Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
C SPOR TENIS 22 TEMMUZ 2008 SALI IVANISEVIC CENGİZHAN ÇELİK ir dönem dünyanın en hızlı servis atan raketi unvanına sahip olan ve oynadığı 4 Wimbledon finaliyle tenis tarihine ismini altın harflerle yazdıran Hırvat Goran Ivanisevic, Turkcell Legends Cup Turnuvası için ülkemizdeydi. 2001’in Wimbledon şampiyonu sporcu aynı zamanda ‘wild’ kartla katıldığı turnuvayı birinci bitiren tek tenisçi. Wimbledon’da zirveye çıktıktan sonra ülkesi Hırvatistan’da yüzbinlerce insan tarafından kahraman gibi karşılanan sporcu, şampiyon olduğu yıl tam 213 ‘ace’ yaparak inanılmaz bir rekor kırmıştı. Attığı her ‘ace’ için Hırvatistan’da bir çocuk yurduna bağış yaparak spor kamuoyunda alkışlanan Ivanisevic, kariyerinde yaşadıklarını Turkcell Legends Cup şampiyonluğu sonrası bizimle paylaştı. Hırvatistan topraklarından dünya tenis kortlarına uzanan öykünün nasıl başladığını bizlere anlatabilir misiniz? Goran Ivanisevic: Bu maceraya 30 yıl önce 67 yaşlarındayken babamın telkinleriyle başladım. 1988’de ilk kez profesyonel oldum. Babam profesyonel olmasa da tenis oynuyordu. Bana çok başarılı olmam için tenisi sevmem gerektiğini aşıladı yıllarca. Ben hem babamı hem de tenisi çok severek büyüdüm. Eğer bir işi severek yaparsanız başarılı olursunuz. Katıldığınız turnuvalarda 20 milyon Dolar ödül kazandınız. İlk başladığınız anlarda buralara gelebileceğinizi düşünmüş müydünüz? G.I: Ben tenisi para kazanmak için oynamıyorum. Hiçbir zaman da bunu düşünmedim. Sevdiğim için tenis oynuyordum. Başarılar her zaman ödüllendirilir. Ben işimi sevdiğim için başarılı oldum. Wimbledon finalleri denilince akla gelen ilk isim olarak 2008 Nadal Federer finaliyle ilgili ne söylemek istersiniz? G.I: Maçın tamamını izleyemedim. Çok uzun süren bir final oldu. Wimbledon tarihi bir organizasyon olduğu için tüm gözler üzerinizde oluyor. Böyle bir turnuvanın bu tarz bir finalle bitmesi iyi oldu. Ben 2001’de şampiyon olduğum zaman da buna benzer söylemler yapılıyordu ‘unutulmaz final’ diye... Nadal ve Federer üstün yetenekli sporcular. Bu eşleşmeyi daha çok izleyebiliriz. 4 Wimbledon finali oynadınız. Türk spor severlere Wimbledon’da yaşadıklarınızı anlatabilir misiniz? G.I: Şu anda ne söylesem anlamsız olur. Anlatılmaz, yaşanır... Ben oynadığım her final sonrası finali anlatamam, söyleyecek kelime bulamıyorum. Çünkü yaşadıklarınızı anlatmanız o anı yaşamanızdan çok daha zor olabiliyor. Geçmişte kortlarda sergilemiş olduğunuz agresif tavırlarınızla ilgili olumsuz tepki alıyor muydunuz? G.I: Ben karakterim gereği yenilgiyi kabul edemiyorum. Bu konuda Türk insanına benzeriz aslında. Evet, zaman zaman agresifleştiğimi kabul ediyorum ama bu tamamen kazanma hırsıyla ilgili. Çevremdeki iyi niyetli insanların eleştirisini duyuyordum. Genç tenisçilere ne söylemek istersiniz? G.I: Tenis çok güzel bir spor. Ancak sabır isteyen, basamakları teker teker çıkabileceğiniz, uğraş gerektiren bir branş. Aileniz, arkadaşlarınız, eşiniz hatta rakibinizin bile sizin yanınızda olması gerekir. Kortta yalnız başınıza mücadele ediyorsunuz. Ama tenisle uğraşıyorsanız yalnız olmamanız gerekiyor. Futbol gibi bir takım oyunu değil tenis… Türkiye genç ve dinamik bir ülke. Bu kadar genç nüfusa sahip bir ülkeden başarılı tenisçilerin çıkması lazım. Futboldan söz açılmışken Avrupa Şampiyonası’nda oynanan Türkiye Hırvatistan maçıyla ilgili bir şey söylemek ister misiniz? G.I: Hayatımda izlediğim en dramatik sondu. Ben yıllardır sporun içindeyim, hiçbir branşta böylesi dramatik bir sonla karşılaştığımı hatırlamıyorum. Türk Milli Takımı’na her zaman bir sempati duymuşumdur. Ama yaşadıklarımız tüm Hırvat halkı için büyük bir şoktu. Turkcell Legends Cup organizasyonunu ve Türk insanını nasıl buldunuz? G.I: Organizasyon ilk kez bu kadar titiz bir şekilde yürütülüyor. İnsanlar çok sıcak, benim ülkemdeki gibi. Kültürlerimiz uzak değil aslında. Tanıdık insanların yanında hissediyorum kendimi sanki. Tenis tarihinin gelmiş geçmiş ilk 3’ünü sayabilir misiniz? G.I: Bu soru röportajın en zor sorusu… Yıllarca düşünsem farklı farklı yanıtlar verebilirim. Ama son yıllarda bir Federer gerçeği var. Sıralama yapmam ama Federer, Sampras ve Borg unutulmaz olmayı başaran tenisçiler... Sayısız müsabakada mücadele ettiniz. Unutamadığınız maçı bizimle paylaşabilir misiniz? G.I: Kaybettiğim 3 Wimbledon finali… KORTUN EFSANESİ B 11