandan» diye geçecektir. O, siyaset ve idare tarihine, «bir saltanatın perişan enkazı üzerinde yepyeni ve muhtesem bir devlet kuran dâhi devlet adamı» diye geçecektir. O, inkılâb tarihine, «Türkiyede ve Şarkta geceyi gündüz, cehli ilim, geriliği yenilik, maziyi istikbal yapan emsalsiz müceddid, essiz inkılâbcı» diye geçecektir. Bu kadar büyük meziyetleri olan bir «Dehâ» hiç ölür mü? Hiç bir ölüm, onu öldüremez. Artık, Atatürkü göremiyecekleri için gözlerimiz acı gözyaşları dökerken millî şuurumuz, millî vicdanımız, millî varlığımız onunla mesbudur ve onun hatıralarile, onun eserlerile yaşıyor. Türkiyenin sancağmda, tasında, toprağında, havasında, güneşinde, onu hissediyor; onun ebedî varlığmı duyuyoruz, onunla beraber yasıyonız ve yasıyacağız. Atatürkten ayrılmanın büyük acısı yüreklerimizi yakıyor, onu, daha uzun müddet, bize bağıslamadığı, Büyük Şefimizi çok erken aramızdan aldığı için talih ve mukadderata küskün ve kızgınız. Istırabımız büyüktür; fakat onun yarattığı büyük eser, en büyük ümidimiz, en büyük kuvvetimizdir. O, kurduğu Cumhuriyeti bize emanet etti. Emanetini mukaddes bir bayrak gibi daima yüksek, daima daha yüksek tutacağız. Yurddas, ağla, acı duy; fakat umıtma ki Atatürk, ölmez Türk milletinin ruhunda, ebedî Türk miUetinin varlığında ölmez, ebedî hayatını yaşıyor. ABtDTf Kemal Atatürk 1881 de Selânikte dünyaya geldı. Babası, evvelce giimrük memuru iken bilâhare ticaret hayatına intisab «derek kereste tacirliğile meşgul olan AIi Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanımdır. Babası, ona, kısaca Mustafa adını vermişti. Atatürkün bırakıyor ve Askerî Rüştiyesine giriyor. Mustafa Kemalin zaten ötedenberi askerliğe karşı sevgisi ve üniformaya iştiyakı vardır. Annesinin askerlikten çekinmesine rağmen bir emrivaki yapıyor, gizlice imtihan vererek Askerî Rüştiyeye kaydolunuyor. ve endişesini çekti, Mustafa Kemal Yıldız iarayraa götürülerek günlerce isticvab edildi ve bir vazife ile Şama sürüldu. Suriyede milletin hayatmı daha ya kından görmeğe, saltanat ve istıbdadın kahrını daha iyi anlamağa imkân buldu. Mücadeleye girişmek zamanının hulul ettiğine karar vererek 1906 da (Vatan ve Hürriyet cemiyeti) ni kurdu. Teşekküle, çok yakm bazı arkadaşlarını almıştı, gizli olarak çalışmak ve milleti hazırIadıktan sonra bir ihtılâl yaparak istibdadı devirmek gayesini güdüyordu. ölmez evet gönüllere heykej kuran Atam. Lâkin nedîr içimdeki payansız inhidam?..* tBRAHİM ALÂEDDIN Mustafa, Ali Rıza Efendinin bir Bu mektebin ikinci sınıfında Mustafa, tek ve sevgili oğlu idi. Fakat babası, onu çok yüksek zekâ eserleri göstermeğe başçok küçük yaşta yetim bırakarak öldü. ladı. Tahsisen riyaziyede büyük kabiliTarihin Atatürkünü, anası Zübeyde Hayet gösteriyordu. Nihayet bir gün riyanım büyütmüş ve yetiştinniştir. ziye hocası ona şunlan söyledi: Daha babasının sağlığında, Mustafa « Oğlum, senin adın Mustafa; bemektebe gitnıek çağına gelmiştir. Ancak nimki de. Bu böyle olmıyacak, arada bir ortaya bir ihtılâf çıkmıştır. Bizzat kendifark bulunmalı. Senin ismin bundan sonsinin anlattığına göre, annesi onun ilâhira Mustafa Kemal olsun!» lerle mahalle mektebine gitmesine, babası Mustafa Kemal buradaki dört senelik ise, yeni açtlan ve yeni usul üzere tedrisat yapan Şemsi Efendi mektebine de tahsil hayatmı hep bu kemal tezahürlerivam etmesine taraftardır. Nihayet Ali le geçiriyor, zaman zaman hocasına veRıza Efendi bir hal şekli buluyor. Mus kâleten muallimlik bile ediyor. Mektebi tafa evvelâ ilâhilerle mahalle mektebine bitirince Manastır Askerî İdadisine girigötürülüyor ve oradan da Şemsi Efendi yor. Bir tatil zamanında, gizlice Frerler mektebine naklediyor. mektebine devam ederek fransızcasını Ali Rıza Efendi ölünce Mustafa an kuv\etlendiriyor. nesi ve kardeşile beraber dayısımn yanına yerleşiyor. Atatürk bu devTeyi şöyle anlatıyor: «Dayım köy hayatı geçiriyordu, ben de bu hayata kanştım. Bana vazifeler veriyor, ben de bunlan yapıyordum. Kardeşimle'birlikte bakla tarlasının orUsmda bir kulübede oturduğumuzu ve kargalan kovalamakla uğraştığımızı unutmam. Çiftlık hayatının diğer işlerine de karışıyordum. Böylece biraz vakit geçince annem, ben mektebsiz kaldığım için endişeye başladı. Nihayet Selânikte buIunan teyzemin evinc gitmeme ve mektebe devam etmeme karar verildi. Selânık Mülkiye Rüştiyesine kaydolundum.» Bu mektebde, bir arkadaşile arasında hâdise oluyor ve arabca hocası kendisine fena muamele ettiği için Mustafa burasıni Büyük Şefin hayatı baştanbaşa muvaffakiytler, zaferler ve mucizelerle doludur Hayatı ran oluyorlardı. Fakat sevenleri kadar düşmanları da vardı. Aleyhine o kadar çok raporlar gönderildi ki nihayet Harbiye Nezareti tehlikeli saydığı kolağasını îstanbul Erkânıharbiyei Umumiye da iresine memur etti. Kısa bir müddet sonra, Mısıra, oradan Yunanistana gitti, gizlice Selâniğe geçeAtatürk, burada edebiyata merak edi rek fikir ve ideal arkadaşlarile konuştu yor. İyi yazı yazmak, iyi söz söylemek ve cemiyetin orada da faal bir şubesini istidadlannı kuvvetlendiriyor. kurdu. 1907 de kolaeahğa terfi edince, Manastır ldadisinden Istanbul Harbiyesine geçti. 1901 de burasını, 1905 te Erkânıharbiye mektebini bitirdi ve yüzbaşı rütbesıle orduya iltihak etti. Onun Harbiyede hocalan ve arkadaşları arasmda bıraktığı tesir büyükfcür. Genc Mustafa Kemal ilim ve fennin, şiir ve edebiyatın, vakar ve haysiyetin bir timsali olarak temayüz etti, yükseldi. Harbiyenin 1934 te, yüzüncü yıldönümü kutluIandığı zaman, her yılın bir yıldızla işaretlendiği meshur kütükte, Atatürkün neş'et ettiği 1901 senesi bir ayla temsil olundu. Mustafa Kemal, bilhassa erkâmhar biye sınıflarında iken .vatan ve millet işlerile çok alâkadar olmağa ve kalbindeki vatanperverlik duygulan filî sahaya inkılâb etmek feveranmı göstermeğe başlamıştır. Hürrivet taraftarlığı Saraym dikkat bir yolunu bularak vazifesini Makedonyadaki 3 üncü orduya naklettirmeğe muvaffak oldu. Burada (Vatan ve Hürriyet cemiyeti) ni de içine almış olan (lttihad ve Terakki) cemiyetile çalışmağa başladı. Vatanperver zabitlerle, hürriytt âşıkı genclerle yapılan elbirlıği süratle genişledi ve Sultan Hamid tehdıd edılerek ikinci Meşrutiyet 1908 temmuzunda ilân ettirildi. 