24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BIR ZAMANLAR NÜVİT TOKDEMİR Futbola Ömrünü Adadı, Sahada Evlendi: Şakir Kuruş Türk futbolunun içinde ayrı özellikleri birarada taşıyan bir insan... Yaşamının 35 yılını verdiği Türk Deniz Kuvvetleri’nde kışladan eve çıkmayan ve kendisine göre de “Dünya’da bir örneği daha bulunmayan” askerlerden. Ve inanılması güç ama bu süreci de futbolcu, antrenör ve teknik adam olarak geçiren insan... Bir amatör takım diye adlandırılan İzmir Denizgücü’nü yoktan var edip, Türkiye’nin futbol gündemine taşıyan, Başbakanlık ile bir zamanlar oynanan Gençlik ve Spor Bakanlığı kupaları sahibi yapan bu isim, amatör sporcunun ‘babası’ olarak bilinen Şakir Kuruş... Futbola 13 yaşındayken 1943 yılında Çorum Güneşspor’da başlayan Kuruş, Selahattin Torkal’a karşı bu takımla oynadığını anımsıyor. 1952 yılında Deniz Astsubay Okulu’na girişiyle birlikte yaşamı da değişiyor. Öğrencilik yıllarında okul takımında sürdürüyor futbolculuğu; İstanbul Denizgücü, Gölcük’te görev yaptığı zaman ise İzmit Denizgücü takımlarında oynuyor. 1960 yılında İstanbul Denizgücü’nü Türkiye finallerine götürüyorlar. 1962 yılında İzmir’e gelip İzmir Denizgücü’nü ele aldığında yaşamının değişim süreci de başlıyor. O yıllarda İzmir Denizgücü 3. Amatör Lig’de oynamaktadır. Kuruş, oyuncukaptanantrenör olarak bu takımı büyük bir sıçrayışla 1965 yılında 1. Amatör Lig’e taşıyor. Şakir Kuruş’un bitimsiz futbol aşkı, mücadele gücü, takım oluşturma ruhu o dönemin komutanlarını da etkilemiş olmalı ki kendisine inanılmaz bir destek sağlanıyor. 1965’ten sonra Denizgücü takımı İzmir’de Şakir Kuruş ayrılıncaya dek 16 yıl 1. Amatör Lig Şampiyonu oluyor. 6 kez Türkiye Şampiyonluğu elde edilirken, 4 kez de ikincilikle yetiniliyor. Bu başarılar, küçümsenemeyecek, üstelik bir ordu takımının futbola damgasını vurduğu unsurlar olarak tarihteki yerini almış olacaktır. Şakir Kuruş, o günleri anlatırken gözlerinde bugün aynı heyecan ışıldıyor. “Bizim farklı bir yapımız vardı. Sakın asker olan profesyonel futbolcuları alıp da, Denizgücü takımında oynattığımız düşünülmesin. Tamamen amatör futbolculardan kurulu bir kadromuz vardı ve biz 1. Lig takımlarına çok oyuncu verdik” derken, G.Saray’a giden Faruk, Mazlum, Ali; Göztepe’ye verilen kaleci Güngör, Doğan, Cudi Mehmet; G.Birliği’nden Orhan, Eskişehir’den Oktay ve Mustafa gibi futbolcuları örnek olarak sıralıyor. Kuruş’un ilginç bir anısı da Mustafa Denizli ile Metin Kurt’a ilişkindi: “İzmir şampiyonu olduk Türkiye finallerine gideceğiz. Rahmetli Bayram Dinsel’den futbolcu istedim. Dışardan 2 oyuncu alabiliyorduk. Metin Kurt’u verdi. Daha ilk maçta yaktı bizi. Çok çalım hastasıydı. Döndük, ‘Abi, başka biri yok mu?’ dedim. Genç bir futbolcu olduğunu söyleyip Mustafa Denizli’yi verdi. Daha 15 yaşındaydı. Baktım toplara zımba gibi vuruyor, hemen aldım kadroya. Bursa’ya Merinos maçına götürdüm 2 de gol attı.” Şakir Kuruş öyle bir İzmir Denizgücü takımı yaratmıştı ki o günün TFF statüsüne göre amatörde Türkiye Şampiyonu olan takım Türkiye Kupası’na katılabiliyor; Başbakanlık ile Gençlik ve Spor Bakanlığı Kupası için oynayabiliyordu. Kuruş’un antrenörkaptanfutbolcu olarak yer aldığı takım bu iki kupayı da müzesine götürmeyi başardı. 