02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

C SPOR FUTBOL 8 TEMMUZ 2008 SALI YENİ ASLAN KEWELL GÖRÜŞ Euro 2008’de Ulusal Takım GÜVEN BÜYÜKBAYKAL* lusal futbol takımımız, Euro 2008’de yarı finale kalma ve tarihi bir başarıyı elde etme mutluluğunu tüm ulusumuza yaşatmıştır. Bu sonuç yorumlandığında bir çok noktayı tespit etmek mümkündür: Turnuva öncesi YıldırayHalil ve İbrahim Kaş’ın geri gönderilmesi; Hakan ŞükürÜmit Karan ve Mehmet Topuz gibi oyuncuların da baştan devre dışı bırakılması, eleştirileri Fatih Terim’in üzerinde toplamıştır. Ancak bu olumsuzluklara rağmen takım, Portekiz maçı sonrası grupta toparlanmış ve Terim yerinde oyuncu değişiklikeriyle taşları yerine oturtmuştur. 20 mağlup durumdan gelen son dakikalardaki mucizevi Çek Cumhuriyeti galibiyeti; zorluklar karşısında son ana kadar yılmadan mücadele etme, takım olma, umudunu hiçbir zaman kaybetmeme gibi mesajları da futbol kamuoyuna vermiştir. İlk 4 maçta sadece 9 dakika önde oynayıp yarı finale çıkan takımımız, Çek maçının son 15 dakikası ve İsviçre maçının bazı bölümleri dışında ne yazık ki futbol adına güzel şeyler ortaya koyamamıştır. Ancak iyi futbol oynamadan inanarak, mücadele ederek de yarı finale çıkılabileceğini takımımız göstermiştir. Yine Çek Cumhuriyeti maçında Hamit Altıntop’un son bölümde ileriye çıkıp 3 golün hazırlanışındaki başrolü ve Hırvatistan maçında yenilen gol sonrası yerde yatan 6 oyuncumuzu Gökdeniz ve Rüştü’nün ayağa kaldırmaları unutulmayacak kareler olarak tarihe geçmiştir. Sakatlıklar ve kart cezaları açısından turnuvanın en şanssız takımı gibi görülsek de, bir çok açıdan tecrübesizlik ve profesyonellik anlamındaki eksikliklerimiz de ön plana çıkmıştır: Bu bağlamda kırmızı kart gören Volkan’ın yedek kulübesine gidip oturması, UEFA temsilcisinin gözünden kaçmamıştır. Yine akreditasyon kartı olmayan 25 kişinin maçtan sonra soyunma odasına girmesi de Türkiye Futbol Federasyonu’na 44 bin İsviçre Frangı para cezası olarak dönmüştür. Oyun sistemi açısından eleştirilmesi gereken noktalar olsa da, Terim’in futbolcularımıza kazandırdığı özgüven duygusu, moral motivasyonu, maçı çevirmeyi sağlayacak ölçüde oyuna asılma kararlılığı, sürat ve fizik kondisyon gücü göz ardı edilmemelidir. Her ne kadar dünya futbol kamuoyunda elde edilen başarı için ‘Türk mucizesi’ şeklinde bir tanımlama yapılsa da; inancın, disiplinin, saha içinde yardımlaşmanın, mücadelenin, becerinin sonucudur tüm bunlar. Genç bir jenerasyonla oluşturulmuş ulusal takıma alt yapıdan gelecek yeni yetenekler kazandırılırsa, sistemli ve bilimsel veriler doğrultusunda çalışmalara yön verilirse, belirlenen hedef için gerekli titizliksabır gösterilirse ve Euro 2008’de yaşanılan sıkıntılarıneksikliklerin giderilmesi yönünde öz eleştiri yapılıp çözüme yönelik somut adımlar atılırsa hiç şüphesiz Türk futbolu daha iyi yerlere gelecektir. U DENİZ ÜLKÜTEKİN arry Kewell’ın Galatasaray öncesi kariyerini Hagi’ninkine benzetmemek olanaksız. Hep büyük kulüplerin dikkatini çeken ama gittiği takımlarda farklı sorunlar yüzünden bekleneni veremeyen bir futbolcu Avustralyalı. Kimsenin tartışmadığı ise büyük yeteneği. Leeds United forması giymeye başladığı 1995’ten beri her yıl artan bir beklentinin odağı olan Kewell, Leeds’in yolunun