31 mart vak'asım müteakıb Hareket ordusu fıkrini ve İstanbula yürüyüş plânını Mustafa Kemal hazırladı. Yeni idare sağlamlaştıktan sonra Mustafa Kemal kendisini gene orduya hasretti. Genc kolağası askerî vazifesinde, talim ve terbiye işlerinde, hart> oyunları ve manevralarda o kddar yüksek bir kudret gösterdi ki büyiik küçük bütün zabitler, bütün a«kerler Mustafa Kemale hay kumandanlığına, bilâhare Yıldınm Or dulan Grupu Kumandanlığma tayin olundu. Suriye ve Irakta muharebe kaybediliyor, lâkin dâhi kumandan Mustafa Kemal, noktai nazarını ve tavsiyelerini Başkumandanlığa kabul ettiremiyordu. Bir müddet sonra Trablusgarb harbi Artık yapılacak bir iş kalmamıştı. Harbi patlamıştı. Büyük vatan evlâdı yerinde, kaybettik ve mütareke oldu. hareketsiz kalamazdı. Birkaç arkadaşile İstanbula dönen Mustafa Kemal, îmTrablusa gitti, Tobruk'ta kıt'aları ha paratorluğun yıkılmakta olduğunu görezırlıyarak îtalyanlara karşı bir muvaffa rek milleti kurtarmak için plânlarını hakiyet kazanck Oradan Derne'ye geçti zırladı. Ferid Paşa kabinesi zamanında, ve kumandanlığı ele aldı. Bu sırada rüt Karadeniz kıyılanndaki Pontos Rum eşbesi de binbaşılığa çıkarılmıştı. kıyalarını tedîb bahanesile, Üçüncü OrBalkan Harbinin patladıgını orada du Müfettişliğini üzerine aldı. 19 mayıs 1919 da Samsuna çıktı. Bu, yeni Türkiyenin kuıfıluş tarihinin başlangKidır. Erzurum ve Sıvas kongrelerini toplıyarak milleti, kurtuluş mücadelesi fikri etrafmda topladı ve Osmanlı ordusu kumandanlığından istifa etti ve bir ferdi millet olarak bu hareketin başına geçti. 23 nisan 1920 de Ankarada Büyük Millet Meclisi ve hükumeti kuruldu. Yavaş yavaş kuvvetli bir ordu teşkil eden Mustafa Kemal, Inönü ve Sakarya zaBiraz sonra Sofya ataşemiliterliğine ferlerinden sonra, 1922 de, Dumlupınartayin edildi ve 1914 kânunuevveli sonu da düşmana kat'î darbeyi indirdi ve müsna kadar orada kaldı. tevliyi 9 günde, tzmirde Akdenize dökBüyük Harb patlayınca, kendisine tü. faal bir hizmet verilmesini istedi. Onun Ayni sene sonbaharda saltanat kaldıyüksek kudretini bilen ve kıskanan Başnldı, bir sene sonra 29 birinciteşrin 1923 kumandanlık uzun tereddüdlerden sonra, Tekirdağında teşekkül edecek bir fırka te Cumhuriyet ilân olundu ve Başku nın kumandanlığına tayin etti. Mustafa mandan' Gazi Mustafa Kemal, Reisi işitti. Artık Trablusta yapılacak bir iş kalmamıştı. Mısır ve Avrupa yolile istanbula döndüğü zaman feci mağlubiyet tahakkuk etmiş bulunuyordu. Orduda hizmet istedi. Akdeniz Boğazı Müretteb Kuvvetleri Harekât Şubesi Reisi oldu. Edirnenin istirdadile neticelenen ileri hareket plânını hazırlad;. Bu arada Bo ğazların müdafaa şartlarını da tetkik ve tesbite imkân buldu. Kemal mevhum fırkayı bir ay zarfında teşkıl etti, yetistirdi ve muharebeye hazır hale getirdi. Anburnu Anafartalar Ece limanını muhtevi Maydos mıntakası kumandanlığı kendisine verildi. 1915 te düşman kuvvetleri Boğazlara yüklenin ce, Arıburnunda askerî dehasının ilk eserini gösterdi ve düşmanı sahile mıhladı. Mustafa Kemal Anafartalar müdafaası ve zaferile düşmanı mağlub etmiş ve raemleketi kurtaraııştır. Rütbesi mirlivalığa yükselen Çanakkale kahramanı, evvelâ Yedinci Ordu cumhurluğa seçildi. Artık bu tarihten sonra, Atatürkün içtimaî hayatımızdaki büyük inkılâblan baslamıstır. Büyük Şefin hayatı baştanbaşa mu vaffakiyetler, zaferler ve mucizelerle doludur. Eğer milletimizin ekseriyeti azimesi çiftçi olmasaydı biz bugün yeryüzünde bulunmıyacaktık. Atatürk Yalovada bir isitrahat anında Biz Türkler bütün tarihî hayatımızca hürriyet ve istiklâle timsal olmuş bir milletiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle