Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 ŞAHİN ALPAY * sveç'te bu yıl cylül aymda seçimler yapılacak. Sosyal Demokrat İşçi Partisi (SAP), 1932'den itibaren 44 yıl süreyle ülkeyi yönettikten sonra, 1976 ve 1979'da üst üste iki seçim kaybettniş; 1982'de iktidara dönmeyi başarmıştı. Kendini toparlaması için son şans olarak nitelenen 1982 seçimlerini kazanması, 1969'dan itibaren SAP Başkanı ve Başbakan Olof Palmc için kişisel bir zaferdi. Parlamentonun üç yılda bir yenilendiği İsveç'te seçirrder yaklaşırken, yapılan kamuoyu yoklamaları, sosyal demokratlar ve onların kurduğu azınlık hükümetlerini daima dışarıdan desteklemiş olan küçük komünist partisi, Sol Parti Komünistler'den (VPK) oluşan, "sosyalist blok"un seçimleri açık farkla kaybedeceklerine işaret ediyor. Sosyal demokıatlar ekonomi politikalarında umulandan çok daha başarıh olabilmelerine; 198586 bütçe gerekçesinde belirttikleri üzere, son yıllarda hem enflasyonu hem de işsizliği azaltmayı sağlayan ender hükümetlerden biri olmayı başarmalarına rağmen, seçmenler nezdindc neden geriliyorlar? Bu sorunun yanıtının, hiç değilse kısmen, 1984 yılı başında uygulamaya konulan "Ücretliler F o n u " Yasası'yla ilgili olduğıı anlaşılıyor. "Ucretliler F o n u " projesi, şu sıralar 1930'lardan bu yana en büyük fikir ayrılıklarına sahne olan Sosyal Demokrat Parti içinde de, başlıca tartışma konularından birini oluşturuyor. SAP yönetiminin, sendikaların baskısı altında, pek istemeyerek benimseyip yasalaştırmak durumunda kaldığı "Ücretliler Fonu" tasarısı yanı sıra, izlenecek ekonomi politikası konusundaki temelli görüş farklılıkları da, tsveç demokratik sol akımı içinde bir "iç savaş" olduğu izlenimini vermekte. Muhaf'azakâr eğilimli bir gazeteci (Bertil östergren) parti icindeki iki kanat arasındaki mücadeleyi (Ingiltere'de 145585 yılları arasında Lancester ve York şövalyeleri arasındaki iç savaştan esinlenerek) "Kırmızı Güller'Mc "Beyaz Güller"in savaşı olarak nitelendirdi. Kanatların siyasal renklerini de ima eden bu niteleme, hayli popUlerlik kazandı. SİYASF/r 85 I Kırıiıızı GüllerBeyaz Güllı tıkça, enflasyon da artıyordu. Konjonktür, refah politikalarına bir sınır mı getiriyordu? lsveç'in bugün 2,2 milyon üyesi olan dev İşçi Sendikaları Federasyonu LO'nun iki ünlü iktisatçısı (Rudolf Meidner ve Gösta Kehn) soruna çözüm getirdiler: Genişlemeci politikalann sürdürülmesini, ancak enflasyonu önlemek amacıyla yiiksek vergi politikası yanı sıra, "iicret dayanışması" adı verilen politikanın uygulanmasını önerdiler. "Ücret dayanışması" politikası, firmaların kârlılık durumuna bakılmaksızın, eşit işe eşit ücret odenmesi csasını içeriyordu. Bu politika, işçi ve işveren kuruluşları arasında toplusözleşmelerin devletin de katıldığı merkezi görüşmeler yoluyla yapıldığı, 1938'den 1983'e kadar uzanan dönem boyunca sürdü. Meidner tasarısı, 1930'larda halledilmiş gibi görünen, sermayenin mülkiyetisorununu yeniden gündeme getiriyordu. LO, tasarıyı, "Üretim sermayesinin özel sahiplerin elinden, ücretliler topluluğuna devredilmcsi için bir yöntenı" olarak tanımhyordu. Meidner: "Sermaye sahiplerinin mülkiyet nedeniyle sağladıkları gücü ellerinden alacağız. Deneyimler, nüfuz ve denetimin yeterli olmadığını gösteriyor. Mülkiyet tayin edici bir rol oynuyor..." diyordu. "Burjuva bloku" olarak anılan sağdaki partiler, tasarıya şiddetle karşı çıktılar. tlginç olan, sağ partilerin tasarının gerekçesine, yani ülkedeki servet ve güç temerküzünün kırılması gereğine bir itirazları olmayışıydı. Ancak onlar, sermayenin devlete veya kolektif fonlara devrinin güç temerküzü sorununu çözemeyeceğini; bu nedenle sermayenin mümkün olduğu kadar çok sayıda kişiye dağılmasınt sağlayacak, çalışanların kişisel olarak ortak olduğu bireysel hisseli fonların kurulmasını savunuNe var ki, 1979 seçimlerinde de başarıh olunamadı. Fon tasarısı konusunda devam eden tarlışmalar, yeni bir SAPLO komisyonu kurulmasına yol açtı. Uçüncü komisyonun 1981 parti kongresine sunduğu raporda, tasarıya gerekçe olarak hem sermayenin mülkiyet yapısının değiştirilmesinden, hem de bunun geleneksel refahı artırmaya yönelik sosyal demokrat politikanın bir devamı olduğundan söz ediliyordu. Projeye "ideolojik bulanıkhk" gelmişti. ö t e yandan rapor, ilk kez somut bir uygulama önerisi de içeriyordu: Borsaya kayıtlı ya da 500'den fazla işçi çahştıran bütün şirketlerin kârlanndan %20, işçi ücretlerinden °/ol oranında yapılacak kesintilerle 24 ilin her birinde bir fon kurulacak; fon yönetim kurullarında çoğunluk sendika temsilcilerinden oluşacaktı. Ancak, parti yönetimi iktidara gelindiği takdirde tasarıyı dilediği şekilde uygulama konusunda kongreden tam yetki koparmayı başardı. lsveç sosyal demokratları seçim yılında ayrılığ, "Ucret dayanışması" politikasının sonuçları Bu politikalarla lsveç, giderek zenginleştiği gibi gelir dağılımında da önemli ölçü Fon tasansına "rağmen" 1982 Eylül seçimlerine girerken, başta Palme olmak üzere SAP yönetimi, fon tasarısının seçmenler arasında uyandırdığı tepkinin asgariye indirilebilmesi için büyük bir dikkat gösteriyor; tasarıyı ekonomik krize karşı bir zorunlu tasarruf önlemi olarak tanımlıyordu. tsveçli seçmenler, fon tasarısından hiç hoşlanmamışlardı. Yalnız LO üyesi işçilerin değil, sosyal demokrat seçmenlerin de çoğu mevcut tasarıya karşıydılar. Bu nedenle sosyal demokratların 1982 seçimlerini kazanmaları, seçmenleri ekonomiyi düzeltebileceklerine ikna etmeleri sayesinde mümkün oldu. Yani, SAP 1982 seçimlerini "fon tasansına ragmen" kazandı. Gelişmeler SAP yönetiminin tasarıyı gerçekte hiçbir zaman benimsemediğini gösteriyordu. örneğin, Maliye Bakanı ve SAP'ın Palme'den sonraki 2. adamı KjellOlof Feldt, 1983 başında verdiği bir mülakatta, tasarının yetersiz olduğunu, 1985 seçimlerinden önce yasalaşmasını kuşkulu gördüğünü ağzından kaçırıyor; LO'dan gelen şiddetli tepki karşısında, sözlerinin yanlış anlaşıldığını açıklamak zorunda kalıyordu. Tasarı konusunda parti icindeki muhalefetin baş sözcüsü, gerek Tage Erlander'in gerekse Olof Palme'nin danışmanlığında bulunmuş olan, dünyaca tanınmış iktisatçı Assar Lindbeck, 1982 seçimlerinden kısa süre önce partiden istifa etmişti. Lindbeck, tasarı uygulandığı takdirde, hem işçileri temsil eden hem de kendisi işveren kuruluşu olan tek bir örgütün, birkaç yıl içinde sermayenin yönetimini eline geçireceğini; lsveç modelinin dayandığı ekonomide, siyasette ve kültürde çoğulcu yapının ortadan kalkacağını savunuyordu. Her şeye rağmen tasarı, 1981 kongresinde kabul edilen şekli bir hayli değiştirilerek, Aralık 1983'te parlamentoya sunuldu ve 1.1.1984'ten itibaren yürürlüğe girdi. Birçok g^zlemciye göre, tasarının iyice "sulandmlarak" kabul edilmeşi, SAP yönetiminin sendikalardan beklediği fedakârlıklara karşılık verilen bir ödünden başka bir şey değildi. Nitekim, parlamentoya gelen tasarı gerçekten tanınmaz haldeydi: Fonda toplanacak paralar her yıl 2 milyar kronu (100 milyar lira) aşamayacak; fazlası Genel Emeklilik Fonu'na aktarılacaktı. Kurulacak 5 adet fon, hiçbir şirkette %8'den fazla hisse edinemeyecekti. Yasa, LO yönetimi tarafından hiç beğenilmedi. LO'nun yayın organı, LOTidnln Parti bölünebüir mi? Kimi muhalif gözlemcilere "Sosyal demokrat akım Ingiltere'de olduğu gibi, Isveç'te de iki partiye bölünecek mı sorusunu sorduran görüş aynlıkları, 1980'lerde hemen hemen tüm Batı ülkelerinin demokratik sol akımlarında gözleniyor. Tüm demokratik sol partilerde, sermayenin mülkiyeti, devletin ekonomideki yeri, devlettoplum ve birey ilişkileri, bürokrasi, merkeziyetçilik ve ademimerkeziyetçilik, kişi özgUrlükleri, vb. konularda farklı yaklaşımlar var. lsveç pactisi bu açıdan bir istisna değil. SAP icindeki tartışmaların Aralık 1983'te yasalaşarak, 1.1.1984'te yürürlüğegiren "Ücretliler Fonu" tasarısının 1975 yılındaki SAP Kongresi'nde ortaya atılışı ile başladığı söylenebilir. Zira, böylece sermayenin mülkiyeti ve nasıl bir sosyalizm soruları 1930'lardan sonra ilk kez yeniden gündeme geliyordu. lsveç sosyal demokratları, 1930'ların başında iktidara geldiklerinde, pragmatik bir yol seçerek, devletleştirmeleri kapitalizmin başarıh olamadığı alanlarla sınırlayan; buna karşılık devletin ekonomik hayattaki düzenleyici rolünü artıran, bugün genel olarak sosyal demokrasiyle özdeşleştirilen, ("kapitalizmi yıkma değil, kurtarma"yı amaçlayan) politikalan benimsediler. lsveç, halkın satın alma gücünün artırılmasına dayanan, genişlemeci (Keynesçi) politikalan ilk uygulayan ülke oldu. Ne var ki, 1940'lara gelindiğinde entlasyon olayıyla karşılaşıldı. Halkın satın alma gücü art Sosyal demokratlar 1930lardan bu yana en büyük görüş ayrılıklarının çıktığı ve en canlı tartışmaların yapıldığı bir dönemi yaşamakta. Muhafazakâr gözlemciler, sosyal demokratlar arasındaki fikir mücadelelerine, İngiltere tarihinden esinlenerek, "Kırmızı Güller'le Beyaz Güller'in savaşı'" adını taktılar. "Kırmızı Güller"in başı güçlü İşçi Sendikaları Federasyonu Başkanı Stig Malm. "Beyaz Güıler" ise Maliye Bakanı KjellOlof Feldt çevresinde toplanıyor. KJELLOLOF FEUiT "Beyaz Cüller^ in başı Maliye Bakanı 'na göre, "Kapitalizmin kuşkusuz ki, büyük zaaflan var. Ne var ki, kapitalizme bir alternatif bulabilmiş değiliz..." de eşitlik sağlamayı başardı. Ne var ki, "ücret dayanışması" politikası, yüksek kâr sağlayan firmalar bakınundan büytik avantajlar sağladı. Güçsüz firmalar ortadan silinirken, güçlüler daha da güçlendi ve 1960'lara gelindiğinde, sınai ve iktisadi gücün az sayıda büyük sermaye grubunun elinde toplandığı bir duruma ulaşıldı. Bu güç temerküzü nasıl giderilecekti? Sosyal demokratlar yüzyılın başında liberallerle işbirliği yaparak siyasi demokrasiyi; refah devleti politikalan ile sosyal demokrasiyi gercekleştirmişlerdi. Şımdı sıra ekonomik demokrasinin gerçekleştirilmesindeydi. Çözüm yine Rudolf Meidner tarafından ortaya atıldı. "Ücretliler Fonu" tasarısı adını alan proje, esas olarak, büyük şirketlerin kârlanndan yapılacak kesintilerin, sendikalar tarafından yönetilecek kolektif fonlarda toplanmasını; fonların büyük şirketlerin hisselerinin yaklaşık yarısını satın almasını öngörüyordu. yorlardı. Sendikaları aynı zamanda bir işveren kuruluşu haline getirecek, dolayısıyla onlara olağanüstü bir güç verecek tasarıya, sosyal demokrat parti içinde de giderek güçlenen bir muhalefet başladı. Seçmenler de tasarıdan hiç hoşlanmadılar. Seçim araştırmalarının açıkça gösterdiği üzere, SAP'nin 1976'da 44 yıllık iktidarı yitirmesinde fon tasarısı önemli bir rol oynadı. (Ancak, 1976 ve sonra 1979 seçimlerini kaybetmelerinin esas nedeni, liberal Merkez Partisi'nin nükleer enerji programına kesin olarak karşı çıkarak, bloklar arası oy dengesini sağ blok lehine çevirmesi idi.) Seçim ertesinde SAP ve LO ortak bir komisyon kurarak, fon tasarısını gözden geçirmeye karar verdiler. Komisyonun 1978 parti kongresine sunduğu rapor, şaşkınlık yarattı. Zira tasarının gerekçesi tümüyle değişmişti. Şimdi, tasarının amacı, "Sermaye sahiplerinin elindeki kaynaklara el konması değildir" deniyordu. Rapora göre, 1970'lerin ortalarından itibaren ekonomik koşullar kötüleşmişti. Fonların bu koşullarda yeni yatırımlar için gerekli sermaye birikimine katkıda bulunmaktan öte, ideolojik bir gerekçesi yoktu.