Galatasaray’la kesiştiği dramatik UEFA Kupası yarı finalinde 19992000 sezonunda adeta patlama yaptı. Sol kanattan yaptığı atakları çok yüksek bir yüzdeyle ceza sahasında noktalayan Avustralyalı, genelde sertlikten kaçınmayan görev adamlarının yer aldığı takımın en önemli yıldızıydı. Mark Viduka ve Alan Smith’e o kadar çok gol attırdı ki kendi bitirdiği pozisyonlar asistçiliğinin gölgesinde kaldı. Ancak düşüş çabuk gelecekti. Sonraki sezon Leeds Şampiyonlar Ligi’nde fırtına gibi eserken Kewell, sakatlık yüzünden takıma pek fazla katkı yapamadı. Sakatlık belası ilerleyen yıllarda da peşini bırakmayacaktı ama yetiştiği kulüpteki kariyerinin düşüşe geçişinde asıl manşetleri süsleyen gelişmeler takım arkadaşlarıyla yaşadığı sorunlardı. Eski formunu yakaladığında ilk fırsatta Liverpool’a giden Kewell; takım doktorlarını sakatlığını daha çok ilerlettiği, eski takım arkadaşlarını ise kendisini dışladıkları yönünde suçluyordu. H DADDY COOL YILLARI Kewell’ın Anfield’daki ilk sezonu mükemmel görünüyordu. Liverpool taraftarları Avustralyalı futbolcunun ismini 70’lerin gençlik marşı haline gelen Boneym’in ‘Daddy Cool’ şarkısının melodisine uyarlamıştı. Merseyside ekibi istediği başarıları 10 kazanamasa da Kewell, kendisi gibi hareketli ve tutulması zor Michael Owen’la kurduğu ortaklık sayesinde takıma önemli güç kattı. Ancak sonraki yıllar Benitez’in takıma iyice ağırlığını koyması ve İspanyol oyuncuların daha fazla şans bulması Kewell için yeni bir sonun başlangıcıydı. Bir türlü geçmeyen sakatlığı kendisine güveni iyice azalttı. Hatta İstanbul’daki meşhur finalde ilk yarıda oyundan çıkarken Liverpool taraftarları rol yaptığı gerekçesiyle kendisini protesto etti. Avustralya Ulusal Takımı’nın büyük başarı göstererek 2. tura yükseldiği 2006 Dünya Kupası’nda da Kewell, kayda değer bir katkı yapamadı. Turnuva sırasında gut teşhisi konulan yıldız futbolcu maçlara genelde ikinci yarılarda dahil oldu. Sonradan rahatsızlığının gut değil, bulaşan bir virüs olduğu anlaşılacaktı. Geçen sezona da sakat başlayan Kewell, kariyerini Liverpool’da noktalamak istediğini açıkladı ama taraftarlar yıldız oyuncunun hiçbir zaman kendini Liverpool’a adamadığı konusunda görüş birliği içindeydi. Yine de Benitez, sezon sonuna dek sakatlıktan uzak kalırsa sözleşme yenileyebileceklerini açıkladı. Sezon sonunda önerilen sözleşme ise bir öncekinden bir hayli düşüktü. Sonrasında ismi uzun süre Roma’yla anılan Kewell, kimsenin beklemediği bir anda Ali Sami Yen’in yolunu tuttu.Sarı Kırmızılı takıma attığı imzadan sonra “Yeni bir başlangıç içi en iyi seçenek Galatasaray’dı” açıklamasını yapıyordu Harry Kewell. Henüz 29 yaşında ve birçok Premier Lig ekibine katkı yapabilecek seviyede olmasına karşın yetiştiği kulüp Leeds United taraftarlarının malum nedenlerden dolayı ‘kan davalı’ olduğu Galatasaray’a transferi gerçekten yeni bir başlangıç olacak. Hagi sonrasındaki boşluğu doldurmak için geçen sezon Lincoln’ü transfer eden Sarı Kırmızılılar, Brezilyalıdan beklediği verimi alamadı. Kewell da Lincoln gibi büyük risk taşıyan bir transfer ama yine tıpkı Lincoln gibi riske girmeye değer bir yetenek. * İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Yrd. Doç. Dr.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle