Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR FUTBOL 17 MART 2009 SALI BAKINCA ‘Boğazını Keserim!..’ S ER D AR KIZIK Süper Lig kızıştı. Çok takımlı, soluk soluğa bir yarış. Mustafa Denizli‘nin 26. hafta öngörüsü tutar mı dersiniz, göreceğiz... Bu arada bazıları, kendi ayağına ateş ediyor. Fenerbahçe gibi. Kim söyleyebilir Kocaelispor karşısında kaybedilen puanların bir hafta önce alınan cezalardan kaynaklanmadığını? Emre ve Volkan‘ın Kayserispor maçında yaptıkları davranışların Fenerbahçe’yi değişik açılardan etkilemediğini kim savunabilir? Emre’nin yaptıklarının kabul edilebilecek, hoş karşılanabilecek yanı kalmadı artık. Ne kendisi ne de başkaları bu davranışları savunabiliyor. Futbolu vasat zaten, bunun üstüne taşkınlıklarını da ekleyin, bırakın yararı, Fenerbahçe’ye büyük yaralar açıyor. Fenerbahçeli yöneticiler, keşke federasyonun verdiği cezayla yetinmeyip, yeni yaptırımlar getirseydi takıma zarar veren bu tür davranışlara. Emre’nin sorunu ne? Bu öfkeyi de aşan, zaman zaman saldırganlığa ulaşan davranışlarının altında ne yatıyor? Sahte davranışları neden? Kayserispor maçında yediği darbenin ardından acıyla bağırması, hatta haykırmasına bakıp “eyvah” demiştik, bir yerlerinin kırılmış olacağını düşünerek. Hayret, bir dakika sonra oyun alanında, ne darbenin ne o büyük acının izi var! Ya Cangele’ye “boğazını keserim” işareti yapması? Kendisini izleyenlerin kanı donmuş olmalı. Yaptıkları bir değil, iki değil. İsviçre maçında rakip oyunculara yönelik saldırısını anımsayın. Macaristan maçında protokol ve basın tribününe yaptığı o el hareki de aklımızda. Bütün futbol dünyası kendisini ayıplamıştı. Profesyonel Futbolcular Derneği bile ağır biçimde kınamıştı, anımsayın. Ceza görüyor, özür diliyor ama bildiğini de okumaktan geri kalmıyor. Emre kendini kontrol edemiyor. Futbolun keyfini kaçıran bu tip oyuncular sahalarda kalmalı mı? Bırakın Süper Lig’i, artık amatör takımlarda bile bu tipte futbolcular rahatsızlık veriyor. Aklı başında futbolsever, aklı başında futbolcu istiyor. Fatih Terim, bir daha kaptanlık bandını verir mi Emre’ye, onu da göreceğiz. 4 FUTBOLDA şiddetin kaynağı kim? METİN TÜKENMEZ L kaldırmak ve son olarak da rakibinin yaşam hakkını elinden almak türünden davranışlar gösteren Emre ig maratonunun finali sayılabilecek son 10 Belözoğlu ve Tolunay Kafkas ile Roberto Carlos’un haftaya girdiğimizde futbol alanlarındaki şiddetin birbirlerini itiş kakışları da futbol kamuoyunun gözleri tırmandığı gerçeğiyle karşı karşıya kaldık. önündedir. O zaman şiddetin kaynağı olarak Sıvasspor teknik direktörü Bülent Uygun ile başlayıp gösterilen tribünler yerine bu tribünlere sürekli uyarı Emre Belözoğlu ve Tolunay KafkasRoberto gönderen futbolcular, teknik direktörler ve hakemlerin Carlos diyaloğu ile başlayan bir dizi şiddet olayları… kendine dikkat edip, çeki düzen vermeleri gerekir en FIFA ve UEFA şiddete ve ırkçılığa karşı duyarlı başta. Toplumsal statüsü hangi düzeyde olursa olsun olduğunu göstermek amacıyla bu bağlamda her insanın kendini kanıtlamaya eğilimi vardır. yönetmelikler çıkartıp uyarlılar yayımladığı halde Toplumda statü sahibi olamamış insanlar da kendini teknik direktörlerin yedek kulübesindeki davranışlarını kanıtlamak ister. Ekonomik, sosyal, zihinsel ve abartmaları en başta hakemlerin sorunu olsa gerek. duygusal birikime sahip olmayanların başvurdukları Oyun kuralları salt bugün değil geçmişten bu yana kendini kanıtlama yolu şiddettir. Şiddet bu tür teknik direktörlerin davranışlarının şiddet insanların önemsenme duygularını tatmin eder. içermesi yüzünden onlara sınırlama Ayrıca futbol maçına gidenler yaşadığı getirdiği ve yedek kulübesinin önünde toplumun tarihini, günlük yaşamdaki belli bir alanın dışına çıkmamaları sıkıntılarını ve tartışmalarını, hatta gerektiği halde, onlar bu kuralı ihlal ideolojisini de birlikte götürür. etmeye devam ediyorlar, Futbolcular yere düştüklerinde sekiz takla televizyonlardaki hakem atıp olayı abartmayacaklar, oyuna taç yorumcularından ve seyirciden korkan çizgisi kenarından girerken hiçbir şey hakemler de kuralı uygulamıyorlar. olmamış gibi 40 metre depar atarken bu Oysa Bülent Uygun yedek kulübesinin yaptığının tribünleri ciddi şekilde uyardığını camlarını tekmeleyerek kırdığı anda bilecekler. Yere düşmeyi de, tedaviyi de hakem onu sahanın dışına göndermeliydi. sporcu etiği içinde gerçekleştirecekler. Bülent Uygun. Türkiye’de başta teknik adamlar olmak üzere Hakemler kuralı cesurca uygulasalar Türkiye’de çok az teknik adam maç yedek kulübeleri şiddetin kaynağı, hatta süresini yedek kulübesinde geçirebilir… Bülent yatağıdır. Bütün ülkenin gözü önünde Fenerbahçe’nin Uygun’a dört maç hak mahrumiyeti ve kamuya ait bir eski teknik direktörü Daum kulübesini terk edip rakip yeri kırıp dökmesinden dolayı para cezası verilmesinin takım teknik direktörü Giray Bulak’a tekme tokat yanında ayrıca bir de kamu davası açılması gerektiği girdi, bu uyarının bir sonucu olarak 40 bin kişi maç kanısındayım. Sıvas 4 Eylül Stadı 25 profesyonel boyunca, o günler de Denizlispor’un başında olan futbolcunun oynaması için kulübe kiralanmış olsa bile Bulak’ın çoluk çocuğuna küfretti, ama bu olaydan bile o tesis kamuya aittir, gerçek sahibi devlettir. Sadece kârlı çıkan Daum oldu. Tribünlerin adalet duygusu düşüncesini açıklayanlar ideolojik olarak mahkum sarsılmadıkça diğer uyarıcılara belli oranda tepki edilmeye çalışılıp, Ergenekon davasında yıllarca gösterirler. Ama rekabetin içine adaletsizlik girerse tutuklu kalanlar varken, devletin malına zarar verenleri önüne geçilmekte zorlanılan ciddi şiddet olayları basit para cezalarıyla geçiştirmek popülist meydana gelir. Çünkü şiddet bir elektrik akımı gibi politikaların peşinde koşmanın dik alasıdır. Sakın bu sahadaki olaylardan tribünlere, bir ‘duygusal düşüncelerimden dolayı, Sıvasspor ve Bülent bulaşıcılık’ gibi yayılır… Uygun’u günah keçisi durumuna düşürdüğüm eposta: tukenmezm@itu.edu.tr sanılmasın. Irkçılıktan tutun da medyaya yumruk