196768 sezonunda kazanılan Başbakanlık Kupası’nın gerçekten çok ilginç öyküsünü şöyle anlatıyor: “O yıl İzmirspor takımını ligin ilk yarısında ben, ikinci yarısında ise rahmetli Doğan Emültay birlikte çalıştırdık. Ve 2. Lig şampiyonu oldular. Tabii Denizgücü’nün de başındayım antrenör futbolcu olarak, biz de Türkiye Amatör Şampiyonu olunca Başbakanlık Kupası’nda rakip olduk. Daha doğrusu ben antrenörfutbolcu olarak kendi kendime rakip oldum. Doğan Abi Devlet Demiryolları’nda çalıştığı için hafta içi gelemeyince iki takımı da ben çıkardım maça. O İzmirspor’da Faruk, Mehmet Serttepe, Vahit, Burhan, Turgay (kaptan), Doğançiç, Selahattin, İbrahim, Semih, Sezen gibi oyuncular var. 87. dakikada ben çıktım. Uzatmada attığımız gollerle 20 yendik İzmirspor’u ve kupanın sahibi olduk.” İzmir Denizgücü takımı Kuruş yönetiminde 1973 yılında da Kayserispor’u yenerek bu kez Gençlik ve Spor Bakanlığı Kupası’nı müzesine taşıyor. Bu kadarla da kalmıyorlar elbette. Bir amatör takımın ulaşacağı başarıların üstüne çıkmayı hedefledikleri için Türkiye Kupası’nda 4. tura değin yükseldikleri oluyor. Türkiye 1. Ligi’nden G.Saray, İstanbulspor, Beşiktaş, Göztepe, Adanaspor ve Mersin İdmanyurdu gibi takımlarla kıyasıya mücadeleye girişiyorlar. Şakir Kuruş, Denizgücü takımını başarılara taşırken, 1968 yılında Teknik Direktör Doğan Andaç’ın yardımcılığını yaptığı Ordu Milli Takımı’nın Belçika’da Dünya Şampiyonu olmasını unutamıyor. 1987 yılında askerliğe, futbolculuğa ve bekarlığa veda ediyor Şakir Kuruş. Denizgücü takımından ayrılmak ona zor geliyor. Dile kolay tam 25 yıl ayrılmaz bir parçası olduğu takım. O günlerde 53 yaşındadır ve evlenme kararı vermiştir. Alsancak Stadı’nda düzenlenen jübilede İzmir takımlarının birleşme isteğini belirten, tüm takımların armasını taşıyan bir forma giyer. Futbolculuğa veda ederken sahada evlenir. Onun futbol yaşamında sonraki günlerde daha farklı bir süreç başlar. 1990 yılında Kemal Zorlu’nun isteğiyle Türkiye Futbol Federasyonu Bölge Teknik Kurul Sorumlusu olur. 2002’de danışmanlığa getirilir ve geçtiğimiz ay bu görevi de tamamlayarak ayrılır. 18 yıllık süre içinde Ege’den 260 futbolcuyu Türk futboluna ve milli takımlara ekip arkadaşlarıyla birlikte kazandırdıklarını söylüyor Şakir Kuruş ve bunların içerisinde F.Bahçeli Semih’in de bulunduğunu anımsatmadan edemiyor. O yaşamının bundan sonraki evresinde amatör futbolcuları gözlemeyi sürdürecek. En az 10 futbolcu seçip çalıştıracağını, tüm giderlerini kendisinin karşılayacağını söylerken, gözlerindeki pırıltılar yoğunlaşıyor. Çünkü 78 yaşındaki Şakir Kuruş’un tek düşüncesi futbol ve yeni yıldızlar üretmek... O Yamaçta kuş uçuşu CENGİZHAN ÇELİK ünyanın en tehlikeli ve adrenalini yüksek sporlarının başında gelen yamaç paraşütü, Türk spor severler için çok uzak bir uğraş gibi görülse de bu branşa gönül veren ve keyifle uçan birçok genç var. Ailelerinden, arkadaşlarından ve en önemlisi sağlıklarından bile fedakârlık göstererek bu spor için mücadele ediyorlar. Dağlara tırmanıp kendilerini boşluğa bırakan bu gençlerin en büyük yardımcısı rüzgâr… Rüzgârın yardımıyla ‘Hezarfen’ misali bir tepeden bir tepeye süzülerek uçuyorlar. Mercan Günel de bunlardan biri… Ama onun en büyük farkı yamaç paraşütüyle akrobasi yapan tek bayan olması. 19 yaşındaki Günel, 5 yıldır rüzgârın estiği yöne uçuyor. Dünya Yamaç Paraşütü Kupası’nın 3. ayağı olan ‘Acro Attack 08’de yarışan genç pilotla Ölüdeniz semalarında keyifli bir söyleşi yaptık. Yamaç paraşütü yapmaya nasıl başladınız? Mercan Günel: Annem de yamaç paraşütüyle atlayışlar yapıyordu. 15 yaşımda annemle birlikte memleketimiz olan Ölüdeniz’de uçarak başladık. Annemin telkinleriyle bu spora yöneldim. Daha sonra yamaç paraşütünü profesyonel olarak ele almam gerektiğini düşündüm ve yurtdışında uluslararası turnuvalara katılarak kendimi geliştirmeye çalıştım. Yamaç paraşütü sporunda ilk ve tek bayan akrobasi pilotusunuz. Böyle bir D heyecanı seçmenizdeki nedenleri açıklar mısınız? M.G: Beni tanıyanlar iyi bilir. Yapım gereği adrenalini severim. Farklı olan her zaman ilgimi çekmiştir. Zor ve bir o kadar da heyecanlı bir uğraş akrobasi pilotluğu. Çalışma şartlarınızdan bahsedebilir misiniz? M.G: Bir bayan için zor olabiliyor ama ben bunları dert etmiyorum. Araçlarla dağlara çıkıyoruz, paraşütlerimizi ve gerekli malzemelerimizi yanımızda taşıyoruz. 11.5 saatlik yolun sonunda yüksek bir noktadan kendimizi rüzgâra bırakıyoruz. Bu söylediğim şeyleri yılın her ayı aynı ciddiyetle yapmaya çalışıyoruz. Kış aylarında daha alçaktan uçuyoruz. Federasyonu olmayan bir branşın sporcusu olmak sizi zorluyor mu? M.G: Aslında federasyon kurulum aşamasında. Bizleri heyecanlandıran bir oluşum. Sponsorlar bireysel olarak sporculara eğilemiyor. Ama federasyon olursa destek verebilirler. Yabancı sporcularla birçok yarışmalara katılıyorsunuz. Sizce Türk sporcusu ne kadar geride? M.G: Aslında eşit şartlara sahibiz denilebilir. Çünkü dünyanın birkaç ülkesi hariç hepsinde gelişmekte olan bir spor olarak ele alınıyor yamaç paraşütü. Kullandığımız malzemelerimiz aynı; teknik hareketlerimiz, hocalarımız benzer. Bu nedenle pek de gerisinde değiliz. Avantajlarımız bile var. Türkiye’nin coğrafi yapısı gereği çok elverişli imkânlara sahibiz. 14
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle