Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR ALİ İSMET URAL Gareth Southgate. FUTBOL 17 MART 2009 SALI B ülent Korkmaz, Joseph (Pep) Guardiola ve Gareth Southgate. Hemen hemen aynı jenerasyonun 3 değerli futbolcusu. Kariyerleri başarılarla dolu. Özellikleri birbirinin nerdeyse kopyası. Savaşçı, kazanmaktan başka bir şey bilmeyen, futbolla yatıp kalkan, sadece futbol değil, spor kültürünü özümsemiş ‘3 silahşörler...’ 1992’de Johan Cruyff’un çalıştırdığı ve ‘dream team (rüya takım)’ olarak isimlendirilen Barcelona’nın en önemli isimlerinden biriydi Pep. İngiltere’de sıkıcı geçen 95’li yılların yaratıcı ve hücuma renk katan defans oyuncusu olarak tarihe geçen Southgate. G.Saray’da ‘3’ numaralı formayı 14 yıl boyunca başarıyla taşırken UEFA Kupası’nı kaldıran kaptan Bülent. Bunlar güzel hatıralar olarak mazide kaldı. ‘3 silahşörler’ şu sıralar yine sahnede... Ama futbolcu olarak değil. Savaşçı ruhlarını çalıştırdıkları takımlara yansıtarak. Teknik adamlık kariyerlerine başarılar ekleme çabası içindeler. Bu noktada yaşadıkları en büyük sıkıntı, geçirdikleri başarılı futbol yıllarına zarar vermemek. Çünkü teknik adam olarak bırakacakları başarısız her sezon geçmişlerine yakışmayacaktı. Bu konuda Bülent’in açıklamasını çok beğendim... “Futbolda geçirdiğim yıllara bakarsak hep üzerine koyarak yol katettim. Başarısız olduğum anları daha çok çalışarak aştım. Aynı şartları teknik adam olarak da yaşamalıyım. Basamakları tek tek çıkarken hatalar olacaktır.” Diğer arkadaşları için de geçerliydi bu durum. Peki ‘3 silahşörler’ neler yapıyor? Teknik diektörlük kariyerlerinde hangi yolları tercih ediyorlar dersiniz? hâlâ ‘efsane’ diyor. Hırslı ve savaşçı yapısıyla düşmeyeceklerini düşünüyorlar. Onu Tuncay’dan dinlemelisiniz... “Boro’ya transfer olduğum gün kampa katılmak üzere gittim. Havaalanında beni hangi yönetici karşılayacak, adamı tanımam, İngilizcem zayıf, nasıl anlaşırım, bilemiyorum. Aklık karışık, alandan dışarı çıktım, karşımda Southgate.. Şoka girdim. Heyecandan ne yapacağıma, nasıl davranacağıma karar veremedim ama hocaya bir anda sarılıp öptüm. Yanına bir de Türk almış, rahat konuşmak istemiş. Yol boyunca kampa gidene dek bana kulübün yapısını, takımı tek tek bıkmadan anlattı. Ama yaklaşık 1 saat süren yol boyunca söylediği en önemli şey, ‘Senden 6 ay boyunca hiçbir şey istemiyorum. İngiltere’yi tanı. Takımı, taraftarı, kenti tanı. Farklı bir yaşam bulacaksın, ona alışmalısın’ dedi. Sonra yardımcısını bana fiksledi. İlk zamanlar yemeklerimi onlarda yiyordum. Bir gün antrenman sonrası eve döndüm, ne göreyim? Yardımcı hocanın karısı evi temizlemiş, çamaşırları yıkamış, ütülemiş. Sonra haftada bir Southgate ile konuşup sorunları ve futbol mantığımızı konuştuk. Beni gerçekten 6 ay içinde sadece Boro’ya değil, İngiltere Premier Ligi’ne alıştırdı.” Southgate sayesinde gollerini atan ve Boro taraftarının sevgilisi olan Tuncay için taraftarlar resmi sitelerindeki forumlarda şu sözlere yer veriyo... “Umarız Tuncay bizi bırakmaz.” Ne güzel, değil mi? EN SIKINTILI KORKMAZ ...Ve Bülent Korkmaz. ‘3 silahşörler’in sonuncusu... Onun teknik adamlık kariyeri çok sıkıntılı geçti. 200607 sezonunun ilk yarısı oynanırken Kayseri Erciyes’te teknik adam olarak başladı kariyerine. Çok sıkıntılı süreçte aldığı takımı küme düşmekten kurtaramasa da aynı sezon Türkiye Kupası’nda ‘final’ oynattı. Bir anlamda başarıydı onun için. Bu arada ülkede her kulübün G.Saray olmadığını, sıkıntıların ne kadarını aşabilip ne kadarına katlanması gerektiğini de bu kulüpte anlamış oldu. Sonra 6 haftalık yenilgi serisiyle başlayıp biten Bursaspor macerası yaşadı. Aynı şekilde sıkıntılı bir G.Birliği macerası daha geçirdi ama başkent temsilcisi düşme potasından bir türlü kurtulamayınca bıraktı görevi. Bursaspor ve G.Birliği sarsmıştı onu. Son derecede normaldi bu. Çünkü içine yedirememişti başarısızlığı. Bir süre beklemeye başladı ve bu arada ‘prolisans’ kurslarına katıldı. Ancak bu sezonun 22. haftası bir günde yaşanan gelişmelerle canından çok sevdiği G.Saray’ın başına getirildi. Şimdilerde katetmesi gereken çok yol olduğunu bilse de evinde çalıştığı için daha iştahlı. Sadece ve sadece çözmesi gereken tek sorun var, ‘kriz yönetimi...’ İyi bir kadroyu kötü zamanda aldı. Lincoln gibi zor bir adamı idare etmekle ondan maksimum faydalanmakla uğraşırken Hamburg’da karşı karşıya kaldı... Takım Avrupa maçlarına ekstra motive olduğu için Kadıköy’de UEFA finali oynamak Bülent Korkmaz’ın en büyük hayali. Guardiola’nın ‘rüya takımı’nı yeniden oluşturup Şampiyonlar Ligi’ni kazanmak istemesi gibi... Yine kötü giden Süper Lig maçlarına ‘dur’ demek en önemli sorunu. Küme düşme stresi yaşayan Southgate’e göre daha avantajlı gibi görünse de G.Saray’da şampiyon olamamak küme düşmekle eş değer neredeyse... Bakalım ‘3 silahşörler’den hangisi neleri başaracak bu yıl? Ya da ilk hangisi pes edecek? Şu ana bakarsak yanıt kolay gibi. En yakın isim düşme stresi yaşayan Boro’lu Southgate. Ama futbol her şeye gebe. Yaşayıp görelim... GUARDIOLA ERKEN YOL ALDI Pep Gurdiola içlerinde en hızlısı çıktı. 13 yaşında Barcelona altyapısında başladığı futbolu bıraktığını açıkladıktan hemen sonra 2007’de başkan Laporta onu Barcelona (B) Takımı’nın başına geçirdi. A takıma oyuncu yetiştirme yolunda büyük önem taşıyan bu ekipde bir sezon çalıştı. 25 galibiyet, 8 beraberlik, 5 yenilgi ve yüzde 66 oranla camiada ismini bu kez teknik adam olarak duyurmayı başardı. Bu arada A takımı çalıştıran Frank Rijkaard gönderilince Pep takımın başına getirildi. Aslında teknik adamlık deneyimi hiç yok denecek kadar azken camianın çok sevilen, sayılan çocuğu olması onu tepeye çıkardı. Akıllardaki tek soru işareti Henry, Eto’o, Xavi ya da Puyol gibi isimleri nasıl idare edeceği ve iç huzursuzluk yaşayan takımı nasıl toparlayabileceğiydi. Ama zor olmadı bunlar... “Pep takımla yaptığı ilk toplantısında onlardan farksız olduğunu, hâlâ futbolcu gibi yaşayıp düşündüğünü ancak aralarındaki tek ayrımın sahada yer alamayacağı, kulübe dışına çıkamayacağı olduğunu anlattı” diyordu futbol direktörü Begiristain. Bu elit futbolcular için çok geçerli, onların kolay algılayıp spor kültürü içinde yoğurabilecekleri bir açıklama. Nitekim de öyle oldu. Guardiola. Korkmaz ÜÇ SİLAHŞÖRLER Pep Guardiola’nın takıma neler kattığı daha iyi anlaşılmıştır. Sevgi ve saygı... Başında belirttiğim basmakları bir kerede atlayarak tepeye çıkan Pep bu arada ‘kriz yönetimi’ de yaşadı ve başarıyla geçti. Lig 2.’sine 10 puan fark atmışken Betis beraberliği, Espanyol ve A.Madrid yenilgileri kısa sürede akılları karıştırdı. Acaba dediler, “Barca geriliyor mu?” “Kriz var” diyenlerde oldu. Ama Pep durumu hemen düzeltti. Ligde 20’lık Bilbao ve Şampiyonlar Ligi’nde 52’lik Lyon galibiyetleri ‘kriz’i derinleşmeden kesti attı. Ayrıca Pep Guadiola’nın başka bir hedefi daha var. 1992’nin Cruyff’lu ‘rüya takımı’nı bir kez daha yaratmak. Sothgate’e gelince... 20012006 yıllarında başarıyla giydiği Boro formasını bıraktığı yıl McClaren; Manchester United’a Alex Ferguson’un yardımcısı olarak gidince o takımın başına geçti. Sıradan bir takım olan Middlesbrough şu sıralar düştü, düşecek... Kulüp parasal anlamda tam kriz yaşıyor. Bu kadar süredir ayakta durabiliyorsa bunda pay Southgate’in. Riverside Stadı’nı dolduran taraftarlar ona BARCA DURUMUNU DÜZELTTİ Barcelona yalnız İspanya’nın değil, kürenin takımı oldu bu sezon. Messi ne diyor, bakın... “Manchester City bana akıl almaz bir rakam önermiş olabilir, bu hiç önemli değil. Burası benim yuvam ve hocam Pep gibi sevilen sayılan bir isim olarak futbolu burada bırakmak istiyorum.” Sanırım 10